Oyunculuğun kendini gösterdiği bıçak sırtı bir oyun: İki Bekâr
Doç. Dr. Dilek Kurt, Duru Tiyatro'nun sahneye koyduğu "İki Bekâr" oyununu yazdı.
"İki Bekâr" oyunu afişi
Doç. Dr. Dilek KURT
“Aslında deli gibiyiz ama deli değiliz. Bizi deli eden (kadınlar için) erkekler, (erkekler için) kadınlar!” İlişkiler, ilişkiler... İnsanın kendisiyle olan ilişkisini bile yeterince çözümleyemediği düşünülürse ikili ilişkilerini doğru anlamlandırabilmesi ne kadar mümkün olabilir?
Bu bağlamda, az sonra detaylarına ineceğim “İki Bekâr” adlı oyunun ana çatışma noktasına bu sorunun cevabını koyabiliriz; “Kadın-erkek ilişkilerinde anladığımız ve gerçekte olan” Bu, komedi türü için oldukça zengin malzeme sunan bir konu. Oyunun yazarı da bunu fark etmiş ve oldukça güzel işlemiş. Oyun bir durum komedili sahne ile başlıyor.
Oyunun başlarında ve ortalarında şarkı olarak Jack’in (Emre Kınay) sesinden şu sözleri duyuyoruz; “Adım adım peşimde bu kadın! Nereye gitsem kurtulamadım. Bana kadınları anlayan tek bir adam bulun, dişimi kırayım...” Ve çeşitli durumlarda zaman zaman Shanette’in (Evrim Alasya) cevabı şu; “Ama ben Jack’ten daha... Yani gerçekten daha çok kimseye böyle aşık olmadım...” Zira, oyunun önermelerinden biri şunu söylüyor; “Kararlı bir kadın ne yapar yapar, istediğini elde eder. Bedelleri mi? Çoğu zaman umurunda değildir!’ Dünya tarihi şahidimizdir.”
SEYİRCİNİN İLGİSİNİ HEP CANLI TUTUYOR
Sam Bobrick’in yazdığı, Ekin Tunçay Turan’ın çevirdiği oyunu sahneye koyan Emre Kınay, Dramaturg Ayşegül Hardern, dekor Saldıray Çakar, afiş Başak Gümülcinelioğlu, ses ve ışık Erkan Kalkan, müzikler Serdar Aslan, baş rollerde Evrim Alasya ve Emre Kınay var. Tiyatro Müdürü Cenk Yanılmaz, Genel Koordinatör Nuray Arslan.
Amerikan tiyatrosunun en ünlü komedi yazarlarından Bobrick’in bu oyunu, küçük sürprizleriyle de seyircinin ilgisini hep canlı tutuyor. Elbette Oyunun Yönetmeni Emre Kınay’ın da bunda payı büyük. Kınay oldukça sade bir reji anlayışı içinde olmuş. Bu da oyuncu ve müzisyenlerin oldukça rahat, doğal bir biçimde tüm performanslarını ortaya koyabilmelerine ve seyircinin hemen sahne üzerinde olanlarla organik bağ kurmasına olanak tanıyor. Emre Kınay’ın mimik ve jestleri, Evrim Alasya’nın sahne üzerindeki doğal oyunculuğu oyun sonunda dakikalarca ayakta alkışlanmalarının sebebi.
İKİ İYİ OYUNCUYLA DEĞERLENMİŞ BİR OYUN
Her ikisini de farklı türde oyunlarda izlemiş biri olarak şunu söyleyebilirim ki, hem komedi hem dram türünde hakkını veren iki iyi oyuncuyla değerlenmiş bir oyunla karşılaşacaksınız. Başka iki oyuncudan izleyince belki çok etkilenmeyeceğiniz bu oyun, oyunculuğun kendini ışıl ışıl gösterdiği bıçak sırtı bir oyun. Oyuncular vasatsa sıkıcı bile olabilir ama oyuncular buradaki gibi sağlamsa, büyüleyici olabilir. Hem oyun yazarı, hem yönetmeni bu inceliklerin farkındalar; sonuç mu; göz kamaştırıcı.
Oyunun seyirciyi doyuran bir başka yanı, canlı müzikle yoğrulan bir oyun olması. Oyunculukları kadar şarkı söyleme yetenekleriyle de alkış alan her iki oyuncunun yanı sıra -ki aslında ‘Oyuncuyum’ diyenlerin bu yeteneğe de sahip olması gerektiğini zaman zaman yazılarımda belirtiyorum- Duru Jazz üyelerini de kutluyorum. Serdar Aslan, Zafer Aslan, Tarkan Tekyıldız, Muhammed Çınar. İzleyin, demek istediğimi anlayacaksınız...
Sözlerimi bitirmeden değinmek istediğim bir başka nokta var: Oyunculuk zor bir iş sevgili okurlar. Bir anlamda oyuncunun kendini adaması gerek. Tiyatro sahibi olmak ve onu ayakta tutmak ise, belki yüz kat daha zor, daha özveri gerektiren bir iş. Başarılı bir tiyatronun ardında; gişesinden tiyatro yönetimine, teknik ekibinden yaratıcı ekibine onlarca kişinin emeği var. Bu kişilere bir iş istihdamı sağlamanın yanı sıra, ekip ruhuna ve yapılan işin özelliğine, güzelliğine dair inancı taze tutmak da çok önemli, gelen alkışların bir kısmı da başarıda payı olan isimsiz kahramanlara.