"Türk-İş’te değişimi ancak biz işçiler yapabiliriz"
Türk-İş'in 5-6-7 Aralık'ta gerçekleştireceği genel kurul öncesi Evrensel'e konuşan işçiler Türk-İş'te değişim olması gerektiğini söyledi.
Fotoğraf: Evrensel
Ahmet AKARSU
Kayseri
Yaklaşan Türk-İş kongresi öncesi Türk-İş’e bağlı sendikalara üye kamu ve özel sektör işçileriyle görüşüyoruz. Türk-İş’in durumunu ve beklentilerini soruyoruz işçilere. Şu anki anlayışın işçilere bir faydasının olmadığı, işçilerin aidatıyla lüks içinde yaşayan sendikacıların koltuklarını bırakmamak için her şeyi yapacağı tüm işçilerin ortak görüşü. Türk-İş’te bir değişim gerektiği ama bunun kendiliğinden olmayacağına dikkat çeken işçiler, “Değişim biz işçilerin bir araya gelmesiyle ve talep etmesiyle olabilir” diyor.
İlk olarak kamu işçileriyle bir araya geliyoruz. Kamu işçilerinin neredeyse tamamı sözleşme sürecine tepkisini dile getiriyor. Yüzde 8+4 ile biten sözleşmenin imza töreninde Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın mikrofonlara yansıyan “Uzasa işi karıştıracağız” sözü tüm işçilerin dilinde. Ekonominin berbat olduğunu söyleyen kamu işçileri, iyi bir ücretle ve daha rahat imkanlarda çalışacakları bir çalışma yaşamı için daha dik duran bir Türk-İş istediklerini dile getirdi.
TEPKİ VAR AMA DEĞİŞİM OLACAK KADAR DEĞİL
Türk-İş’in sendikacılık anlayışını nasıl değerlendiriyorsunuz diye sorduğumuz deneyimli bir kamu işçisi, “Yaklaşık 30 yıllık kamu işçisiyim. İlk işe girdiğimdeki Türk-İş ile şimdiki Türk İş arasında dağlar kadar fark olduğunu düşünüyorum. O zaman, herhangi bir haksızlık karşısında ya da toplu sözleşmede kötü sonuç alındı mı işçiler, hemen sendika şubesini işyerine çağırır açıklama yapmasını isterdi. Sendikanın açıklaması tatmin edici olmazsa hemen genel merkeze ulaşılırdı. Yapılan açıklamalar yeterli olmazsa, işyerinde temsilciler olarak bir araya gelip neler yapabileceğimizi tartışırdık. Bu tartışma sonrasında verdiğimiz karara uymak için elimizden geleni yapardık” dedi.
“İşçiler o zaman daha bilinçliydi” diyen kamu işçisi, şöyle devam etti: “Birlikte hareket etmenin faydalarını en iyi bilenlerden biriyim. Çünkü tek başına bir şey yapamazsın. İzlediğim kadarıyla genel başkan değişmeyecek. Çünkü değişim kendi kendine olmaz, genel başkanın ve anlayışın değişmesini tabanda biz işçiler sağlarız. Şu an içinde tepki var fakat değişimi sağlayacak bir hareket ve yan yana gelmiş bir işçi kitlesi yok. Umarım ilerleyen dönemde olur.”
AĞZINI AÇSAN UYARI GEÇİKMİYOR
13 yıldır kamu işyerinde çalıştığını söyleyen başka bir işçi ise şunları söyledi: “Türk-İş’ten bir hayır gelmez diye düşünüyorum. Sebebi ise 6 sözleşme görmüş olmam. Her sözleşmede bizlerin durumu daha kötüye gitti diye yorumluyorum. Hükümetin arka bahçesi durumunda olan bir sendikadan bir şey beklemek şu an için zor. İşçilerin tepkisi olursa ancak bir parmak bal çalarlar ağzımıza. Tepki yoksa bal da yok. Sendika hakkında az eleştiri yapsak, temsilci arkadaşlarımız hemen uyarıda bulunuyor. Eğer uyarıyı dinlemezsek şube başkanına iletiliyor eleştirilerimiz. Başkan da hemen sendikaya çağırıyor uyarıda bulunuyor. Böyle bir sendika anlayışı olabilir mi? Bunun için de genel merkez değişmiyor. Şimdilik bir değişim olacağını zannetmiyorum.”
İŞTEN ATMALARA SES ETMEYEN SENDİKA SENDİKA MIDIR?
Özel sektörde çalışan bir metal işçisi ise durumlarını kamu işçileriyle kıyaslıyor. Kamu sözleşmelerinin eleştirildiğini ancak özel sektördeki durumun daha kötü olduğunu söylüyor ve sendikalı olmalarına rağmen düşük ücrete çalıştırılmalarına tepki gösteriyor. Çalıştığı fabrikada işten atmaların yaşandığını söyleyen metal işçisi, “Sendikalı olmak iyidir. Ama işçiler işten çıkarılırken sendikanın ses etmemesi kötüdür. Grup grup işçiler zaman zaman sendika binasına gidip tepki gösteriyor. Ama etkisi büyük olmuyor. Sendika ise ‘Yapacağız’, ‘Edeceğiz’ diye geçiştiriyor. İşçinin sözünün kıymetiharbiyesi yok. Ama sendikaya bireysel tepki göstermek kolay olmuyor. İşsizliğin artması var olan işini korumak isteği bizleri bu hale getiriyor ne yazık ki…” diyor.
‘SENDİKAYI KENDİLERİNİN GÖRÜYORLAR’
Görüştüğümüz başka bir kamu işçisi sendika içindeki şatafata kızıyor ve “Şube yönetiminden, genel merkez yönetimine, genel başkanlarına hepsi kravatlı, takım elbiseli, ensesi kalınlardan oluşan bir ekip arıyorsanız Türk-İş konfederasyonuna bakabilirsiniz. İşçinin aidatlarıyla lüks otomobillere binerek, 5 yıldızlı otel odalarında konaklayarak, en lüks lokantalarda yemek yiyerek ve en yüksek işçi maaşının nerdeyse 3 katı maaş alarak sendikacılık yapıyorlar. Bunlar sendikacılığı işçinin hakkını savunmak için değil de meslek olarak görüyorlar. En az başkanlık yapan 15-20 yıl yapıyor. Sendikayı da işçilerin değil de kendilerinin görüyorlar” diye sitem ediyor.
‘İŞÇİLERİN BİR ARAYA GELMESİ VE TALEP ETMESİ GEREK’
“Koltuklarını sağlama almak için her türlü oyunu yaptıklarını biliyorum” diyen işçi, şunları söylüyor: “Sendikaya muhalefet eden bir işçi ya da işçi kitlesini hemen işyerinde sürgün ediyorlar. Ya da işten atmakla tehdit ediyorlar. Böyle bir sendikacılık anlayışı sendikanın ne işe yaradığını da binlerce örgütsüz olarak çalışan işçiler tarafından da tepkiyle karşılanıyor. Bunun için de bizim tabanda işçiler olarak böyle bir sendikacılık anlayışını reddetmemiz gerekiyor. İşçilerin hakkını savunan ve tüm işçi sınıfının hakkını koruyacak kollayacak, işçilerin temsiliyetinin ve denetiminin daha çok olduğu, delegelerin şube yönetimi tarafından atanma ile değil de sandık kurularak her işçinin özgür iradesi ile aday olduğu bir anlayış gerekiyor. Bu da biz işçilerin bir araya gelmesiyle ve talep etmesiyle olabilir.”