İşçi mektubu: Zorlukları aşmak bizim elimizde
"Maalesef ki ücretli kölelik devri katmerleşerek ve daha bir derinleşerek devam ediyor. Tüm bu zorlukları aşmanın yegane yolu ise örgütlü güç olmaktan geçiyor."
Fotoğraf: Delwin Steven Campbell/Flickr
Bahar Tavukçuluk’tan bir işçi
Antalya
Her yılın aralık ayı geldiğinde hatırlanır olur, asgari ücret ile geçimini sağlamaya çalışan büyük çoğunluk. Adı üstünde ya, asgari ücret. Yani en asgari, en düşük, en az, minimum geçim kaynağı. Karın tokluğuna emeğini satarak geçimini sağlamak olarak da ifade edilebilir. Ülkemizde ezilen büyük çoğunluk bu dertten muzdarip.
Ekonomik krizin ayyuka çıktığı, geçinememenin bir veba gibi toplumu sardığı bu dönemler kritik-kaotik süreçlerdir aynı zamanda. Talan, gasp üzerine kurulu bu düzenin dünyanın dört bir yanında tıkandığını görmek için kahin olmaya gerek yoktur. Kapitalizmin ciddi bir krizi yaşadığı aşikardır. Bu krizin bölge ve ülkemize yansımaları da çok sarsıcı olmaktadır. Ekonomik krizin yanı sıra toplumsal adaletsizliğin de bir o kadar derinleştiğine ve gelir düzeyinin toplumsal travmalara yol açtığına da her gün yaşayarak tanık olmaktayız. Zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayan işçi ve emekçi sınıfı olarak, lüks şatafat içinde yaşayanların kaybedecek çok ciddi birikimleri, iktidarı ve güçlerinin olduğunu da görmemiz gerekiyor. Bunların kaybedilmemesi için her yolun mübah görüldüğü korku cumhuriyeti bu noktada devreye sokulur ve toplum, içinden çıkılmaz bunaltıcı bir sürecin içine çekilir. İktidar kendini vazgeçilmez kılmaya ve böyle götürmeye çalışır. “Vatan millet Sakarya” edebiyatı çok inceden işlenir.
Korku cumhuriyetinde biat kültürü egemendir. Şükür etmek en erdemli davranıştır. Verilen ile yetinmek ‘kader, kısmet, nasip’ olarak yaradan tarafından tayin edilen ve icabet edilmesi zorunlu olan yasa hükmünde bir inanç, bir yaşam felsefesi olarak görülür ve dayatılır. Böylece şatafatlı iktidarlarını koruma altına almış olurlar. Bu süreçten sonra tüm yollar Roma’ya değil, iktidar erkinin çıkar çarklarına çıkar.
Genelde yıl sonu olduğunda ezici çoğunluğun nasıl geçim sağlayacağı üzerine tüm çevreler konuşur. Herkesin aklında ortalama gelir-gider tablosu bulunur. Dolayısıyla en asgari olan ile geçinmek, en az olana kanaat etmek her açıdan bu ülkenin tüm sorun ve sıkıntılarını sırtında taşıyan işçi ve emekçi sınıfının payı olarak saptanmış oluyor. Büyük çoğunluk geçinebilmek için insanlık onurunu bile ayaklar altına alan dayatmalar karşısında biçare kalabiliyor.
Sorunlar büyük ve her geçen gün bu sarmal içinden çıkılmaz hal almaktadır. Maalesef ki ücretli kölelik devri katmerleşerek ve daha bir derinleşerek devam ediyor. Tüm bu zorlukları aşmanın yegane yolu ise örgütlü güç olmaktan geçiyor. Yılmadan, özgür ve onurlu yaşam için dayanışmanın yükseltilmesi, farklılıkların zenginlik olarak birliğin harcı haline gelmesi özgür yarınların garantisi olacaktır.