657 sayılı kanun gerçekten tapu mu?
SES Kayseri Şube Eş Başkanı Orhan Karakaya, daha önce 657 sayılı kanunu değiştireceğini ancak büyükşehir belediyelerindeki gücünü kaybedince bu kanuna yaslanmaya çalışan AKP yönetimini eleştirdi.
Fotoğraf: Evrensel
Orhan KARAKAYA
SES Kayseri Şube Eş Başkanı
Nereden mi çıktı bu soru? Hafızalarımızı birazcık yenileyelim. Ya da ben hatırlamanıza yardımcı olayım. Şimdiki Cumhurbaşkanı önceki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, devlet memurlarının birazcık da olsa iş güvencesine sahip olmasından rahatsızlık duyuyor ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nu (DMK) değiştirmek için talimatlar veriyordu. “Devlete kapağı at, yan gelip yat dönemini bitireceğiz” vb... Aynı zamanda yasal değişikliği planlayan hükümetin de başındaydı.
Yıllar sonra 23 Haziran 2019 yerel seçimlerinde AKP Genel Başkanı ve Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hiç ummadığı bir yenilgi alıp başta İstanbul, Ankara, Mersin, Adana, Antalya vb. büyükşehirleri kaybedince, seçim öncesi belediyelere aldıkları kişiler ve bankamatik memuru diyebileceğimiz AKP kadroları, yandaşları (partizanları) işten çıkarılmaya başlandı.
Bir de belediyelerde çalışanlar, gördükleri baskıdan kurtulmuş olmalılar ki (Zorla yandaş sendikalara üye yapıldığına Kayseri’de de şahidim) kendi istekleri ile sendika değiştirmeye başladılar. Tabii bazı çıkarcı davranan ve rüzgar nereden eserse orada olan, her tarafa dönen belirli bir kesimin varlığını da kabul edelim.
Bu süreçte yıllardır haksız yere işten atıldığı için, sendikalaştıkları için fabrika önlerinde, işyerleri önlerinde direnen, mücadele eden işçileri hiçbir zaman görmeyen, ‘Arkanızda ben varım’ demeyen, hatta hükümetleri döneminde yasakladıkları grev sayısı ile övünen, “OHAL’i grevleri önlemek için ilan ettik” diyen Recep Tayyip Erdoğan, birdenbire işçi dostu oluverdi çıktı! Başta İstanbul Belediyesi olmak üzere işten çıkarılan işçilerin belediye önlerindeki eylemlerini dile getirerek ve sendika değiştiren (Hak-İş ve Memur-Sen’den istifa eden ve edecek) çalışanlara seslenerek “…Korkmayın arkanızda Cumhurbaşkanı olarak ben varım ve sizi koruyan, iş güvencesi sağlayan tapu gibi 657 sayılı DMK var” dedi.
BİNLERCE 657’Lİ İHRAÇ EDİLDİ
Şimdiye kadar niçin ekmeği ve hakları için mücadele eden metal işçilerine, özelleştirmelere karşı çıkan, madenlerde göçük altında kalan işçilere “Korkmayın, arkanızda ben varım” demediniz de, hükümet yandaşı olan sendikalara üye işçilere diyorsunuz, sadece onlara sahip çıkıyorsunuz ya da sahip çıkıyor görünüyorsunuz? Memurlar için 657 sayılı DMK (Devlet Memurları Kanunu) TAPU görevi görüyorsa keyfi, hukuksuz, haksız olarak on binlerce memuru (ben de dahil) nasıl oldu da KHK (kanun hükmünde kararnameler) ile işten çıkardınız, görevlerinden attınız? Hâlâ da işten çıkarmaya, görevlerinden uzaklaştırmaya devam ediyorsunuz. Yani 657 sayılı DMK söylediğiniz gibi tapu gibi değil! En azından hükümetinize ve politikalarınıza muhalif kişiler için tapu işlevi görmüyor.
“OHAL’i halka karşı değil devlete karşı ilan ettik” dediniz. İhraçlar sonrası KHK nedeni ile “...Mağdur olan kimse yok” dedi, zamanında bakan olan Mehmet Özhaseki; ama yaşanan süreç ve gerçekler gösterdi ki OHAL’i sadece devlete değil halka, sırf emekçilere karşı ilan etmişsiniz. OHAL ve KHK’lerle işçilerin haklı grevlerini yasakladınız ve çoğunlukla emekçileri işinden ettiniz, görevlerinden uzaklaştırdınız. Darbenin siyasi ayağına ise hâlâ dokunmadınız. Aradan 3-3.5 yıl geçmesine rağmen hâlâ dosyası OHAL Komisyonunda incelenmeyi bekleyen 30 bin kişi var.
OHAL Komisyonu kurarak, hak arama yolu olan hukuku rafa kaldırdınız. O komisyon bugüne kadar 90 bin civarında ihraç dosyasını inceledi ve sadece 8 bin 500 civarında kişiye “göreve iade” kararı verdi. Bu bile, en azından 8 bin 500 insanı (aileleri ile birlikte on binlerce insanı) mağdur ettiğinizi gösterir, ispatlar. Komisyon iade kararı vermesine rağmen göreve başlatılmayan, ihraç olduktan sonra başka işlerde çalışmak zorunda kalmış göreve dönen kişilere hak ettikleri para ödemeleri yapılırken, ihraç olduğu dönemde aç kalmamak için çalışıp almış olduğu ücreti devletin ödeyeceği paradan düşmeyi (Mahsuplaşma yapmayı) “akıl etmek”, insanları hâlâ mağdur etmek demektir.
OHAL Komisyonu iktidar (hükümet) tarafından kurulup üyeleri de hükümetçe atandığı için olumsuz verdiği kararların çoğunun siyasi olduğuna inanıyorum. Dosyası incelenip olumsuz karar verilen 80 bin civarında kişinin, en az yarısının daha yarın mahkemeler yolu ile görevlerine döneceği bilinmelidir. Çünkü ihraçların çoğunluğu hukuksuz ve haksız yere yapıldı. “At izi ile it izi birbirine karıştırıldı”, “Kurunun yanında yaş da yandı.” Bu nedenledir ki KHK ile ihraçlar görevlerine dönecek, bu kararları verenler gidecek!