28 Aralık 2019 12:09

Hangi Adalete Güvenelim?

Bizlere düşen görev, kendisine yararı olmayan hukuku hiçe sayan bu sistemin karşısında, gerçek adaleti savunmaktır ve onun için mücadele etmektir.

Görsel: Pixabay

Paylaş

Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrencisi

2019 Yılının şu son günlerinde birçok yerde bir yıl değerlendirmesine rastlamak mümkün. Peki 2019 Türkiye’de yargı açısından nasıl geçti? Ne yazık ki bu sorunun cevabı herkesin tahmin ettiği gibi iç açıcı değil. Konuyla ilgili yapılan birçok raporda mahkemelerin bağımsız ve tarafsız olmadığı, halkın Türkiye yargısından umudunu kesmiş olduğu, kararların hukuka değil iktidarın beklentilerine göre sonuçlandığı gibi tespitlere yer veriliyor. Genel bir 2019 değerlendirmesine geçmeden önce hukuk kavramının devlet ve burjuva iktidarlar açısından ne anlama geldiğini incelemekte fayda olacaktır.

DEVLET VE HUKUK İLİŞKİSİ

Devlet kitabının yazarı Platon’a göre adalet ve yücelik en yüce erdemlerden olup hem insanın hem de devletin temel davranış kurallarındandır. Adalet ile devlet özdeştir. Devlete yararı olan şey adaletli, zararı olan şeyse adalete aykırıdır. Başka bir deyişle Platon ahlak ve etiği devlet kavramı üzerinden incelemiştir. Doğru ahlak ve etik bilgisine akıl ile ulaşılabilmektedir ve bu mutlaktır. Platon’a göre bunu belirleyen doğal ve evrensel bir yasa vardır.

Rönesans dönemi düşünürlerinden Machiavelli, ünlü eseri Prens’te insanı ele alarak iktidarların insanları yönetirken onların zaaflarından nasıl yararlanabileceğini ortaya koymuştur. Amaca ulaşmak için her araç yasal ve ahlakidir. En önemli ve en temel amaç devleti yaşatmak ve gücünü devamlı olarak arttırmaktır. Bu amacı kullanmak için her türlü aracı kullanmak meşrudur der Machiavelli. Saf Hukuk Kuramında ise Kelsen, hukuk biliminin, devleti hukuk eliyle meşrulaştırma veya aynı anlama gelecek şekilde hukuku devlet eliyle meşrulaştırma kapasitesi olduğunu reddeder.

DEVLET VE HUKUK İLİŞKİSİNE MARKSİST BAKIŞ

“Toplum yasaya dayanmaz. Tersine bir görüş, hukuki bir kuruntu, bir safsata olur. Gerçek olan şudur ki, yasa topluma dayanmalı, toplumun, içinde yaşanılan dönemin maddi üretim biçiminden kaynaklanan ortak çıkarların ve gereksinimlerinin, münferit bireysel çıkarlara karşı bir korunağı olmalıdır. Burada elimde tutmakta olduğum Fransız Medeni Kânunu burjuva toplumunu yaratmış değildir. Tersine 18. yüzyılda oluşan ve 19. yüzyılda gelişen burjuva toplumu, bu kodda salt yasal anlatımını bulmaktadır. Toplumsal ilişkilere ayak uyduramadığı anda, salt bir kağıt parçası olarak değer taşıyacaktır.”*

Engels “hukukçular sosyalizmi” çalışmasında burjuvazinin ortaya çıkardığı “hukuksal dünya anlayışı”nın temelde bir şey değiştirmediğini tanrısal hukukun yerini insan hukuku, klişenin yerini devlet aldığını söylemiştir. Bu anlayışının benimsenmesinde 3 temel sebebi; serbest meta değişimi, rekabetin eşitlik ilkesini gerektirmesi ve burjuvazinin siyasal mücadelesinin hukuksal talepler olarak dile getirilmesi.

Hukukun kaynağına Marksist bakış açısıyla cevap aradığımızda, hukukun kaynağının altyapıda aranması gerektiğidir. Hukuku devletin iradesiyle eşdeğer kabul eden kuramlar burada yanılmaktadır ama yine de diğer kamusal kurumlar gibi hukuk da devlet aracılığıyla biçim alır.

TÜRKİYE VE HUKUK İLİŞKİSİ

Türkiye’de hukuku tartışırken de uzun tutukluluk sürelerinin, gizli tanık ifadelerinin, karartılan delillerin, iyi hal indirimlerinin, kamu görevlilerine uygulanan cezasızlık politikalarının bir bütün olarak yargının aslında neyin ve kimin çıkarlarına hizmet ettiği ortaya çıkmış oluyor sanıyorum.

Bugünlerde faili meçhul cinayetlerden yargılanan faillerin, elde bulunan birçok delile rağmen bir bir beraat ediyor olması, yargılama esnasında yaşanan ihmaller zinciri, devletin bu suçlarla yüzleşmek istememesi, diğer birçok davada söz konusu olduğu gibi bu davada da kamu görevlilerine cezasızlık politikası uygulanması, bir politika olarak devletin, hukuku ve yargıyı nasıl şekillendirdiğini gösteriyor.

Nitekim Rabia Naz’ın nasıl öldüğünü aydınlatmayan 2019 Türkiye’sinin hukuk sistemi, adalet mücadelesi veren babayı gözaltına almaktan, akıl sağlığını sorgulamaktan da geri durmadı. Çünkü AKP Giresun Milletvekilinin araya girmesiyle olayın üstünün kapatıldığını iddia ediyordu. Yine AKP milletvekili Şirin Ünal’ın evinde ve onun silahıyla ölü bulunan Nadira Kadirova için şizofrenlik belirtileri vardı demesi de bir benzerlik değil ortak bir yöntemdir. Her iki davanın da aydınlatılmaması, delillere ulaşılamaması ve konuyu takip eden çevrelerin baskılanmaya çalışılıyor olması bu ortak yöntemi bir kere daha ortaya koyuyor. Tam da yazının bu kısmında bu böyle mi sürecek sorusu akıllara geliyorken Şule Çet davası için verilen mücadelenin nasıl kazanıldığı yolumuzu aydınlatıyor. Kazanım bir tesadüf değildi tıpkı diğerlerinde olduğu gibi intihar diyerek üstünü kapatmaya da çalıştılar, katilleri ifadelerinin ardından serbest de bıraktılar. Davayı o günden tam 1,5 sene sonra müebbet hapisle sonuçlandıran kadınların gerçek adalet mücadelesiydi.

Bizlere düşen görev, kendisine yararı olmayan hukuku hiçe sayan bu sistemin karşısında, gerçek adaleti savunmaktır ve onun için mücadele etmektir. Hukuku iktidarın egemenlik aracı olarak kullanmasının karşısında durarak, halkın hak arama aracı olarak kullanmasını sağlamak ve savunmaktır.

Bugün sahip olduğumuz hiçbir hak bize bahşedilmiş lütuf değil geçmişinde mücadele barındıran haklardır. 2019 geride bıraktığımız şu günlerde hala kadınların kazanılmış hakları olan 6284, İstanbul Sözleşmesi, nafaka hedef halinde. Hala çocuk istismarını aklatacak yasa gündemde. Haklarımızı nasıl mücadele ile kazandıysak onların elimizden alınmasına da yan yana durarak karşı çıkacağız. Aynı zamanda bugün sadece kadınlar değil toplumun tüm kesiminden insanlar birçok hak gaspına maruz kalıyor. Kadınların Şule Çet davasında örnek olarak önümüze koyduğu ve yolumuzu aydınlattığı adalet mücadelesini toplumun tüm kesimi olarak devam ettirerek kazanıma ulaşabiliriz.

*Marx’ın Ren Bölgesi Demokratlar Komitesi Davasındaki konuşmasından alıntı

ÖNCEKİ HABER

Farklı Bir Sinema

SONRAKİ HABER

Roboski Katliamı'nın 8. yılında Ankara, Diyarbakır, Dersim ve Adana'da anma

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa