19 Aralık 2019 10:38
Son Güncellenme Tarihi: 20 Aralık 2019 05:34

Kanal İstanbul’da ‘rapor oyunları’: Rant gözlerini kör etmiş

Kanal İstanbul projesine dair DSİ'nin işaret ettiği olası riskleri değerlendiren uzmanlar, proje hayata geçirilirse İstanbul’un bir anda susuzlukla karşı karşıya kalacağını söyledi.

Görsel: DHA

Paylaş

Meltem AKYOL
Nazife YAŞAR
İstanbul

Kanal İstanbul projesinde, çevresel etik değerlendirme (ÇED) raporunda oyunlar ortaya çıktı. Öyle ki;

  • Devlet Su İşlerinin (DSİ) ‘Proje hayata geçerse 5 milyon İstanbullu susuz kalacak’ raporu sümen altı edilmiş.
  • Bunun yerine ÇED raporuna, DSİ’nin 2017’de taş ocakları için hazırladığı rapor eklenmiş.
  • Devlet Hava Meydanları İşletmesinin (DHMİ) ‘Kanal İstanbul yapılırsa İstanbul Havalimanının uçuşa açılması imkansız olacak” raporu ise bir haftada ‘Sehven verilmiş’ denilerek değiştirildi. Süreci gazetemize değerlendiren CHP Deniz Milletvekili Genel Başkan Yardımcısı, Gülizar Biçer Karaca, “Ekolojik yıkım, susuzluk, deprem, bölgenin ekosisteminin perişan olması, uluslararası boyuttaki riskleri, ülke savunmasında riskler taşıyor ama rant gözlerini kör etmiş, bedeli ne olursa olsun yapacağız” diyorlar dedi.

TMMOB İKK Sekreteri Cevahir Efe Akçelik ve Çevre Mühendisi Selahattin Beyaz, bu proje ile iktidarın kendisini ve 17 yılda etrafında biriken sermayeyi kurtarmaya çalıştığına dikkat çekti, “derhal iptal edilmeli” dedi.

‘ASIL RAPORU GİZLEYİP, TAŞ OCAKLARI RAPORUNU KOYMUŞLAR’

Devlet Su İşleri’nin Kanal İstanbul projesi için sunduğu rapor ÇED raporuna konulmayarak sümenaltı edildi. Üstelik, DSİ’nin “Kanal İstanbul hayata geçerse 70 milyon metreküp, kötü senaryoda ise 427 milyon metreküp su kaybı olacak” görüşünü içeren raporu yerine yine DSİ tarafından 2017’de yazılan taş ocakları raporu konulduğu orta çıktı.

Raporları Mecliste açıklayan CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca Evrensel'e konuştu. DSİ’nin 20 Nisan 2018’de ÇED hazırlık sürecinde bir görüş sunduğunun altını çizen Karaca, “DSİ bu planın hayata geçmesi halinde yaklaşık 5 milyon İstanbullu, yani İstanbul nüfusunun üçte biri susuz kalacak diyor. Kanal İstanbul ve etrafında oluşacak yeni yerleşim merkezleri, 3. köprü çevre yolu ve 3. havaalanı projeleri ile bölgede öngörülememiş ilave nüfus artışı” olacağına vurgu yapılarak içme suyu ihtiyacının daha da artacağına dikkat çekiliyor. Raporda İstanbul’un hızlı nüfus artışı ile kurak periyotların daha sık yaşanabildiğine de vurgu yapılarak tehlikenin çok daha büyük olduğu ifade ediliyor. 2017 yılında bölgedeki taş ocaklarına ilişkin bir görüşü var onu koyuyorlar” dedi.

‘RANT İŞTAHI GÖZLERİNİ KÖR ETMİŞ’

Karaca devamında şunları söyledi: “Kanal İstanbul projesinden sağlanacak rant birilerinin iştahını kabartmış, rant gözlerini kör etmiş. Bu yüzden bedeli ne olursa olsun -ekolojik yıkım, susuzluk, deprem, bölgenin ekosisteminin perişan olması, uluslararası boyuttaki riskleri, ülke savunmasındaki riskleri- ‘Bunlar beni hiç ilgilendirmez, ben bu projeyi yapacağım’ diyorlar. Kanal İstanbul ekolojik yıkım, bir doğa talanı projesi, tarım alanlarının yok edilmesi projesidir.”

DHMİ BİR HAFTADA NASIL GÖRÜŞ DEĞİŞTİRDİ?

Ortaya çıkan bir başka detay ise Devlet Hava Meydanları İşletmesinin (DHMİ), Kanal İstanbul’un, İstanbul Havalimanının en batıdaki pistinin üstünden geçtiğini, bu durumun havalimanının uçuşa açılmasını imkansız kılacağını belirttiği rapor. Ancak nasıl oluyorsa 15 Mart 2018’de verilen görüş bir hafta sonra 22 Mart 2018’de bir üst yazı ile değiştiriliyor ve “İlk yazıdaki görüşler sehven yazıldı”söyleniyor.

DHMİ’nin nasıl oluyor da bir haftada görüş değiştirdiğini soran Karaca, “İki sayfalık raporda marina planları, koordinatlar, hangi pistin neyin ne şekilde kullanılamaz hale geleceği açıklanmış. Bu görüşü değiştirtmek üzere birtakım güçler devreye girmiş. İşte tek adam anlayışının ülkeyi getirdiği nokta, bütün bilimsel görüşler, bilim insanlarının riskler konusundaki uyarıları öteleniyor, bunları bir kenara bırakın devletin bir kurumunun görüşleri saklanıyor. Kendi resmi kurumlarının görüşlerini rapordan çıkartıp ya da baskıyla değiştirip bunu hayata geçirilebilir kılmaya çalışıyorlar” dedi.

İKTİDARIN, KENDİNİ VE ÇEVRESİNDEKİLERİ KURTARMA PROJESİ

TMMOB İKK Sekreteri Cevahir Efe Akçelik Evrensel’e yaptığı değerlendirmede şunları söyledi: “DSİ’nin görüşüne göre aslında hiçbir düzenleme yapılmadığını görüyoruz. Yansıyanların dışında; Stratejik rezerv olarak ilan edilen akiferlerin kirlenme riskine karşı bir önlem alınmadığı, Terkos Gölü’nün tuzlanmasına karşı yapılacak çalışmaların eksik hesaplandığı, İstanbul depremi ve deniz kazalarına karşı senaryoların genişletilmediğini, yer altı sularının korunmasına yönelik çalışmalarda eksik verilerin toplandığı, inşaat kazıları sırasında meydana gelecek çukurlara dolacak deniz suyunun bu akiferlere dolma riskine karşı önlemler alınmadığı eleştirileri var. Bütün bu risklere rağmen, susuzluk, orman alanlarının, tarım alanlarının kaybı, deprem tehlikesi... Bunları bile bile bunun yapılmasında ısrar edilmesini iki şekilde açıklıyoruz: Kanal İstanbul Projesi bir emlak ve gayrimenkul projesidir. Çünkü bir finansal krizi aşmaya yönelik bir kaynak yaratma projesidir.

İkincisi ise Kanal İstanbul projesi bir ulaşım projesi değil, bilimsel niteliği olmayan, söylemler ve varsayımlar üzerine tartışmaya açılan ve bilimsel gerekçelerle açıklanamadığı için politik gerekçelerle meşrulaştırılmaya çalışılan bir projedir. Yani iktidarın hem kendini hem de 17 yılda etrafına kümelenen sermaye çevresini kurtarma projesidir.”

‘BÜYÜK SÜKSE PROJE’ ÖNGÖRÜLMEYEN TAHRİBATLARA NEDEN OLACAK

AKP'nin ısrarla hayata geçirmek istediği Kanal İstanbul projesine dair Devlet Su İşlerinin (DSİ) raporunda sıralanan olası riskleri değerlendiren Çevre Mühendisi Selahattin Beyaz, 427 milyon metreküp içme suyunun elden çıkması ile birlikte İstanbul’un bir anda susuzlukla karşı karşıya kalacağını söyledi.

Selahattin Beyaz, havzayı besleyen derelerin kesitlerinin, akış yönlerinin değişeceğini de belirterek “Sazlıdere Barajı'nın yok olması ile taşkın risklerinin ortaya çıkacağı, bu derelerden taşınan çökelebilen maddelerin kanala taşınarak kirlenme etkisi yaratacağı DSİ raporunda belirtilmektedir” diye konuştu.

Beyaz “Biz zaten uyarıyorduk, bütün uyarılarımızı DSİ de açıkça yazmış” diyerek rapordaki başlıkları sıraladı:

DSİ RAPORUNDA DİKKAT ÇEKİLEN RİSKLER

Kanal İstanbul projesinin yaratacağı olumsuzluklar ve risklerin sıralandığı DSİ raporunda şu noktalara dikkat çekildi:

  • Kanal İstanbul ve rezerv alanları projesi Sazlıdere, Terkos su havzalarının ve barajlarının yok olmasına, kentin ve havzada yaşayan canlıların susuz kalmasına neden olacaktır.
  • Acil durumlarda kullanılması planlanan yer altı suları yok olacak, yer altına tuzlu su karışımı ile Kanal İstanbul çevresi ve Trakya bölgesi yer altı su kaynakları da durumdan etkilenecektir.
  • Kentin ve bölgenin nüfus artışı ile su ihtiyacı artacak, “planlanmayan” su kaynaklarına gereksinim olacaktır. Bölgede atık su kirletici baskısı artacak “planlanmayan” alt yapı tesislerine gereksinim olacaktır.
  • Sazlıdere havzasını besleyen dereler, Kanal İstanbul’a kirlilik taşıyan su yollarına dönüşecek, kanal kirlilik depolayan bir su yoluna dönüşecektir.
  • Yer altı sularının yükselmesi ile Kanal İstanbul taban yapısı, Terkos sızdırmazlık yapıları olumsuz etkilenecek. Bu “Büyük Sükse Proje” öngörülmeyen tahribatlara neden olacaktır.

Selahattin Beyaz, DSİ’nin bu görüşlerinin dikkate alınarak kanal projesinden ve “Rezerv Alanları” adı altında bölgenin yapılaşmaya açılmasından vazgeçilmesi gerektiğini söyledi. (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

Hasarlı binada eğitim yapılmasına tepki gösteren öğrenci ve eğitimciye soruşturma

SONRAKİ HABER

Kültürpark Platformu hangarların kaldırılmasını istedi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa