Lübnan: İç savaşların kıskacında mülteci işçiler
DİSK Uluslararası İlişkiler Müdürü Kıvanç Eliaçık, Lübnan, Türkiye, Ürdün ve Irak'a göç etmek zorunda kalan Suriyeli mültecilerin yaşamlarını yazdı: İlk gün Lübnan.
Fotoğraf: Pixabay
Kıvanç Eliaçık
DİSK Uluslararası İlişkiler Müdürü
Lübnan’da Suriye İç Savaşı öncesinde yaklaşık 500 bin Suriyeli göçmen ve 500 bin Filistinli mülteci yaşıyordu. Bu rakamlara savaştan kaçan 1 milyon kişi daha eklendi. 6 milyon kişinin yaşadığı ülkede nüfusun yaklaşık yarısı göçmenlerden oluşuyor.
İnşaat, tarım ve temizlik gibi iş kollarında Lübnanlılardan daha düşük ücretlere çalıştırılan Suriyeliler, istihdam ilişkilerini ve kamu hizmetlerindeki arz talep dengesini değiştirdi. Göçmen emeği sömürüsü Lübnan ekonomisinin temel öğesi haline gelirken göçmenlere yönelik ayrımcılık ve şiddet olayları artıyor.
Suriyeliler, 1950’lerden bu yana, işsizlik, altyapı eksiklikleri ve ayrımcılıktan uzaklaşıp yeni bir hayat kurmak veya geride kalan ailelerinin geçimini sağlayabilmek için yurt dışına göç ettiler. Türkiye’ye hatta Güney Amerika ülkelerine gidenler oldu. Ama Lübnan dil, lehçe ve kültür benzerliği nedeniyle en çok tercih edilen rotaydı.
Lübnan’daki iş gücünün önemli bölümünü her zaman Suriyeliler oluşturdu. Lübnan İç Savaşı sırasında ülkeyi terk etmediler ve yerli halkla beraber sıkıntılar çektiler. Savaşta yıkılan şehirleri tekrar inşa ettiler. 2011’den beri yeni bir belirsizliği; Suriye İç Savaşı’nın Lübnan üzerindeki ekonomik ve siyasal etkilerini yaşıyorlar.
Lübnan’da Suriyeli işçilerin yüzde 39’u inşaatlarda, yüzde 33’ü mevsimlik tarımda, yüzde 20’si temizlik işlerinde çalışırken sadece yüzde 2’si sanayide çalışıyor. Beyrut’taki bütün kapıcıların Suriyeli olduğu söyleniyor. Patronlar, Lübnanlı işçileri çıkartıp yerlerine göçmenleri alıyor. Özellikle, daha düşük ücretleri ve daha uzun saatler çalışmayı kabul etmek zorunda olan Suriyeliler tercih ediliyor. Yeterli eğitim ve mesleki becerilere hatta gerekli resmi evraklara sahip olmayanlar kısa süre çalışıp yerlerini başka hemşerilerine bırakıyorlar. Bakanlık işsizliğe çare bulmak için yabancı istihdamını zorlaştıran yeni düzenlemeler yapsa da kayıt dışı ekonomide adeta bir Suriyeli tekeli oluşmuş durumda.
SURİYELİLERE FİİLİ ASGARİ ÜCRET!
Beyrut Amerikan Üniversitesine göre Lübnan’da 5 kişilik bir ailenin geçinebilmek için yıllık 7 bin 800 Amerikan dolarına ihtiyacı var. 5 bin 400 dolarlık resmi asgari ücret buna yetmezken Suriyelilere uygulanan “fiili asgari ücret” sadece 3 bin dolar. ILO’nun “Suriyeli Mültecilerin Lübnan’a Etkisi ve İstihdam Koşulları Raporu” ücretlerin çok düşük ve yasal düzenlemelerin yetersiz olduğunu söylüyor. Suriyeli işçiler aynı işi yapan Lübnanlı mesai arkadaşlarına göre yüzde 40 daha az kazanıyor.
Emek göçünün yarattığı güvencesizlikten kadın işçiler daha fazla etkileniyor. Suriyeli işçilerin sadece yüzde 20’si kadın ve çalışan kadınlar aynı işi yapan erkeklerden yaklaşık yüzde 40 daha düşük yevmiye alıyor. Suriyeliler arasında işsizlik oranı yüzde 30, kadınlar arasında ise yüzde 68.
Mültecilerin düşük ücretlerle iş gücüne dahil olması ülke genelinde işsizliği ve yoksulluğu yükseltiyor. Lübnan’da işsizlik 2012 yılında yüzde 11 iken, 2016’da yüzde 25’e çıktı. İşsizlik ve istihdamdaki belirsizlikler Lübnanlıları göçe yönlendiriyor. 170 bin Lübnanlı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Suriyelilerin sigortasız çalıştırıldığı dükkanlar yaygınlaşıyor. Şirketler Lübnanlı işçilerin ve sendikaların taleplerini dikkate almıyor. Kamu kuruluşları bile greve çıkan işçilerin yerine Suriyeli taşeron işçileri çalıştırıyor.
SURİYE’DEKİ SICAK DURUM ONLARI DA ETKİLİYOR
Lübnan’da göçmenler ülkenin hassas mezhep dengesini bozan unsurlar olarak görülse de Lübnan İç Savaşı sırasında ülkede bulunan Suriyeliler, mezhep çatışmalarından çok fazla etkilenmemişti. Ama Suriye İç Savaşı’nın siyasi gelişmeleri Lübnan’daki yaşantılarını alt üst etti. Suriye’de yaşadıkları kentler hatta isimleri bile önyargılara neden oluyor. ÖSO veya Esad destekçisi olmakla itham edilip işten atılıyorlar, maaşlarını alamıyorlar. Askeri veya siyasi bir gelişmenin ardından evlerinden kovuluyorlar hatta gasbediliyorlar.
Bu saldırılara dayanamayıp ülkeyi terk edenler var. Kimisi geri dönüp silahlı gruplara katılıyor, kimisi de Lübnan’da öğrendikleri mesleki deneyimleriyle memleketlerinde kendi işini kuruyor. Suriye’nin doğusunda El Hamra Fırını veya Beyrut Kasabı tabelaları asılıyor.
Basında, mültecilere yönelik düşmanca ve kışkırtıcı haberler yayımlanıyor. “300 bin hamile Suriyeli kadının bulunduğu, Lübnanlıların yakında azınlıkta kalacağı” gibi konular gündemi meşgul ediyor. Mültecilerin karıştığı suç olayları kulaktan kulağa yayılıyor. Sosyal medya linç ve saldırı çağrıları paylaşılıyor.
Suriye ordusu iç savaş nedeniyle yıllarca Lübnan topraklarında konuşlanmıştı. Bugün de yüzlerce Lübnanlı Hizbullah savaşçısı Suriye’de savaşıyor. Suriye istihbarat teşkilatı Muhaberat, hâlâ Lübnan sokaklarını gözetliyor. Mülteci akınıyla beraber iki ülkenin ekonomisi ve siyaseti birbirine daha bağımlı hale geldi. Lübnan’ın ekonomik sorunlarını aşması için önce Suriye’de suların durulması gerekiyor. Ama kimse bunun yakın zamanda gerçekleşeceğini söyleyemez.
Savaşı işyerlerine ve yoksul sivillerin günlük yaşamlarına taşıyan güvencesiz çalışma biçimlerine bir an önce son vermek gerekiyor. Suriyeli ve diğer göçmen işçiler arasında faaliyet yürüten işçi sendikalarından önemli bir mesaj var: “İşimizi çalan mülteciler değil, patronlar! Yarın bizim de başka bir ülkede mülteci olmayacağımızı kimse garanti edemez."
Yarın: Türkiye: ‘Binlerce işsiz var’dan ‘binlerce Suriyeli var’a