İşçi mektubu: Zaten geçinemiyorum, üç kuruş zam teklifiyle masaya oturdular
Dilovası’da kurulu Çolakoğlu Metalürji fabrikasının limanında çalışan bir işçi, yazdığı mektupta çalışma koşullarını ve toplu sözleşme tartışmalarını aktardı.
Arşiv | Fotoğraf: Pixabay
Cihangir ÖZGÜR
Kocaeli
Türkiye’nin önde gelen sermaye gruplarından Çolakoğlu Holdingin Dilovası’da bulunan Çolakoğlu Metalürji fabrikasında kadrolu işçilerin gündemi MESS grup toplu iş sözleşmesi ve ocak ayında gelecek vergi zamları. Taşeron işçiler ise ayrımcılıktan ve işçi sağlığı ve güvenliğinin yetersizliğinden şikayetçi.
"ACABA NE KADAR KESİNTİ OLACAK?"
İşçilerle rahat rahat konuşabildiğimiz kısıtlı zamanlardan biri yemek molası. Sofrada bir yandan hızlı hızlı yemeklerimizi yerken bir yandan da laflıyor, birbirimize şaka yollu takılıyoruz… Yeni vergi paketinin etkilerinin ne olacağı konuşuluyor. Bir işçi “Acaba bizim maaşlar ne kadar kesintiye uğrayacak” diye soruyor. Bu belirsizliğin yeni sözleşmeyle çözüleceğini söylüyor bir diğer işçi. Dikkat kesilen bir diğeri “Ben bu işi anlamıyorum” diyor: “Sendikanın işçinin arkasında durması gerekiyor ama nerede!” Başka bir işçi ise “Öyle deme, en kötü sendika sendikasızlıktan iyidir” diye araya giriyor. Bu söz üzerine masadakiler gözleri derinlere dala dala kafa sallıyor. Sessizliği bir işçinin sendikaya sitemi bölüyor. Sözleşmedeki zam teklifini az bulduğunu belirten işçi, “Yahu ben zaten geçinemiyorum, rahat etmek istiyorum, adamlar gelmiş hâlâ üç kuruş zam teklifiyle masaya oturuyor. Bunlar delirmiş” diyor.
"GÖZLERİMİ BURSA’YA DİKECEĞİM"
Yemek bitiyor, herkes işinin başına dönüyor. Toplu sözleşme tartışması, işten fırsat bulundukça burada da devam ediyor. Sendikanın teklifini eleştiren işçi, 2015’te Bursa merkezli metal işçilerinin başlattığı “Metal Fırtına”yı hatırlatarak, “Gözlerimi Bursa’ya dikeceğim. 2015’te mis gibi iş yapmışlardı. Ben şimdi iyi para alıyorsam onlar sayesinde” diyor. “Burada neden olmuyor” diye sorunca, etrafta sendikanın işyeri temsilcisinin olup olmadığını kontrol ettikten sonra “Burası Çolakoğlu, burada olmaz” diyor. “Niye” sorusuna yanıtı ise “Çolakoğlu devlet, devletle baş edilemez” oluyor.
"TAŞERONSAN SU BİLE YOK"
Fabrikanın liman bölümünde ise taşeron işçiler yoğunlukta. Kendilerine uygulanan ayrımcılıktan ve ölümle burun buruna çalışmaktan şikayetçiler.
Çalışırken susadığını belirten bir taşeron işçi, su içmek için kadrolu işçilerin kullandığı prefabrik kulübeye gittiğinde “Sözleşmelilerin burada su içmesi yasak” denilerek kendisine su verilmediğini söylüyor. Kendi firmalarının kulübesinin ise çalıştığı yere 500-600 metre uzaklıkta olduğunu ifade eden işçi, “Buraya gidip gelmem, işin başından ayrılmam demek ve bu da vardiya amirinden azar demek oluyor” diyor.
Tek sorunun bu olmadığının altını çizen işçi, “Taşeron işçiye ne maske ne de eldiven veriyorlar. Bizi hiç umursamıyorlar” diyerek işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin yetersizliğine dikkat çekiyor.
İş kazalarını anlatan bir diğer taşeron işçi, “İş sağlığı ve güvenliği uzmanları olay olup bittikten sonra geliyor. İki soruyor, tamam. Hadi bir daha gör ki derdini anlat! Ki anlatsak ne fayda, gidip bizi yönetime şikayet ediyorlar. Yanlış giden bir şeyi İSG uzmanına anlattın mı, koşullar hakkında olumsuz bir şey söyledin mi tamam, sen atıldın! Düzen böyle, bunlar da patrondan yana, bizden yana kimse yok vallahi” diyor.