Evrensel, öğrenen bir gazetedir!
Her gün türlü yalanları, gönüllü iktidar yalakalığını, savaş kışkırtıcılıklarını gazetecilik diye halkın önüne koyanlar, ‘amiral gazete’ olmak ya da ‘en iyi olmak’ gibi iddialarla da yarış halindeler.
Fotoğraf: Evrensel
Fatih POLAT
Çeyrek asırlık bir gazeteyi, 25. yıl almanağında konu edinen bir yazı için daha afili bir başlık atılamaz mıydı?
Kuşkusuz atılabilirdi. Ama pek rağbet edilmeyenden başlamak bazen iyidir ve gereklidir.
Türkiye’de gazetelerin kendilerine motto olarak seçip logolarının yanına koydukları sözlerden,günlük yayın pratiklerine kadar uzanan silsile dikkatle takip edildiğinde, her daim her şeyi bilen ve her yanından kibir akan gazetecilik reflekslerinin birbiriyle yarıştığı görülür.
Okurun bilincini dumura uğratan, kirleten bir gazetecilik anlayışını yukarıdan aşağıya boca edenler, çok sıkıştıklarında da kendilerini ‘Okur, bunu tercih ediyor’ diye savunur.
Peki bir gazete ne yapar, ne yapmalıdır?
Gazetecilik mesleği açısından büyük bir miras bırakan Usta Yazar Yaşar Kemal, 2011 yılında Çağdaş Gazeteciler Derneğinin Onur Ödülü’ne layık görüldüğünde, derneğe gönderdiği mektupta bu soruya yanıt olarak şöyle diyordu:
“Gazete haber verir. Gazete öğretir. Gazete okuyucunun nabzına göre şerbet vermez. Gazete okuyucularını kışkırtmaz. Kol gibi harflerle manşetler vererek, bir spor karşılaşmasını en büyük ulusal olay durumuna sokmaz.”
Yaşar Kemal’in ilk cümlesi, Evrensel’in 25 yıllık hikayesindeki temel derdini oluşturuyor. Haberi verirken, Yaşar Kemal’in yukarıdaki sözlerinde yer alan ‘Okuyucuyu kışkırtma’ fiiliyle işi olmayan Evrensel, onun yerine okurun kendisini gazetede dolaysız var edebilmesi için düzenli olarak iş yerlerinden ve tüm yaşam alanlarından kendi haberini yaparak gönderme fiilini koymaya çalıştı, çalışıyor. İşçi, okur mektupları da bu bağlamda özel bir yer tutuyor.
Yaşar Kemal’in ‘Gazete öğretir’ ifadesine ise biz kendi gazeteciliğimiz bağlamında bir ek yapmak isteriz: Evrensel, sadece öğreten değil, aynı zamanda öğrenen bir gazetedir!
Günlük bir gazete çıkartıp, yanlış yapmamak neredeyse imkansızdır. Hele maddenin sürekli bir değişim halinde olduğuna inanıyorsak, sadece insanlığın geçmiş birikimi bakımından değil, bugüne dair bilgisini ve hareketini izlerken de bir dizi şeyi atlayabilirsiniz. Gazeteleri de insanlar yapıyor.
Her gün türlü yalanları, gönüllü iktidar yalakalığını, nefret söylemlerini, savaş kışkırtıcılıklarını gazetecilik diye halkın önüne koyanlar, ‘amiral gazete’ olmak ya da ‘en iyi olmak’ gibi iddialarla da birbiriyle yarış halindeler. O kadar amiralin olduğu(!) bu ortamda, Evrensel, basın dünyasının amelesi olarak, gerçeğin büyük ‘yükünü’ taşımaya devam etmeyi tercih ediyor. Çıkış amacı da bunu gerektiriyor.
25 yılda Evrensel’i daha uzun anlatan yazılar yayımladık. Bu kısacık yazıda bir tarihsel döküme girişmek hem imkansız, hem de genelleme düzeyinde dahi önemli köşe taşlarını ihmal etme riski taşıyor. O nedenle, bizim çeyrek asırlık gazetecilik meramımızın ne olduğunu söylemekle yetinelim bu kez.
Ve Yaşar Kemal ile başladık yine onun aynı metnindeki sözleriyle bağlayalım: “Zulüm zulüm değildir aslında, zulüm korkudur. Her şeyin temeli, beteri korkudur.”
Başı dik, nice yıllara, hep birlikte!