AKP'nin 2. Genel Başkanı, Eski Dışişleri Bakanı, 62. Başbakan Ahmet Davutoğlu kimdir? Davutoğlu AKP'den neden istifa etti? Siyasi hayatında neler yaşadı?
Ahmet Davutoğlu, 26 Şubat 1959 tarihinde Konya'nın Taşkent ilçesinde doğdu. Babası Mehmet Duran nakliye işleri ve kunduracılıkla uğraşan Davutoğlu’nun annesi Memnune, doğumdan 4 yıl sonra yaşamını yitirdi. Eşinin ölümünden kısa sonra İstanbul Fatih’e taşınan babası, Sefure ile evlendi, tekstil ve ticaret alanlarında faaliyet yürütmeye başladı.
Fahrünnisa, Meymune, Perihan, Hatice ve Ayşe adlarında 5 kız kardeşi olan Ahmet Davutoğlu, ilköğretimin ilk dört yılını Hacı Süleyman Bey İlkokulunda tamamladı. Ailesinin Bahçelievler’e taşınması üzerine ilköğretimi bu ilçede bitirdi. Yatılı okula başladığında 12 yaşındaydı.
LİSE VE ÜNİVERSİTE YILLARI
İstanbul Erkek Lisesinde, ileride Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı olacak Murat Ülker, akademisyen olacak Aydın Babuna ve fizikçi olacak Engin Işıksal’ın sınıf arkadaşı olarak eğitim gördü.
1977’de lise eğitimini tamamladı ve ardından Boğaziçi Üniversitesine girdi. 1983-84 eğitim öğretim yılında İktisat ile Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümlerini çift anadal programıyla bitirdi. Aynı üniversitenin Kamu Yönetimi bölümünde yüksek lisans, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde doktora yaptı. Üniversitede aynı dönemde eski Albaraka Türk Katılım Bankası Genel Müdürü Adnan Büyükdeniz, tarihçi Ethem Eldem ve gazeteci yazar Nuray Mert de eğitim aldı.
Lise ve üniversite yıllarında pek çok AKP’li ismin girip çıktığı Milli Türk Talebe Birliği de dahil olmak üzere siyasal hareketlerde aktif olarak rol almadı ve bunlara resmi üye olmadı.
EVLİLİĞİ VE AKADEMİYE GİRİŞİ
1984’te Jinekolog Sare Kundak ile evlendi. 1986'da ilk kızları Sefure, 1988'de ikinci kızları Memnune doğdu. Daha sonra Mehmet ve Hacer Bike isimli iki çocukları daha oldu.
Ahmet Davutoğlu, 1990 yılının haziran ayında İslam Konferansı Örgütü’nün kurduğu Malezya Uluslararası İslam Üniversitesinde gelen öğretim üyeliği teklifi üzerine, devletteki görevinden istifa eden eşi ve kızları ile birlikte bu ülkeye gitti. Türkiye’de 15 öğretim görevlisine sahip kurumda yardımcı doçent olarak çalışmaya başladı. Ardından Siyaset bölümünü kurdu ve yöneticiliğini yaptı.
1995 yılında ailesiyle birlikte Türkiye'ye döndü.
KÜRTAJ KARŞITI EŞİ, ESRA ERDOĞAN'IN DA DOKTORLUĞUNU YAPTI
Kürtaj karşıtı görüşleriyle tanınan eşi Sare Davutoğlu, ilerleyen yıllarda toplantılara katılıp bu konuda konuşmalar yaptı ve Hayat Sağlık ve Sosyal Hizmet Vakfı'na üye oldu. Ayrıca Kadın Sağlıkçılar Dayanışma Derneğinin (KASAD-D) de Yönetim Kurulu Asil Üyeleri arasında yer aldı. İstanbul'da özel muayenehane açan Sare Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın kızı Esra Erdoğan Albayrak'ın da doktorluğunu yaptı.
YENİ ŞAFAK YAZARLIĞI VE "STRATEJİK DERİNLİK"İN YAYIMLANMASI
Ahmet Davutoğlu da ülkeye döndükten sonra yeniden doçentlik aldı ve 1995’te Marmara Üniversitesinde göreve başladı. Önce Sosyal Bilimler Yüksek Okulunda ardından da Uluslararası İlişkiler bölümünde görev yaptı.
1995-1999 yılları arasında Yeni Şafak gazetesinde köşe yazarlığı yaptı.
1999’da profesör olduktan sonra 2 yıl önce kurulan Beykent Üniversitesi’ne geçti. 2004’e kadar bu kurumda Üniversite Yönetim Kurulu Üyeliği, Senato Üyeliği ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanlığı yaptı.
1998-2002 yılları arasında Marmara Üniversitesi, Silahlı Kuvvetler Akademisi ve Harp Akademilerinde misafir öğretim üyesi olarak ders verdi. MÜSİAD’ın düzenlediği konferanslara konuşmacı olarak katıldı.
Uluslararası ilişkilere dair temel tezlerinin yer aldığı “Stratejik Derinlik - Türkiye’nin Uluslararası Konumu” adlı kitabını bu üniversitede görev yaparken 2001’de yayımladı. Kitap Yeni Osmanlıcı dış politikanın habercisiydi. Davutoğlu, Türkiye'nin "yakın kara havzası" olarak Balkanlar-Kafkaslar-Ortadoğu’yu; "yakın deniz havzası" olarak Karadeniz-Boğazlar-Marmara-Ege-Doğu Akdeniz-Kızıldeniz-Basra-Hazar’ı ve "yakın kıta havzası" olarak Avrupa-Kuzey Afrika-Batı ve Orta Asya bölgesini tanımlıyor ve Türkiye’yi tarihsel, coğrafik ve stratejik derinliğe sahip "merkez ülke" konumunda kayda geçiriyordu. Merkez ülke sorumluluğunun Türkiye'ye bu bölgelerle olan ilişkilerinde "stratejik yenilenme" zorunluluğu verdiğini savunan Davutoğlu, bu konumun Türkiye'nin bölgesel ve küresel rolünü artıracağını öne sürüyordu. Kitap, Türkiye'nin bu bölgelerde daha etkin ve oyun kurucu bir rol üstlenmesi gerektiğini bunu da Osmanlı mirası üzerine kurulacak bir zihni değişimle yapmasını öneriyordu. İlerleyen yıllarda, “Stratejik Derinlik”in ortaya çıkışı ile ABD’nin Türkiye’ye önerdiği dış politika yaklaşımı arasındaki çarpıcı örtüşmeye dikkat çekilecekti.
DANIŞMANLIK VE BÜYÜKELÇİLİK DÖNEMİ
Tayyip Erdoğan ile belediye başkanlığı öncesinde tanıştı. 1980’li yıllarda tanıştığı Abdullah Gül ile ilişkileri ise 1990’lı yıllarda ilerledi. 1996-1997 yıllarında, 54. Hükümette Devlet Bakanlığı ve Hükümet Sözcülüğü görevlerini yürüten Gül’e gayriresmî danışmanlık yaptı. 2002’de Gül’ün Başbakan olmasıyla Başbakanlık Başdanışmanı oldu.
Gül’ün önerisi üzerine dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in onayıyla 18 Ocak 2003'te Resmî Gazete'de yayımlanan kararla büyükelçi unvanını aldı. Gül’ün Başbakanlığı Erdoğan’a devretmesinden sonra da görevine devam etti.
Büyükelçi olarak Erdoğan’ın özel uçağıyla çeşitli ülkelere gidip hükümet adına resmi temaslarda bulundu. Suriye, Filistin ve İsrail ile sık sık temaslar kurdu, Hamas lideri Halit Meşal ile gizli bir görüşme gerçekleştirdi.
AKADEMİYE DÖNME KARARINDAN ERDOĞAN TARAFINDAN VAZGEÇİRİLDİ
2007’de görevini bırakıp akademiye dönmeyi talep etti ancak bu kararından vaz geçirildi. Erdoğan, 2014'te El Cezire'ye yaptığı bir değerlendirmede, Davutoğlu'nu siyaseti bırakma kararından vazgeçirirken, "Biz dedik ki artık bak buraya kadar danışman olarak geldin, Abdullah Bey'in yanında çalıştın şimdi bizim yanımızda çalıştın bundan sonra sizi çok daha farklı görevler bekleyecek. Siz bugüne kadar teorisyendiniz. Şimdi bundan sonra bu işin pratiğini de yapmak suretiyle teoriyle pratiği bir araya getirecek ve ülkemize, milletimize bu şekilde çok daha faydalı olacaksınız" dediğini aktardı.
DIŞARIDAN ATANAN DIŞİŞLERİ BAKANI
AKP’nin 2009 yılında yapılan kongresinde Merkez Karar Yönetim Kurulu’na girdi.
1 Mayıs 2009’da parlamento üyesi olmamasına rağmen dönemin Başbakanı Erdoğan tarafından Ali Babacan’ın yerine Dışişleri Bakanlığına atandı.
Bakan olarak yaptığı ilk açıklamada “Stratejik Derinlik” kitabında dile getirdiği görüşlerin yeni oluşturacağı diplomasinin temelini oluşturacağını şu sözlerle aktardı:
"Öncelikle komşularla sıfır problem ilişkisini maksimum çıkar ilişkisine dönüştürme gayreti içinde olmalıyız. Türkiye tek bölgeyle anılan bir ülke değildir. Balkan ülkesidir, Kafkas ülkesidir, Ortadoğu ülkesidir, Karadeniz ülkesidir, Akdeniz ülkesidir, Hazar ülkesidir, Körfez ülkesidir hatta etkileri itibarıyla. Bütün bu bölgelerde Türkiye düzen kurucu ülke rolü üstlenmek durumundadır."
HAKKINDA EN ÇOK GENSORU VERİLEN DIŞİŞLERİ BAKANLARINDAN OLDU
Haziran 2011'daki genel seçimde, AKP listesinden Konya milletvekili seçilerek parlamentoya girdi ve 61. Hükümetin Dışişleri Bakanı oldu.
Davutoğlu, bu dönemde muhalefet partilerinin hakkında en çok gensoru verdiği dışişleri bakanlarından biri olarak siyaset tarihine girdi.
MISIR'DA MÜSLÜMAN KARDEŞLER'E DESTEK
Türkiye, bu süreçte Arap Baharı sırasında Mısır’da Müslüman Kardeşler’e açık destek verdi. Erdoğan, Tahrir Meydanı’nda canlı yayınlanan konuşmasıyla Hüsnü Mübarek’e, Muhammed Mursi’nin lehine “çekil” çağrısı yaptı.
SURİYE POLİTİKASINDA "HESAP HATASI"
Türkiye’nin Suriye’de Esad yönetimine baskısı da bu dönemde arttı. Davutoğlu’nun dış politikası, Suriye’yi iç savaşa sürükleyen ateşi harladı. Esad yönetiminin haftalar içerisinde yıkılacağı hesabıyla Suriye muhalefeti desteklendi, ülkeden kaçarak gelen üst düzey ordu mensuplarına rejime dönük muhalefet hareketlerini planlayabilmeleri için harekat merkezleri kurma izin verildi, Şam yönetimiyle köprüleri atıldı. Sonuç olarak Suriye kan gölüne ve harabeye döndü. Milyonlarca Suriyeli ülkesine terk etmek zorunda kaldı, dört milyondan fazlası Türkiye’ye sığındı.
Davutoğlu, daha sonra verdiği bir röportajda "Suriye politikasından pişman mısınız?" soruna, “bazı hesap hatalarının yapılmış olabileceği” yanıtını verdi ve "Uluslararası toplum dediğimiz toplumun Suriye konusunda bu kadar riyakar bir tutum takınacağını düşünemedik" dedi.
"KOMŞULARLA SIFIR SORUN"DAN SORUNSUZ KOMŞU KALMAMASINA…
Mısır ve Suriye politikaları özellikle ülke içinden çok sert eleştirilere maruz kaldı. “Komşularla sıfır sorun” sloganıyla çıkılan yol, Türkiye’nin bölgedeki tüm ülkelerle ilişkilerinin neredeyse kopmasıyla sonuçlandı. Ancak Büyük Ortadoğu Projesi’ni dillendiren Erdoğan ve Yeni Osmanlıcılığın savunucusu Davutoğlu bu politikaların arkasında durmaya devam etti.
"AKP VEKİLLERİ MAVİ MARMARA'YA BİNMESİN TALİMATI" İDDİASI
Bu süreçte Erdoğan’ın Davos’taki “one minute” çıkışı ve Mavi Marmara olayı yaşandı. 10 Türkiye vatandaşının yaşamını yitirdiği Mavi Marmara olayından bir hafta sonra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Dışişleri'nin saldırı olabileceğini bilmesine karşın, geminin Akdeniz'e açılmasını engellenmediğini ancak AKP milletvekillerine gemiye binmeme talimatı verildiğini iddia etti.
MUSUL BAŞKONSOLOSLUĞU'NUN İŞGALİ VE REHİNE KRİZİ
Musul Başkonsolosu ve 49 Türkiye vatandaşının IŞİD tarafından 101 gün boyunca alıkonulması ve IŞİD'in Türk vatandaşlarını hedef alan saldırılarını bu dönemde artırması da Davutoğlu'nun dış politikada elde ettiği sonuçlar arasında yer aldı.
FETHULLAH GÜLEN'LE GÖRÜŞME VE YAPILANMAYA İZİN VERME İDDİASI
Davutoğlu ayrıca Gülen Cemaati mensuplarının Dışişleri Bakanlığı'na sızmasını kolaylaştıracak adımlar atmakla suçlandı. Davutoğlu'nun “FETÖ” üyesi olduğu gerekçesiyle 6 yıl 3 ay hapis cezası alan Özel Kalem Müdürü Gürcan Balık'ın, büyükelçi atamaları başta olmak üzere kilit karar süreçlerinde etkin olduğu ve Personel Dairesi gibi önemli pozisyonlara Gülen Cemaati’ne bağlı isimleri getirttiği iddia edildi.
Davutoğlu’nun 2013’te BM Genel Kurulu toplantıları için ABD'de bulunurken heyet başkanı dönemin Cumhurbaşkanı Gül'e haber vermeden Pensilvanya'ya gidip Fethullah Gülen'le görüşmesi de gündem oldu. 2017’nin ocak ayında TBMM Darbe Girişimi Araştırma Komisyonu'nda Davutoğlu, bu görüşmenin dönemin Başbakanı Erdoğan’ın bilgisi, izni ve talimatı doğrultusunda gerçekleştirildiğini söyledi.
IŞİD'İN "ÖFKELİ ÇOCUKLAR" DİYE ANILMASI
Davutoğlu, yine Dışişleri Bakanlığı görevi yaptığı günlerde, bir televizyon canlı yayınında "IŞİD radikal, terörize gibi bir yapı olarak görülebilir ama katılanlar arasında Türkler, Araplar, Kürtler vardır. Oradaki yapı, daha önceki hoşnutsuzluklar, öfkeler büyük bir cephede geniş bir reaksiyon doğurdu" dedi. Bu sözlerden sonra IŞİD, "öfkeli çocuklar” olarak anılmaya başlanmıştı.
Davutoğlu döneminde Avrupa Birliği üyeliği sürecinde de dişe dokunur bir ilerleme kaydedilmedi.
"DÜŞÜK PROFİLLİ BAŞBAKAN" TARTIŞMASI VE AKP GENEL BAŞKANLIĞI
Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı dönem süresinin dolması ve Erdoğan'ın Ağustos 2014'te Cumhurbaşkanlığına seçilmesinin ardından AKP Genel Başkanlığı ve Başbakanlığa kimin geleceği tartışma yarattı. Erdoğan'ın "düşük profilli bir başbakan" istediği konuşuluyordu. Erdoğan, ise bu süreçte uygulanacak yönetim modelini "güçlü cumhurbaşkanı-güçlü başbakan uyumu" ile tanımlıyordu.
Karar kılınan isim Ahmet Davutoğlu oldu. Davutoğlu, 27 Ağustos 2014'te, AKP 1. Olağanüstü Büyük Kongresinde Genel Başkan seçildi. Gül, Davutoğlu için “Kongrede Genel Başkan seçilecek olan Ahmet Davutoğlu'nu siyasete ben kazandırdım, başarılı olacağına inanıyorum” dedi. 28 Ağustos 2014'te Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Başbakanlık vekaletini aldı ve 62. Türkiye Hükûmetini kurmakla görevlendirildi. 6 Eylül 2014'te 62. Hükümet, Davutoğlu Başbakanlığında kabul oylamasında 133 ret oyuna karşı 306 kabul oyu alarak resmen göreve başladı.
Davutoğlu, ilerleyen yıllarda verdiği bir demecinde Erdoğan'ın kendisine "Sen başbakan gibi görün ama başbakan olma. Başbakanmış gibi yap ama yetki kullanma" mesajını verdiğini söyledi. Davutoğlu, "O dönemde düşük profilli bir başbakan isteniyordu. Ben kendimi bilirim benden her şey olur da düşük profilli olmaz" dedi.
HAKAN FİDAN, RUS UÇAĞI, ŞEFFAFLIK PAKETİ… AYRILIKLARI
Bu ikiliğin kendini gösterdiği belli başlı olaylar arasında ocak 2015'te Davutoğlu tarafından açıklanan ancak hayata geçirilemeyen "şeffaflık paketi", “17 Aralık yolsuzluk soruşturması”nda adı geçen 4 bakanın yüce divana gönderilmesi gibi başlıklar bulunuyor. Davutoğlu'nun MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı 2015 seçimlerinde milletvekili adayı yapmak istemesi ve Erdoğan'ın buna karşı çıkışı, Davutoğlu'nun başkanlık sistemine mesafeli oluşu ve 7 Haziran seçimlerinden sonra Erdoğan'ın aksine koalisyon hükümeti kurmak istemesi de diğer başlıklar arasında.
Rus uçağının düşülmesi krizinde de Davutoğlu, uçak düşürüldükten sonra krizi yönetmeye çalıştığını ancak Cumhurbaşkanlığından "bir işgüzarın", "Rus uçağını düşürdük" açıklaması yaparak süreci sabote ettiğini iddia etti. Davutoğlu'nun kendisi de uçağın düşürüldüğü tarihten 1 gün sonra 25 Kasım 2015'te partisinin grubunda yaptığı konuşmada “Uçağın vurulması emrini bizzat ben verdim” demişti. Ancak daha sonra bu sözlerinin muhalifler tarafından "istismar edildiğini" öne sürmüştü.
ÇÖZÜM SÜRECİ
11 Temmuz 2014'te TBMM'den Cumhurbaşkanı onayına gönderilen çözüm süreci ile ilgili kanun, 15 Temmuz'da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanarak "Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun" adıyla Resmi Gazete'de yayınlanarak yasalaştı. Resmileşen çözüm süreci, yasanın onaylanmasının hemen sonrasında Başbakan olan Davutoğlu döneminde sonlandırıldı. Davutoğlu'nun Başbakanlık döneminde çözüm sürecinde yaşanan gelişmelerden öne çıkanlar şöyle:
3 Eylül 2014: MİT Müsteşarı Hakan Fidan, İmralı Adası’na giderek Öcalan’la çözüm süreci yol haritasında mutabakata vardı. HDP’li Önder ve Buldan yol haritasını Kandil’e götürdü.
10 Eylül 2013: HDP’lilerle görüşen Davutoğlu 15 Ekim’e kadar Türkiye’de PKK’nin yol kesme, mahkeme kurma gibi faaliyetlerin biteceği garantisiyle süreci hızlandırma garantisi verdi.
15 Eylül 2014: IŞİD, Kobani’yi kuşattı.
20 Eylül 2014: Kobani kuşatması üzerine on binlerce Kürt, Türkiye’ye sığındı. Aynı gün IŞİD’in elindeki Musul konsolosluğunda görevli 49 rehine Türkiye’ye getirildi.
2 Ekim 2014: Suriye-Irak tezkeresi TBMM'de kabul edildi. TSK'ye Suriye ve Irak'ta sınır ötesi operasyon ve müdahale yetkisi veren tezkere için AKP ve MHP 'Evet' oyu kullanırken, CHP ve HDP 'Hayır' oyu verdi.
6-7-8-9-10 Ekim 2014: Öcalan, çözüm sürecinde yeni adımlar atılması için hükümete 15 Ekim 2014'e kadar süre verdi. Halk, Türkiye genelinde Kobani için sokağa çıktı. Olaylarda 52 kişi hayatını kaybetti. Gösterileri bitiren çağrı yapan Öcalan, "Kobani düşerse çözüm süreci biter" dedi.
11 Ekim 2014: KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık, Kobani ve Türkiye'de yaşananlardan hükümeti sorumlu tuttu ve TBMM'den geçen tezkerenin bir savaş ilanı olduğunu, bu nedenle de çektikleri bütün birlikleri Türkiye'ye geri gönderdiklerini açıkladı.
21 Ekim 2014: HDP’nin İmralı ziyaretinde Öcalan “15 Ekim’de yeni bir aşamaya geçildiğini ve somut adımların atılacağını” açıkladı.
27 Ekim 2014: Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, "Çözüm sürecine mecbur ve mahkum değiliz" dedi.
4 Kasım 2014: HDP Genel Merkezi’ne giren bir saldırgan, bir parti yöneticisini ağır yaraladı.
5 Kasım 2014: Selahattin Demirtaş, çözüm sürecinin Öcalan ya da hükümet 'bitti' demedikçe devam edeceğini söyledi.
17 Kasım 2014: 6-8 Ekim olayları sonrası askıya alınan görüşmeler, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ile HDP heyetinin yaptığı görüşmeyle yeniden başladı. Müzakere heyetine Hatip Dicle ile Ceylan Bağrıyanık da dahil edildi.
29 Kasım 2014: Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan, İdris Baluken ve Hatip Dicle'den oluşan heyet İmralı'da Öcalan'la görüştü. 4 başlıktan oluşan Müzakere Süreci Taslağının ana hatlarının belirlendiği açıklandı.
23 Ocak 2015: Hükümet, çözüm sürecine dönüş için Öcalan’dan PKK’ye Türkiye’de silahlı mücadeleye son verme çağrısı yapmasını istedi. Öcalan, hükümete bu çağrı için kadın haklarından, çevre sorunlarına kadar birçok konuda adımlar atmasını isteyen bir metin yolladı. Hükümet, bu demokratikleşme programına karşı çıktı.
9 Şubat 2015: TBMM'ye gelen "İç Güvenlik Paketi"nin görüşülmesi ikinci kez ertelendi.
15 Şubat 2015: Kandil, "İç Güvenlik Paketi"nin sürece zarar vereceğini açıkladı.
SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ'NİN TAŞINMASI
22 Şubat 2015: Şah Fırat Operasyonu ile Süleyman Şah Türbesi, PYD’nin kontrolündeki Eşme Köyü’ne taşındı.
DOLMABAHÇE MUTABAKATI
25 Şubat 2015: Demirtaş, Öcalan’ın silah bırakma çağrısı yapmak şart koştuğu 10 maddeyi açıkladı, “Öcalan şartlı silah bırakma çağrısı yaptı” dedi.
28 Şubat 2015: Öcalan’ın PKK’ye silahsızlanma kongresi için yapacağı çağrı üzerinde Kandil ve İmralı anlaştı. 10 maddenin, hayata geçirilmesinin garantisi olarak hükümetin olduğu bir toplantıda okunmasına karar verildi. Dolmabahçe Sarayı’nda Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Ala, AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, Kamu Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu ve İmralı Heyeti’nden Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve İdris Baluken’in olduğu toplantıda silahsızlanma kongresi çağrısı Sırrı Süreyya Önder tarafından okundu. Bu olay Dolmabahçe Mutabakatı olarak anıldı.
17 Mart 2015: Seçime parti olarak girme kararı veren HDP lideri Demirtaş, partisinin Meclis grup toplantısında kürsüye çıkıp üç cümlelik bir konuşma yaptı: Seni başkan yaptırmayacağız. Seni başkan yaptırmayacağız. Seni başkan yaptırmayacağız.
21 Mart 2015: Diyarbakır Newroz’unda mektubu okunan Öcalan PKK’ya silahsızlanma kongresi çağrısı yaptı: “Deklarasyon gereği ilkelerde mutabakat oluşmasıyla birlikte PKK'nin Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı yaklaşık kırk yıldır yürüttüğü silahlı olan mücadeleyi sonlandırmak ve yeni dönemin ruhuna uygun siyasal ve toplumsal strateji ve taktiklerini belirlemek için bir kongre yapmalarını gerekli ve tarihi görmekteyim. Umarım ilkesel mutabakata en kısa sürede varıp Parlamento üyeleri ve İzleme Heyetinden teşkil edilen bir Hakikat ve Yüzleşme komisyonundan geçerek bu kongreyi başarıyla realize etme durumunu yaşarız.”
22 Mart 2015: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dolmabahçe Mutabakatı'nı doğru bulmadığını söyledi: “Bir metin okunmadı, iki metin okundu. Onların okuduğu metinle Yalçın Bey’in okuduğu metin birbirinden tamamen ayrı. Ben oradaki toplantıyı da doğru bulmuyorum. Hükümetin Başbakan Yardımcısı ile şu an parlamento içinde olan bir grubun yan yana o resmi vermesini ben şahsen doğru bulmuyorum. Daha önceleri o toplantıda olduğu gibi medyanın karşısına çıkmak suretiyle, iki ayrı metin deklare edilmiyordu. Böyle bir şey hiç yaşanmamıştır. Bunu doğru bulmuyorum. Açıklanan 10 maddelik metne gelince; o metinde bir demokrasi çağrısı yok. Bu metnin demokrasi adına neresini kabul edeceğim? Metni incelersek oradaki konuların çoğunun demokrasiyle falan yakından uzaktan alakası yok.”
5 Mayıs 2015: KCK Eşbaşkanı Bese Hozat "Bizim şu anda kongreyi toplama gibi bir gündemimiz yok. Çünkü, bu süreç işlemedi ve hiçbir adım atılmadı. Bırakalım müzakereyi, diyalog süreci de ortadan kaldırıldı. Bir aydır önderliğimiz ile görüşme olmuyor, heyet önderliğimizin yanına gitmiyor" dedi.
HDP'NİN DİYARBAKIR MİTİNGİNE BOMBALI SALDIRI
5 Haziran 2015: HDP'nin Diyarbakır mitingine bombalı saldırı düzenlendi, 5 kişi yaşamını yitirdi.
7 HAZİRAN - 1 KASIM SEÇİMLERİ ARASI
7 Haziran - 1 Kasım arası Türkiye'nin kanlı günleri oldu. AKP'nin tek başına iktidar olamamasıyla başlayan 5 aylık süreçte iki bombalı eylem, sınır ötesi operasyon, Türkiye genelinde gözaltı ve tutuklamalar, Doğu ve Güneydoğu kentlerinde sokağa çıkma yasakları asker, polis ve sivil ölümleri yaşandı.
Ahmet Davutoğlu'nun 2019'da Sakarya’da yaptığı açıklamada sarf ettiği "Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz. İleride bir gün Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazıldığı zaman en kritik dönemlerden biri 7 Haziran - 1 Kasım arasındaki dönem olacaktır” sözleri de bu günlere işaret ederek tartışma yarattı. Her ne kadar Davutoğlu daha sonra bu sözlerin hedefinde MHP ve AKP içindekiler olduğunu savunsa da bu tarihler arasında yaşananlar Davutoğlu'nun icraatleri arasında önemli bir yer tutuyor.
O günlerin öne çıkan gelişmeleri şöyle:
7 Haziran 2015: HDP yüzde 13 oyla barajı geçip 80 vekil çıkardı. Yüzde 41’de kalan AKP tek başına iktidar olamadı.
26 Haziran 2015: Erdoğan, Rojova için "Tüm dünyaya sesleniyorum. Bedeli ne olursa olsun, Suriye'nin kuzeyinde Türkiye'nin güneyinde bir devlet kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz" dedi.
29 Haziran 2015: Karayılan, "Açıkça söyleyeyim, eğer onlar Rojava’ya müdahale ederlerse biz de onlara müdahale ederiz; o zaman Türkiye’nin tümü bir savaş sahasına dönüşür. Yaparlarsa Kürt halkı olarak elbette bizim de yapacaklarımız olur” dedi.
ATEŞKES BİTİRİLMESİ
11 Temmuz 2015: KCK ateşkesi bitirdiğini açıkladı.
14 Temmuz 2015: Bese Hozat, “devrimci halk savaşı ve serhıldan” çağrısı yaptı.
17 Temmuz 2015: Erdoğan, Dolmabahçe Mutabakatı’nı tanımadığını söyledi.
SURUÇ KATLİAMI
20 Temmuz 2015: Suruç’ta Kobani’deki çocuklara oyuncak ve kıyafet götüren SDGH’li gençlerin açıklama yaptığı sırada bir IŞİD’li canlı bomba kendini patlattı, 33 kişi hayatını kaybetti, 100'den fazla kişi yaralandı.
SİLAHLANMA ÇAĞRISI VE ASKER-POLİS ÖLÜMLERİ
20 Temmuz 2015: KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık halkı silahlanmaya çağırdı: "Tüm halkımız silah almalı, bu temelde kendini eğitmeli ve örgütlemeli. DAİŞ ve sömürgeci tüm güçlerin her türlü saldırısına karşı köylerde, kentlerde, mahallelerde yer altı sistemi, tüneller, mevzi sistemi geliştirmeli.”
22 Temmuz 2015: Urfa'nın Ceylanpınar ilçesinde görevli polis memurları Feyyaz Yumuşak ve Okan Acar uyurken öldürüldü.
23 Temmuz 2015: Kilis'te bir astsubay ve Diyarbakır’da bir polis öldürüldü.
KANDİL'E HAVA OPERASYONU
24 Temmuz 2015: Başbakan Davutoğlu’nun imzasıyla PKK ve IŞİD’e yönelik operasyonlar başlatıldı. TSK uçakları IŞİD hedeflerini ve Kandil’deki PKK kamplarını bombaladı. Polis de Türkiye genelinde IŞİD, PKK ve DHKP-C operasyonu yaptı.
26 Temmuz 2015: PKK’den “Ateşkes fiilen bitmiştir” açıklaması geldi.
4 Ağustos 2015: Selahattin Demirtaş, “PKK silah bırakmalı, hükümet operasyonlara son vermeli” açıklaması yaptı ancak çağrıları sonuç vermedi.
OĞLU VE EŞİ IŞİD'E KATILAN ANNEYE "İYİ Kİ BERABER GİTMİŞLER" YANITI
9 Ağustos 2015: Davutoğlu'nun “IŞİD’e katılan oğlum eşini de götürdü” diyen anneye “İyi ki beraber gitmişler, birbirlerini desteklerler” yanıtını verdiği basına yansıdı.
ÇÖZÜM SÜRECİNİN KALDIRILMASI VE DEMOKRATİK ÖZERKLİK İLANLARI
11 Ağustos 2015: Erdoğan, çözüm sürecinin kaldırıldığını açıkladı.
12 Ağustos 2015: KCK'den “Demokratik özerklik ilan ettik” açıklaması geldi. Bölgedeki birçok ilçede “Demokratik özerklik başladı” açıklamaları yapıldı.
"SEÇİM HÜKÜMETİ"
26 Ağustos 2015: Koalisyon görüşmelerinden sonuç çıkmayınca Erdoğan, Davutoğlu dışında ikinci kez hükümeti kurma görevlendirmesi yapmadı ve anayasa gereği yenileme seçimi yapılması kararı verdi. Cumhuriyet tarihinde ilk kez yaşanan olayda 1 Kasım'a kadar ülkeyi "seçim hükümeti"nin yönetmesi gerekti. Davutoğlu, TBMM’de temsil eden partilerden kendi belirledikleri isimlere bakanlık önerisi yaptı. CHP ve MHP, bu süreçte hükümete bakan vermeyeceğini açıkladı. HDP’den iki ismin yer aldığı kabineye MHP’li Tuğrul Türkeş partisinin kararına rağmen katıldı. Türkeş, daha sonra MHP’den atıldı, AK Parti saflarına geçti.
CİZRE'DE SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI
5 Eylül 2015: Cizre’de sokağa çıkma yasağı ilan edildi. 20’ye yakın sivil çatışmalarda öldü.
7 Eylül 2015: Dağlıca’daki 16 asker hayatını kaybetti.
SALDIRILAR, ÇATIŞMALAR VE ÖLÜMLER SÜRERKEN "ANKETLERDE YÜKSELİYORUZ" AÇIKLAMASI
8-9 Eylül 2015: Iğdır’da gümrük kapısını koruyan polislere yönelik saldırıda 13 kişi hayatını kaybetti. Yine 8 Eylül’de ülke genelindeki HDP binalarına yönelik saldırılar gerçekleşti. Bu dönemde Davutoğlu’nun yaptığı, “Anketlerde yükseliyoruz” açıklaması büyük tartışma yarattı.
10 EKİM ANKARA KATLİAMI
10 Ekim 2015: Ankara’daki barış mitinginde iki ayrı bombanın patlaması sonucu 103 kişi hayatını kaybetti. Cumhuriyet tarihinin en büyük saldırısından sonra Davutoğlu’ndan “kokteyl terör” açıklaması geldi. Davutoğlu, katliam için IŞİD ile birlikte PKK’yi de işaret etti.
"BEYAZ TOROSLAR DOLAŞACAK" TEHDİDİ
20 Ekim 2015: Davutoğlu, Van’daki mitinginde “AKP iktidardan indirilirse buralarda terör çeteleri dolaşacak, beyaz Toroslar dolaşacak” diyerek Kürt seçmeni tehdit etti.
1 Kasım: Yenilenen seçimde, AKP yüzde 49 oya çıkarak 317 milletvekili ile tekrar tek başına iktidar oldu. Oy kaybeden HDP, barajı kılpayı aştı ve yüzde 10,7 aldı. MHP de oy kaybederek yüzde 11’e düştü. CHP’nin oyları ise yüzde 25’e çıktı.
1 KASIM SONRASI KANLI GÜNLER
1 Kasım seçiminden sonra Ocak 2016’da Sultanahmet’te IŞİD yabancı turistlere yönelik saldırı düzenledi. Şubat ayında Ankara Merasim Sokak’ta, PKK, askerlerin servis araçlarına bombalı saldırı düzenledi. Mart ayında da Kızılay’daki otobüs duraklarına yönelik bombalı saldırı gerçekleştirildi. Yine Mart’ta İstiklal Caddesi’nde IŞİD bombalı saldırı yaptı. Bunu Nisan’da Bursa’daki IŞİD saldırısı izledi.
"SUR'U TOLEDOO YAPACAĞIZ" AÇIKLAMASI
Cizre, Sur, Yüksekova başta olmak üzere yerleşim yerlerindeki askeri operasyonlar bir yıla yakın süre devam etti. Çok sayıda insan öldü, insan hakları ihlalleri yaşandı, mahalleler boşaltıldı, zorunlu göç yaşandı. Bu süreçte Davutoğlu'nun tahrip edilen Sur'u İspanya'nın tarihi Toledo kentine benzer şekilde yeniden inşa edecekleri açıklaması büyük tepki topladı.
TAHİR ELÇİ CİNAYETİ VE TUTULMAYAN SÖZ
28 Kasım'da Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, Sur'daki Dört Ayaklı Minare önünde basın açıklaması yaparken öldürüldü. HDP, Elçi'nin ölümü için suikast derken Başbakan Ahmet Davutoğlu "İki ihtimal var, birisi suikast" dedi. Ardından "Bu olay mutlak surette aydınlatılacaktır. Bizim dönemimizde faili meçhullere izin vermeyiz. Öyle bir durum varsa mutlaka araştırılacaktır, kim bunu yaptıysa ortaya çıkarılacaktır" sözünü verdi. Ancak bu söz tutulmadı.
PELİKAN DOSYASI
29 Nisan 2016 tarihinde yapılan AKP MKYK’sinde alınan kararla, genel başkanın “il ve il başkanı atama yetkisi” MKYK'ye verildi. Bu toplantıda alınan kararın toplantıdan önce Erdoğan'a yakın üyeler tarafından alındığı ve toplantı sırasında Davutoğlu'na imzalatıldığı iddia edildi.
1 Mayıs 2016'da 'Pelikan dosyası' adı altında yayınlanan anonim bir internet sitesinde Davutoğlu'nun Erdoğan'a ihanet ettiği ve istifa etmesi gerektiği iddia etti. Bu sayfada Davutoğlu ile Erdoğan arasındaki 27 gerilim noktası "reise yakın bir bakış açısı"yla listelendi. Bu söylenti, medyada oldukça ses getirdi.
BAŞBAKANLIK GÖREVİNDEN İSTİFASI
4 Mayıs 2016 günü, Recep Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu arasında cumhurbaşkanlığında bir görüşme gerçekleşti. Bu görüşmede Davutoğlu'nun doğrudan istifa etmesi yerine AKP'yi kongreye götürmesi ve yeniden genel başkan adayı olmaması kararlaştırıldı. Bu toplantıdan bir gün sonra Davutoğlu, 5 Mayıs 2016 günü 1 Kasım seçiminden sonra sadece 6 ay görev yaptığığını hatırlarak "4 yıllık sürenin daha kısa sürmesi benim tercihim değildir. Zarurettir." şeklinde bir açıklama yaptı ve AKP'yi 22 Mayıs'ta yeni genel başkan seçimi yapması için 2. Olağanüstü Büyük Kongre'ye çağırdı. Ahmet Davutoğlu'nun Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesinin hemen sonrasında bu kararını açıklaması bazıları tarafından "Saray Darbesi" şeklinde ifade edildi.
Davutoğlu, Başbakanlık görevinden 22 Mayıs 2016 tarihinde istifa etti. Bu istifa Cumhurbaşkanlığı tarafından "Cumhurbaşkanımız, Başbakan Davutoğlu tarafından sunulan Bakanlar Kurulu'nun istifasını kabul etmiştir." şeklindeki basın açıklamasıyla duyuruldu.
AKP’DEN AYRILIK
24 Haziran 2018'de yapılan genel seçimlerde milletvekili adaylığı için başvuru yapmadı. 2019 Türkiye yerel seçimleri sonrasında partisine yönelik eleştirilerde bulundu ve 9 Eylül 2019 tarihinde Adalet ve Kalkınma Partisi üyeliğinden istifa etti.
GELECEK PARTİSİNİ KURDU
AKP’den istifa eden Ahmet Davutoğlu, yeni bir parti kurmak için çalışmalara başladı. Yeni partinin başvuru dilekçesi, 12 Aralık 2019’da İçişleri Bakanlığı’na teslim edildi.
13 Aralık Cuma günü, Ankara Bilkent Otel'de gerçekleştirilen programda Ahmet Davutoğlu, Gelecek Partisi'nin kuruluş amacını, hedeflerini ve kurucular kurulunu tanıttı.