Otomobilin öyküsü: Yerli otomobil mi yerli sermaye mi?
Fırat Turgut, yerli otomobil tartışmalarını yazdı: "Otomobilin yerli olup olmadığı halktan toplanan vergilerin TOGG bileşeni şirketlere aktarılmasından daha önemli hale geliyor"
Fotoğraf: Murat Çetinmühürdar/AA
Fırat TURGUT
Ford Motor Company’nin Türkiye’de Vehbi Koç Group ile birlikte gireceği bir ortak teşebbüsün Türk Hükümeti ve şahsım tarafından son derece olumlu karşılanacağını belirtmek isterim... Böyle bir teşebbüse başlandığı takdirde, Türk Hükümetinin, yürürlükteki kanunlarımız çerçevesinde, her türlü teşvik ve desteği sağlayacağına güvenebilirsiniz... Özellikle 1954 tarihli Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu ile memlekete girecek yabancı sermaye için gerekli ön şartların tesbit edildiğini, garanti ve güvenilir yatırımlar için çok uygun bir ortam yaratıldığını bildiğinizden eminim..."
Bu satırlar 1950’li yıllarda Demokrat Partinin Lideri ve dönemin Başbakanı Adnan Menderes tarafından otomotiv tekellerinden Amerikalı Ford’un patronu Henry Ford’a yazıldı.
Cumhuriyet’in ilan edilmesiyle ticarete büyüyerek devam eden Koçzade Vehbi Bey, Ford’un satış bayiliklerini almış, yedek parça pazarını ele geçirmiş ve nihayetinde Ford-Koç ortaklığıyla bir montaj fabrikası kurulmasını isteyerek, konuyu Menderes’e götürmüştü.
Koçzade Vehbi Bey’in ricası üzerine bu mektubu kaleme alan Menderes dediğini de yapmış, ikinci dünya savaşının etkisiyle ülkede döviz krizi, kıtlık ve yoksulluk sürerken Vehbi Koç’a 250 bin dolar verilmesi yönünde talimat vermişti (14 Ağustos 1957).
Demokrat Parti Hükümetinin de desteğini alan Koç, Otosan’ı kurarak “üretime” geçti. Bir taraftan da çeşitli şirket adlarıyla İtalya markası Fiat’ın satışını üstlenen Koç ilerleyen dönemde yeni bir projeyle hükümetin karşısına geldi: Yerli otomobil...
Hükümetin “beka”sı için de sıcak karşılanan bu durum yine sermayeye muslukları açtırdı. Koç yerli otomobil için hazırlıklarını tamamlamıştı. Ancak Koç’un amiri pozisyonundaki Ford, motorun üretilmesine itiraz etmiş, üretilecek otomobil için, motor ve kimi önemli parçaların Ford’dan alınmasını zorunlu kılmıştı. Hükümetin de otomobilin fiyatını belirleyecek derecede işin içinde olduğu süreç tamamlanmış ve “yüzde 20-25’i yerli” otomobil piyasaya sürülmüştü: Meşhur Anadol...
İlerleyen dönemlerde ise Ford’dan motor yapma lisansını ve motor projesini alan Koç bir taraftan motor üretimine başlarken, diğer yandan TOFAŞ’ı kurarak Fiat’ın da üretimini üstlenmişti, üstelik motorla birlikte... Ve Koç Holding attığı her adımda Hükümet desteğini de alarak her türlü hibe, teşvik ve vergi indiriminden yararlanmıştı.
"YERLİ OTOMOBİL MÜMKÜN, PEKİ SÜRDÜRÜLEBİLİR Mİ?"
Tarih 27 Aralık 2019’u gösterdiğinde Kocaeli Gebze’deki Bilişim Vadisi’nde düzenlenen törenle “yerli otomobil” kamuoyuna tanıtıldı. Otomobilin “yerli ve milli” olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Koç’un geçmişteki yerli otomobil girişimine ve “Devrim Arabası”na sahip çıkmayı da ihmal etmedi.
“Yerli ve milli” otomobilin kamuoyuna tanıtılmasıyla tartışmalar alevlendi ve tasarımının çalıntı olduğundan, yerli otomobilin nasıl gümrük vergisinden muaf tutulacağına, sürdürülebilir olup olmayacağına kadar eleştiri yelpazesi epey genişledi.
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var: Bugün Ford’un Türkiye’de üretilen ve iç piyasaya sürülen kamyonlarında ve araçların önemli bir kısmında yine Türkiye’de üretilen motorlar kullanılıyor. Ancak Koç yerli otomobil projesinde yer almıyor.
Öte yandan “Yerli otomobil üreteceğiz” diyen Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubunun (TOGG) bileşimine bakıldığında hükümete yakınlığıyla bilinen Anadolu Grubu, BMC, Turkcell Grubu ve Zorlu Holdingin yanı sıra Kıraç Holding ismi dikkat çekiyor. Daha önce bu projeden çekildiğini açıklayan ancak sonra tekrar dahil olan, ancak hiçbir zaman öne çıkmayan Kıraç Holdingin sahibi İnan Kıraç’ın, Koç ailesinin ahbabı (damadı) olduğu ve Koç Holdingde uzun bir zaman önemli bir yer tuttuğu biliniyor.
Yani henüz kimse ortada yokken yerli otomobil aşkıyla yanıp tutuşan Koç’un bu projeden geri durması dikkat çekiyor, üstelik “yerli otomobil yapabilme becerisine sahipken...” Sadece bir montaj fabrikası olmayı çoktan geride bırakmış olan Koç Holdingin bu işe girmemesindeki en önemli nedenlerden biri bağımlılık ve risk olarak gözüküyor. Zira Koç’un gün geçtikçe büyüyen servetinde “bağımlı” olduğu Ford çok önemli bir yer kaplıyor. Ve işin en başından beri ürününü satacağı hedef kitlesinin “halk” olduğunu söyleyen ve “sürümden kazanan” Koç için Ford ortaklığı Dimyat’taki pirinçken, “lüks” yerli otomobil evdeki bulgur bile etmeyebilir. Hele de yerli otomobilin geleceği öngörülemez durumdayken...
Yerli otomobilin geleceği öngörülemiyor zira Türkiye’deki teknoloji yerli otomobil üretilmesini rahatça karşılayabilecek durumda olmasına rağmen bu konuda atılmış somut adımlar (elektrikli denilen otomobiller için batarya üreten bir fabrika gibi) bulunmuyor. Ve dünya tekellerinin hamleleri karşısında (Volkswagen’in 3 sene içerisinde bir milyon elektrikli araç üreteceği, Tesla’nın elektrikli araç üretmeyi sürdürdüğü gibi) henüz kurulmamış bir otomobil fabrikasıyla meydan okunuyor. Kaldı ki dünyada yüzde 100 yerli otomobil olmadığını söyleyen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, yerli otomobil için “Minimum yüzde 51 ile başlıyoruz” dedi.
İşte esas mesele tam da burada başlıyor...
YERLİ TARTIŞMASINA SIKIŞMAK
Tek parti döneminden sonra iktidara gelen Demokrat Parti yönetiminin, siyasetini uzun bir süre yol-su-elektrik üzerinden inşa ettiği gibi AKP de bir dönem yol-köprü-tünel üzerinden epey prim yaptı. Demokrat Partinin, ileriki dönemlerde Adalet Partisinin güttüğü politikada, karşılık bulduğu için “yerli” kavramı çok önemli bir yer edindi. Buna “milli” kavramını ekleyen AKP’nin de bunu hakkını vererek kullandığını söylemek yanlış olmaz. Üstelik son örnekte olduğu gibi, sınıf bilincinden yoksun emekçilerin başarılı ya da başarısız sonucu ne olursa olsun bu atılımın her halükarda yerli sermayeye kazandıracağının farkında olmaması, farkında olsa bile “yabancıdansa yerlisi iyidir” deme ihtimali bir yana, muhalefeti ve “sol”u da tartışmanın içine istediği gibi çekerek... Yani otomobilin yerli olup olmadığı; krizin etkisini arttırdığı, emekçilere sefalet zammının dayatıldığı bir dönemde halktan toplanan vergilerin çeşitli yollarla TOGG bileşeni şirketlere aktarılmasından daha önemli hale geliyor.
MEKTUPTAN SONRA VEHBİ KOÇ NE DEDİ?
2019’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “yerli ve milli” otomobil tanıtımından sonra, “gümrük vergisi muafiyeti, KDV istisnası, vergi indirimi, azami tutar sınırı olmaksızın 10 yıllık sigorta primi işveren hissesi desteği, 10 yıllık gelir vergisi stopajı desteği, azami 360 milyon liralık nitelikli personel desteği, faiz ve kâr payı desteği, yatırım yeri tahsisi, 30 bin araç alım garantisi” ayrıcalıkları tanınan TOGG bileşeni şirketlerin vurguladığı şu oldu: “Türkiye için...”
50’li yıllarda Başbakan Menderes’in “yabancı sermaye” Ford’a yazdığı mektuptan sonra Vehbi Koç da şunu demişti: “Bu mektup memleketin ekonomik kalkınmasına yararlı işleri particiliğin çok üstünde tutan bir ileri görüşün en güzel örneğidir.”
Ve unutulmamalı ki o zaman bu açıklamayı yapan Koç şu anda Türkiye’nin en zengin ailesi. Ve Türkiye’nin en zengin ailesi olan Koç’un başkanlığını yaptığı MESS, şimdi 130 bin metal işçisine yüzde 6 zam, 3 yıllık sözleşme, esnek ve güvencesiz çalışma dayatıyor...
Not: Yazı yazılırken "Otomobilin Öyküsü" adlı kitaptan yararlanılmıştır. (Yılmaz Çetiner/Milliyet Yayınları/Nisan 1996)