29 Kasım 2019 20:55

Fransa'dan Türkiye'ye "Güvencesizlik öldürür"

Fransa'da da Türkiye'de de egemen sınıflar çeşitli mücadeleler sonucu kazanılmış hakları geri almaya çalışıyor veya bu hakların kazanımı için girişilen mücadeleyi engellemeye çalışıyor.

Fotoğraf: @actazone/Facebook

Paylaş

Hazan İLİK

Yıldız Teknik Üniversitesi

Emile Zola’nın “Nasıl Ölünür?​” adlı öykü kitabı, ayrı sınıflara mensup beş farklı insanın ölümü üzerinden toplumsal ve ekonomik koşulların sadece yaşamı değil ölümü de şekillendirdiğini gözler önüne serer. Mevcut düzende insanların ölümleri ve onlar öldükten sonra yaşananlar bile ait oldukları sınıflara göre farklılaşır. Hepimizin bildiği, Fatih’te aynı evde yaşayan dört kardeşin intiharından sonra eve gelen BEDAŞ yetkililerinin yaşamını yitirmiş ailenin borcundan dolayı elektriği kesmesi hem bu düzende yaşamını sürdüremeyecek duruma gelen işçi ve emekçi sınıfların Zola’nın dediği gibi ölümlerinin nasıl farklılaştığını hem de var olan iktisadi sistemin ne kadar insan dışı ve onun ana aktörü olan şirketlerin de kamu yararı gözetmeksizin yalnızca kâr odaklı düşündüğünü yeniden göstermiştir. 

İNTİHAR TÜRKİYE’YE ÖZGÜ DEĞİL

Son zamanlarda yoksulluk ve geçinememe kaynaklı olarak yaşanan intiharların Türkiye’de ve dünyanın dört bir yanında daha fazla yaşanıyor olması elbette bir tesadüf değil. Kısa bir zaman önce Fransa’nın Lyon kentinde “Crous” -yani bizdeki Kredi ve Yurtlar Kurumu diyebileceğimiz- binası önünde burs alamadığı ve geçinemediği için kendini yakan üniversite öğrencisi bunun en çarpıcı örneklerinden biri. Çünkü bizim aşina olduğumuz “sosyal devlet” anlayışına sahip bir Avrupa ülkesi olarak Fransa’da kimse ne açlıktan ölür, ne yoksulluktan ölüme sürüklenir. Fakat gerçekteki durum böyle değil. Macron’un seçildiğinde ilk yaptığı şeylerden birinin öğrenci burslarını düşürmek olması bir tesadüf değil. Benzer şekilde hepimizin tanıklık ettiği ve aylarca süren Sarı Yelekliler’in eylemleri, harç zammı vb. şeyler içeren eğitim reformuna karşı üniversitelilerin işgal ve protestolarla hükümete geri adım attırması dünyanın dört bir yanında yaşayan halkların hoşnutsuzluklarının benzer olduğunu gösteriyor.

Tarihteki tüm kriz ve bunalım dönemlerinde suç oranlarının, intiharların arttığını, toplumsal çürümenin daha da derinleştiğini biliyoruz. 2008 krizinden sonra Amerika’da yapılan araştırmaya göre işsizlikteki %1 artış, intihar oranlarında %0.5 artışa neden oluyor. Yani içinde yaşadığımız düzen, insanca bir yaşamın olanaklarını zayıflatarak bizi öldürüyor!

SORUNUN KAYNAĞI

Bu sorunların benzer zamanlarda ortaya çıkışı, toplumsal düzenin birbirinden bağımsız ve tek tek ülkelere özgü olmadığının, aksine olabildiğince birbirine bağlı, birbirini etkileyen ve özü itibariyle ortak bir sistemin parçaları olduğunun basit bir göstergesidir. 1700’lü yıllardan itibaren dünyada egemen hale gelen kapitalist sistem nasıl ki bugüne kadar işçi ve emekçilere açlık ve yoksulluktan başka bir şey vadetmediyse, gençliğe de sunabileceği güvenceli bir gelecek hiçbir zaman olmamıştır. Çünkü kapitalist sistemde zenginlik ve birikim iki sınıf arasındaki karşıtlık üzerinden yükselir, kapitalist ise bu zenginliği arttırabilmek için gençliğe daha bugünden işsizliği, rekabeti, eğitim olanaklarının gasp edilmesini “vermekte”, kendi sınıf çıkarları için gerektiğinde gençliği kurban etmekte bir sakınca görmemektedir. Bu birbirine bağlılık, kapitalizmin uluslararası boyutuyla, sermaye birikiminin olağanüstü boyutlara vardığı ülkeler arasında kurulan uluslararası tekellerle, doruk noktasına ulaşmıştır. Fransa’nın da Türkiye’nin de egemen sınıfları kendi çıkarları doğrultusunda tüm dünyada bir sınıf olarak hareket ediyor, kimi çeşitli mücadeleler sonucu kazanılmış hakları geri almaya çalışıyor, kimi bu hakların kazanımı için girişilen mücadeleyi engellemeye çalışıyor. İşte bu sebeple en gelişmiş sayabileceğimiz Fransa’da bile gençler güvencesizliğe ve ölüme mahkûm ediliyor, her geçen gün var olan hakları tırpalanıyor. Tıpkı Lyon’da bir gencin güvencesizlik sebebiyle kendini yakmış olmasını “münferit” diye adlandıran Macron ile Türkiye’deki intiharların çeşitli yetkililer tarafından “münferit”, “bireysel” ve yalnızca “psikolojik” olarak adlandırması gibi. Ama bu durum yalnızca bu ülkelerin iktisadi olarak birbiri ile ilişkili olduğu anlamına gelmez. Aynı zamanda dünyanın farklı ülkelerinde yaşayan ve sorunları ortak olan gençlerin, kadınların, işçi ve emekçilerin attığı adımların birbirini etkilediği anlamına da gelir. 

DÜNYADAN DERS ALINMALI

Bugün dünyanın neredeyse her yerinde -Şili’de, Irak’ta, İran’da, Lübnan’da..- başlayan halk ayaklanmaları ortak sorunlar ve talepler karşısında gençlerin, kadınların ve emekçilerin “peki ama ne yapmalı?​” sorusuyla birlikte yükseliyor. Dünya çapında artan yoksullaşma, işsizlik ve geleceksizlik karşısında yapılması gerekenin ne olduğu sorusu ortak sorunlar yaşayanların ortak bir arayışına yol açmakta. Bu bakımdan Fransa’da yaşanan intihara karşı 40 farklı üniversiteden sokağa dökülen ve #LaPrécaritéTue (Güvencesizlik Öldürür) şiarıyla buluşan gençler Türkiyeli gençlere KYK borçları, geçinememe, hayat pahalılığı gibi mevcut sorunlar karşısında ne yapmak gerektiğine dair bir pas atıyor. Bize de bu sorunlara ve sorunların kaynağına karşı topyekûn bir mücadele ile cevap vermek düşer!


DÜNYADA NELER OLUYOR?

Dergimizin iki önceki sayısında Şili, Lübnan, Ekvador, Bolivya, Irak ve Haiti halklarının mücadelelerini taşımıştık orta sayfamıza. Peki aradan geçen bir ay içinde başka ülkelerde neler oldu?

HİNDİSTAN

Hindistan’da prestijli bir kamu üniversitesi olarak kabul edilen Jawaharlal Nehru Üniversitesi (JNU) öğrencileri harç zammına karşı mücadele ediyor. Öğrenci eylemleri, geçtiğimiz Ekim ayı sonunda JNU yönetiminin konaklama ve diğer masraflar gerekçesiyle aldığı paraya zam yapmasıyla başladı.  Eylemlere JNU Öğrenci Sendikası liderlik ediyor. Öğrenciler “zamlar tamamen geri alanına” kadar eylemlerini sürdüreceklerini ilan ettiler.

İSPANYA

İspanyol burjuvazisi bir türlü istediği hükümeti kuramaz ve Katalonya sorunu üzerinden milliyetçiliği radikalleştirirken, antifaşist mücadele de ülke sokaklarına geri dönüyor. 
“No Pasaran” ve “Madrid faşizme mezar olacak” sloganın yükseldiği bir yürüyüş de geçtiğimiz günlerde Madrid Antifaşist Koondinasyonu tarafından gerçekleştirildi. Koordinasyon 23 Kasım’da 30. yıl dönümünü Madrid sokaklarındaki antifaşist yürüyüşle “kutladı”.

İRAN

İran’da akaryakıta yapılan zam sonrası başlayan protestolar sürüyor. 15 Kasım’daki benzin zammından sonra ülkenin 100 ilinde halk sokaklara çıktı. Uluslararası Af Örgütü tarafından yapılan yazılı açıklamada, İran genelinde süren protestolar sırasında en az 106 kişinin hayatını kaybettiği ancak ölü sayısının tahmin edilenden fazla olabileceği belirtildi.

KOLOMBİYA

Kolombiya’da işçi sendikaları, öğrenci grupları, çeşitli yerli topluluklar ve yüzlerce kitle örgütünün çağrısıyla alınan genel grev kararının ardından başkent Bogota başta olmak üzere birçok şehirde hükümet karşıtı protestolar devam ediyor. Polisin şiddetli müdahalesi ve 3 kişinin yaşamını yitirmesine rağmen halk sokakları terk etmiyor. Geceleri birçok kentte “tencere-tavalı” eylemler gerçekleştiriliyor. 

ÖNCEKİ HABER

Çukurova Üniversitesi öğrecisi kadınlar sorunlarını tartıştı

SONRAKİ HABER

Kayyumları bir de gençlere sor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa