10 Aralık 2019 00:36

Kaynak, dijital ipuçları, yanlışlama; doğru bilgiye nasıl ulaşacağız?

Yalan haber ve doğrulamanın gazetecilikteki önemini teyit.org Editörü Gülin Çavuş ve TGS Akademi Direktörü Orhan Şener ile konuştuk.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Eylem NAZLIER
İstanbul

İnternet ve dijital teknolojilerin yaygınlaşması ile beraber yalan haberin yaygınlaşması da gündemde. Yalan haber tartışması ve doğrulamanın gazetecilikte nasıl bir önem taşıdığını teyit.org Editörü Gülin Çavuş ve TGS Akademi Direktörü Orhan Şener ile konuştuk. Çavuş, “Haberin kaynağına ulaşamayacağımız durumlarda dijital ipuçlarının peşine düşüyoruz” derken Şener, “Artık sosyal medya etkisi nedeniyle tabandan yayılan dezenformasyona karşı da gazetecilerin daha dikkatli olması gerekiyor” diye konuştu. 

"DİJİTAL İPUÇLARININ PEŞİNE DÜŞMELİYİZ"

Doğrulamanın gazetecilikte önemine değinen teyit.org Editörü Gülin Çavuş, “Aslında doğrulama yapmak ve bilgiyi teyitlemek gazeteciliğin temel prensipleri arasında olmalı.” dedi.

Teyitlemenin bugünlerde daha fazla önem kazanmasında sosyal medya ve internetin rolü olduğuna değinen Çavuş “Kullanıcı üretimi içeriklerin artması, kaynaklarla iletişim kurma şekillerinin değişmesi, daha fazla görsel içeriğin haberlerin konusu olması dijital yetkinliklerin artması gerekliliğini ortaya koyuyor. Bir yandan internetle birlikte daha da yaygınlaşan hız kaygısı hata yapmayı kolaylaştırıyor. Hepsini bir arada düşündüğümüzde ise geleneksel teyit yöntemlerinin yanına başka özellikler eklenmeli biz de burada devreye girmeye çalışıyoruz. Haberin kaynağına ulaşamayacağımız durumlarda dijital ipuçlarının peşine düşüyoruz” diye konuştu. 

"TEMEL PRENSİP BİLGİNİN NEREDEN, NE ZAMAN ÇIKTIĞINA ULAŞMAK"

“Gazetecinin zihninde tutması gereken ilk adım bana kalırsa bilginin kaynağına gitmek olmalı” diyen Çavuş, bazen eski bir bilginin, fotoğrafın ya da videonun yeniymiş gibi paylaşıldığını ve ilk kaynağın aktardığından farklı şekilde dolaşıma sokulan bilginin yanlış haberleştirildiğine dikkat çekerek “En temel prensip ilk olarak bu bilginin nereden, ne zaman çıktığına ulaşmak. Bunu yapmak bile bilginin doğru aktarılıp aktarılmadığını anlamaya yardımcı olur” dedi.

Çavuş, özellikle görseli ya da videoyu incelerken gazetecinin “Belgenin aslı mı, fotoğraf nerede, ne zaman ve neden çekilmiş” gibi sorular sorması gerektiğini belirterek “Sonrasında açık kaynaklı dijital araçlardan yardım alarak bilginin izini sürebilir. Bu bazı zamanlarda Google tersine görsel arama, çevrimiçi haritalarda gezinme gibi bir yöntemken bazen bir kütüphaneye gitmek gibi daha geleneksel yöntemler de olabilir. Nasıl yöntemler kullanacağınız tamamen karşınızdaki bilgiye bağlı” ifadelerini kullandı. 

"GAZETECİLERİN DAHA DİKKATLİ OLMASI GEREKİR"

TGS Akademi Direktörü Orhan Şener ise doğrulamanın gazetecilik pratiğinin içerisinde olan bir öge olduğunu ancak son yıllarda daha da önem kazandığını söyleyerek “Normalde doğrulanan haberler genellikle siyasilerin beyanatları üzerine olurken artık sosyal medya etkisi nedeniyle tabandan yayılan dezenformasyona karşı da gazetecilerin daha dikkatli olması gerekiyor” dedi.

Dijital içerik üretim araçlarının teknolojik olarak gelişmesi ile birlikte içeriğin maniple edilmesi ve kitlelere yayılmasının çok kolaylaştığını ve hızlandığını, maliyet olarak da sıfıra yakın olduğunu belirten Şener “Bu sebepten gazetecilerin bu alanda kendilerini geliştirmeleri ve eskiye nazaran çok daha dikkatli olmaları gerekiyor” diye konuştu. 

"YANLIŞLANAMIYORSA DOĞRU KABUL EDİLİR"

Şener yapılmaya çalışılan şeyin yanlışlama olduğunu gelen bilginin bilimsel metotlar kullanarak yanlışlamaya çalışıldığını ve eğer yanlışlanamıyorsa bilginin makul sınırlar içerisinde doğru olduğunu kabul edildiğini belirterek şöyle devam etti: “Genel prensiplere gelecek olursak; öncelikle kaynağa bakmamız gerekir. ‘Bu konunun erbabı bir kişi veya kurum mudur? Daha önceden dezenformasyon yaymış mıdır?​’ Sonrasında gelen içerik internette ve offline kaynakları çapraz aramalarla sınanır. Aynı zamanda görseller için de üzerinde oynama yapılmış mı bakmak gerekir ya da bağlama dışında kullanılıyorsa onu bulmak gerekir”

Sosyal medya kullanıcılarına da önerilerde bulunan Şener, kullanıcıların heyecana kapılmadan, soğukkanlı bir şekilde, önlerine çıkan her çarpıcı içeriği paylaşmaktan sakınmaları gerektiğini; bilgiyi paylaşan hesapları kontrol etmek gerektiğini, bilgi gerçek olamayacak kadar iyi gözüküyorsa bunu internetten aratılması gerektiğini belirtti.

"HER ZAMAN ŞÜPHELENMEK GEREK"

Sosyal medya kullanıcılarının her zaman karşılarına çıkan bilgiye şüpheyle yaklaşmaları gerektiğini söyleyen Çavuş,” “İnsanlar kendi düşüncelerini destekleyen, gördüğünde duygularını harekete geçiren içerikleri paylaşma eğiliminde oluyor. Bu da çoğunlukla yanlış bir bilgiyi yaygınlaştırma riski taşıyor. Dezenformasyon amaçlı haber paylaşanlar da zaten duygularınıza hitap etmeyi amaçlar. Bilgiyi paylaşana kaynağını sormak da iyi bir yöntem olabilir. Böylece iddiayı ortaya atan kişi de kaynaklarıyla paylaşma sorumluluğunu hisseder” dedi.

Sosyal medyada herkesin içerisinde bulunduğu yankı fanusları olduğunu, doğal olarak kendi dünya görüşümüze yakın insanları takip ettiğimizi ve buradan gelen bilgilere güvendiğimizi belirten Çavuş “Bunun farkında olarak kim paylaşıyor olursa olsun karşımıza çıkan her bilgiye güvenmemek gerekir. Çünkü herkes yanlış bilgi paylaşabilir ve araştırmalara göre bunun eğitim seviyesi gibi demografik verilerle doğrudan ilgisi bulunmuyor. İnsanlar tehlikede hissettiklerinde, bir söylentiye defalarca maruz kaldıklarında veya önceden sahip oldukları görüşlerle uyuşan bir söylentiyle karşılaştıklarında yanlış bilgiye daha fazla inanıyor. O yüzden dikkatli olmak, eleştirel düşünce alışkanlığını geliştirmek ve her zaman şüphelenmek gerek” dedi.

ÖNCEKİ HABER

Mülteci işçiler kötü çalışma koşullarını TikTok’la anlattı

SONRAKİ HABER

Hasan Cemal’in yazısına takipsizlik

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa