Marksizmin bir karikatürü emperyalist ekonomizm
Kor kitabın CEPhane serisinden çıkan “Marksizmin bir karikatürü emperyalist ekonomizm” kitabı ile devam ediyoruz CEPhane incelememize.

Türkiye’de ilk kez 1979 yılında yayımlanan kitap özellikle ulusal sorun ve ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilkesine dair önümüze hala güncel ve yeni fikirler sunuyor.
Emperyalist ekonomizm tartışmaları 1915 baharında Rusya’da yeni yeni ortaya çıkmaya başlıyor. Kievski grubu esasen sosyalist devrime aykırı buldukları için başta “ulusların kendi kaderini tayin hakkı” mücadelesini reddediyorlar; 1894-1902 arasında ekonomistlerin savunduğu, “ülkede kapitalizm kazanmıştır, o halde siyasal sorunlarla uğraşmaya gerek yoktur’’ mantığı ile siyasal sorunların anlamsızlığını vurguluyorlardı. Kitap Lenin’nin emperyalist ekonomistleri eleştirdiği üç makale ve bazı Bolşeviklere yazdığı mektuplardan oluşuyor. Emperyalist ekonomistlerin düştükleri sapmaları ve oportünist eğilimleri irdelerken savaşı, demokrasiyi, demokratik talepler için mücadeleyi Bolşevizm’in ilkeleri temelinde açıklıyor.
DEMOKRASİ MÜCADELESİ VE ULUSAL SORUN
Kitabın ilk bölümünde ulusların kendi kaderini tayin hakkı meselesi ele alınıyor. Kitapta Lenin’in polemik yaptığı emperyalist ekonomistler, ulusların kendi kaderini tayin hakkını savunmadıklarını ancak demokrasiyi de reddetmediklerini iddia ediyorlar. Bunu söylerken bir taraftan “Emperyalizm çağında demokrasi mücadelesi anlamsızdır, emperyalizmin karşısına konulabilecek tek şey Sosyalizmdir” diyerek demokratik talepleri, ulusal mücadelenin kazanımlarını Sosyalizm’e havale ediyor, demokrasi mücadelesini bir taraftan küçümsüyor bir taraftan da kendi çelişkilerini kendi ifadeleriyle ortaya koyuyorlardı.
Elbette, iktisadi ilişkiler temelinde şekillenen ve tarihsel gelişme içerisinde sınıfların pozisyonundan nemalanan tüm demokratik meselelerin “mutlak” çözümü kapitalizm koşullarının ortadan kalkmasıyla gerçekleşecektir. Ancak buradan çıkarılması gereken demokrasi mücadelesini öteleyip burjuvaziyi güçlendirmek değil tersine her demokratik talep için kitleleri daha fazla, kendi talepleri etrafında yan yana getirmek olmalıdır. Zira demokrasi mücadelesi topyekün yaşamı yeniden kurmayı kapsamaya yeterli bir zemin sunamamasının yanı sıra halk kitlelerini sosyalizm mücadelesine kazanmanın, sistemin hayatın kendisine dayattığı çelişkilerin karşısında farklı bir bilincin ortaya çıkarılmasının bir aracıdır. Bu araç işçi ve emekçi kesimlerinin mücadele içerisindeki pozisyonlarını hem geliştirir hem de basit olarak ifade edilmesi gerekirse kapitalizmin kimi gerici yanlarını törpüleyerek mücadeleye bir manevra alanı kazandırır. Lenin bu noktada ulusal mücadele sorununun, demokrasi için mücadelen ayrı bir mesele olmadığını tersine bu iki meselenin demokrasi mücadelesi çerçevesinde sıkıca bağlı olduğunu ifade etmiştir. Yani esasında burada düşülen yanılgı demokrasi ile kapitalizm arasındaki bağın anlaşılmamasından doğmaktadır.
Emperyalist ekonomistlerin ulusların kendi kaderini tayin hakkında karşı çıkmaya yönelik yarattıkları dayanaklardan bir tanesi “bu mücadelenin gelişen emperyalizm koşullarında gerçekleştirilemez olduğu” idi. Oysa emperyalist sistemin halk yığınlarının demokratik talepler etrafında mücadeleye girişmesini zayıflatmak ya da olanaksızlaştırmak adına çabaları tersine demokrasi mücadelesinin bir talep olarak örgütlenmesinin olanağını açar. Çünkü bu alanda demokrasi acil bir ihtiyaç halinde mücadele örülmesinin imkânını genişletir.
Çünkü her geçen gün derinleşen çatışmalar içerisinde demokratik talepler ve kazımlar için verilecek mücadele zorunluluk haline gelir.
Aynı zamanda demokrasi mücadelesi işçi sınıfı örgütlenmesi ve direnişinde hem öğretici bir okul hem de birleştirici bir unsurdur. Demokrasi için mücadelenin sosyalizm mücadelesi içerisinde de verilebileceğine dair Lenin de kitapta sıkça vurgu yapmıştır.
ANAYURT SAVUNMASI
Lenin, emperyalist ekonomistlerin “anayurdun savunulması” meselesini ele alış biçimlerini de eleştiriyor kitapta. Kapitalizm koşullarının ilerlediği dünyanın çeşitli yerlerinde savaşların patlak verdiği bir dönemde emperyalist ekonomistlerin anayurt savunulması sorununu yanlış ve tarihi olmayan bir biçimde ortaya koyuyorlardı. Bolşeviklerin alacağı tutumda anayurt savunması değerlendirilirken, savaşın tarihsel değerlendirmesi, demokrasinin gerekleri ve işçi sınıfının çıkarlarına hizmet edip etmediği önemlidir. Ancak emperyalistlerin sömürge alanlarını bölüşmek uğruna başlattıkları bir savaşta işçi sınıfını ve halk kitlelerini anavatan savunmasına çağırmak, onları aldatmak ve emperyalizmin çıkarına kullanmak anlamına gelir.
Lenin ulusal mesele karşısında proletaryanın görevlerini de açıklarken Norveç üzerinden örnek veriyor. İsveçli işçiler, Norveç’in ayrılma özgürlüğünü kayıtsız şartsız destekleyerek kendi dönemlerinin burjuvazisine ve toprak ağalarının egemenliğine karşı mücadeleyi ortaya koyuyorlardı. Ancak İsveçli işçiler ayrılmaya karşı propaganda yürütseler ya da ayrılık hakkını şartlı olarak ortaya koymuş olsalardı hem enternasyonalist görevlerini yerine getirmeyerek burjuvazinin çıkarlarına hizmet etmiş hem de milliyetçi eğilimlere çoktan kapılmış olacaklardı.
Kitapta Lenin, Bolşevik bir çizgide diyalektik ve tarihsel materyalist yöntemi kullanarak ulusal sorun, ekonomizm, demokrasi ve demokrasi mücadelesi gibi meseleleri açıklıyor. Marksizm’in karikatürü ve emperyalist ekonomizm kitabı, ulusların kendi kaderini tayin hakkı, sosyal demokrasinin amaçları ve sınıf bilinçli proletaryanın alacağı tutumları anlamak ve tartışmaya ön açıcı olması açısından iyi bir giriş kitabı ve hala güncelliğini koruyor. Keyifli okumalar.
Evrensel'i Takip Et