Avukat Hülya Gülbahar: Çocuk istismarına affı durdurmazsak devamı gelecek!
Avukat Hülya Gülbahar, son 10 yıldır atılan her adımla çocuk istismarının aklanması için adım adım hukukun değiştirildiğine, bugün gündeme gelen affın sadece bir kerelik olmayacağına dikkat çekti.
(Soldan sağa) Avukat Hülya Gülbahar, Ceren Akkaya, Yeşim Erkan, Hale Çelebi ve Av. Selin Nakipoğlu | Fotoğraf: Evrensel
"Çocuk istismarına evlilikle af" düzenlemesinin 2. Yargı Paketi ile birlikte yeniden Meclis gündemine geleceğine ilişkin duyumlar üzerine kadın örgütleri harekete geçti. Kadınlar, bugün 45’i aşkın ilde "Çocuk istismarının affı olmaz" diyerek sokağa çıktı. İstanbul’da kadın örgütlerinin konuya ilişkin görüşlerini açıkladığı basın toplantısında konuşan Avukat Hülya Gülbahar, "Bu affı durdurmazsak devamı gelecek, bu af bütünlüklü bir politikanın bir parçası. Hukuk, fiili duruma uydurulmak isteniyor" dedi.
"AF DEMEK EVLİLİK YAŞININ 9’A DÜŞMESİ DEMEKTİR"
Ekmek ve Gül'de yer alan habere göre, bu affın bir kerelik olduğuna dair iktidar söylemlerinin gerçeği yansıtmadığına dikkat çeken Gülbahar, yaşanan süreci şöyle hatırlattı:
"Biz 2000 yılında Medeni Kanun değişikliğini tartışırken evlilik yaşının 18 olarak kanuna geçmesi için kadın hareketi olarak çalışma yürütürken karşımızda her partiden bir erkek birliği görmüştük. Biz ‘18 yaş olmalı” derken onlar dini inançları, gelenek ve görenekleri bahane ederek buna karşı çıktılar. O zaman söylemiştik, 18 yaş kabul edildi, ancak tam anlamıyla kazanmadık. Bizler çocuklarla cinsel ilişki yaşını aşağı çekmeye çalıştık, onlar yukarı çekmeye çalıştı. O dönem biz kazandık ve 15 yaş dolmadığı sürece çocuklara dokunamazsınız kuralını TCK’ya geçirdik. Ama o zaman da biliyorduk ki ilk fırsatta bu yasa değişikliğini geriye almak için uğraşacaklar. 2016’da çocuk yaşta evlilikleri affetme girişimini geri çevirdik, ama bu girişimde sistem asla vazgeçmedi. Af demek, fiili olarak çocuklarla cinsel ilişki ve evlilik yaşının 12 ve hatta 9’a indirilmesi, hukukun da bu fiili duruma uydurulması demektir"
ÇOCUK GEBELİKLERİNİN BİLDİRİLMESİ YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜ DE KALDIRIYORLAR!
Türkiye hukuk sisteminin adım adım evriltilmek istendiğini söyleyen Gülbahar, son 10 yılda yapılan değişikliklerin birbiriyle nasıl bağlantılı olduğunu şöyle anlattı: “Bütün bu süreç içerisinde Anayasa Mahkemesinin iki ayrı kararıyla çocukların cinsel istismarı suçunda 12 yaş ara kademesi getirildi. Üstüne Anayasa Mahkemesinin birden çok evliliği ve çocuk evliliği engellemek için ‘resmi nikah olmaksızın dini nikah yapılamaz’ kararını iptal etmesi ve müftülere nikah yetkisi de bu konuyla doğrudan doğruya bağlantılı. Ayrıca, evlilik dışı çocukların annenin yaşı önemsenmeksizin zayıf bir mekanizmayla takip edilip, nüfusa geçirilmesi de bununla bağlantılı. Af, tek başına bir konu değil. Şu anda çocuk istismarının ortaya çıktığı vakaların büyük kısmı hastaneye doğum yapmak üzere gelen kız çocuklarının bildirilmesiyle ortaya çıkıyor. Tüm kamu çalışanlarının bu suçu bildirme zorunluluğu varken, sağlık çalışanlarının özel bir düzenlemeyle bildirim yükümlülüğü var. Şimdi Adalet Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığının bu bildirim yükümlülüğünü ortadan kaldırılması için çalıştığını biliyoruz. Bu da bu af düzenlemesinin bir parçasıdır. Af, kesinlikle sadece bir kerelik olmayacaktır. Çocuk istismarına aftan bahsederken aynı zamanda tecavüzcüye evlilik mekanizmasının hortlatılmasından da bahsediyoruz. Bu sadece çocuklar için değil, her yaştan kadın için tecavüzcüyle evlendirme mekanizmasının yasal düzenlemeye, Türk Ceza Kanununa sokulmasının gündeme gelmesi demektir"
"GÖZ BOYAMA OPERASYONU"
Kadınların taleplerini özetleyen Gülbahar, son günlerde üst üste çıkarılan önergelerin "göz boyama operasyonu" olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:
"Bizim elimizde son derece önemli bir genelge var; 2006 yılında Başbakanlık tarafından yayımlanan 17 sayılı Şiddetin Önlenmesi Genelgesi; bu genelgenin objektif bir şekilde, içtenlikle uygulanması halinde şiddetin önlenmesi noktasında en ciddi adım atılacaktır. Bizim sorunumuz 2006 yılındaki bu genelgenin unutturulmaya çalışılmasıdır. Genelgenin birinci bölümü doğrudan doğruya çocuklara yönelik şiddetle ilgilidir. Bütünü kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetin önlenmesi içindir. En önemli noktası medya organlarından tutun üniversitelere kadar, valiliklerden kaymakamlıklara kadar her sorumlu birimin her 3 ayda bir kamuya rapor verme zorunluluğudur. 3 ayda ne yaptılar, sonraki 3 ay ne yapacaklar, bunu bildirmek, yapılanı kontrol etmek ve eylem mekanizması kurmaya dairdir"
SON 10 YILDA CİNSEL SUÇLAR 3 KAT ARTTI
Adalet Bakanlığının çocuk istismarına af tartışmaları başladığından beri istatistikleri yayımlamayı durdurduğunu hatırlatan Gülbahar, son 10 yılda cinsel suçların 3 kat arttığına dikkat çekti ve istatistiklerin açıklanmasını talep ettiklerini söyledi:
"İstatistikler yayımlandığında göreceğiz ki son 10 yılda 3 kat artmıştır cinsel suçlar. Veri bize neden arttığı sorusunu da sordurur. Türkiye, İstanbul Sözleşmesinin denetim organı olan GREVİO’ya Türkiye raporunu 2008’de sunmuştu, daha sonraki raporlarda da defalarca “2018-2023 dönemi için erken ve zorla evlilikler için ulusal eylem planı hazırlıyoruz, çocuk evliliklerinin önüne geçceğiz” diye söz verdi. Biz bugün hiçbir yerde böyle bir plan göremediğimiz gibi Aile, Sosyal Hizmetler ve Çalışma Bakanlığı web sayfasında da bu planı göremiyoruz. Genelgelerle kamuoyunu yanıltmaya çalışmak yerine varolan yasal mevzuatın kararlı bir şekilde uygulanmasını talep ediyoruz" (HABER MERKEZİ)