SPD'nin eş genel başkanları Norbert Walter-Borjans ve Saskia Esken oldu
Mayıs ayında yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde rekor düzeyde oy kaybına uğrayan SPD’de Genel Başkan Andrea Nahles’in istifası üzerine gündeme gelen parti kongresinde eş başkanlar belirlendi.
Fotoğraf: Abdülhamid Hoşbaş/AA
Yücel ÖZDEMİR
Köln
Almanya’nın en köklü partisi olan Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) mayıs ayında yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde rekor düzeyde düşük oy (yüzde 15) almasının ardından Genel Başkan Andrea Nahles’in istifa etmesi üzerine başlayan başkanlık yarışında sona gelindi. Parti yönetimi tarafından eş başkanlık modeline geçilmesi kararı alınması nedeniyle pek çok politikacı yanına bir eş başkan alarak adaylığını açıkladı. Yapılan seçimlerde SPD'nin eş genel başkanları Norbert Walter-Borjans ve Saskia Esken oldu.
Bölge toplantılarının ardından parti üyeleri arasında yapılan oylamada Maliye Bakanı Olaf Scholz ve Brandenburg Entegrasyon Bakanı Klara Geywitz’den oluşan ikili ile Kuzey Ren Vesftalya Eyaleti eski Ekonomi Bakanı Norbert Walter-Borjans ile Federal Parlamento Milletvekili Saskia Esken’in oluşturduğu ikili son tura kalmıştı. Walter-Borjans Kuzey Ren Vestfalya, Esken de Baden-Württemberg Eyalet örgütünün desteğini almıştı. Her ikisi de partinin sol kanadında yer alıyor. Ayrıca 80 bin üyesi olan partinin gençlik örgütü Jusos da iki siyasetçiye destek vermişti. Jusos Başkanı Kevin Kühner de büyük koalisyon hükümetine karşı çıkanların başını çekiyordu.
Üyeler arasında yapılan ve sonuçları 30 Kasım’da açıklanan seçimleri Walter-Borjans/Esken ekibi yüzde 53 oyla kazandı. Başkanlığa daha yakın görülen Federal Maliye Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Olaf Scholz ise seçimlerin asıl kaybedeni oldu. Walter-Borjans/Esken için bugün Berlin’de toplanan parti kongresinde yeniden oylama yapıldı. Walter-Borjans 611 geçerli oyun 545’ini alarak eş genel başkan oldu. Oylamada 47 delege Walter-Borjans için "hayır" oyu verirken, 19 delege de çekimser kaldı. Saskia Esken de 610 geçerli oyun 463’ünü alarak partinin eş genel başkanı seçildi. Esken için 116 delege "hayır" oyu, 31 delege çekimser oy kullandı.
Basın ve siyasetçiler tarafından yapılan değerlendirmelerde SPD’nin yeni eşbaşkanlarıWalter-Borjans ve Esken partinin sol kanadını temsil etmeleri nedeniyle hükümetin tehlikede olduğu ileri sürüldü. CDU/CSU ile “büyük koalisyonun” devam ettirilmesine açıkça karşı çıkan Walter-Borjans ve Esken’in seçilmesinin Almanya’da “hükümet krizi” ya da “erken seçim” senaryolarını da gündeme getirdi. Önümüzdeki dönem yapılacak pazarlıklara bağlı olarak özellikle SPD’li bakanların görevden alınması ya da istifa etmeleri söz konusu olabilir. Bunların başında ise seçimi kaybeden Scholz ve ona destek veren Dışişleri Bakanı Heiko Maas geliyor.
SPD SEÇMENLERİNİN YARISINI KAYBETTİ
Gerhard Schröder’in 1998’de başkanlık koltuğuna oturmasından bu yana sürekli oy kaybeden SPD, güç topladığı sosyal adalet söylemini bir yana bırakarak neoliberal bir çizgi izlemeye başlamıştı. Bu nedenle seçmenlerinin neredeyse yarısını kaybetti. Partinin yeniden güç toplamasının yolunun sağ değil sol politikalar izlemesi gerektiği yönündeki önerilere ise sürekli kulak tıkandı. Bunun farkında olan yeni eş başkanlar şimdi daha soldan bir siyasetin izlenmesi gerektiğini savunuyorlar. 2017’deki seçimlerden sonra CDU/CSU ile yeniden büyük koalisyonun kurulmasına karşı çıkan Esken’in bu yönde çaba harcamaya devam edeceği iddia ediliyor. Esken, seçildikten sonra yaptığı açıklamada hükümet anlaşması üzerinden yapılacak yeni pazarlıklarla bazı iyileştirmelere gidebileceklerini söyledi. Bunların başında çevre, asgari ücret, Hartz IV Yasası yaptırımlarının yumuşatılması geliyor. Ancak CDU/CSU’nun buna yanaşmasına pek ihtimal verilmiyor.
SCHOLZ’UN YENİLGİSİ NE ANLAMA GELİYOR?
Seçimlerden sonra verilen ilk mesajlarda, “koalisyon anlaşmasının yeniden gözden geçirilmesi” oldu. Bu partinin eski yöneticileri tarafından alınan bazı kararların revize edilmek istendiği anlamına geliyor. Scholz ve ekibi ise bu dönemin sonuna kadar bu şekilde sürdürülmesinden yanaydı.
Bu açıdan bakıldığında seçim sonuçları, parti tabanında çoğunluğun büyük koalisyonun devam etmesinden yana olmadığı anlamına geliyor. Scholz ve neoliberal elitlerin yenilgisi anlamına gelen seçim sonuçları parti içinde nasıl bir politikanın izleneceği konusundaki tartışma ve çatışmanın devam edeceğini gösteriyor. Nitekim açıktan Scholz’un başını çektiği listeye açıktan destek veren Federal Çalışma Bakanı Hubertus Heil, hemen parti başkan yardımcılığına adaylığını açıkladı.
TABAN EL FRENİNİ ÇEKTİ, YÖNETİM ONA GÖRE DAVRANACAK MI?
Açıktır ki, Scholz’un yenilgisi aynı zamanda Schröder’in de temsil ettiği çizginin parti içinde yenilgisi anlamına geliyor. Schröder de gecikmeden yeni eş başkanların politikasını tasvip etmediğini açıkladı. Gelinen aşamada SPD tabanı kötü gidişatı durdurmak için adeta el frenini çekmiş, partiyi var eden ilkelere geri dönülmesi mesajı vermiştir. Popüler olmayan, kamuoyunda fazla tanınmayan Walter-Borjans ve Eskan’ın eş başkanlık yarışını kazanması bunu gösteriyor. Asıl mesele yeni eş başkanlar ve yönetimin buna göre davranıp davranmayacağı. Denilebilir ki bu SPD’nin son şansıdır. Yeni eş başkanlarla yüzünü sosyal adalete, eşitliğe, halklar arasında dostluğa döndüğü taktirde, yeniden güç kazanma şansı olabilir. İşçi sınıfının, halkın biriken acil sosyal sorunları için bir adım attıkları takdirde karşılık bulabilir. Bunun dışında sistem partisi SPD’den büyük beklentiler içine girmek ise açık bir yanılgıdır. Keza ırkçı-faşistlere giden oyların bir kesimini de geri getirebilir. Bunu yapmadığı ya da yapamadığı takdirde ise tarihsel rolünü tamamlamış bir parti olarak tarihteki yerini alacak.
SOL PARTİ’NİN BÜYÜK BEKLENTİSİ
SPD’deki başkanlık yarışını sol kanadın kazanması en çok da Sol Parti’yi sevindirdi. Partinin Eş Başkanı Katja Kipping sosyal medya üzerinden, “Ülkemizin sosyal-ekonomik açıdan bir dönüşüne ihtiyacı var ve bu sadece sol bir çoğunlukla mümkün” mesajını paylaştı. SPD’nin bulunduğu yerden sola kayması aynı zamanda Sol Parti’nin bulunduğu siyasi alana yerleşmesi anlamına gelecektir ki o zaman bu, Sol Parti’nin güç kaybetmesi anlamına gelecektir. “Sol çoğunluk” adına yapılan çağrıların sonuçta toplumsal açıdan çok fazla bir ilerleme sağlamadığı Thüringen eyaletinde görüldü. Bu nedenle Sol Parti, her fırsatta SPD ile ortaklığın nasıl kurulacağı yerine, emekçi sınıfların çıkarları ve ihtiyaçlarına göre daha radikal bir çizgi izlemeli. Aksi takdirde bundan sonra en çok tartışılacak konuların başında SPD-Sol Parti birleşmesi olacak gibi görünüyor.