Prof. Dr. Aziz Konukman: İşçi sınıfının bütçe hakkı yok sayılıyor
Prof. Dr. Aziz Konukman: ‘IMF programı ile ilişkimiz yok’ diye bizi kandırıyorlar. Bu program bir sermaye bütçe programıdır ve bu işçi sınıfının kazandığı bütçe hakkını yok sayıyor.
Fotoğraf: Evrensel
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin ortak düzenlediği “Demokratik Türkiye Halk İçin Bütçe” panelinde bütçenin halktan kaçırılarak yapıldığına dikkat çekildi. Prof. Dr. Aziz Konukman, “IMF programı ile ilişkimiz yok’ diye bizi kandırıyorlar. Bu program bir sermaye bütçe programıdır ve bu işçi sınıfının kazandığı bütçe hakkını yok sayıyor” dedi.
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin düzenlediği “Demokratik Türkiye Halk İçin Bütçe” paneli Gençlik Parkı Necip Fazıl Salonu’nda gerçekleşti. Panelde, ‘Bütçe Hakkı’ başlığında iktisatçılar Prof. Dr. Aziz Konukman ve Prof. Dr. Mustafa Durmuş, İstanbul Bilgi Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden ise Doç. Dr. Yelda Yücel sunumlarını yaptı. Panelde, bütçe hakkının yok sayılarak bütçenin halktan kaçırıldığı ifade edildi.
“BU, SERMAYENİN BÜTÇE PROGRAMIDIR”
2020 bütçesinin halktan kopuk bir şekilde yapıldığını ve sermayenin bütçesi olduğunu söyleyen Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aziz Konukman, "70 milyarlık yasa dışı borçlanmaya meşruiyet kazandırıldı. Emekçiye gelince ise hakları verilmiyor, bunun en iyi örneği şu an 26.1 milyar ödenek verilmeyen EYTliler ve 195.6 milyar sermayeden alınmaktan vazgeçilen paradır"dedi. Vergilerin dolaylı vergi bandında olduğunu ve vergi baskısının her gün artığını ifade eden Konukman, “Zaten dolaylı vergilerin de birçoğunu emekçiler ödüyor. Emekçiler söz konusu olduğunda enflasyon, vergi harçları değişebiliyor ama maaşlar İMF programında olan şekliyle beklenen TÜFE oranında kalıyor. Böylece de ‘İMF programı ile ilişkimiz yok’ diye bizi kandırıyorlar. Bu program bir sermaye bütçe programıdır ve bu işçi sınıfının kazandığı bütçe hakkını yok sayıyor. İnatla bu hakkımıza sahip çıkmalıyız” diye konuştu.
EKONOMİ SON 10 YILDA 8 KAT KÜÇÜLDÜ
Devletin mali krizi, bütçe hakkı ve 2020 bütçesini değerlendiren Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Durmuş, Türkiye ekonomisinin 2008 yılından itibaren 8 kat küçüldüğüne dikkat çekerek, “Bu iş artık devlet borcuna ve devletin mali krizine doğru ilerlemeye başladı. Cumhuriyet tarihinin en büyük işsizligi yaşanıyor” dedi.
2001’DE 147 MİLYAR OLAN BORÇ 1.4 TRİLYON
Türkiye ekonomisini krize sokan en önemli şeylerden birinin uzun süreden beri var olan ve çözülemeyen Kürt Sorunu ile getirilen savaş politikası olduğunu söyleyen Durmuş, “Politik krizle de FETÖ ve AKP arasındaki çatışmayla ve ilan edilen OHAL’in yarttığı güvensizlikle de sermaye kaçmaya başladı” dedi. Bütçede faiz dışı açığın arttığını belirten Durmuş, bunun da borçlanma veya vergi yasalarıyla halkın sırtına yüklendiğini ifade etti. 2001 krizinde 147 milyar olan borcun şu an 1.4 trilyon olduğunu belirten Durmuş, “Burjuvazi artık kendi koyduğu yasaya bile uymuyor.
Bütçeler önemli siyasal belgelerdir ve aynı zamanda siyasal iktidarın demokrasi karneleridir. Harcamalar büyük ölçüde iç ve dış güvenlik ile sermayeye yapılırken bunu ödeyecek olan topluma sormak gerekmez miydi” diye konuştu.
BÜTÇENİN TABANLA BAĞI KOPARILDI
Bütçe hakkının sadece ekonomik ve sosyal haklardan değil örgütlenme ve özgürlük haklarından da oluştuğuna değinen Durmuş, “Halk hiçbir biçimde bütçenin oluşumuna ya da kararlarına katılım sağlayamıyor. Anayasa değişikliğiyle beraber artık bütçeyi meclis de değil cumhurbaşkanlığı yapıyor ve tabanla bağ koparılmış durumda. Sayıştay da bunu denetleyemiyor çünkü kurum ve kuruluşlar zamanında bu belgeleri vermiyor” dedi.
DÜŞÜK ÜCRETLİ KADINLAR DAHA FAZLA VERGİ ÖDÜYOR
İstanbul Bilgi Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yelda Yücel de kamu politikası tasarımı ve uygulamalarının önemli bir mücadele alanı olduğunu ifade ederek "Buradaki yatırımlar önceliklendirilirken yaşlı bakımı ve sosyal güvenlik harcamaları olarak ikincil nitelendirilir ve en önce vazgeçilerek ödemelerdir. Dolayısıyla bunun doğrudan kullanıcısı olan kadın ve kız çocuklarını etkiliyor. Bunun sonucunda da bütçede toplumsal cinsiyet sonuçları oluşuyor” dedi. Gelirlere göre eşit vergilendirilme olmadığı için daha düşük ücret alan emekçi kadınlardan daha fazla vergi alındığını söyleyen Yücel, “Bu anlamda toplumsal cinsiyete dayalı bütçe eşit dağılım yoluyla çözülebilir çünkü eşitsizlikler uzun vadede sürdürülebilir büyümeyi de olumsuz etkileyecektir. Aynı zamanda insan hakkı örneği ve bu sadece kadınlar için para ayrılması anlamına gelmiyor, anayasasına koyan uygulayan ve denetleyen bir mekanizma oluşturulması söz konusu” dedi. (Ankara/EVRENSEL)