10 Aralık İnsan Hakları Günü eylemleri: İnsan onuru ve hakları için mücadeleye devam
10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası kapsamında, demokratik kitle örgütleri ve hak savunucuları pek çok ilde basın açıklaması yaptı. Açıklamalarda, "birlikte mücadele" vurgusu yapıldı.
Fotoğraf: Evrensel
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabulünün 71. yılında İstanbul, İzmir, Adana ve Diyarbakır'da basın açıklaması yapıldı.
10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası kapsamında Türkiye’nin birçok yerinde insan hakları savunucuları açıklamalar yaptı. Açıklamalarda, Türkiye’de insan haklarının büyük bir saldırı altında olduğu vurgulanırken, "İnsan onuru ve hakları için mücadeleye devam" denildi.
İSTANBUL'DA İHD VE TİHV'DEN ORTAK AÇIKLAMA
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İstanbul Temsilciliği, 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası etkinlikleri çerçevesinde Sultanahmet Meydanı’nda basın açıklaması yaptı.
Eyleme, İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, TİHV Genel Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ve çok sayıda hak savunucusu katıldı. "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin kabulünün 71. yılında barış, özgürlük, eşitlik, adalet için" pankartının açıldığı eylemde "Tutuklu gazeteciler serbest bırakılsın", "Hapishanelerdeki insan hakları ihlallerine son", "Mülteci hakları pazarlık konusu yapılamaz", "Failler belli kayıplar nerede", "Kayıplarımızla buluşma mekanımız Galatasaray'dan vazgeçmeyeceğiz", "İşten atılmalara son", "Silaha değil barışa sarıl", "LGBTİ Bireylere özgürlük, Tramsfobi ve homofobiye hayır", "Anadilde eğitim hakkımız" dövizleri taşındı.
"DEMOKRATİK VE İNSAN HAKLARINA DAYALI ORTAK YAŞAM İÇİN MÜCADELE ETMELİYİZ"
Açıklamayı okuyan İHD İstanbul Şube Başkanı Av. Gülseren Yoleri, günümüzde güçlü devletlerin bir araya gelerek oluşturduğu askeri ve ekonomik birlikteliklerin insan hakları ile özgürlükleri önünde engel olduğuna dikkat çekti. Olumsuzlukların karşısında dünyanın her yerinde halkların itiraz talebini yükselttiğini dile getiren Yoleri, Türkiye’nin 2016’dan beri Olağanüstü Hal (OHAL) rejimi ile yöneltildiğinin altını çizdi ve şunları söyledi: "Bu süreç, siyasal iktidarın gücünü sınırlandıran anayasacılık ilkesinin terkedilmesine, böylece hem hukukun hem de kurumların baskıcı rejimin birer ‘aracı’ haline getirilerek keyfiyetin ve belirsizliğin kamusal alana hakim kılınmasına yol açmıştır"
Hak ihlallerinin "insan eliyle gerçekleştiği için önlenebilir" olduğuna dikkat çeken Yoleri, kötü süreçlerin son bulması için demokratik ve insan haklarına dayalı bir ortak yaşam ideali için çaba göstereceklerini kaydetti.
"BÖLEREK YÖNETMEYE ÇALIŞANLARA KARŞI BİRLİKTE MÜCADELE"
Açıklamanın ardından TİHV Genel Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı söz aldı. Hak ihlallerinin giderek arttığına değinen Fincancı, "21. yy ne yazık ki tam hızıyla güvenlik politikalarıyla sürüyor. Bu rapor o güvenlik politikalarının bir sonucudur. Biz bu güvenlik politikalarina dur demezsek, biz insan olarak özne olma hakkımız mücadele etmezsek bu güvenlik politikalarıyla, daha çok ihlalle daha kalın raporlarla karşı karşı kalacağız. İnsan haklari evrensel bildirgesi eğer hak ihlallerine yol açan devletler varsa bu devletlere karşı direnmeyi hak sayar. O nedenle direnmek gerekir. Dayanışarak direnmek gerekir. Çünkü bizi bölerek yönetmeye çalışanlara karşı kadınlar olarak, trans bireyler olarak, çocuklar olarak, insan hakları mücadelesinin içinde olanlar olarak, emekçiler olarak hep beraber direnmemiz ve dayanışma içinde olmamız gerekiyor" dedi.
(İstanbul/EVRENSEL)
ADANA'DA BASIN AÇIKLAMASI: "CEZASIZLIK TEMEL POLİTİKA OLDU"
İHD Adana Şubesi de İnsan Hakları Haftası dolayısıyla basın açıklaması yaptı. İHD Adana Şube Başkanı İlhan Öngör, Türkiye’de cezasızlığın yaygınlaştığını ifade ederek "Türkiye’de şu anda tüm sosyal ve ekonomik yaşam alanında hak ihlalleri ile dünyada en üst sıralarda yer almaktadır. Her yıl artarak devam eden kadına karşı şiddet ve öldürme, çocuk tacizleri, emek sömürüsü, doğa katliamları, rant ekonomisine dayalı yolsuzluk ve neticede yoksullaşma, cezaevlerinin adeta işkencehanelere dönüşmüş olması, nefret söylemi ve ayrımcılık, KHK zulmü ile işinden ekmeğinden edilmiş binlerce emekçinin varlığı vb. birçok alanda hak ihlalleri yaşanmaya devam etmektedir" dedi.
"İNSAN HAKLARI MÜCADELESİNİN KAZANIMLARINA SAHİP ÇIKACAĞIZ"
Kürt sorununa karşı askeri çözüm aklının Türkiye’deki kronikleşen sorunların temelini oluşturduğunu ifade eden Öngör, "Yargı ve kolluk eliyle demokratik siyaset alanına yapılan müdahaleler ile ifade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller demokratik toplumsal bir yaşamın inşası önündeki en büyük engellerdir. Bizler, insan hakları savunucuları olarak, geçmişten bugüne ağır bedeller ödenerek elde edilmiş olan insan hakları mücadelesinin kazanımlarına sahip çıkmak, bireylerin ve halkların barış içinde özgür ve eşit olarak yaşadığı bir coğrafyada yaşama arzuyla mücadele etmeye, İnsan haklarını örgütlemeye devam edeceğiz" dedi. (Adana/EVRENSEL)
DİYARBAKIR’DA BARIŞ ÇAĞRISI YAPILDI
Diyarbakır’da da İnsan Hakları Haftası kapsamında Diyarbakır Barosu, İHD, TİHV, Diyarbakır Tabip Odası, Hak İnisiyatifi ortak basın açıklaması düzenledi.
Açıklamayı yapan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun, Türkiye’de demokrasi ve insan haklarının tehditlere maruz bırakıldığı bir dönem geçildiğini belirterek yargının da tarafsızlığını yitirdiğini söyledi. Zeytun, Bölgede son bir yılda TİHV’e işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı iddiasıyla 840 kişinin başvurduğunu ve aynı gerekçelerle 830 kişinin de İHD’ye başvuruda bulunduğunu söyledi. 305 kadının erkek şiddetiyle hayatını kaybettiğini ve 556 kadının ise şiddete maruz kaldığını da ekleyen Zeytun, hak ihlallerinin her alanda birçok boyutuyla aralıksız devam ettiğini belirtti.
ÇÖZÜM SÜRECİ YENİDEN MÜZAKERE EDİLMELİ
Türkiye’de insan hakları ve demokrasi değerlerinin ihlal edilmesi, Kürt sorununun çözümsüzlüğünden bağımsız olmadığını ifade eden Zeytun, çözüm sürecinin yeninden müzakere edilmesi çağrısında bulundu. Zeytun, "Siyasi iktidarın Kürt meselesine yönelik müzakere ve çatışma çözümü yöntemini kullanmak yerine kayyum atamaları ile siyasetçilere yönelik keyfi ve muğlak tutuklama ve yargılamalar ile iç siyasetine yön verdiği, Suriye’nin kuzeyine yönelik sürdürdüğü politika ile dış siyasetine yön vermek gayesiyle hareket ettiğini göstermektedir. Kürt meselesinin çözümü şiddetle değil, haklar bakımından eşitliği içeren bir sivil demokratikleşme yaklaşımı ile mümkündür. Türkiye’nin insan hakları ve demokrasi sorununda en önemli konu Kürt sorunudur. Bu nedenle çatışma ve şiddet ortamının bir an önce son bulmasını, kalıcı bir çatışmasızlık halinin ve çözüm sürecinin yeniden müzakere edilmesini umuyoruz" diye konuştu. (Diyarbakır/EVRENSEL)
"ORTAK YAŞAM İDEALİ İÇİN DAHA FAZLA ÇABA GÖSTERECEĞİZ"
İzmir'de de İHD, TİHV, Özgürlük için Hukukçular Derneği ve Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şubeleri ortak basın toplantısı düzenledi.
İHD İzmir Şubesinde gerçekleştirilen toplantıyı temsilciler adına TİHV Yönetim Kurulu Üyesi Coşkun Üsterci okudu. Ülkede yaşanan hak ihlallerinden ve araştırmaların sonucundaki verilerden bahseden Üsterci, 2019 yılında Türkiye’de çeşitli hak kategorilerinde gerçekleşen ihlalleri sıraladı.
Üsterci, "Yaklaşık yüz kırk bine yakın insanı etkileyen OHAL karar ve işlemlerini incelemek üzere kurulan komisyonun ağır işleyişi ve aldığı yetersiz kararlar ile OHAL sonuçlarının kalıcı etkisi daha da artmaktadır" dedi. Yaşam hakkı ihlallerine de siyasal iktidarın ülke içinde ve dışındaki şiddeti esas alan politikaları başlıca sebep olduğunun altının çizen Üsterci, yaşam hakkı ihlallerinin sadece devletin güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen ihlaller ile sınırlı olmadığını, üçüncü kişiler tarafından ve devletin de "önleme ve koruma" yükümlülüğünü yerine getirmeyerek neden olduğu ihlalleri de kapsadığını belirtti.
"MÜLTECİLER İÇ POLİTİKA MALAZEMESİ YAPILAMAZ"
Seçme seçilme hakkı ihlallerinden, mülteci sorununa ve yaşanan ihlallerle açıklamasına devam eden Üsterci, "Mültecileri güvencesiz ve belirsizlik içinde bırakan yasal düzenlemeler ile hükümetin siyasi tutumundaki belirsizlikler neticesinde Türkiye’nin mültecilere yönelik izlediği politikalar, toplumsal uzlaşmaya dayalı kalıcı çözümler geliştirmekten uzak ve kısa vadeli olmuştur. Mültecilerin siyasetçiler tarafından iç politika malzemesi yapılması, uluslararası arenada tehdit unsuru olarak kullanılması kabul edilemez" dedi. Üsterci son olarak şunları kaydetti:
"İnsan eliyle gerçekleştiği için önlenebilir olan Türkiye ve dünyadaki bu kötücül sürecin son bulması ve barışçıl, demokratik, insan haklarına dayalı bir ortak yaşam idealini geliştirmek için çok daha fazla çaba göstereceğimiz aşikardır"
İZMİR BAROSU: "MÜCADELEYİ SONSUZ VE SINIRSIZ SÜRDÜRECEĞİZ"
İzmir Barosu üyeleri de baro binası önünde bulunan Özgür Kürsü'de basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasını İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Ali Deman Güler okudu. Güler, "İfade hürriyeti başta olmak üzere birçok hak yaygın şekilde ihlal ediliyor. Adalete erişim ve adil yargılanma hala büyük bir sorun. Hukuk yurttaşların özgürlüklerini koruyarak onlara barışçıl bir yaşam ortamı yaratmak yerine bir baskı aracı olarak kullanılıyor. İnsanın insana eziyetinin en acı hallerinden biri olan işkence ise dünyadaki varlığını sürdürüyor" dedi. Güler, "İzmir'de başlattığımız mücadele ile önce kentimizi, sonra ülkemizi en sonunda tüm bölgemizi insan haklarının tam manasıyla uygulandığı bir barış coğrafyası haline getireceğiz" dedi.
İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel de insan hakları mücadelesinin dünden çok daha büyük bir önem taşıdığını dile getirdi. Yücel, "Çünkü artık bu mücadele herhangi bir hak arama mücadelesinin ötesinde siyasi iktidarın uygulamalarına karşı bir duruş, bir insanlık onuru dönemi, bir mücadele aracıdır. İzmir Barosu olarak biz bundan asla vazgeçmeyeceğiz. Bu alandaki mücadeleyi sonsuz ve sınırsız sürdüreceğiz" diye konuştu.
Basın açıklamasından sonra İzmir Barosunun önceki başkanlarından Av. Güney Dinç anısına hazırlanana armağan dergisi tanıtımı yapıldı. Ayrıca avukatlar Bayraklı Sevgi Yolu’nda İnsan Hakları Beyannamesi ve Baro İnsan Hakları Birimleri tanıtım broşürlerini dağıttı.
"İNSAN HAKLARI, ADALET VE BARIŞ" KONULU PANEL DÜZENLENDİ
Öte yandan İzmir Barosu, baronun konferans salonunda "İnsan Hakları, Adalet ve Barış" konulu panel düzenledi. Moderatörlüğünü Dr. Ozan Değer’in yaptığı panele, TİHV Genel Başkanı Şebnem Korur Fincancı, İHD Onursal Başkanı Akın Birdal ve HDP Meclis Başkanvekili Mithat Sancar konuşmacı olarak katıldı. Panelin gerçekleştiği salonun girişinde Karikatürcüler Derneğinin hazırladığı İnsan Hakları Karikatürleri Sergisi yer aldı.
Açılış konuşması yapan İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel, insan haklarına yönelik yapılan saldırılara dikkat çekerek, "Bizi engellemek için önümüze engellere çıkarırlarsa çıkarsınlar her seferinde bu engelleri aşabilmek için elimizden geleni yapacağız ve biz kazanacağız. Umudumuz hiç bir zaman yitirmeyeceğiz" dedi.
Daha sonra söz alan Karikatürcüler Derneği İzmir Temsilcisi Mehmet Aslan, derneğin çalışmalarından bahsederek İnsan Hakları serginin Kuşadası ve Mersin'de de açıldığını söyledi. Çizerler olarak insan haklarını çizmenin önemine değinen Aslan, insan haklarını savunmaya ve çizmeye devam edeceklerini dile getirdi.
"KAPİTALİZM KOŞULLARINI YARATMAK İÇİN İNSAN HAKLARINI YOK EDİYOR"
TİHV Genel Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Türkiye'de insan hakları ihlallerinin ayyuka çıktığı bir dönemden geçildiğini belirterek, özellikle 2015 yılından sonra bu durumun giderek attığını söyledi. Fincancı, "Savaş çığırtkanlığı ile yaşamaya mahkum edildik. Barışı savunanlar terörize edilmeye çalışılıyor. Yerel seçimlerin neden yapıldığını anlayamaz hale geldik. Kayyumların atamaları devam ediyor. Tutuklama ve gözaltılar da fazlasıyla devam etmekte. İşkence bugün Türkiye'de hiç olmadığı kadar resmi hale gelmiştir. İşkence görüntüleri devlet eliyle basında yayınlanıyor ve topluma korku salınmak isteniyor. Yeni kurumsallaşma artık mahcubiyet duymamaktadır. Türkiye için insan haklarından söz etmek mümkün değildir. Vahşi kapitalizm koşullarını yaratmak için insan haklarını yok ediyor" diye konuştu.
"İNSAN HALARI MÜCADELESİNİ BÜYÜTMELİYİZ"
Türkiye’nin insan hakları konusunda "polise mukavemet" ile ilgili açılan davalara bakmak gerektiğine işaret eden Fincancı, 2017 yılında yargılanan kişi sayısının 26 bin, 2018 yılında ise 51 bine ulaştığını söyledi. Fincancı, Gözaltı, soruşturma ve polis aracında insanların işkence bildiriminde bulunmaması için 51 bin insana soruşturma açılmasının yanında, 896 polise işkence suçundan soruşturma açılması, ülkenin hak ihlalleri konusunda hangi boyutlarda olduğunun göstergesidir" dedi. Adaletin ciddi anlamda tahrip olduğunu toplumlarda bireysel şiddetin arttığını ifade eden Fincancı, "Erkekler tarafından gerçekleştiren kadın cinayetlerinde çözüm sürecinde ve sonrasındaki bir yılda düşüş olmuştu. Bugün ise kadın cinayetleri iki katına çıkmış durumda. Dolayısıyla şiddet toplumun her alanına yayıldıkça bu evin içine de yansıyor" dedi. Fincancı son olarak, yaşanan tüm saldırılara rağmen insan hakları mücadelesinin büyütülmesinin önemine vurgu yaptı.
"TÜRKİYE CİNAYETLER ÜLKESİ OLDU"
İHD Onursal Başkanı Akın Birdal ise Türkiye'nin bir cinayetler ülkesi olduğunu ve insanlığa karşı suçların halen devam ettiğini ifade etti. Türkiye’nin en önemli sorunlarından birinin cezasızlık politikası olduğuna işaret eden Birdal, "Türkiye'de yaşanan darbeler, insanlara sorgulatmayı kaybettirdi. Eğer darbelerle yüzleşilmiş olsaydı, bugün Cumartesi Anneleri olmazdı. Ankara ve Suruç katliamları da yaşanmazdı. Türkiye'de herkes adalet arıyor. Dünyanın neresinde görülmüş, demokrasi ile seçilmiş kişilerin yerine memur atanmış. Kürt siyasetçilerin yarısından fazlası cezaevlerinde. Bu ülkede hala farklı kimlikler kendini ifade edemiyor. Ya da bundan dolayı hak ihlaline uğruyor. Farklı kimliklerin, kültürlerin kendini ifade edememesinin altındaki en önemli neden, Kürt sorunun çözümsüzlüğünde yatmaktadır. Yani bu ülkede bunu herkesin görmesi lazım Kürtler olmadan barış, demokrasi ve adalet olmaz" diye konuştu.
Birdal ayrıca 2020 yılı bütçesine de değinerek, "2020 bütçesi savaş bütçesidir. 141 milyar silahlanmaya ayrılmıştır. Bu bütçe 2020'nin bize ne getireceğinin karşılığıdır. Buna karşı hak ihlali yaşayan kişilerle empati yaparak herkes için adalet ve barış istemeyiz" dedi.
"EN AĞIR İHLALLER DEVLET TARAFINDAN GERÇEKLEŞTİRİLİYOR"
Panelde son olarak söz alan Meclis Başkanvekili Mithat Sancar ise "Global OHAL içindeyiz. Eskiden devletler insan hakları ihlalcisi olduklarını saklarladır şimdi dünyada buda değişti. Türkiye Efrin’de insan kaçıran, gaspçı ve talancı çeteleri destekliyor ama hiç saklama gereği duymuyor. Yakın zamanda yine Til Rıfat’ta 8 çocuk öldürüldü. Kimse de ben yapmadım demedi. Eskiden insan hakları ihlalin sonuçları vardı, şimdi bu çağ bitti. AİHM'de kendini yeni çağa ayak uydururdu, şimdi faklı bir AİHM var karşımızda" dedi.
(İzmir/EVRENSEL)