27 Kasım 2019 07:32

Tahir Elçi cinayeti 4 yıldır nasıl karanlıkta bırakılıyor?

Tahir Elçi cinayetinin üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen soruşturmada sis perdesini aralayacak bir ilerleme kaydedilmedi. Peki aradan geçen 4 yılda neler yaşandı, cinayet nasıl karanlıkta bırakıldı?

Fotoğraf: MA

Paylaş

Okan BAŞAL
Fırat TOPAL

Tahir Elçi; Diyarbakır Barosu Başkanı, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Kurucular Kurulu ve İnsan Hakları Derneği (İHD) üyesi; bombalanarak katledilen Roboskililerin, Lice'de askerlerce öldürülen Medeni Yıldırım'ın, 12 yaşında sokakta öldürülen Nihat Kazanhan'ın ailelerinin; Lice, Temizöz, Şırnak Katliamı davalarının avukatı; Türkan Elçi'nin eşi, Nazenin ve Arin'in babası…

KORUMAYA ÇALIŞTIĞI DÖRT AYAKLI MİNARE'NİN ÖNÜNDE ÖLDÜRÜLDÜ

28 Kasım 2015 saat 11.00 sularında, Diyarbakır Sur'da, 16'ıncı yüzyıldan kalma Şeyh Mutahhar Camii yanındaki tarihi Dört Ayaklı Minare'nin 3 gün önceki çatışmalarda açılan kurşun yaraları önünde Diyarbakırlılarla birlikte basın açıklaması yapıyordu. "Tarihi değer ve eserlerimize, insanlığın bin yıllık emeğine, birikimine, bu kadim şehre sahip çıkalım" diyor, "Bu tarihi bölgede, birçok medeniyete beşiklik etmiş, ev sahipliği yapmış bu kadim bölgede, insanlığın bu ortak mekanında silah, çatışma, operasyon istemiyoruz. Savaşlar, çatışmalar, silahlar, operasyonlar bu alandan uzak olsun diyoruz" çağrısında bulunuyordu. Açıklaması sona ererken "Uzak olsun" dediği silahların sesleri duyuldu. Ardından 2 kişi koşarak açıklamanın yapıldığı Yenikapı Sokak'a girdi. Açıklamada bulunan sivil polisler, koşan sahıslara ateş açtı. Elçi, bu çatışmada, ensesinden aldığı kurşun yarasıyla, korumaya çalıştığı tarihi minarenin ayakları önünde yaşamını yitirdi. Yenikapı Sokak'taki çatışmada hayatını kaybeden tek kişiydi.

YÜZLERCE ÖLÜM TEHDİDİ ALMIŞTI

Cinayetten yaklaşık bir buçuk ay önce, 14 Ekim 2015'te, CNN Türk'te Ahmet Hakan'ın sunduğu "Tarafsız Bölge" programına katılan Tahir Elçi, PKK'nin terör örgütü olarak değerlendirilmemesi gerektiğine yönelik sözleri üzerine 20 Kasım 2015'de Diyarbakır'da gözaltına alınmış ve İstanbul'a sevk edilmişti. Savcılık tarafından tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edilen Elçi, Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından adli kontrol uygulamasıyla serbest bırakılmıştı. Bu süreçte yüzlerce ölüm tehdidi almıştı. Bu tehdit mesajlarını gönderenlerden bazıları, cinayeti nasıl işleyeceklerini dahi tarif etmişlerdi.

"KİM YAPTIYSA ORTAYA ÇIKARILACAKTIR" SÖZÜ VERİLMİŞTİ

Elçi'nin yaşamını yitirmesinin ardından HDP, bunun bir suikast olduğunu savunurken dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala, "Bir polisin öldürülmesinden sonra güvenlik güçleriyle teröristler arasında çıkan çatışmada öldü" iddiasını öne sürdü. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ise "İki ihtimal var, birisi suikast" dedi. Ardından "Bu olay mutlak surette aydınlatılacaktır. Bizim dönemimizde faili meçhullere izin vermeyiz. Öyle bir durum varsa mutlaka araştırılacaktır, kim bunu yaptıysa ortaya çıkarılacaktır" sözünü verdi.

SORUŞTURMA ETKİN YÜRÜTÜLMEDİ

Ancak Davutoğlu'nun verdiği söz tutulmadı. Olay yeri halka açık bırakıldı, deliller usulüne uygun toplanmadı, 4 yıldır süren soruşturmada 4 başsavcı, 5 savcı değişirken bir kişinin bile ne fail ne de şüpheli olarak ifadesi alındı. Görüntülerde Elçi'nin bulunduğu yöne doğru ateş ettiği açıkça görülen 3 kolluk görevlisi ise sadece ‘tanık” olarak dosyada yer aldı. Olay yerinde bulunan 30'u aşkın polisin silahlarına dair kriminal inceleme de yapılmadı, Elçi'yi vuran kurşunun hangi silahtan çıktığı tespit edilmedi. Cinayetin aydınlatılması yönündeki tüm çağrılara ve kamuoyu baskısına rağmen soruşturma etkin yürütülmedi.

SAVCILIK MAKAMININ İŞİNİ BARO ÜSTLENDİ

Soruşturmanın etkili yürütülmemesi üzerine avukatlar "Diyarbakır Barosu Tahir Elçi Cinayeti Soruşturma Komisyonu"nu kurdu ve savcılık makamının yapması gereken birçok işlemi bu komisyon yürüttü.

DOSYADAKİ TÜM EVRAKLAR AVUKATLARA VERİLMEDİ

Cinayetin ardındaki sis perdesini aralamayan dosyadaki tüm evraklar da avukatlarla paylaşılmadı. Tahir Elçi Cinayeti Soruşturma Komisyonu Üyesi Avukat Gamze Yalçın, bu duruma ilişkin "Resmi bir gizlilik kararı olmasa da savcılık makamı ve başsavcılık tarafından dosyaya uygulanan fiili bir gizlilik var" diyor. Ceza Mahkemesi Kanunu (CMK) uyarınca gizlilik kararı olmayan dosyalarda avukatların tüm evrakları alma hakkına sahip olduğunu hatırlatan Yalçın, bu yöndeki tüm girişimlerinin sonuçsuz bırakıldığını söylüyor. Bu durumun şüphe uyandırıcı olduğunun altını çizen Yalçın, "Dosyada kimi vekillerin, müşteki vekillerin görmesini istemedikleri evraklar mı var, bu yönde tereddütlerimiz var" diyor.

BAŞSAVCILIK, KAYITLARDAKİ KESİNTİLERE DAİR ETKİLİ İŞLEM YÜRÜTMEDİ

Kamera kayıtlarını inceleyen komisyon, Foto Film Şubeye ait kameralardan birinde 13 saniyelik kesinti tespit etti. Görüntülerde ekleme, çıkarma veya silme işlemi yapılıp yapılmadığının tespiti için Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan araştırma yapmasını isteyen komisyon, görüntülerin adli tıp kurumuna (ATK) gönderilerek rapor alınmasını talep etti.

ATK'den gelen rapor, bir kesintinin olduğuna, ancak bu kesintinin farklı nedenlerden kaynaklandığına ilişkindi. Raporda kesinti, "Foto Film Şubede çalışan polisin görüntüyü kapatıp tekrar açması sırasında geçen kayıp zaman dilimi" olarak değerlendirildi.

Raporu tatmin edici bulmadıklarını belirten Avukat Gamze Yalçın, "Bunun tam anlamıyla tespit edilebilmesi için o dönem itibarıyla görüntüleri çeken kayıt cihazına ve cihaza takılı hafıza kartına el konulması, ardından da ATK’ye gönderilip bu şekilde tespit yapılması gerekiyordu" diyor. Yalçın, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bu konuda herhangi bir etkili işlem yürütülmediğinin altını çiziyor.

OLAYI EN YAKINDAN GÖREN KAMERANIN KAPALI OLDUĞU SÖYLENDİ

Olay yerini en yakından gören kameraya ilişkin de benzer şüpheler bulunuyor. Komisyon, sokakta bulunan Mardin Kebap Evi adlı iş yerinin kamera görüntülerinin de savcılık dosyasına eklenmesini talep etti.

Buna ilişkin ATK raporunda, iş yerine ait 4 kamera olduğu, bunlardan 3’nün mekanın içini çektiği, diğer kameranın ise Dört Ayaklı Minare’ye doğru olduğu tespiti yer aldı. Ancak iç mekanı çeken 3 kamera sorunsuz şekilde çalışırken olayı en yakından gören 4. kameranın ise açılamamış olduğu kaydedildi. Komisyonun 4. kameranın görüntülerini izleme talebi de hâlâ olumlu yanıtlanmadı.

Bu durumun "Acaba deliller karartılıyor mu, faillere ulaşma yönünde engel mi konuyor" yönünde şüphe doğurduğunu vurgulayan Yalçın, "İhmallerin üst üste gelmesi, Tahir Elçi’nin faillerinin ortaya çıkarılması yönündeki isteksizliği gösterdi" diyor.

ATK'DE DELİL KARARTILDIĞINA İLİŞKİN İFADE DOSYAYA GÖNDERİLMEDİ

Soruşturma devam ederken 3 Ağustos 2016’da, Adli Tıp Kurumu Başkanlığına yönelik "FETÖ" soruşturması kapsamında "tanık" sıfatıyla ifade veren Mehtap Altuğ, Tahir Elçi cinayetiyle ilgili bir delilin UYAP'tan silindiğini söyledi. Altuğ'un iddiasına göre polislerin incelemesinde DNA bulunamayan bir eküvyon çubuğunda Arif Bingöl adlı ATK çalışanı bir erkek DNA'sı tespit etmiş ve bunu raporlamıştı. Ancak Kurum Başkanı Yalçın Büyük, Başkan Yardımcısı Ömer Müslümanoğlu ve Bölüm Başkanı Bestami Çolak’ın talimatıyla bulunan DNA örneği dosyadan çıkartılmış ve hazırlanan yeni dosya imzalanarak Diyarbakır'a gönderilmişti. İfadeyi alan savcı, Tahir Elçi dosyasına bu ifadeye dair herhangi bir bilgi göndermedi ve bu konuda herhangi bir işlem yapılmadı.

Dosyanın yalnızca soruşturma savcısının inisiyatifiyle yürütülmediğini, başsavcılık kordinesinde yürütülen bir soruşturma olduğunu belirten Yalçın, "Bu aslında dosyanın tarafsız yürütülmediğini bize gösteriyor” değerlendirmesinde bulunuyor.

FORENSIC ARCHITECTURE RAPORUNDA 3 POLİS MEMURU ŞÜPHELİ BULUNDU

2016'da Diyarbakır Barosu, Londra Üniversitesi Adli Mimarlık Bölümü Forensic Architecture'dan mevcut deliller üzerine teknik bir çalışma yapılmasını talep etti. Baronun edindiği belgesel, görsel, mekansal ve işitsel delilleri inceleyen Forensic Architecture, bilimsel bir rapor hazırladı. Raporda, Elçi yönüne seri şekilde ateş açan 3 polis memuru bulunduğu ve öldürcü atışı yapan tam olarak belirlenemese de 2 polis memurunun kuvvetli suç şüphesi altında olduğu tespit edildi.

TESPİT EDİLEN 3 POLİS ŞÜPHELİ SIFATIYLA İFADEYE ÇAĞRILMADI

Diyarbakır Barosu, raporu Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına sundu. Elçi yönünde ateş ettiği tespit edilen 3 polis memurunun derhal ifadeye çağrılması ve şüpheli sıfatıyla ifadelerinin alınması ve sorgu hakimliğine sevk edilip tutuklanması talep edildi. Ancak bugüne kadar bu talebe karşılık herhangi bir işlem yapılmadı.

Savcılık, Forensic Architecture'ın raporuna ilişkin ATK'den teyit istedi. Avukat Gamze Yalçın, bu talebin ardından yaşananları şöyle anlatıyor:

"ATK’den gelen rapor bizim mütalaamızın aksini belirten bir rapor değildi. Bu çalışma sonucunda, raporun onaylandığını kabul ettiğimiz için tekrar şüpheli polis memurlarının derhal ifadeye çağrılarak tutuklanması yönünde talebimizi sunduk. Ancak ona ilişkin de herhangi bir işlem yapılmış değil."

BAŞSAVCILIĞIN İNKAR ETTİĞİ RAPORUN BİR KISMI BAŞKA BİR DOSYADA BULUNDU

Elçi cinayetinin ardından İçişleri Bakanlığı tarafından görevlendirilen Mülkiye Başmüfettişlerinin hazırladıkları rapor, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildi fakat defalarca başvurulmasına rağmen Diyarbakır Barosu'na sunulmadı. Bunun üzerine Baro, İçişleri Bakanlığı ile yazıştı ve raporun bir örneğinin kendilerine gönderilmesi istedi. Bakanlıktan raporun Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği cevabı geldi. Bu cevap sonrası yaşananları Gamze Yalçın şöyle aktarıyor:

"Bunun üzerine rapor talebinde bulunuldu ancak Başsavcılık, raporun dosyada olmadığı cevabını verdi. Tekrar İçişleri Bakanlığı'na talepte bulunduk, Cumhuriyet Başsavcılığının raporun dosyada olmadığına ilişkin beyanını sunduk. İçişleri Bakanlığı tekrar aynı cevabı verdi, hatta Başsavcılığa evrakları hangi barkod numarasıyla, hangi posta yoluyla ilettiğine ilişkin tüm evrakları tarafımıza sundu. İkinci talebimiz de Başsavcılık tarafından 'Dosyada böyle bir rapor yok' şeklinde cevaplandı. 2019'da bu rapora kendi çabalarımızla ulaşmaya çalıştık ve bir kısmına ulaşabildik. Tahir Elçi öldürüldükten sonra İdare Mahkemesinde açılmış başka bir dava vardı. İçişleri Bakanlığı, o dosyaya tevdi raporunun bir kısmını göndermiş. Tevdi raporunu İdare Mahkemesinin dosyasından almış olduk."

BAKANLIĞIN TEVDİ RAPORUNDA DA ŞÜPHELİ 3 POLİSTEN 1'İ

İçişleri Bakanlığının tevdi raporunda da şüphelinin 3 polisten 1'i olduğu belirtiliyor. Raporda, Elçi’nin vurulduğu alandaki aracın çevresinde bulunan bir polis memurunun, silah seslerinin kesilmesinin hemen akabinde diğer polisler tarafından sokağın gerisine gönderildiği ifade ediliyor. Bu hususu şüpheli gören Bakanlık, polis memurlarının kendi aralarındaki konuşmaların ses çözümünün yapılmasını talep ediyor.

Diyarbakır Barosu, 2017'de Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilen bu rapor üzerine işlem yapılıp yapılmadığına ilişkin talepte bulundu ancak hâlâ bilgi verilmedi.

"ELÇİ DOSYASINI BİR BÜTÜN OLARAK GÖRMÜŞ DEĞİLİZ"

İçişleri Bakanlığının tevdi raporunun yanı sıra hazırladığı araştırma raporunun hâlâ kendilerine ulaşmadığını vurgulayan Yalçın, kamuoyuna araştırma raporu konusunda duyarlık yaratma çağrısı yapıyor.

Bu raporun ısrarla kendilerine verilmemesinin şüphe uyandırdığını söyleyen Yalçın, "Orada bulunan bir veya birkaç faile işaret ediliyor olabileceğine dair kanaatimizi güçlendiriyor. Bakanlık 'Gönderildi' demesine rağmen Başsavcılık tarafından bu raporun tarafımıza verilmemesi şüphelerimizi güçlendiriyor. Tahir Elçi dosyasını henüz bir bütün olarak görmüş değiliz" diyor.

"TETİĞE BASAN TEK BİR KİŞİ DEĞİL"

Elçi cinayetinin politik olduğunu ve cinayete zemin hazırlayan bir süreç yaşandığını ifade eden Yalçın, görüşlerini şöyle özetliyor:

"Tahir Elçi'nin öldürülmesine giden sürecin öncesini de biliyoruz. Tahir Elçi'ye kurşun sıkan, tetiğe basan tek bir kişi değil. Katledilmeden önce katılmış olduğu televizyon programında kullanmış olduğu ifadeleri nedeniyle hedef haline gelen bir Tahir Elçi söz konusu. Türkiye’deki siyasi cinayetlerin çoğuna baktığınız zaman bir öncesi vardır. Hrant Dink ve Tahir Elçi cinayetinde bunu gördük. Etkili bir soruşturma yürütülmüş olsaydı bugün farklı düşünüyor olabilirdik."

ÖNCEKİ HABER

Diyarbakır Eğil’de tarihi yerleşim yerleri köstebek yuvasına dönüştü

SONRAKİ HABER

Terk edilmiş Rum köyü Sazak kentsel sit alanı ilan edildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa