Karanlık perdeleri kaldırma, başımızı umuda çevirme zamanı!
Dünya halkları bizlere bir yol çizdi. Daralan çemberi yıkıp geçmenin yollarını bize gösterdiler. O yüzden söz sırası artık bizde.
Kaynak: Max Pixel
Kış mevsiminin gelişi, temel tüketim maddelerine yapılan zamlar, artan ihtiyaçlar. Ekonomik kriz etkisini daha da arttırmaya başladı. KYK yurtları, elektrik, su, doğalgaz faturaları, ekmek derken zamlar da aldı başını gidiyor. Açıklanan işsizlik rakamları iş bulma, geçimini sağlama umutlarını birer birer yok ediyor. Tüm bunlar yaşanırken de Fatih’te, Antalya’da, Aydın’da insanlar geçimlerini sağlayamadıkları, ailelerine bakamadıkları için intihar ediyor. Sonra ekran değişiyor. Bölgede büyükşehirlerle başlayan kayyum atamaları ilçelerle devam ediyor. Toplamda 24 belediye kayyum idaresine geçti. Seçilmiş insanların yönetimi, halkın iradesi gasp edilirken iktidarın bölgeye yönelik baskıcı politikaları da gün geçtikçe artıyor. Ekran karıncalanıyor ve yeniden görüntü geliyor. Şiddete karşı sokağa çıkıp sesini çıkartmak isteyen, ölmek istemediğini haykırmak isteyen kadınların yürüyüşü önce yasaklanıyor, sonra izin veriliyor. Kadınların yan yana gelip şiddete, tacize, tecavüze, eşitsizliğe karşı seslerini yükseltme istekleri; makamlarında, koltuklarında oturanların iki cümlesine bakıyor. Görüntü değişiyor sonrasında. Şirketlerin hırs ve kazanç uğruna doğayı talan etmelerinin örnekleri her geçen gün daha da artıyor. Yaklaşık on iki bin yıllık Dipsiz Göl define olduğu iddialarıyla yasal izinle boşaltılıyor.
DIŞINA ÇIKALIM BASKI ÇEMBERİNİN
Bu saydıklarımız gün içinde yaşanan olaylardan birkaç örnek sadece. Ancak anlattıklarımız iç karartmak için değil, bir çözüm arayışı için. Uygulanan baskı politikaları, geçim sıkıntısı, ekonomik kaygılar her geçen gün bizi çıkmaza sürüklermiş gibi hissediyoruz. Her gün uyanınca günü nasıl geçireceğimiz, yarını nasıl yaşayacağımız ilk düşündüğümüz şey oluyor. İktidar politikaları ile bizi çemberin içine almaya çalışsa da o çemberi yıkıp geçmek bizim elimizde. Bugün tüm bu yaşananlara karşı tek başımıza değil, yanımızdaki arkadaşımızı alarak ses çıkarmalıyız. Tıpkı dünya halkları gibi.
TARİHİN VE HAYATIN ÖĞRETTİĞİ TEK ÇAREMİZ
Bugün Dünya’nın birçok ülkesinde, Şili’de Irak’ta Lübnan’da, halklar ekonomik kaygılara, geçim sıkıntısına karşı susmuyor, sokaklarda talepleri için direniyorlar. İktidarların omuzlarına yükledikleri yoksulluğu, işsizliği, geleceksizliği hep birlikte omuzlarından atmaya kararlılar. Kadınlar, gençler, emekçiler kendilerine daha iyi bir gelecek sağlamak için artık yeter diyerek sokaklara çıktı. Daha önce dergimizin sayfalarında yer verdiğimiz, aktarmaya çalıştığımız birçok kazanımı elde ederek emin adımlarla ilerliyorlar. Dünya halkları bizlere bir yol çizdi. Daralan çemberi yıkıp geçmenin yollarını bize gösterdiler. O yüzden söz sırası artık bizde. Bizi ekonomik buhranın, geleceksizliğin, eşitsizliğin içine itenler karşısında kendimizi baskı altında hissetmek yerine yanımızdaki arkadaşımızın kolundan tutarak bu yoldan emin adımlarla yürümeliyiz. Emin adımlarla yürüdüğümüzde kazandığımızı pek çok kez gördük. Üniversitelerin bölünme sürecinde Cerrahpaşa öğrencileri ve akademisyenleri çeşitli eylemlerle bölünmeden birlikte hareket ederek neler başarabileceklerini gösterdi. ODTÜ’de bahar şenliklerinin maddi imkansızlıklar gerekçe gösterilerek iptal edilmesinden sonra topluluklar, öğrenciler hızlıca şenliklerine sahip çıkma çağrısı yaptı ve iki günlük süreç şenliğin kazanılmasıyla sonuçlandı. ODTÜ’nün açtığı mücadele yoluyla pek çok üniversite şenlikleri için mücadele etti. Şenlik ile başlayan süreç öğrencilerin kendi hakları için birlikte hareket etme duygusunu da uyandırmış oldu. Dönüp baktığımızda örnekler daha da artar. Birlikte olmak, yan yana hareket etmek, ortak bir noktada buluşmak. Taleplerimiz ve sorunlarımız ortak. Bu sorunlar ve talepler için birlikte hareket etmekten, yan yana mücadele etmekten başka bir yolumuz yok.