29 Aralık 2019 00:43

Bu ekonomik tabloda ne göç dalgası durur ne de isyanlar

Süreç böyle göç dalgaları ve isyanlarla ilerleyecek. Zira neoliberal ekonomik model tükenmiş durumda. Ticaret savaşlarından, korumacılık dalgasından söz ediliyor artık.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Bülent FALAKAOĞLU

İsyan dalgaları depremler gibi beklenmedik anlarda patlar.

Dünyayı saran 1968 rüzgarı.

Gezi halk direnişi.

Arap Baharı ve benzeri pek çok örneğinde görüleceği gibi!

Toplumların alttan alta kaynadığını, aşağıda büyük bir enerji biriktiğini tespit etmek pekâlâ mümkün! Lakin toplumsal fay hatlarının ne zaman, hangi şiddette kırılıp depreme yol açacağını öngörmek ise olası değil!

Yine patlayan isyanlar dönemindeyiz; Şili’den Lübnan’a, Ekvador’dan Irak’a, Arjantin’den Lübnan’a, Fransa’dan Hong Kong’a uzanan.

Her birinde farklı dinamikler söz konusu olsa da tümünün birbirine akraba olduğu tespitini yapabiliriz.

Her biri...

Küresel kapitalizmin, genel olarak onun neoliberal halinin yarattığı sıkıntıların giderek daha katlanılmaz hale gelmeye başlamasıyla ilgili.

Her biri...

Toplumların gelir dağılımı, işsizlik, yolsuzluk gibi sıkıntılara kitlesel tepki verdiği bir döneme geçildiğinin habercisi.

Belli bir bölgeye sıkışmayan, birbirine benzemeyen bu eylemler, birbirine benzer nedenlerle ateşleniyor.

Hikayeler farklı gibi gözükse de hepsinin ortak bileşeni hükümetlerinin bütçedeki, ekonomideki daralmanın faturasını yoksullara çıkarıyor olması.

İran’da benzin zammına...

Şili’de hayat pahalılığına...

Brezilya’da yol ücretlerine yapılan zamma...

Lübnan’da WhatsApp görüşmelerini ücretlendirmeye duyulan tepki...

Her biri halka çıkarılan faturaya halkın itirazının göstergesi!

KAPİTALİST SİSTEMDEKİ İKİ BÜYÜK DEPREMİN ARTÇILARI

Bugün yaşananlar...

Bütün siyasal sistemin altını oyan bir deprem etkisi yaratan 2008 yılındaki dünya ekonomik krizinden bağımsız değil.

İkinci büyük deprem etkisi yaratan...

Ve dünyayı Suriyelileştiren bir süreç olarak ilerleyen...

2011 yılında Suriye’de patlayan savaş ile birleşen ekonomik deprem sürekli artçı sarsıntılar yaratıyor. Birbirini tetikleyen iki büyük depremin, iktisadi kriz ile uluslararası siyasi krizi iç içe geçirmesinin yarattığı sarsıntılar.

İki depremin yarattığı yoksulluk ve göç dalgası bugün isyanlar başta olmak üzere birçok siyasi ve toplumsal hareketin mayasını oluşturuyor.

2008 ekonomik krizinde sistem çökmesin diye yağdırılan paralar...

Günün sonunda...

Türkiye’nin de aralarında bulunduğu ‘gelişmekte’ olan diye tanımlanan bağımlı ülkelerde borç içinde işsiz ve yoksul kalmış insanlar kitlesi yarattı.

Çok şiddetli yaşanan 2008 krizinin ardından dünya ekonomisi ağır bir borç yükü altında, düşük büyüme (ya da durgunluk) sürecinden çıkamıyor.

İçinde bulunduğumuz 2019 yılında...

Dünya ekonomisinin büyüme temposu yüzde 3 civarında. Kriz sonrası en yavaş ikinci büyüme temposu bu. 

Dünya ekonomisi genişliyor, lakin mecalsiz. Zira yüzde 2.5’lik bir büyüme dünya ekonomisi için durgunluk demek. Şu an dünya ekonomisi o noktaya çok yakın.

Bu temposuzluk birçok ülkede kriz, resesyon (durgunluk) gibi sonuçlara yol açıyor.

Dünya ticaretindeki düşük tempo örneğin ihracat gelirlerinin yüzde 25’ini petrolden elde eden Ekvador’u petrol satışları düştüğü için vuruyor. 

Bakır ülkesi Şili’yi daha az bakır sattığı için vuruyor.

Çin eskisi kadar ürün almıyor, Avrupa ekonomisi durgunluk yaşıyor. En büyük pazarı olan AB’deki durgunluk Türkiye’nin ihracatının artırmasına engel oluşturuyor.

Farklı ülkelere farklı etkisi olan sürece ‘ticaret savaşları’ da tuz biber ekiyor!

Durgunluk uzadıkça ve derinleştikçe de sefalet artıyor.

Dünya ekonomisinde işler iyiyken, pasta büyürken en alttakilere bir dilim sunmak da... Halkın üzerine fazla gitmeden para bulmanın yolu da mümkündü.

Şimdi değil!

Her ülkede gelir dağılımı bozukken...

En tepedeki yüzde 1 zenginleştikçe zenginleşirken...

Daralan ekonomide para bulmak için tepeye değil de vatandaşın cebine uzanmak öfke doğuruyor, haliyle!

Süreç böyle göç dalgaları ve isyanlarla ilerleyecek. Zira neoliberal ekonomik model tükenmiş durumda. Ticaret savaşlarından, korumacılık dalgasından söz ediliyor artık.

Bir ekonomik model tükenirken birçok ülkede birden kitlesel muhalefet hareketlerinin patlak vermesi doğal!

TARİHİN ANLATTIĞI!

Süreç, ‘serbest piyasa’ anlayışına darbe vuran 1929 krizini ve izleyen “Büyük Depresyon” dönemini çağrıştırıyor; Dış ticarette korumacılık eğilimlerinin hızla yükseldiği, dünya ekonomisinin parçalanmaya başladığı dönemi.

ABD ve Avrupa’da, küreselleşme karşıtı bir ‘yeni faşizm’in yükselişi, dünyada otoriter liderlerin öne çıkması gibi süreçler ise...

Kriz sonrası 1930’larda, faşizmin yükselişini...

Öte yandan...

Genç kuşakların gelir dağılımındaki adaletsizliklere tepkisi...

İklim krizine ve bunu yaratan sisteme karşı hızla bilinçlenip, politikleşmesi...

Küresel çapta yükselen isyan dalgası ise 1968’i...

Hemen belirtmek gerekir ki... Tarihsel çağrışımlar aynılık anlamına gelmiyor.

Ne krizin yaşanış biçimi aynı ne de isyancıların örgütlülüğü.

Bugün hızla dönüşen bir dünyada kaybedenlerin örgütlenmeyi ve taleplerini savunmayı becerip beceremeyeceklerini zaman gösterecek.

Unutmayalım tarih tam da böyle dönemlerde yazılır.

ÖNCEKİ HABER

Gazeteciye hapis, gazeteye tazminat

SONRAKİ HABER

Barış Akademisyenleri, toplumsal barış, kamusal bilim ve umut

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa