Fransa 5 Aralık genel grev gününe hazırlanıyor
Avrupa'nın gündeminde bu hafta Fransa'da 5 Aralık'ta gerçekleşecek genel grev, AB Komisyonu'nun askeri sanayiyi destekleme planları ve Birleşik Krallık genel seçimleri var.
5 Aralık “Genel Grev ve Mücadele Günü” afişi
Fransa’da 5 Aralık “Genel Grev ve Mücadele Günü” yaklaştıkça hükümet cephesinde tedirginlik artıyor. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron yurt dışı gezilerini iptal etti ve olayları yakından takip edeceğini söyledi. Hükümet, özellikle emekli maaşlarının düşürülmesini öngören “emeklilik reformu” karşıtı yapılacak grev ve gösterilerin zayıf geçmesi için karalama ve tehdit politikalarını hayata geçirmiş. NVO dergisi, hükümetin izlediği taktiği işliyor.
AB KOMİSYONUNUN PLANLARI
Avrupa Birliği (AB) Komisyonunun yeni üyeleri, Avrupa Parlamentosu tarafından onaylandı. Almanya Eski Savunma Bakanı Ursula von der Leyen başkanlığındaki yeni AB Komisyonu bugün göreve başlıyor. Freitag gazetesinde ise iki Sol Parti AP milletvekili, “Komisyon, askeri sanayiyi destekleme planları üzerinde çalışırken, gelecekte AB silah anlaşmalarından faydalanacak şirketlerin silahlarının da kurbanı olan milyonlarca insan ülkelerinden kaçmak zorunda kalıyor” diye yazdı.
İŞÇİ PARTİSİNE İKTİSATÇI DESTEĞİ
İngiltere’de genel seçimlere iki hafta kala bütün partiler manifestolarını yayımladı. İddialı bir manifesto ve sosyal değişim vaadi veren İşçi Partisinin “Hayal dünyasında yaşadığını” iddia eden Muhafazakar Parti ve genel medyanın aşağılamalarına karşı 163 ekonomist daha çaplı bir devlet ve büyük altyapı yatırımlarını destekleyen bir mektubu Financial Times gazetesinde yayımladı.
FRANSA: İKTİDAR GÜÇLÜ BİR HAREKETLE KARŞI KARŞIYA
Frederic DAYAN
NVO Dergisi
Son dönemde gerçekleşen tüm sosyal hareketlerin kitlesel olması, kamuoyu tarafından desteklenmeleri ve göz kamaştırmayı hedefleyen vaatlere rağmen mücadeleci geçmesi göz önünde bulundurulduğunda hükümetin neden bu kadar tedirgin olduğu anlaşılır. Geçen cumartesi cinsel ve cinsiyetçi şiddete karşı eşi görülmemiş kitlesellikle gerçekleşen kadın yürüyüşü bir kez daha bu gerçeği gösterdi. 5 Aralık grevinin yakınlaşması ve şimdiden güçlü geçeceğinin kesinleşmesinin yanı sıra, artan öfkeyi dindiremediğinden dolayı Emmanuel Macron’un yurt dışı gezilerini iptal ettiği belirtiliyor.
Grev ve gösteriye katılma çağrıları da her geçen gün artıyor. Örneğin CFE-CGC (Beyaz yakalılar sendikası bile) “Rform tasarısına karşı olduğunu haykırmak için” grev yürüyüşüne katılma çağrısı yaptı, keza (Genelde hükümete yakın duran) CFDT sendikasına bağlı Demiryolları Federasyonu da 5 Aralık için çağrı yaptı.
“Puan usulü emeklilik sistemi reform tasarısı”na karşı mücadelenin kitlesel geçmesi kesin ve CGT sendikası genel sekreterinin de yaptığı açıklamalarda öngördüğü gibi mücadele sektörel, dar, mesleksel emeklilik rejimini savunanlarla sınırlı kalmayacaktır.
SOSYAL DİYALOG GÖRÜNTÜSÜ
Hükümet ve devlet başkanı kamuoyunu kazanmaya yönelik bir kavga başlattı ve bunun için farklı tavırlar sergiliyor. Her şeyden önce bir kez daha bir reformunun sosyal diyaloğun bir ürünü olduğunu göstermek istiyor, bunun için 25 ve 26 Kasım’da sendika ve patronlarla ikili görüşmeler tertipledi. Fakat birkaç gün önce Amiens kentinde ev yardımının kesilmesi nedeniyle dert yanan bir gencin sözünü kesen Macron, kendini yakan öğrencinin durumundan etkilenen gençleri azarlayarak ve ders vererek gerçekleri görmeyi reddediyorlar. Cumhurbaşkanı, “Kolektif olarak birbirimizi dinlediğimizde, radyo ya da televizyonu açtığımızda, her şeyin felaket olduğunu sanıyoruz. Bu aralar ülke kendisine dair konularda çok karamsar düşünüyor” diyerek (gence) ders vermeye çalıştı. Bu söylem hükümet kanadının ortak dili haline gelmiş durumda. BFM TV kanalında konuşan (Hükümet Sözcüsü) Sibeth Ndiaye “Ülkemizde olumlu olan, işleyen, ilerleyen şeyleri de görmemiz gerektiğini düşünüyorum. Kuşkusuz acı çekenler de vardır, fakat bunun yanı sıra pozitif olaylar da yaşanıyor ve bundan dolayı da memnun olmalıyız”.
Diğer bir tavır ise bilindik ve alışık olduğumuz bir tavır; (Meclis Başkanı) Richard Ferrand ve (Sağlık Bakanı) Agnes Buzyn’in geçen hafta sonu yapmaya çalıştıkları gibi, işçileri bölmeye çalışıyorlar. Birincisi için 5 Aralık Grevi “Eşitsizlikleri muhafaza etmeye yöneliktir”, ikincisine göre ise “5 Aralık Grevi sadece dar çıkarları savunma grevidir”. Bu konuda da Emmanuel Macron’un 5 Aralık grevi her şeyden önce “Başka bir döneme ait olan mesleki özel emeklilik sistemini savunanların grevi” olduğunu ve “Bu dar talepler için toplumun geri kalanını cezalandırdıkları” açıklaması yapmasından sonra tüm hükümet bu yönde propagandayı güçlendirdi.
KORKUTMA TEŞEBBÜSLERİ
Macron ve hizmetkarları başka bir tavırda daha ısrar ediyorlar: Tehdit etme.
Amiens kentinde Cumhurbaşkanı tehdit etmekten geri durmadı. Tabii ki bu mesajın vuran/kıranlar olarak tanımlanan sendikalara yönelik olduğunu herkes açıkça anladı. Emmanuel Macron’un öğrencilerin önünde yaptığı konuşmaya bakılırsa “Kırma/yakma özgürlüğü diye bir şey olamaz”. Macron bir kez daha, bir yıldır Sarı Yeleklilerin hareketinde yaptığı gibi, sosyal sorunları güvenlik sorunu penceresinden değerlendiriyor.
Kamuoyunun kitlesel olarak reddettiği bir reformu geçirebilmek için yoksa yargı ve polisle, gaz ve plastik kurşunlarla mı cevap verecek. Fakat mücadelenin yükseldiği göz önünde bulundurulduğunda bu tehditlerin etkili olması beklenemez.
(Çeviren: Deniz Uztopal)
AVRUPA SİLAHLANMA BİRLİĞİ
Martin SCHIRDEWAN
Özlem Alev DEMİREL*
Freitag
Ursula von der Leyen’in haziran ayında kıtı kıtına Avrupa Komisyonu Başkanı seçilmesinin ardından kamuoyunun dikkati gelecekteki komisyonun bileşimine odaklandı. Komisyon adaylarından üçünün çıkar çatışmaları ve görevlerinin gerektirdiği uzmanlık konusundaki yetersizliklerinden dolayı değiştirilmeleri gerekiyordu. Bu süreçte, onaylanmış komisyon üyelerinin de önceden programlanmış çıkar çatışmalarının içinde olacağı ortaya çıkmıştı. Gelecekte endüstri komiseri ve genel savunma sanayii ve uzay müdürlüğüne yöneticilik yapması yani kısacası silahlanma komiseri olması öngörülen Thierry Breton gibi bir dizi milyoner sırada beklemekteydi. Ayrıca, bir sonraki AB bütçesi için 13 milyar avro olarak belirlenen ‘Avrupa Savunma Fonu’ (EDF) konusunda karar da verilecek. Bu meblağın en az yüzde 5-10’u ‘tahrip edici savunma teknolojileri’ için harcanacak. Bu teknolojilerin başı çekeni, ne tesadüftür ki, patronu şimdiye kadar Thierry Breton olan silahlanma endüstrisine yakın IT-grubu Atos.
SADECE SÜSLÜ SÖZCÜKLER
İçerik açısından bakıldığında, Ursula von der Leyen ve komisyon adayları, Avrupa Parlamentosu milletvekillerine duymak istediklerini vadettiler. “Asgari ücret”, “yeşil” anlaşma, “barış” veya “dijitalleştirme” gibi anahtar kelimelerle sanki bir dönüşüm yaşanacakmış havası yarattılar ama bu süslü sözcükler, aslında her şeyin şimdiye kadar olduğu gibi devam edeceğini gizlemek için söylenmekteydi. Yoksullukla mücadeleye yönelik atak bir sosyal politika yerine tasarruf politikası, iddialı bir iklim ve çevre koruması yok, adil bir vergi politikası yok. AB’nin bir “barış projesi” olduğu iddia edilirken silahlanmaya ve elbette neoliberal ticaret anlaşmalarına büyük miktarda yatırım yapılacak. Bu konularda Ursula von der Leyen güçlü, hızlı ve iddialı davranıyor. Politik olarak sürekli tekrarlanan tasarruf, kemer sıkılması gerekliliği, amentüsüne paralel olarak, komisyon ve konseyin yeni mali kaynakları reddetmesi de olduğu gibi kalıyor. Günümüzde dijital şirketlerin adil bir şekilde vergilendirilmesi, vergi sahtekarlığı ve vergi kaçakçılığına karşı tutarlı bir mücadele vergi boşluklarının kapatılmasını ve Avrupalıların geleceğine yatırım yapılmasını sağlayabilirdi. Bu sayede yüzlerce milyar avro, üye devletlere akabilir ve eğitim, dönüşüm, sağlık, altyapı ve çevre konularında gerekli yatırımları mümkün kılabilirdi. Ama bu, hükümet başkanları ve komisyonun yeni başkanı tarafından politik olarak istenen bir şey değil. Halbuki bunu yerine getirmek için yeterince neden var; AB’de yoksulluk tehdidi altında olan insan sayısı 110 milyonun üzerinde, kamu alanında altyapı yok ediliyor, iklim değişikliği zaten Avrupa’da büyük bir etkiye sahip ve sağcı popülistler ve faşistler Avrupa’yı yönetenlerin halka gelecek sunmayan ve güven vermeyen politikalarından yararlanıyorlar.
MİLİTARİSTLEŞMEDE HEMFİKİRLER
Ancak militaristleşme alanında birlik ve kararlılık var. Breton’un genel müdür olacağı, göze çarpmayan isimli, DG Defensee’nin üç ana görevi var: Uzay programları, askeri hareketlilik ve Avrupa silahlanma piyasasının oluşturulması. Sonuncusu ölümcül sektörde milyarlarca yatırımın muğlak yasal temelini oluşturuyor. Avrupa anlaşmalarına göre, AB hiçbir şekilde askeri silahlanmaya yatırım yapma hakkına sahip değil. Bunun şimdi çok incelikli olarak çiğnenmesi esas alınıyor. Komisyon, askeri sanayiyi destekleme planları üzerinde çalışırken, gelecekte AB silah anlaşmalarından faydalanacak şirketlerin silahlarının da kurbanı olan milyonlarca insan ülkelerinden kaçmak zorunda kalıyor. Akdeniz’de insanlar ölmekte, Kuzey Afrika’da köleleştirilmekte, Yunan sınır noktalarında veya Bihac’ta Hırvatistan sınırında yaşamaya mahkum edilmekte. İşte buraları, Ursula von der Leyen’in defalarca övgüde bulunduğu “Avrupa Değerleri” nin günbegün öldüğü yerler!
* Avrupa Parlamentosu Birleşik Avrupa Solu ve Kuzey Yeşil Sol ortak koalisyonu milletvekilleri
(Çeviren: Semra Çelik)
İNGİLTERE: İKTİSATÇILAR OLARAK İŞÇİ PARTİSİNİN HÜKÜMET KURMAYI HAKETTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUZ
Financial Times
İngiltere ekonomisinin reforma ihtiyacı var. Haddinden fazla süredir tüketime yatırımdan, kısa zamanlı finansal kazanımlara uzun ömürlü yeniliklerden, mal varlığı değerlerinin yükselmesine ücretlerin zamlanmasından ve mali açık küçültmeye kamu hizmetlerinin kalitesinden daha fazla öncelik veriyor.
Şu an gerçekler net. 10 yıldır sıfıra yakın üretim büyümesi yaşandı. Şirket yatırımları hiç ilerlemedi. Ortalama kazançlar halen 2008’de olduğundan daha düşük seviyede. Londra ile güneydoğu ve ülkenin geri kalanı arasında bir uçurum meydana geldi. Dahası, kamu hizmetleri –Brexit’in maliyetinin sadece daha da kötüleştireceği- dayanılmaz bir zorlanma içerisinde. Ayrıca şu an iklim ve çevre krizi konusuna acilen fiili öncelik verilmesi gereken bir durumla karşı karşıyayız.
Özel sektörün tereddütleri göz önüne alınırsa İngiltere ekonomisinin ciddi anlamda kamu yatırımına ihtiyacı olduğu ortaya çıkıyor. Bu durumda daha yüksek talep umuduyla özel yatırımlar da tekrar harekete geçebilir. Böyle bir yatırımın ise geniş yelpazeli olarak enerji, ulaşım, emlak, sanayi ve tarımın karbonsuzlaştırılması ve ihracat firmaları ve kamu kuruluşlarındaki yeniliklerin desteklenmesi amaçlarına hizmet etmesi gerekmekte. Böyle bir yatırımın da, üretim ve yatırımın tüm ülkeye dağılmasını amaçlayan aktif ve doğa dostu bir sanayi stratejisi gerektirdiği açık.
Başka yerlerdeki (sadece Almanya değil) deneyimler de ulusal bir yatırım bankasının epey işe yarayabileceğini gösteriyor. Şu anda ekside olan uzun vadeli faiz oranları sebebiyle böyle bir durum hükümeti kredi almak gibi doğal bir duruma sevk edebilir ve maliyeti mal varlıklarından ileride yararlanacak olan kuşaklara doğru kaydırabilir. IMF tarafından tasdik edildiği üzere, faiz ödemeleri düşük olduğu ve yatırım ekonomik büyümeyi hızlandırdığı zaman kamu borcu sürdürülebilir oluyor.
Aynı zamanda ücretler ve üretimin yükselmesi konusunda daha ciddi adımlar atmamız gerek. Daha yüksek bir asgari ücret, esnek ekonomimizdeki berbat eylemlerin katı kurallarla kontrol altına alınası nispeten bu durumu kolaylaştırabilir. Pek çok Avrupa ülkesinin değişik biçimlerde yaptığı gibi işçileri şirket komisyonlarına katmak ve onlara kendi şirketlerinde hisseler vermek de durumu kolaylaştırabilir. İngiltere’nin sadece yüksek kâr marjına sahip dijital şirketleri için olmamak üzere kurum vergisi uç değerleri yükseltilebilir.
İktisatçılar ve para politikasının çeşitli alanlarında çalışan insanlar olarak siyasi partilerin iktisadi projelerini inceledik. İşçi Partisinin yalnızca büyük sorunlarımızı anlamakla kalmadığı, aynı zamanda bunlarla mücadele edebilmek için ciddi projeler tasarladığı bizlerce açıktır. Bu durumda İşçi Partisinin bir sonraki hükümeti kurmayı hak ettiğini düşünüyoruz.
* 163 imzacı adına David G Blanchflower, Victoria Chick, Lord Meghnad Desai, Stephany Griffith-Jones, Simon Wren-Lewis
Tüm imzacıların listesi için tıklayın.
(Çeviren: C.Güneş İSPİR)