Kadın öğrencileri tacizden "düdük" değil, birlikleri koruyacak!
Uludağ Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesinden kadınlar okulda, sokakta, iş yerinde, kampüste yaşadıkları taciz, şiddet ve emek sömürüsüne karşı birlik olma çağrısı yaptı.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
Funda Eylem SANCARBARLAZ
Uludağ Üniversitesi Öğrencisi
Görükle çoğunlukla Uludağ Üniversitesi öğrencilerinin yaşadığı, etrafı kafeler ve barlarla çevrili bir öğrenci yerleşkesi. Sinema, tiyatro gibi sosyal aktivitelere ulaşımın oldukça zor olduğu, tüketmeye odaklı bir yer. Öğrencilerin gündelik yaşamlarının çoğu kafe ve barlarda geçiyor, öğrencilerin paraya ihtiyacı olduğunda çalıştığı yerler de buralar. Geçim sağlamak için buralarda çalışan kadın öğrenciler ise ciddi boyutlarda emek sömürüsü, taciz ve şiddet yaşıyor. Ama kampüsün içi de en az dışarısı kadar güvensiz.
Ekmek ve Gül dergisinde yayımlanan “Öğrencilerin Görükle Sınavı” başlıklı yazımızda Görükle’yi, hayatımızın içine sıkıştığı kapalı bir kutu olarak tarif etmiştik. Bizleri bu kutuya hapsedip, “Bu sınırdan çıkamazsınız” diyorlar. Bu kutudan çıkıp, hayatımıza kendimiz yön vermek, “Bir çıkış yolumuz var” diyebilmek için Uludağ Üniversitesi öğrencileri olarak geçen sene Görükle Kültür Sanat Platformunu kurduk. Platformun felsefe, politik ekonomi, sinema gibi kurulmuş veya kurulmakta olan birçok atölyesi var. Bu atölyelerden biri olan Kadın Çalışmaları Atölyesindeki arkadaşlarımızla zorluklarımızı ve birlikte neler yapabileceğimizi konuştuk.
Böyle ortamlarda herkes sohbete başından geçeni anlatarak başlıyor. Bizim buluşmamızda da böyle oldu. Kimi yolda yürürken bir erkeğin yüzüne tükürmesi ile karşı karşıya kaldığını, kimi otobüste “Bir kadın bu kadar gülemez” laflarına maruz kaldığını anlattı. Kimi çalıştığı yerde uğradığı tacizi, kimi arabalarla takip edilmesinin yaşattığı endişeyi paylaştı. Konuştukça ne kadar çok şeyle mücadele ettiğimizi, yaşam alanlarımızın ne kadar şiddetle dolduğunu fark ettik.
YURT MÜDÜRÜNÜN ÇÖZÜMÜ: DÜDÜK!
Cumartesi günleri Görükle’de sokağa çıkmaktan korktuğunu söyleyen bir arkadaşımız “Ne zaman çıksam mutlaka bir gölge hissediyorum arkamda, sözlü tacizler, arabaya almaya çalışanlar, köpekle saldırıp korkutanlar, yurda girerken takip edip zorla öpenler, gündüzleri dolmuşçuluk yapıp geceleri dolmuşu diskoya çevirip ava çıkan dolmuşçular ve niceleri…” diye anlatıyor. Hep bir korku ile yaşadığını, arkasına bakmadan yürüyemediğini ya da ıssız bir yolda ise mutlaka telefonla bir arkadaşını aramak zorunda kaldığını anlatıyor.
Issız yollar deyince iç geçiriyoruz, aklımıza Görükle’nin ıssız, sessiz, ışıksız sokakları geliyor. Kampüsün karanlık orman yollarını düşünüyoruz. Bir an için bütün yollar tehlikeli, bütün yollar çıkmaz gibi geliyor. Geçen aylarda üniversitenin kız yurdundaki taciz olayını hatırlıyoruz. Yurttan çıkan kadın öğrencilerin geçmek zorunda oldukları bir tarla var ve her sabah akşam o tarlada öğrencileri taciz eden bir erkek var. Öğrenciler sosyal medya aracılığı ile bu olayı duyurdular ve bir basın açıklaması düzenlendi. Çözüm olaraksa yurt müdürü kadın öğrencilere düdük dağıtmış, “Başınıza bir şey gelirse düdük çalın” demişti. Bir arkadaşımız bu “önlem”i hatırlatıp çıkışıyor; “Ne yani hayatımız bir düdük sesine mi bağlı?!”
KAMPÜSTE "ÖLMEK İSTEMİYORUZ" DİYEREK YÜRÜYORUZ
Daha önce Uludağ Üniversitesi felsefe öğrencisi bir kadın arkadaşımız tecavüze uğrayıp parçalanıp cesedi kampüsteki dereye atılmıştı. Bu olayın üstünden 8 yıl geçmiş olmasına rağmen alınan tek önlem dereyi kapatmak olmuştu. Kampüs hâlâ karanlık hâlâ sessiz hâlâ tehlikeli, hâlâ hiçbir güvencemiz yok…
Şiddet, taciz, tecavüz o kadar hayatımızın içinde o kadar yakın ki artık bakışlarımız hep şüpheci, hep tedirgin: “Acaba beni mi takip ediyor? Arkadaşım acaba iyi mi? Şu adam bana mı bakıyor?” Karanlık sokaklarda attığımız her adımda “Ölmek istemiyoruz” diyerek yürüyoruz.
Üniversiteye giriş çıkış serbest olduğu için tehlike özellikle ikinci öğretim öğrencileri için daha da artıyor. Bir arkadaşımız okulun içindeki bir orman yolundan bahsediyor, dolmuş fiyatları çok yüksek olduğu için okula yürüyerek gidip geliyormuş. Orman yolu kestirme bir yol olduğu için de o yolu kullanan çok fazla öğrenci olduğunu söylüyor. Ama yolun tenha ve çok tehlikeli olduğunu belirtiyor.
YILDIZLI KADINLAR ANLATIYOR: AYNI DERDİ YAŞAYANLAR AYNI TARAFA!
Geçim sıkıntısı, flört şiddeti, çalıştıkları işlerde karşılaştıkları zorluklar… Yıldız Teknik Üniversitesinden kadın öğrenciler, sorunları konuşmak ve çözüm yolları bulmak için “Yıldızlı Kadınlar” adıyla bir topluluk oluşturdu. Sıkça bir araya gelen, yaşadıkları zorlukları ve deneyimleri paylaşan kadınlar, bu birlikteliğin kendilerini güçlendirdiğini anlatıyor. Flört şiddetinden ekonomik sıkıntılara, akademideki cinsiyetçilikten, gelecek kaygısına, kültür-sanat- edebiyattan gündelik hayatın zorluklarıyla birlikte baş etmeye kadar her an her yerde “kadınların birliğini” kurmak için çeşitli etkinlikler, söyleşiler düzenleyen kadınlar, biriktirdiklerini paylaşıyor:
BEN HİKAYEMİ ANLATTIM, GÜÇLENDİM
Destina
Yıldız Teknik Üniversitesi Biyomühendislik bölümü öğrencisi
Üniversitedeki kadın topluluğumuzla flört şiddetini tartışmaya açtık. Bu tartışma sonucunda hepimizin az ya da çok şiddete maruz kaldığımızı fark ettik. Ben kendi adıma aslında farkında olmadığım pek çok şiddet unsurunun hayatımda olduğunu anladım. Bu şiddet daha çok psikolojik şiddet olarak kendini gösteriyor. Kurduğumuz arkadaşlıklardan tutun, giydiğimiz kıyafete kadar sosyal hayatın her alanında kısıtlıyor bu şiddet.
İnsanların kafasında “ideal ilişki” denilen bir tablo mevcut. Bu tabloyu oluşturan birçok etken var. İzlediğimiz dizi ve filmler, ailemiz içindeki ilişkiler, toplumsal normlar bize bir “ilişki” modeli çiziyor. Çoğumuz sorgulamadan, içine girdiğimiz ilişkilerin bizi mutlu edip etmediğini düşünmeden şimdiye dek öğrendiklerimizi uyguluyoruz. En büyük sorunumuz karşımızdaki insanın özel hayatının her alanına girebilecek hakka sahip olduğumuzu düşünmemiz.
ŞİDDET "SEVGİ" ADI ALTINDA SAVUNULAMAZ!
Şimdiye kadar hep çevremdeki insanların kabul ettiği davranış normlarını reddetmem “zor biri” olduğum sonucunu doğurdu. Oysa ki duygusal bir birliktelikteki tek isteğim özel hayatımın her alanına dahil etmek zorunda kalmadan, karşılıklı sevgi bağı kurabilmekti. Sevgilimin istemediği biriyle görüşmem ya da istemediği bir yere gitmem zamanla büyük kavgalara yol açtı ve bu durum fiziksel şiddete dönüşmeye başladı. Onun için “sorunlu” olan bendim, çünkü etrafındaki her örnek, sevgililikten çok hayatı birbirlerine çekilmez kılmaya adanmış ilişkilerden ibaretti. Psikolojik ve fiziksel şiddet gördüğümü anlatmaktan asla çekinmiyorum. Bu benim utanmam gereken bir şey değil. Anlattıkça kadın arkadaşlarımın bana benzer olaylar yaşadığını fark ettim ve beni dinledikçe ilişkilerini sorgulamaya başladıklarını gözlemledim. Unutmamalıyız ki bizi gerçekten seven biri, bizi olduğumuz gibi kabul eden ve saygı gösteren biri olmalı aksi takdirde benliğimizi yitirir ve belirli kalıplara girmeye zorlanmış, ama asla gerçek olmayan bireyler olmaktan öteye geçemeyiz. Şiddet asla sevgi adı altında savunulamaz.
Şiddetle başa çıkmanın en etkili yolunun önce farkındalık kazanmak olduğunu düşünüyorum. Anlattıkça destek buluyor ve bir şeyleri değiştirmek için harekete geçiyoruz. Bu durum kadın topluluklarının ne kadar önemli olduğunun bir kanıtı.
KADINLARIN "VÜCUT ÖLÇÜSÜNE GÖRE" ÜCRET!
Betül
YTÜ Matematik Mühendisliği öğrencisi
Geçim sıkıntısı bizi çok etkiliyor. Çalışmak isteyen genç kadınlar iş ilanlarını süzgeçten geçirmek zorunda kalıyorlar. Bunu yapmak zorundayız, çünkü aynı zamanda emeğimizin karşılığını almak ve güvenli koşullarda çalışmak için bu şart. Çoğunlukla emeğimizin karşılığını da alamıyoruz; çünkü cinsiyete bağlı bir ayrımcılıkla karşı karşıyayız. Bunun en büyük örneklerinden biri çoğu kadın öğrencinin hostes ve garson olarak çalışmak zorunda kalması. Kadınlar bu alanlarda “vücut ölçülerine” veyahut “İnsanlara sıcak davranıp davranmamalarına” göre işe kabul ediliyorlar. Hatta ve hatta buna bakılarak ücret alıyorlar. Çoğu zaman o düşük ücretleri alamıyoruz bile!
Genç kadınların çalışmak için güvenli bir ortam gözetmelerinin sebebi işverenlerinden gördükleri taciz ve şiddet. Bu çoğunlukla duygusal oluyor, ancak bazen iş fiziksele kadar ulaşabiliyor. Aileler özellikle üniversite için şehir değiştiren ve kendi bağımsızlığını kazanmak için çalışmaya hevesli olan kızlarını bu sebeplerden desteklemiyor. Kadın erkek demeden tüm üniversiteli, yetişkin her insan ekonomik durumunu düzeltmek üzere rahatça çalışabilir ve karşılığının da hak ettiği kadar alınabilir olmasını istiyoruz.
ENDİŞE İÇİNDE BEKLEMEYECEĞİZ, BİRLİKTE MÜCADELE EDECEĞİZ
“Bu olaylar hayatımızın her alanında, her birimizin başına geliyor, hangi gün hangi saatte tacize uğrayacağımı bildiğim bir yerde yaşıyorum, bu korku ile yaşamak istemiyorum” diyor biri. Sohbetimizin sonunda hepimizin aklında “Bir şey yapmalı” düşüncesi dönüp duruyor. İmza kampanyası başlatmaya karar veriyoruz. Biz kadınların birlik ve dayanışma içinde olmaya ihtiyacı var. Kadın Çalışmaları Atölyesi sayesinde birçok üniversiteli kadınla yüz yüze gelip ortak dertlerimize çözüm bulmaya çalışıyoruz. Sokakta, kampüste, çalıştığımız yerlerde, tüm yaşam alanlarımızda güvende olduğumuzu bilmek istiyoruz. “Acaba sıra bize ne zaman gelecek?” diye endişe içinde beklemeyeceğiz. Sıranın hiçbir kadına gelmemesi için birlikte mücadele etmekten başka şansımız yok. Birlikte mücadele etmekten, dayanışmaktan başka şansımız yok!
BURS HAKKI İÇİN ISRARCIYIZ!
Zeynep
YTÜ Biyomedikal Mühendisliği Öğrencisi
Bu toplumda yaşayan her insan gibi biz de geçim sıkıntısının tam ortasındayız. Yaşamak günden güne zorlaşırken öğrenci olarak yaşamak çok daha dayanılmaz bir hale geliyor. Artık üniversiteli birçok arkadaşımız bir yandan da çalışmak zorunda. Üniversiteli genç kadınlar bu geçim sıkıntısıyla eğitimlerini sürdüremiyorlar. Birçok arkadaşımız bu sebeple okulu bırakmak zorunda kalıyor. Öğrencilere devletin verdiği KYK yurdunun nitelikleri kötü, burs ve krediler ise yetersiz. Burs ve kredi bulamayanlar, yurda çıkamayanlar için maalesef ki durum daha vahim. Öğrenciler barınmak için bir servet yatırmak zorundalar, kiralar uçmuş durumda, elektrik, su, doğal gaz...
Bu durumla ilgili ülke genelinde bir imza kampanyası başlatıldı. Olumlu sonuçlarını bekliyoruz. Öte yandan YTÜ’de tüm sorunlarımızı konuşmak ve çözüm yolları bulmak için “Yıldızlı Kadınlar” olarak bir araya geliyoruz. Kadın topluluğumuz benim motivasyon alanım, kendimi benim gibi düşünen arkadaşlarımla birlikte daha güçlü hissediyorum. Amacımız cinsiyetimiz yüzünden herhangi bir ayrımcılığa uğramamak. Burada yalnız olmadığımızı görüyoruz…