Dr. Fatih Yaşlı: AKP'nin Libya taktiğinin faturasını halk ödeyecek
Mecliste AKP ve MHP oylarıyla kabul edilen Libya ile Askeri İşbirliği Anlaşması'nı Dr. Fatih Yaşlı ile konuştuk.
Fatih Yaşlı
Şerif KARATAŞ
İstanbul
Libya ile Askeri İşbirliği Anlaşması'nın Mecliste AKP ve MHP oylarıyla kabulunü değerlendiren Dr. Fatih Yaşlı, yapılan anlaşmanın Libya’daki İhvancı Ulusal Mutabakat Hükümeti ile yakın zaman içerisinde imzalanan ikinci anlaşma olduğunu hatırlattı. AKP’nin emperyal heveslerle Suriye’de başlattığı maceranın ardından ikinci bir cephenin Libya’da açma ihtimalini konuşulduğunu dile getiren Yaşlı, Libya’daki dengeleri de hatırlatarak şu uyarıyı yaptı: "Eğer asker gönderilirse, Libya, AKP iktidarı açısından Suriye’den çok daha zorlu bir macera anlamına gelebilir, bunun bedelini ise maalesef Türkiye halkı ödeyecektir"
Libya’da polis ve askeri sorumlulukları içeren Ani Müdahale Kuvveti kurulmasına Türkiye tarafından eğitim, danışmanlık, tecrübe aktarımı, planlama ve malzeme desteği verilmesini kapsayan anlaşma, AKP ve MHP’nin oyları ile kabul edildi. CHP, İYİ Parti ve HDP, anlaşmaya karşı çıktı.
Yapılan anlaşmayı ve anlaşmanın sahaya yansımasına ilişkin Abant İzzet Baysal Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Fatih Yaşlı ile konuştuk.
Libya ile Askeri İşbirliği Anlaşması, Meclis Genel Kurulu'nda muhalefetin hayır oyuna karşı AKP ve MHP'nin oyları ile kabul edildi. Bu anlaşma ne anlama geliyor?
Bu anlaşma Libya’daki İhvancı Ulusal Mutabakat Hükümeti ile yakın zaman içerisinde imzalanan ikinci anlaşma. Hatırlayacaksınız, ilk anlaşma 27 Kasım’da yapılmış, 5 Aralık’ta da Mecliste kabul edilmişti. “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Arasında Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” adlı bu anlaşma ile AKP iktidarı, bir süredir Doğu Akdeniz’e yönelik olarak devam ettirdiği ve merkezinde enerji kaynaklarına ulaşımın bulunduğu siyaseti bir ileri aşamaya taşımış, karşısındaki Yunanistan, Mısır, Körfez Şeyhlikleri ve bazı Avrupa ülkelerinden oluşan bloğa karşı önemli bir hamle yapmıştı. Bu anlaşmaya AKP ve MHP ile birlikte CHP ve İYİ Parti de “evet” oyu vermiş, HDP ise “hayır” demişti. Önceki gün Meclise gelen, ancak bu sefer HDP’yle birlikte CHP ve İYİ Partinin de “hayır” dediği ikinci anlaşma ise ilk anlaşmayı tamamlayıcı bir nitelik taşıyor. Çünkü iktidarın anlaşma yaptığı hükümet, aslında Libya’daki iç savaşın taraflarından biri ve başkent Trablus’la birlikte ülkenin sadece bir bölümünü kontrol edebiliyor. Ülkenin diğer bölümlerini kontrolü altında tutan Hafter güçleri ise bir süredir Trablus’a yönelik saldırılarını yoğunlaştırmış durumda. Eğer Ulusal Mutabakat Hükümeti düşerse Doğu Akdeniz anlaşması da boşa düşmüş olacak. Dolayısıyla iktidar bu anlaşmayla Hafter’e karşı askeri yardımı yasalaştıran bir adım atmış oldu. Bu anlaşma bir tür tezkere işlevi görecek ve Mecliste yeni bir tezkere oylaması yapılmaksızın Libya’ya askeri güçler gönderilecek mi, yoksa bu adımla sadece askeri yardım mı öngörülüyor ve ilerleyen günlerde bir de tezkere çıkarılacak mı, bunu izleyip göreceğiz.
"LİBYA ÇOK DAHA ZORLU BİR MESELE"
Türkiye’nin Kuzeydoğu Suriye’ye yönelik sınır ötesi askeri harekatının yankıları sürerken, Libya’ya asker gönderme isteğini hem Ortadoğu siyaseti hem de Türkiye iç siyaseti açısından değerlendirecek olursanız neler ifade edersiniz?
AKP’nin emperyal heveslerle başlattığı Suriye macerası onuncu yılında ve bu maceranın son hamlesi Barış Pınarı Harekatı oldu. Ancak AKP’nin Barış Pınarı Harekatı ile herhangi bir başarı elde ettiğini söylemek güç, kağıt üzerinde ortaya konan hedeflerle şu anki durum arasında geniş bir açı var. Çünkü çok net bir şekilde hem ABD hem Rusya sürece çok hızlı bir şekilde müdahale etti ve harekatı durdurdu. Harekatın çok çabuk bitişiyle birlikte, harekat üzerinden iç politikayı biçimlendirme, milli birlik beraberlik söylemini kullanarak yitirilen hegemonyayı yeniden tesis etme ve belki buradan bir erken seçime gitme gibi planlar da geçersiz hale geldi. Şimdi ise iktidarın Suriye’den sonra ikinci bir cepheyi Libya’da açma ihtimalini konuşuyoruz. Ancak Libya çok daha zorlu bir mesele. AKP, Suriye’deki varlığını büyük ölçüde “terörle mücadele” ya da “zalim Esed rejimi” argümanı üzerine kurmuş durumda, üstelik AB’ye karşı göçmenleri de bir koz olarak elinde tutuyor, ABD’yle Esad karşıtlığında buluşuyor, Rusya ile ise ABD’nin hareket alanını sınırlandırma iddiasıyla bir işbirliği yürütüyor. Dolayısıyla ince bir denge üzerinde de olsa Suriye’deki varlığını devam ettirebiliyor. Ancak Libya için bu argümanların ve ortaklıkların hiçbiri geçerli değil. ABD, Avrupa ve Rusya, her ne kadar uluslararası tanınırlığı olsa da Trablus hükümetinden ziyade Hafter güçlerine yakın, Rus paralı askerleri sahada, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri de Hafter’e askeri yardım sağlıyor. Ayrıca Mısır ve Yunanistan da Doğu Akdeniz üzerinden Türkiye’nin bölgede asker konuşlandırmasına açık bir şekilde karşı çıkıyor. Dolayısıyla, eğer asker gönderilirse, Libya, AKP iktidarı açısından Suriye’den çok daha zorlu bir macera anlamına gelebilir, bunun bedelini ise maalesef Türkiye halkı ödeyecektir.
"MUHALEFETİ HİZAYA GETİRMEK İÇİN KULLANACAK"
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümetinin Libya ile ilgili attığı bu adımın, Kıbrıs ve özellikle Doğu Akdeniz’e yansıması sizce nasıl olur?
Anlaşmanın devam edebilmesinin ilk koşulu Trablus’taki hükümetin varlığının devamı. İkinci koşul ise iktidarın bu hükümeti korumak için neleri, ne kadar göze alabileceği. Atılacak adımların nereye uzanacağına göre hem Kıbrıs’ta hem Doğu Akdeniz’de sıcak çatışma da dâhil her türlü ihtimalle karşı karşıya gelebiliriz. Öte yandan Libya uzun sürecek bir vekâlet savaşına sahne olabilir ve bu da hem iç hem dış politikada zaten ciddi bir şekilde sıkışmaya başlayan iktidarı, ekonomik krizi de hesaba katarak söyleyecek olursak, hem içeride hem dışarıda hayli yıpratabilir. AKP ise MHP’nin de desteğiyle birlikte bu süreci hem kendi tabanını konsolide etmek hem de “milli birlik beraberlik” söylemiyle muhalefeti geçmişte çoğu kez yaptığı gibi hizaya getirmek için kullanmak isteyecektir.
"İDLİB’DEKİ GELİŞMELERE KARŞI AKP’NİN SESSİZLİĞİ MANİDAR"
İki farklı hükümetin olduğu Libya’da, Rusya ile Türkiye farklı hükümetleri destekliyor. Bu farklı pozisyonun hem Libya’daki hem de Suriye’de, özellikle İdlib üzerinden yansımasına ilişkin neler söyleyebilirsiniz?
Putin geçtiğimiz günlerde çok kısa bir süre içerisinde Türkiye’den bir heyetin Libya görüşmeleri için Moskova’ya geleceğini duyurdu, ayrıca Putin ve Erdoğan’ın ocak ayı içerisinde bir araya geldiklerinde Libya meselesini konuşacakları Rus Dışişleri’nce açıklandı. Rusya Libya’da Hafter güçlerini destekliyor doğru ama bütün yumurtaları aynı sepete koymuş değil, ülkedeki güç dengelerini ve Batının pozisyonunu da gözeten çok boyutlu bir siyaset izliyor. Dolayısıyla Türkiye’nin Libya’da asker bulundurmasını kimi koşulların sağlanması şartıyla kabul edebilir. Libya’da Türk askerinin varlığının Batıya karşı hem Doğu Akdeniz’de hem Libya’da Rusya’nın elini güçlendireceğine dair bir kanaate varması durumunda Rusya’nın buna karşı çıkmama ihtimali var.
Öte yandan son günlerde İdlib’de yaşanan gelişmeler ve AKP iktidarının gelişmeler karşısındaki sessizliği de manidar. Suriye, Rusya ve İran güçleri İdlib’de yeni bir operasyona girişmiş durumda. İdlib operasyonu uzun zamandır bekleniyordu ama zamanlaması açısından bakıldığında, “İdlib’in Suriye’ye bırakılması karşılığında Rusya ile Libya’ya asker gönderilmesine dair bir mutabakata varılmış olabilir mi” şeklinde bir sorunun sorulması, bu ihtimalin hesaba katılması gerekiyor. Bu sorunun yanıtını ise önümüzdeki günlerde, özellikle İdlib’deki TSK üslerine dair gelişmelere bakıp vermemiz mümkün hale gelecek.