06 Aralık 2019 11:47
Son Güncellenme Tarihi: 06 Aralık 2019 17:18

İstinaf, Hayatın Sesi yöneticilerine verilen hapis kararını bozarak “beraat” dedi

OHAL sonrası kapatılan Hayatın Sesi Televizyonu yöneticilerine verilen hapis cezası kararı istinaf mahkemesi tarafından bozuldu. Mahkeme 3 yönetici için beraat kararı verdi.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Gözde TÜZER
İstanbul

OHAL sonrası çıkarılan Başbakanlık genelgesi ile kapatılan Hayatın Sesi Televizyonuna aynı anda hem IŞİD, hem TAK, hem de PKK propagandası yaptığı iddiasıyla açılan davada, televizyon yöneticilerine verilen 3’er yıl 9’ar ay hapis cezası İstinaf Mahkemesi tarafından bozuldu, yöneticiler beraat etti. İstinaf mahkemesi gerekçesinde, davaya konu olan haberlerin, “haber verme sınırlarını aştığı yönünde bir kanaat bulunmadığı”na oy birliğiyle karar verildiğini bildirdi. Kararı değerlendiren Avukat Devrim Avcı Hayatın Sesi Televizyonu’na Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan tek davanın bu olduğunu belirterek “beraat kararı verilen bir televizyonun kapalı olması hiçbir mantığa sığmamaktadır” dedi.

‘HABER VERME SINIRLARINI AŞTIĞI YÖNÜNDE VİCDANİ KANAATE VARILAMADI’

‘Zincirleme şekilde örgüt propagandası' iddiasıyla yargılanan Hayatın Sesi Televizyonu yöneticileri Mustafa Kara, İsmail Gökhan Bayram ve Gökhan Çetin'e 3'er yıl 9'ar ay hapis cezasını Bölge Mahkemesi (İstinaf) 27. Ceza Dairesi beraat kararı verdi.

İstinaf Mahkemesi Mustafa Kara, İsmail Gökhan Bayram ve Gökhan Çetin’in savunmalarını ve mahkemenin ceza kararını dikkate alarak “haber verme sınırlarını aştığı yönünde tam bir vicdani kanaate varılamadığı”na hükmederek hapis cezasının bozulmasına karar verdi.

Mahkeme kararında haber ve yayınlarla ilgili RTÜK tarafından idari cezalar verildiğini hatırlatarak şöyle dedi: “Somut olayda; sanıklar Mustafa Kara ve İsmail Gökhan Bayram'ın ortağı, sanık Gökhan Çetin'in de sorumlu müdürü olduğu adı geçen kanalda yapılan yayınların ve programların atılı suçu oluşturup oluşturmayacağı hususunun irdelenmesi gerekmektedir. Söz konusu haber ve yayınlarla ilgili olarak RTÜK tarafından değerlendirmeler yapılarak bir kısım yayın hakkında 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun kapsamında idari cezalar verildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Bu itibarla, yapılan yayınların her ne kadar yayın etiği ilkelerine uymadığı kabul edilebilir ise de, haber verme sınırlarını aştığı yönünde tam bir vicdani kanaate varılamadığı tüm kovuşturma evrakı ve delillerin bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde anlaşılmıştır.”

TELEVİZYONUN KAPALI OLMASI HİÇBİR MANTIĞA SIĞMAMAKTADIR

Kara, Bayram ve Çetin’in avukatı Devrim Avcı davanın en başında açılmaması gerektiğini, böyle bir kararı bekledikleri ve olması gerekenin bu olduğunu belirterek “Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde haberlerin çarpıcı nitelikte olabileceği ortaya konulmuştu” dedi.  Avcı bu davanın Hayatın Sesi Televizyonu’na Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan tek dava olduğunu da belirterek “Dolayısıyla hakkında açılan ceza davası olamayan ve haber verme hakkı kapsamında kabul edilip beraat kararı verilen bir televizyonun hala kapalı olması hiçbir mantığa sığmamaktadır” dedi.

Devrim Avcı Hayatın Sesi Televizyonu yöneticileri hakkında açılan davada beraat kararı verildiğine bir kez daha vurgu yaparak şöyle devam etti: “Televizyonun kapatılmasıyla ilgili açılan davada bugüne kadar hiçbir ilerleme kaydedilmemiştir. Hatta televizyonu kapatan kurulun niteliğinin ne olduğunu mahkeme dahi tespit etmekte zorlanmıştır. Dolayısıyla hukuksuzca kurulan bir kurulun Hayatın Sesi Televizyonunu kapatması kabul edilebilir bir şey değildir, ülkede de hukukun geldiği yeri göstermektedir.”

RSF TEMSİLCİSİ ÖNDEROĞLU KARARI DEĞERLENDİRDİ

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Hayatın Sesi TV'nin kanunsuzca kapatıldığına, ekipmanlarına el konulduğuna, yöneticilerinin yıllarca hapisle tehdit edildiğine dikkat çekti. Önderoğlu, iktidarın yargı üzerindeki etkisine vurduğu açıklamasında şunları kaydetti:

"Temyiz Mahkemesinin Hayatın Sesi TV kararı bir yayın kuruluşuna hakkının geri teslim edilmesinin zorunluluğunu açıkça ortaya koyarken 'bir çok açıdan da önemsiz' görülebilir. Türkiye’de iktidarlar elini yargıdan çekmedikçe böylesi kararların tarihe gömüleceğinin hiçbir güvencesi yok. Ayrıca, bir kanala keyfi “Milli güvenlik” tespitiyle kilit vurulmamış, ekipmanları peşkeş çekilmemiş midir? Çalışanları hapis tehdidiyle yıllarca taciz altında tutulmamış mıdır? Bunlar yaşanmıştır ve ‘amaç hasıl olmuştur’. Dolayısıyla Yargı Reformu yoluyla ‘şiddet unsurunun dikkate alındığı’ sahtekarlığına hiç gerek yok. Çünkü o mahkumiyetlerin çıktığı duruşmayı izkeyenler zaten temyiz mahkemesinin yoğunlaştığı argümanları biliyordu: Kanal şiddeti hiçbir biçimde kutsamamıştı. Türkiye’de gazetecilerin bunun gibi bir yargı kararına değil yetkililerin her durumda sindirecekleri standarda ihtiyaçları var."

ÖNCEKİ HABER

Batman'da kadın avukata fotoğraflı taciz iddiasına tepki

SONRAKİ HABER

CHP’den hasta mahpuslar için kanun teklifi: Rapora gerek kalmadan tahliye edilsinler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa