Prof. Dr. Murat Somer: Sahada güçlü olursa AKP ve MHP tabanına hitap edebilir
Gelecek Partisini konuştuğumuz Prof. Dr. Murat Somer, partinin AKP içindeki rahatsız ama trenden inmekten korkan kesimleri çekebilmek için sahada güçlü görünmesi gerektiğini söyledi.
Murat Somer | Fotoğraf: Evrensel
Çağrı Sarı
İstanbul
Eski Başbakanlardan Ahmet Davutoğlu uzunca süreden sonra partisini kurdu. Gelecek Partisi nasıl bir vizyona sahip ve AKP içinde nasıl karşılanır sorularını sorduğumuz Koç Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Murat Somer, Ahmet Davutoğlu ve partisinin AKP içindeki rahatsız ama trenden inmekten korkan, çekinen kesimleri kendine çekebilmesi için sahada güçlü bir görüntü vermesi gerektiğini söylüyor. Bu açılardan bakınca partinin kurucuları arasında teşkilattan gelen AKP’li ve MHP tabanına da hitap edebilecek isimler olmasını önemli buluyor.
Somer, muhalefette kalan partilerin oy yarışına girmemesi, bu partilerin demokrasi inşası için birlikte çalışması gerektiği görüşünde. Ancak bu haliyle muhalefet kritik kitleye ulaşabilirse değişim olabileceğini söylüyor.
Prof. Dr. Murat Somer ile Gelecek Partisini ve AKP’ye etkisini konuştuk.
Davutoğlu yeni partisini kurdu, Gelecek Partisi… Geçtiğimiz gün de tanıtımını yaptı. 154 isim var kurucu kadrosunda. Çok sayıda eski AKP’li milletvekili, belediye başkanı var. Siz vitrini nasıl buldunuz?
Gelecek Partisinin ve AKP içinden diğer yeni kurulabilecek partilerin iki önemli hedefi olacak. Öncelikle, AKP içindeki rahatsız ama trenden inmekten korkan, çekinen kesimleri kendine çekebilmesi gerekiyor. Bunun için de teşkilatlanmasını tamamlaması, sahada güçlü ve görünür olması, üye sayısı ve açıktan sempatisini saklamayanların, kararsızları ikna edecek bir kritik kitleye ulaşması gerekecek. Bunları da pek adil olmasını bekleyemeyeceğimiz şartlarda başarması. Bu açılardan bakınca partinin kurucuları arasında çok sayıda teşkilattan gelen AKP’li olması bir avantaj kabul edilebilir. AKP yanında MHP tabanına da hitap edebilecek isimler var.
Partinin bir diğer hedefi de AKP dışındaki hoşnutsuzlardan, yani muhalefete oy verse de siyasetinden memnun olmayan, ümit bulamayan kesimden destek almak olabilir. Gelecek Partisinde bu yönde gayrimüslim isimler ön plana çıktı. Fakat bunun dışında laik özgürlükçü ve sol kesimleri temsilen göze batan çok isim görmedim.
Aslında kurulacak bu yeni muhalefet partilerinin her kesimi kapsayan merkez partisi, herkesi yakala partisi olması gerekmiyor. Diğer muhalefetle beraber demokratik reformlarda anlaşacak, işbirliği yapacak özelliklere sahip olmaları yeterli. İçinde bulunduğumuz dönemde muhalefet partileri birbirleriyle oy için rekabet etmemeli. Öncelikleri demokrasiyi restore etmek, eskisinden de daha özgür ve adil rekabet şartlarını oluşturmak olmalı. Sonra bu temelde yarışabilirler. Dolayısıyla kendi tabanlarının demokrasi beklentilerini temsil edecek, gerektiğinde onları da bazı reformlara ikna edecek bir yapıya sahip olmaları daha önemli. Bu anlamda, laik-sol partilerden oy almaktan çok, onlarla diyaloğu sağlayacak “köprü kurucu” güvenilir isimlere sahip olmaları yeterli.
Partinin yörüngesinin ortaya konulduğu toplantıda parlamento, yeni anayasa gibi vurgular yapıldı. Bu söylemler “Erdoğan rejimi”nin programına karşı bir çıkış olarak nitelendirilebilir mi?
Erdoğan rejimi terimini ben doğru bulmuyorum. Türkiye’de kurulmuş yeni bir rejim yok. Eskiyi yıkıp yeni bir şey inşa etmeye çalışan bir irade var ama ne kurduğu, kurmak istediği veya kurabileceği belli değil, öncelikle iktidarda kalmaya çalışıyor.
Gelecek Partisi AKP’nin kağıt üstünde başta toplumun önüne koyduğu programa sahip çıkan, ama bunların sonradan yozlaşması olarak gördüğü, siyasal sistemde otoriter başkanlık sistemini ve ekonomik sistemde yolsuzluk ve himaye ekonomisini reddeden bir parti olarak gözüktü. Vesayetten arındırılmış parlamenter sisteme geri döneceğiz ve ekonomiyi temizleyeceğiz dedi.
Fakat şu sorulara yanıt vermesi gerekecek. Otoriter başkanlık sistemi, keyfi yönetim ve yolsuzluk ekonomisi birdenbire kişilere bağlı olarak ortaya çıkmadı. Belli bir siyaset biçiminin ve ideolojinin ürünü olarak çıktı. Devleti dönüştürmek için toplumu kutuplaştıran, belli kesimleri ve geçmişi şeytanlaştıran, ama geçmişe ve geleceğe dair toplumu demokratik bir zeminde bir araya getirebilecek, herkesi kapsayacak bir hikaye üretmeyen bir siyasetin beklenmesi gereken sonuçlarından biri olarak gelişti. Keza yolsuzluk ekonomisi de gene, geçmişin ve geleceğin hayaletleriyle savaşmak için ahbap çavuş ekonomisini ve yolsuzluğu mübah gören, devletin ekonomik gücünü belli kesimlere karşı silah olarak kullanmayı meşru gören bir siyasetin beklenmesi gereken ürünüydü. Aynı nedenlerle devlet içinde kayırmacılığı, cemaatçiliği, mezhepçiliği gerekli gören bir anlayışın sonucu.
Gelecek Partisi 2000’li yılların daha en başından beri uygulanan ve zamanla pekişen bu politikalar hakkında ne düşünüyor, hangi reformları öneriyor?
Ben gene somut reformlarda anlaşmayı önemli görüyorum. Bu doğrultuda örneğin Davutoğlu’nun açıklamalarında olumlu bir vaat şuydu: “Kamuya personel istihdamında ve meslek içi yükselme ve nitelikli görevlere seçilmelerde mevcut bulunan mülakat sistemi kaldırılacak, yerine objektif kriterlere dayalı sınavlar yapılacaktır.”
Evet devlet adına yetki kullanan insanlar mutlaka liyakata ve nesnel kriterlere göre seçilmeli, hukuka, kamu yararına çalışan kişiler yükselmeli. Başta devlet olmak üzere bu ülkede mutlaka fırsat eşitliği inşa edilmeli ve eğitim, dürüstlük ve liyakat başarının en önemli kriteri olmalı.
ŞU ANKİ SİSTEM KENDİ KURALLARINA DA UYMUYOR
Bugün parlamenter demokrasi vurgusu yapan Davutoğlu Anayasa referandumunda Cumhurbaşkanlığı sistemi için ‘evet’ kampanyasına katılmıştı… 2 senede sistemdeki aksamayı, sitemin boşluklarını mı gördü? Ne oldu bu süreçte?
Tabii şu an yaşamakta olan otoriter ve keyfi yönetim sadece referandumda geçen (kabul veya tercih edilen demiyorum çünkü eşit ve adil şartlarda bir referandum olmadı) sistemin yasal ve resmi özelliklerinden kaynaklanmıyor. Evet geçen sistem yasal haliyle bile demokratik ve iyi işleyebilecek bir başkanlık sistemi değil. Bu belliydi ve o zaman anlatılmaya çalışıldı. Ama şu anki sistem kendi kurallarına uyarak da işlemiyor. Mevcut kanunlar da uygulanmıyor. Onun ötesinde bir güç temerküzü, gayriresmilik ve “yasa-ötesi” durum söz konusu.
Gelecek Partisi biz Cumhurbaşkanlığı sisteminin resmi halini destekledik diyebilir, ama denge ve denetleme mekanizmaları kaldırılınca bunun olabileceğini neden öngöremedi, bunu açıklaması gerekir. Burada tabii geçmişe dair değil geleceğe dair uzlaşmak daha önemli. Yukarıda bahsettiğim siyasal ve ekonomik sistem konularında AKP’nin geçmişinden ne dersler çıkarıyor ve nasıl bir geleceğe destek vermeye hazır, bu sorulmalı.
AKP içindeki başkanlık sisteminden rahatsızlık olduğunu biliyoruz ya da “evet” pişmanlığı da diyebiliriz buna. Bu çıkışın AKP’lilerde nasıl karşılığı olur?
Referandum döneminde AKP’lilere de doğruların söylenmediğini düşünüyorum. Güvendikleri dağlara inanarak oy ve destek verdiler. O dönemde yeni sistemden en çok AKP’nin zarar göreceğini yazmıştım öyle de oldu. Yeni muhalefet yukarıda bahsettiğim kritik kitleye ulaşabilirse bence karşılığı yüksek olabilir.
Bence bu eşik noktasına ulaşılabilmesini sağlayacak şey sadece yeni partilerin tek tek kendi performansı değil. Muhalefet partileri bir demokrasi bloğu olarak bir program üzerinde uzlaşabilir ve ortak hareket edebilecek güveni verebilirlerse o zaman hep beraber kazanırlar. Birbirleriyle mücadele ederlerse hep beraber kaybederler.
KAPSAMLI REFORMLAR GEREKİYOR
Siz AKP’nin 17 yıllık serüvenini; Davutoğlu’nun da başbakanlık sürecini takip eden bir siyaset bilimci olarak Gelecek Partisi Aleviler ve Kürtler için ne söylüyor?
Yukarıda bahsettiğim, AKP’nin bugününü hazırlayan temel yanlışlarından biri de kimlik sorunlarına başka bir kimlikle çözüm bulunabilir beklentisiydi. Yani belli bir kimliğin – mütedeyyin, Müslüman, yeni Osmanlı adına ne derseniz deyin – iktidara gelmesiyle her şeyin hallolacağı yanılsaması. Bir de Alevilik, Kürtlük gibi sorunların sadece kimlikle ilgili olduğu düşüncesi. Oysa bu tür sorunların çözümü için anadilde eğitimden Diyanet’e, kalkınma ajanslarından yeni anayasaya ve ademi merkeziyetçiliğe kadar birçok konuda kapsamlı reformlar gerekiyor. Bu konularda da tüm partilerin kapsamlı reform önerileri olmalı.
Ama Gelecek Partisinin ne söylediği tek başına önemli değil. Her şeyi onların savunması gerekmiyor. Muhafazakar milliyetçi bir partinin örneğin Kürt meselesinde söyleyebilecekleri sınırlı olabilir. Önemli olan diğer muhalefet partileriyle ne kadar ve hangi konularda uzlaşmaya açık olacakları.
Önümüzdeki günlerde eski bakan Ali Babacan’ın da parti kuracağını düşündüğümüzde, bu hareketlerin AKP’nin alt ve üst tabanında ne gibi karşılığı olur. Örneğin ittifak dengeleri değişir mi?
Yukarıda bahsettiğim kritik kitleye ulaşılırsa ve muhalefet içinde bir demokrasi oluştuğu oranda olabilir. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “Gelecek Partisine Mecliste yer edinebilmeleri için 20 milletvekili veririz” çağrısı bu anlamda önemli… Ama dediğim gibi bu ittifaklar daha çok program çerçevesinde olmalı. Muhalefet seçim ittifakını başardı, bu çok önemli. Ama program ve reformlar konusunda henüz ilerleme yetersiz.
AKP’nin başkanlık sistemi yanında, ekonomik konular başta olmak üzere, çeşitli tıkanmalar yaşadığı biliniyor. Ancak çeşitli anketler “Barış Pınarı” harekatı dolayısıyla AKP’nin toparlanma yaşadığını dile getiren sonuçlar ortaya koymuştu. Bu toparlanma devam ediyor mu?
Görebildiğim kadarıyla önemli ve kalıcı bir toparlanma olmadı. Daha çok muhalefetin gündemi belirleme sinerjisi ve özgüveni üzerinde olumsuz etkisi oldu. Anahtar konu da o. Çünkü yanlışları elbette iktidar tabanı da görüyor hatta belki dışarıdakilerden daha da yakından görüyor. Önemli olan muhalefetin ümit vermesi. Yeni partiler bu konuda sinerji yaratabilecek mi, temel konu o.
Tüm bu noktada; bu aralar geride kalmış bir tartışma ancak erken seçim bekliyor musunuz?
Yukarıda bahsettiklerimin gerçekleşmesi veya gerçekleşmeye başlaması durumunda gündeme gelir diye düşünüyorum.