29 Aralık 2019 00:21

Konya’daki çocuk işçiye işkence ve iki sistemde çocuk emeği

Konya’da istismar edilen çocuk işçinin utancı üretken etkinlikten yoksun, zorunlu çalışmanın getirdiği bağlılık ve patron korkusunu tüm şeffaflığıyla açıklıyor.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Ruken TURGUT

Konya’da, araç yedek parça satışı yapan bir işyerinde, 15 yaşında bir çocuk işçinin, alacağı vidanın numarasını unuttuğu gerekçesiyle işyeri sahibi tarafından palangayla bağlanıp asılması geçen haftanın gündemiydi. 

Çocuk pantolonu da indirilerek 15 dakika boyunca işkenceye uğramıştı. Aynı işyerinde çalışan ağabeyinin de tıpkı kardeşi gibi işkenceye maruz kaldığı ve bir malzemeyi hatalı büktüğü gerekçesiyle tekme tokat dövüldüğü ortaya çıktı. Mağdur kardeşler patron tarafından gördükleri işkenceyi fotoğraflı delil ile birlikte mahkemeye taşımaya hazırlanıyor. Çocuklar makine temizliği sırasında üzerlerine kimyasal su sıkıldığını ve yaşadıkları korku ve utançla durumu ailelerinden gizlediklerini de dile getirdi. 

ÇOCUK İŞÇİLİĞİN TEMELİ

Resmi rakamlara bakıldığında dünyada 170 milyon çocuğun işçi olarak çalıştırıldığı görülüyor. Diğer bir ifadeyle her 10 çocuktan 1’i üretimde ‘istihdam’ ediliyor. Gerçekte ise çocuk emeğinin sömürü boyutu bu rakamları ikiye katlıyor. Türkiye’de 2 milyon çocuk zorla iş gücüne dahil edildi. Oransal olarak daha az ücretle yetinebilen çocuk emeği burjuvazinin iştahını kabartıyor.

Tarihsel gelişime baktığımızda; çocuk emeğinin sınai kapitalizmin tam merkezi olan Manchester’da ortaya çıktığını görüyoruz. İngiltere’de çocuklar sanayinin en ağır sektörlerinde istihdam edilerek; madende çalışarak, kalıp taşıyarak, çark çevirerek, cam üreterek yaşamlarını sürdürdüler. Atölyenin aşırı sıcaklığından kaynaklı doğan rahatsızlıklar, kalıp taşımanın sebep olduğu meslek hastalıkları, çatal bileyiciliğinin getirdiği bileyici astımı, parmak felçleri çocuk emekçilerin en yaşamsal gereksinimlerini karşılamak için ömürlerini tükettiklerini kanıtlar nitelikte.

Konya’da istismar edilen çocuk işçinin utancı üretken etkinlikten yoksun, zorunlu çalışmanın getirdiği bağlılık ve patron korkusunu tüm şeffaflığıyla açıklıyor. Keza işçi sınıfı çocukları arasındaki istismara uğrama oranı kapitalizmin koşullarının organik gerekliliği. Çocuk işçiliği kapitalizme ilişkin bir sorunsaldır ve üretim alanlarında emeğin zorlama olmaktan çıkarılıp herkesin çıkarına dayalı bir eylem biçimi halinde örgütlenmesi için sosyalist planlı ekonomi şarttır.

ÇOCUK YETİŞTİRME ÖRNEĞİ: GORKİ TOPLULUĞU

Çocuk emeği sosyalist düzende toplumsal bir birlikteliği ifade eden, pedagojik temelde iş ile okulun bilimsel yöntemlerle örgütlendiği, artı değer üretmenin aksine çocuğun gelişim önceliğini esas alan bir değer halindedir. Ekim Devrimi’nin hemen ardından iktisadi, toplumsal ve eğitbilimsel alanda yeniden yapılanma adına çalışmaların ortaya konduğu dönemde açlık ve yoksullukla karşı karşıya kalan SSCB, ulusal felaket haline gelen suçlu ve yoksul çocukları kurulan eğitim topluluklarına dahil ederek, Halk Eğitim Komiserliğine bağlı yurtlar kurmuştu. Genç bir eğitbilimci olan Anton Semyonoviç Makarenko topluluk kurma görevini üstlenerek ismini Gorki’nin insan inancı ve yazarın çocukluğuna ilişkin yaşam deneyimlerinden ilham aldığı “Gorki Topluluğu”nu kurdu. Topluluğun yeni bir yaşam yoluna çıkışını anlattığı eseri “Yaşam Yolu” kolektif kavramı etrafında kurulan topluluk anılarının oluşturduğu bir eğitbilimsel deneyim olarak yazın alanında yerini aldı. Eğitbilimin kurumsal öncüsü Makarenko’nun oluşturduğu bu topluluğun öğrencileriyle senelerce mektuplaşan Gorki, çocukların dil bilimleri ve yazınsal yeteneklerindeki gelişimini, çalışan insan haline gelmelerini mutlulukla karşılayacaktı.

SUÇLU ÇOCUKLAR KOLONİSİ

Devrimi izleyen günlerde Köy Sovyeti’nde Paltova yakınlarında bulunan boş bina topluluğa tahsis edilerek “suçlu çocuklar kolonisi” kuruldu. Makarenko, eğitim topluluğu yöneticisi vasfıyla eğitimi geleneksel denklemden kurtarıp çocuklarının her birinin kendilerini etkin bir üye gibi hissetmesini sağlayacak yöntemler geliştirdi. Toplulukta zihinsel çalışmalar ve bedensel etkinlikler iç içeydi, çocuklar günde 5 saat okulda, 4 saat fabrikada eğitim görmekteydi. Spor etkinlikleri, tiyatrolar ve geziler topluluk üyelerinin dahil olmak zorunda olduğu kültürel etkinliklerdi. Makarenko emeğin eğitimle uyumunu özellikle vurgulayarak kolektif üyelerinin her birinin iş kümelerinde yetkinleştirilmesini sağlamış, topluluk alanlarını sosyalist işletmeye dönüştürmüştü. Her öğrenci ortak çıkara uygun hareket ederek tek bir toplumsal birliği temsil ederek, emeğin gerçek değerini iş ve oyun ilintisi içinde tanıyarak üretim sürecine dahil olmuştu. Topluluk üyeleri kısa sürede seyislik, kunduracılık, çiftçilik gibi alanlarda yetkin hale gelmiş, emeğin örgütsel işlevine gönülden gelen bir disiplinle uyum sağlamışlardı.

Köylülerin dünyasıyla yakın ilişki kuran öğrenciler köylü yaşamının iktisadi temelleriyle ilintili araçlarla tanışarak; harman makinelerini, değirmeni, tohum ekme makinelerini kümeler halinde kolektif toplum içinde kullanmayı öğrenmişlerdi. Toprak sürme işinde toprağa, atlara ve çevresel faktörlere göre raporlar oluşturarak bilimsel yöntemleri keşfeden çocuklar nadaslama dizgelerini başarıyla uyguluyor, sebze türlerini oyun yöntemiyle sınıflandırarak tarımsal üretimi keyifli hale getiriyorlardı; Endülüs Kralı, General Pancar, Albay Bezelye gibi...

İKİ SORU İKİ TERCİH

SSCB’de çocuklar için RABFAK İşçi Üniversitesi bambaşka bir anlam ve önem taşımaktaydı. Üniversite adını duyunca yüreği taşan çocuklar birkaç sene sonra üniversite sıralarında olacak hale gelmişlerdi. Savaş kasırgasının ülkeye serpmesiyle okuma yazma bilmeyen halkın çocukları üniversitenin çeşitli bölümlerinden mezun olarak ülkenin dört bir yanına dağılmışlardı. Topluluğun ilk üyelerinden Zadarov mühendis, hırsızlığıyla nam salmış Burun doktor, ufaklık Zoren pilot olmuş, aralarından bazıları tarımbilimci, çilingir, vatman, ayakkabı ustası olarak ülkede emek zenginliği yaratmışlardı.

İnsan çalışma aracılığıyla başkalarıyla olmanın engin sevincini öğrenir, çocuğun eğitimi ve emeği toplumsal süreç içerisinde ortaklaşmaya dayalı kolektif bilinçle gelişir. 

Birbiriyle çelişik ve karşıt sonuçları barındıran iki soru: 

Kopan iplikleri bağlamaktan mekanikleşmiş kıvrak çocuk elini yutan kapitalist sistem mi? 

Yoksa artı değerden yalıtılmış, maddi ve kültürel gereksinimleri toplumsal çıkara uygun olarak sağlayan, üretimi gelişimin bir parçası haline getiren sosyalist sistem mi?

Birincilerin başına, Konya’da olduğu gibi çocuk işçilere yapılan insanlık dışı işkence ihtimalini de ekleyerek takdiri okurlara bırakalım. 

ÖNCEKİ HABER

Evrim: Teori mi Yasa mı?

SONRAKİ HABER

Şirinevler durağında yolcuya metrobüs çarptı, seferler aksadı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa