Kendi Gücümüz Varsa Kazanım Var!
Eller şaltere gitmedikçe, geri adım attıracak eylemler yapılmadıkça sonuç ne yazık ki, kamu işçilerinin sözleşmesinden farklı olmayacaktır.
Görsel: Vikipedi
Ahmet AKARSU
Kayseri
2019’u geride bırakırken, işçi ve emekçilerle, patron temsilcileri ve onun hükümetteki temsilcileri arasındaki süreçte neler yaşandı kısaca gelin birlikte bakmaya çalışalım.
KIDEM, İŞÇİ SAĞLIĞI, HAKLARA YÖNELİK SALDIRILAR…
Kuşkusuz 2019’da, AKP ve sermayedarlar, işçilerin tarihi kazanımı olan, “yıpranma payı” diye tarif ettiğimiz ve aynı zamanda işçilerin “güvencesi” olarak değerlendirdiğimiz kıdem tazminatının fona devredilmesi tartışmasıyla işçi ve emekçilerin haklarına yönelik saldırısına başladı. Sendikalı-sendikasız işçilerin irili-ufaklı tepkileri sonucu, ayyuka çıkmış yağmalanmış fonları gerçekliği patron örgütlerinin geri adım atmasına neden oldu. Patronları, “Kıdem tazminatını daha sonra konuşuruz” demek zorunda bırakmıştır. Nitekim hala kıdemin fona devri gündemdedir.
Öte yandan, işçi sağlığı ve güvenliği konusunda alınmayan önlemler sonucu artan işçi cinayetleri yılın en dikkat çekici meseleler arasında yer almıştır. Patronların kar hırsı sonucu her yıl yaklaşık 2 bin işçinin yaşamına, yüzlerce işçinin sakat kalmasına neden olmuştur. İşçi ve emekçi sınıfın haklarına yönelik saldırılar hız kesmeden devam etmiştir.
AÇLIK SINIRINDA HAYATTA KALMAK!
Kuşkusuz, her ne kadar hükümetten “kriz miriz yok” açıklamaları gelse de, işçiler ve emekçilerin, alım gücünün düşüşünü, kış masraflarının artışını, çarşı-pazar fiyatlarının el yakmasını ve işten atmaların binlere ulaşmasını kendi yaşamlarında deneyimlemeleri krizin en can yakıcı kanıtlarıdır. Krizin yükünü işçi-emekçilere ve onların çocuklarına ödetmek isteyen hükümet ve patronlar, karına kar katarken, işçiler “açlık sınırında” ya da sınırın altında hayatta kalmaya çalışmaya devam etmektedir.
Krizin yükünü emekçilere yüklemeye çalışan hükümet ve patronlar, kamu sözleşmesinde bir kez daha tutumunu 8+4 zam ile göstermiştir. Kamu işçileri bu süreci tepki ile karşılamış fakat sendikal bürokrasi engeline takılmıştır. Türk İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın mikrofon açıkken, “uzasa işi karıştıracağız” söylemi gerçekleri ortaya koymuştur. Fakat kamu işçilerinin tepkisinin bireysel ya da kendi içinde kızan bir noktada kalmasıyla sonucu değişmemiştir.
ETKİLİ, SARSICI EYLEMLER GEREK
Kamu sözleşmesi sonucu göstermiştir ki, MESS ile metal işçilerinin arasındaki TİS görüşmelerinde iyi bir sözleşme çıkmayacağının göstergesi, ön adımı olmuştur. Kuşkusuz, asgari ücret görüşmeleri içinde aynı şey geçerlidir.
Türk Metal İş, Birleşik Metal İş ve Özçelik İş sendikasına üye olan işçilerin bir süredir metal patronlarına (MESS) karşı fabrika giriş, çıkışlarında, vardiya değişimlerinde eylemler yapmıştır. Hala da yapmaya devam ediyorlar. Elbette eylemler çok değerlidir. Fakat patron sınıfını hizaya getirmek için bu eylemliklerin yeterli olmayacağı, tarihsel deneyimlerle sabittir. Eller şaltere gitmedikçe, geri adım attıracak eylemler yapılmadıkça sonuç ne yazık ki, kamu işçilerinin sözleşmesinden farklı olmayacaktır.
KAZANIM İÇİN BİRLİK ŞART
Elbette asgari ücret zammı görüşmelerinde de mesele farklı değildir. Patronlar ve hükümet işçilere; “açlık sınırında bir yaşam” sunmak istiyor. Patronların asgari ücret teklifinin 2 bin 262 TL oluşu, sendikalı-sendikasız işçilerin tepkilerinin bireysel bir noktada kalışı kazanım getirmeyecektir.
Son olarak; ileri işçilerin, “bir şeyler yapmamız gerekiyor” diyen işçilerin, bir araya gelmesi ve etkili, sarsıcı eylemler yapması kazanım getirecektir. Yoksa sendikal bürokrasiden işçiye hayır gelmedi/gelmeyecektir de… Patronlardan yana tutum alan milyonun üzerinde makam aracına binen, 30-50 bin arası maaş alan sendikacılardan işçilere kazanım getirmeyecektir. Kazanım için birlik şart!