Tez-Koop-İş üyesi kadın işçiler: Sendikalaştıktan sonra sesimiz daha gür çıkıyor
Kadınlar işçilerin yaşadığı sorunları ve bunları çözmek için attıkları adımları çağrı merkezlerinde ve marketlerde çalışan Tez-Koop-İş üyesi kadınlar anlattı.
Fotoğraf: Evrensel
Tarık SAYIN
Tez-Koop-İş Samsun Şube Başkanı
Tez-Koop-İş Şubesi 1 Mayıs 2018’de Doğu Karadeniz’i kapsaması için Giresun’dan Samsun’a taşındı ve faaliyetlere başladı. Erkek egemen bir toplumda yaşıyoruz ve bunun etkilerini sendikalarda da görüyoruz. Yaptığımız çalışmalar sonucunda kadın emekçilerin de sendikalaşma faaliyetlerinde, mücadelede cesaretle yer aldıklarını gördük. Kadınların da erkeklerle eşit haklarla kolektif yaşama katılması, mücadeleyi birlikte büyütmesi için sendikamıza üye kadın işçilerle kadın meclisi oluşturduk. Bu meclis vesilesiyle kadın arkadaşlarımız sosyal yaşamda ve işyerlerinde yaşadıklarını birlikte tartışıp çözüm üretecekler. Önümüzdeki süreçte kadın meclislerinde eğitim çalışmalarını başlatacağız.
Kadınlar işçilerin yaşadığı sorunları ve bunları çözmek için attıkları adımları çağrı merkezlerinde ve marketlerde çalışan sendikamız üyesi kadınlardan dinleyelim.
Ekonomik kriz gerekçesiyle işyerlerinin az elemanla çok iş yaptığını ifade eden bir işçi, “Görev tanımı diye bir şey yok, ne iş yaptığımız belli olmuyor. Esnek çalışma kuralları uygulanıyor. Oysa her işçinin yapması gereken, yetkin olduğu, sorumluluk üstlendiği bir tane görevinin olması gerekir. Günde beş altı farklı işte çalıştığımız zamanlar oluyor. Bu da bizi çok yoruyor. Bir bakıyorsunuz kasada, biraz sonra kasap reyonunda, daha sonra başka bölümlerde çalışıyoruz. Ayrıca özellikle yeni anne olan arkadaşlarımız çocuklarına bakmak, onları emzirmek zorunda ama bu noktada ciddi sorunlarla karşılaşabiliyoruz” diye konuştu.
"POŞET PARASINDA BİLE HEDEF OLUYORUZ"
Çoğunlukla marketlerde ve çağrı merkezlerinde çalıştıklarını ifade eden bir işçi de “Müşteri odaklı çalışıyoruz, her türden insanla muhatap oluyoruz. Çok çeşitli davranışlarla karşılaşıyoruz. Mesela sözlü şiddet yaşadığımız problemlerin başında geliyor. İşyerinin sahibi, yöneticisi bizmişiz gibi görüyorlar. Oysa bizler bizden istenenleri yapmakla görevliyiz. Oradaki işleyişi biz belirleyemiyoruz. Ama insanlar bütün tepkilerini bize yönetiyorlar. Sorunlar karşısında müşterileri ikna etmek, sıkıntıların faturasını ödemek de bize düşüyor. Bazı müşteriler hakaret etmeyi bile bir hak olarak görüyor. Poşetler paralı olduğunda müşterileri ikna edemedik, en sonunda kasaların yanına yasa maddelerini yazıp asmak zorunda kaldık. Çağrı merkezindeki bir çalışanla yarım saat boyunca tartışılıyor. Orada çalışan işçi yarım saat boyunca nedeni olmadığı bir sorunda müşteriyi ikna etmeye çalışıyor, hem de hakaretlerine ses çıkarmadan” diye konuştu.
Başka bir işçi de yaşadığı bir olayı anlattı: “Bir müşteri sucuk almış, birazını yemiş kalanını küflü diye değişme getirmişti. İşyerimizde değişim için alışveriş fişi zorunludur. Müşteri fişi getirmediği için işlemini yapamadım, bana hakaretler ederek sucuğu kafama fırlattı. Ben yine kendimi tutmak zorunda kaldım.”
Ürünlerin yerinin değişmesi, meyve ya da sebzelerin ezilmiş olması nedeniyle de kendilerinin hedef alındığını ifade eden bir başka işçi ise “Ama biz susmak zorunda kalıyoruz. İşveren müşteri ile göz teması kurun, parayı düzgün bir şekilde doğrudan eline verin diyor. Ama inancına ters geldiği için paraları tezgaha koymamızı isteyenler de var ve yine biz suçlanıyoruz. Bizim de bir insan olduğumuzu bir kişiliğimizin bir onurumuzun olduğunu unutuyorlar. Ayrıca bazı departmanlara eleman alınırken, kilosundan giyim kuşamına kadar kimi kriterler uygulanıyor” dedi.
"İŞSİZLERLE TEHDİT EDİYORLAR"
Başka bir işçi de şunları anlatıyor: “Yemek yeme saatimizde anons ettirip bizi çağırtabiliyorlar. ‘Neredesin, seni beklemek zorunda mıyım’ diye azarlayabiliyorlar. Meyve ve sebzelerin özelliklerini, hangi yörelerden geldiğini bile soruyorlar. Fişlerin altında bazen kasiyerlerin isimleri bulunuyor. Buralardan ulaşarak tacize varan davranışlarda bulunabiliyorlar. Herhangi bir şikayette çalışan haklı bile olsa yine müşteri haklı gösteriliyor. Bir seferinde kasap reyonunda çalışırken bir müşteri haddini aşan davranışlarda bulunduktan sonra müdüre şikayet etmişti beni. Çağırdılar, hiçbir şekilde kötü davranmadığın halde müdür zorla müşteriden özür diletmişti.”
Özellikle müşterilerle yaşanan bu sorunların kendilerine baskı, işten atma tehdidi olarak döndüğünü ifade eden bir işçi de “İşveren bu şikayetleri bahane ederek baskılarını artırıyor, bazen işyerleri değişikliği yapıyor, görevleri değiştiriyor, işten atmakla tehdit ediyor. İşsizlik bir koz olarak kullanılıyor. ‘Beğenmediğiniz bu iş için kapıda kaç kişi bekliyor biliyor musunuz?’ Bu cümleyi son zamanlarda daha sık duyuyoruz” ifadelerini kullandı.
Marketlerin bulunduğu yere göre müşterilerin ekonomik durumunun da değiştiğini belirten bir işçi ise “Bazı marketlerin müşterileri ekonomik olarak iyi durumda, birçok markete ise daha yoksul müşteriler geliyor. Ama bütün marketlerde çalışan kadın işçilerin sorunları aynı, değişmiyor” dedi.
SENDİKALAŞTIKTAN SONRA BASKILAR AZALDI
Kadın işçiler tüm bu koşullara karşı sendikalaşma yolunu seçtiklerini anlatıyor. Son zamanlarda işyerlerinde kadın işçilerin sayısının arttığını belirten bir işçi, “Sendikalaşma süreci başladıktan sonra özgüvenimiz de arttı, sesimiz daha gür çıkmaya başladı. Sendikalı olmamız işverenin baskılarını da azalttı. Önümüzdeki dönemde kadın arkadaşlarımızla daha fazla örgütlenmeyi ve güçlenmeyi hedefliyoruz. Sendika şubemizi de mücadelemizde samimi olduğunu biliyoruz” dedi.
Şu an Tez-Koop-İş Sendikası Samsun Şubesi Kadın Meclisi ismiyle faaliyet yürüttüklerini ifade eden işçi, 2020’de kadın meclisi olarak sayımızı, sesimizi, gücünüzü arttırmak için mücadele edeceğiz. Yakında atölye çalışmalarımız başlayacak. Bu atölyelerde yaşadığımız sorunları ve çözümleri birlikte tartışacağız. Sendikamız aracılığıyla aldığımız kararları hayata geçirmeye çalışacağız” ifadelerini kullandı.
ASGARİ ÜCRET ZAMMI ÇOK YETERSİZ
Kadın işçilerin dikkat çektiği bir nokta da asgari ücret artışı oluyor. Asgari ücret artışından memnun olmadıklarını söyleyen işçiler, “Asgari ücretin biraz üzerinde ücret alıyoruz ama vergi oranı fazla olduğundan aynı seviyelere düşüyor. Asgari ücret bir insanın insanca yaşam ücreti olması gerekirken bize verilen ücretle bir insan 1 ay boyunca ancak kıt kanaat geçinebiliyor. Bu çok büyük bir haksızlık. Çünkü biz tükettiğimiz, satın aldığımız her şeyin vergisini zaten fazlasıyla ödüyoruz. Ayrıca alın terimizden vergi alınması büyük bir haksızlık” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “jest” açıklamasından sonra asgari ücretin en az 2 bin 500 lira olacağını düşündüklerini ifade eden işçiler, “Meğer yapılan jest patronlar içinmiş. Diyanet bile 4 kişilik bir aile için ayda 2 bin 800 lira fitre belirliyor. Bize reva görülen 2 bin 324 lira. Asgari ücret konusunda Meclisteki muhalif partilerin de sendikaların da üzerine düşeni yapması gerekiyor” dedi.