Ah o eski balolar...
Ne hikmetli şeymiş ki bu balo, memleketin “ asrileşmesinin” en önemli göstergelerinden biri olarak yeni cumhuriyetin taze yöneticilerine de eskiyen cumhuriyetin yeni yöneticilerine de hep bazı şeyleri anlatma olanağı vermiş.
BU İNKILÂBIN KURBANLARI YALNIZ BİZ MİYİZ?
Mustafa Kemal de balolara çok önemli bir anlam yüklüyordu, bu balolar asri medeniyetlerin kaidelerinin memleket sathına yayılması için kullanılan araçlardan biri oldu. Modernleşmeyi sağlayacak ulus-devlet inşasının başarısının en önemli göstergesi addedilen kadınların bu balolardaki varlıkları ise projenin olmazsa olmazlarındandı.
Tarih 29 Ekim 1925, Ankara’da Eski bir Ermeni okulu olan Türk Ocağı binasının kapıları Ankara’nın ilk balosuna açılmaktadır. Süklüm püklüm oturan “kadınsız” erkek grubun hali eğlenceli olmaktan çok harap bir görüntü sergiler. İlk balo ne kadar batılı olduğumuzu gösterme maksadına hasıl olamamıştır. Ama Paşa hemen vazgeçmez tabii! Orman Çiftliği İstasyon binasında yeni bir balo düzenlenir. Lakin bu sefer de sadece 3 kadın vardır “balo katılımcısı” olarak. Yakup Kadri (Karaosmanoğlu), Falih Rıfkı ve Ruşen Eşref (Ünaydın) Beylerin eşleri... Yakup Kadri’nin eşi Leman Hanım, Mustafa Kemal’i görür görmez atılır: “Paşam bu inkılâbın kurbanları yalnız biz miyiz? Hani yaver beylerin, mebus beylerin, vekil beylerin hanımları?”. Paşa eliyle düzenlenen daha ilk baloda “3 kadınla medenileşme olmaz” diye düşünen yaverler, gidip Fresko Barı’ndan kadınlar getirince bu sefer o 3 kadın da salonu terk etmeye meyillenir!
1928’den itibaren Ankara Palas’ın caz orkestraları çalan, “Çok Yaşa Gazi Paşa Barı”nda içkiler yudumlanan, bin kişilik salonunda valsler, tangolar yapılan ortamlarında “medenileşen ve Türk’ün asriliğini dünya aleme kanıtlayan” balo katılımcısı kadınların düşürüldüğü trajikomik durumlar da devam eder elbette. Balodan aylar önce ısmarlanan “batı tipi elbiselerin” hep aynı elbiseler olması mı dersiniz, dekolte kıyafeletlerin üstüne takılan başörtüler mi istersiniz, baloda rezil olmamak için başlatılan dans kurslarında yorgunluktan bayılanlar mı...
Yalnız yeni ulusun münevverlerinin değil, halkın da balolar yoluyla modernleştirilmesine çaba harcandığı görülüyor. Çoğunlukla baş sayfada koca puntolarla ilan edilen Cumhuriyet Baloları’na halkın da katılması için gazetelerin dağıttığı kuponları biriktirmek kafi olabiliyor. Bu baloya teşrifi güçlendirmek için balolarda ne tür etkinlikler yapılacağı da ballandıra ballandıra anlatılıyor tabii. İşte Hakimiyet-i Milliye gazetesinin ilanında Üç Maske Barı’nda düzenlenecek balodaki etkinlikler: “Kuyruksuz eşek, çiçek harbi, konfeti yağmuru, kartopu harbi...”
Balo işi o kadar tutmuştur, o kadar “milli mesele” halini almıştır ki herkes balo yapmanın peşine düşer: CHP, Türk Ocağı, Himaye-i Etfal (Çocuk Esirgeme Kurumu), Hilal-i Ahmer (Kızılay), Kadınlar Birliği, Şehir Belediyesi, Turistler Derneği, Hayvanları Koruma Derneği, Farmasonlar, Tabipler Odası, Türk Hava Kurumu ve gazeteler de balolar düzenlerler. Kadınlar yine başroldedir; Falih Rıfkı “Kadın hürriyeti ile Ankara bozkırının katı ve sert yüzü güler. Ağır ağır yerleşen ecnebi elçilikler, şehir hayatının gelişmesine yardım ederler. Davetlerde kadın sayısı gittikçe artar. Hanımlar bu türlü toplantıların yeni şartlarına kolaylıkla alışırlar...” der.
BALOYA GİTME HAKKI VAR POLİTİKA HAKKI YOK
Kemalist modernleşmenin mütemmim cüzü haline gelen “kadının asrileştirilmesi” projesine ilişkin söylenecek çok şey var. Ulus-devletin gösterenleri olarak kadınlar, milli davanın eşit bileşenleri olarak değil, ulusun inşasına dişileştirilmiş rolleriyle katılmaya mecbur bırakıldılar.
Milli Mücadele döneminde ve Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında yönetici konuma gelen erkekler ile aynı modernleşme mücadelesinde önemli sayıda kadın da yer almış. Bu kadınlar siyasal istikrar tesis edilince, yeni devletin yol üstü arazları temizlenince ortadan kaybolmuşlar. Ciddi mücadelelerin parçası olan kadınlar siyasal haklar konusunda verilen mücadeleye rağmen erkeklerle eşit vatandaş olarak kabul edilmemişler ama modernleşmenin sembolü olması istenen kadınlara işte ancak balolarda sunulduğu kadarıyla kamusal alanda görünürlük alanı açılmış.
Her şeye rağmen hem sembol, hem kamuyu düzenleme aracı, hem de pasif politika nesnesi olarak tanımlanan kadınlar cumhuriyetle birlikte haklar elde etmediler desek, Osmanlı’dan günümüze mücadele eden anneannelerimizin emeklerini hiçe saymış oluruz, bize yakışmaz... Ama bu, başka bir yazının konusu olsun.
ACEMİ DANSÇILAR YERE YIKILINCA
Mustafa Kemal’in evsahipliği yaptığı ilk baloda sıra dansa geldiğinde işler karışır. Çoğu nasıl dans edileceğini bilmeyen konuklar, Gazi’nin hiddetinden paylarını alırlar. Gazi önce Falih Rıfkı’nın eşi Şefika Hanım’ı dansa kaldırır. Onu Yakup Kadri ve Saliha Eşref çifti takip eder. Ancak yerler öylesine acemice cilalanmış ve sabunlanmıştır ki, Gazi ile Şefika Hanım birden kendilerini yerde bulurlar. Onların üstüne de Yakup Kadri ve Saliha Hanım düşer. İddiaya göre Mustafa Kemal, Yakup Kadri’nin kendisini mahcubiyetten kurtarmak için mahsustan yere yıkıldığını düşünerek memnun olur.
Kaynakça
*Ayşe Hür, “Nerede o asrî Cumhuriyet baloları!” Taraf Gazetesi, 31 Ekim 2010
* Gökhan Akçura, Unutma Beni,
Om Yayınları, 2001
* Doğan Duman, “Cumhuriyet Baloları”,
Toplumsal Tarih, Ocak 1997
* Serpil Sancar, Türk Modernleşmenin Cinsiyeti, İletişim Yayınları, 2012
Evrensel'i Takip Et