02 Aralık 2019 00:04

Avangart bir stajyer doktorun anıları

Anıl Yurdakul, Stajyer Doktor Evren Dönmez'in evine misafir oldu: "Evine girdiğimde Psychedelic Komedi'yi temel alan bir tiyatro ve Dönmez’in aykırı hatıralarıyla karşılaşacağımı bilemezdim"

Evren Dönmez | Fotoğraf: Anıl Yurdakul

Paylaş

Anıl YURDAKUL
İstanbul

Hipokrat yemini etmiş hümanizmin beyaz önlüklü melekleri, günde yüzlerce insanın sadece fiziki değil psikolojik sorunlarıyla uğraşmaları gereken ağır yükün altına girmiş seçilmiş insanlardır. Sağlık sisteminin bozuk çarkıyla uğraşmaları yetmezmişçesine her gün şiddete uğruyor hatta öldürülüyorlar. Otopsi masasında yatan meslektaşının öldürülmüş bedenine bakan doktorun psikolojisini düşünmez şiddet bağımlıları… Tüm bu düşünceler ve sorularımla Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde Stajyer Doktor Evren Dönmez’in evine misafir oluyorum. Evine girdiğimde Psychedelic Komedi’yi temel alan bir tiyatro ve Dönmez’in aykırı hatıralarıyla karşılaşacağımı bilemezdim.

Bir Burdur fanatiği olan Evren Dönmez, 1996 yılında Burdurlu bir ailenin 3. çocuğu olarak Ankara Altındağ Devlet Hastanesinde dünyaya geldi. Burdur’la olan ilişkisi ise 3 aylıkken ailesi ile gitmeleriyle başlar. Her yaz tatilinde hasat zamanları Burdur’un Yeşilova ilçesine bağlı olan köylerine giderek nohut yolar, yonca biçer, su sular, ahır kürerler. Bu süre içerisinde köy hayatına olan aşinalığı damarına işlenirken Burdur yöresi halkını tanır, içtenliklerini ve kendilerine has espri anlayışlarını sever.

PSYCHEDELIC KOMEDİ

Robert Crumb, Hunter S. Thompson, Alan Moore, Kenneth Anger: Tüm bu avangart, aykırı sanatçıların birleştiği bir beden olsaydı bu hiç kuşkusuz Evren Dönmez olurdu. Evren, asıl hikayesine geçmeden önce “Geliyorum” dedi ve içeri geçti. Salonda birbirimize bakarken Evren, dedektif kıyafetiyle salona girdi. Beş dakika öncesine kadar beyaz gömleği, bıyığı ile emekli memur ruh halindeki stajyer doktor, dedektif kıyafeti içerisinde Jacques Tati ile Peter Sellers ile özleşen Müfettiş Clouseau arasında bir kişiye dönüşmüştü. Salondaki bağlamasını akort ettikten sonra vuruyor tellere! Çaldıkları, dizi introlarının müzikleri: Çocuklar Duymasın bitiyor, Arka Sokaklar başlıyor o bitiyor “Sihirli Annem” başlıyor. Bağlamasını kenara koyuyor "Size fıkra anlatayım" diyor, anlattığı fıkra kara-mizahın başyapıtı niteliğinde.

"BABAM CAZ DİNLERDİ, BENİ BAĞLAMA KURSUNA YOLLADI"

Bağlama konusunu soruyorum Evren’e:

"Ortaokulda okulumuzda bando vardı. Bando seçmeleri yapılıyordu, ben de katıldım. Dudaklarım biraz kalın olduğu için bana tuba üflettiler ve başarılı oldum. Hatta o zamanlar bana 'lokum dudak', 'bal dudak' gibi lakaplar takmışlardı. Bandoda 3 yıl tuba çaldım ama benim gözüm trompetteydi. İlk duyduğumdan beri sesine aşıktım. Birkaç defa bando öğretmenimiz Vacip Hoca’ya, kulakları çınlasın, trompete geçiş yapmak isteğimi dile getirdim fakat benden başka tuba çalan olmadığı gerekçesiyle her defasında reddedildim. Son sene Hasan diye bir arkadaş gelmişti, altımdan yetişiyordu. Bir kez daha şansımı denedim ama dudaklarımın kalın olması ve bu kalınlığa uygun trompet ağızlığı bulunmamasından yine geri çevrildim. Liseye geçtiğimde trompet kursuna gitme isteğimi babama açtım. O zamanlar dayımın oğlu Ankara’ya Üniversite okumaya gelmişti ve bağlama çalmaya hevesi vardı. Evimize çok yakın bir yerde kursa başladı. Babamın da eski bir bağlaması vardı. Onu verdiler elime, beni de bağlama kursuna başlattılar. Türk Halk Müziği dinlerdim ama trompetin sesine aşıktım, babam caz dinlerdi ama beni bağlama kursuna yolladı. İşte böyle çelişkili durumlar…"

RED LIGHT TÜRKÜSÜ

Evren Dönmez bir doktor, bir müzisyen olmasının yanı sıra aynı zamanda bir gezgin. 2016 yılında okulun tiyatro kulübünde tanıştığı bir arkadaşıyla birlikte Orta Avrupa’yı turlamaya karar verirler:

“Cebimizde çok para yoktu. Ben de ek gelir kaynağı olur düşüncesiyle curamı (bağlama ailesinin en ufak üyesi, ukulelenin bağlama versiyonu) yanımda götürmeye karar verdim. Orada çalar para kazanırım diye düşünmüştüm. Malum Avrupalılar bunun gibi farklı kültürlerden çalgıları duymayı severler. Tam eski Anadolu Rock gruplarının Avrupa arenasında popüler olmaya başladığı zamanlar. Biraz da biz pastadan payımızı kapalım, ekmeğimizi çıkaralım derdindeydik. Oraya vardığımızda durum pek de istediğimiz gibi gitmedi. Ucuz yollu bir hostele yerleşip beraber sokakları keşfe çıktık. Oraya gidenler bilir, Red Light olarak bilinen kadınların yarı çıplak kendilerini sergiledikleri bir sokak vardır ve son derece kalabalıktır. Oraya kurduk tezgahımızı. Anadolu’nun kah ortasından, kah güneyinden, kah kuzeyinden türküler seslendiriyordum. Türkü ardına türkü çığırarak bir miktar kalabalığı önümüze toplamıştık ki Amsterdam’da asayişi sağlamakla görevli kolluk kuvvetleri yanımıza yanaşıp kibarca bize sokakta müzik yapmanın yasak olduğunu söylediler. Biz de bu kibar uyarıya uyup yolumuza gittik. O gezi sırasında birkaç kez daha sokak müziği yapma, Anadolu’nun çeşitli yörelerinin duygularını Avrupa insanına aktarma denemesi yapsak da her seferinde Avrupa polis gücü kibar uyarılarını tekrarladı ve biz de üstelemedik.”

CESET KORKUSU

Çeşitli kaktüslere sahip olan Evren Dönmez, çiçeklerini suladığı esnada bir Zen budistinin ruhuna bürünüyor ve konuyu cesetlere getiriyor. Bir insanın bir ceset gördüğündeki korkusunun aslında kendi ölümünün aklına geldiğini, yaşamın belli bir süreyle kısıtlı olduğunu hatırlayarak belirsizliğe gömüldüğünü söyleyerek devam ediyor:

“Ölüm ve yaşamın aslında nasıl iç içe olduğunu düşünüyorum. Ölümden de korkuyorum çünkü öldükten sonra ne olacağını düşündüğümde düşünce akışımda bir boşluk oluşuyor. 1800’lü yıllar hakkında nasıl bir fikrim yoksa, ölümden sonra ne olacağı hakkında da bir fikrim yok. Nefes alamayacağım, hareket edemeyeceğim, gülemeyeceğim, düşünemeyeceğim muhtemelen. İnsanlar bu fikirden kaçmak için ölüm sonrası yaşam fikirlerini ortaya atmışlar çok eski çağlardan beri. Alışma konusuna gelirsek, insan bilinen uyum yeteneği en yüksek canlı türü. Eğer bir şeye sık sık maruz kalırsanız hem biyolojik hem de mental olarak o şeye alışmaya başlarsınız ve bir süre geçtikten sonra artık sıradanlaşarak normaliniz haline gelir.”

Kara mizahını yeraltında tutan ve bunu ana akım kültürüne karşı bir silah olarak kullanmaya devam eden Evren Dönmez, toplumun yazısız yargılarına karşı hareket etmeye devam ediyor. Evren, Banksy’nin parodisidir. Ana akımın sundukları dışında varlığını sürdüren neferlerden sadece biri…

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

İtalya'da Salvini karşıtı "Sardalyalar"dan büyük miting

SONRAKİ HABER

Irak: Başbakanın istifası düzeni değiştirir mi?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa