08 Ocak 2020 08:16
Son Güncellenme Tarihi: 08 Ocak 2020 13:09

Demirtaş'ın duruşmasında ikinci gün | "Savcı kime hizmet ediyor, derdi nedir?"

Selahattin Demirtaş'ın tutuksuz yargılandığı ana dava duruşması ikinci gününde. Demirtaş, fezlekelerde yer alan konuşmalarını okudu, bu konuşmaların bilinçlice cımbızlandığını belirtti.

Selahattin Demirtaş | Fotoğraf: HDP Basın

Paylaş

Halkların Demokratik Partisinin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutuksuz yargılandığı ana davası, Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesinde ikinci gününde görülmeye devam edildi. Sincan Cezaevi Kampüsünde görülen duruşmaya Demirtaş, tutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Kapalı Cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığı ile katıldı.

Dünkü duruşmaya alınmayan Sınır Tanımayan Avukatlar’dan Per Stadig ve Stende Geer, bugünkü duruşmaya alındı. Avrupa Sosyalistleri Partisi (PES) heyeti ise polis tarafından engellendi.

Çözüm sürecinde “Masa, müzakere, diyalog, barış” içerikli konuşması hakkında hazırlanan fezlekeye cevap veren Selahattin Demirtaş, “Bu konuşma ‘örgüt propagandasını’ bırakın ‘örgüt yöneticiliği’ olabiliyorsa o savcıdan şüphelenmek lazım. Kime hizmet ediyor, tam olarak derdi nedir, onu tartışmak lazım” dedi. 

HDP önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutuksuz yargılandığı ana davası Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesinde ikinci gününde görülmeye devam edildi. Sincan Cezaevi Kampüsünde görülen duruşmaya Demirtaş, Edirne F Tipi Kapalı Cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı.

Demirtaş, 24 Ekim 2015 tarihinde Lice’de yaptığı konuşmanın konu alındığı 3 nolu fezlekeye dair savunma yaptı. Çok uzun bir fezleke olduğunu vurgulayan Demirtaş, “4 veya 5 konuşmamdan müteşekkir bir fezleke” dedi. Fezlekede yer alan konuşmaların cımbızladığını belirten Demirtaş, “Tabii savcıların bilmeden yaptıkları bir çalışma değil. Aleni bir şekilde çarpıtma, kumpas efendim kamuoyunu yanlış yönlendirme hatta mahkeme heyetlerini yanlış yönlendirme amaçlı düzenlenmiş iddianameler ve fezlekelerdir” dedi. Fezlekede yer alan konuşmasını okuyan Demirtaş, konuşmanın 7 Haziran-1 Kasım 2015 seçimleri arasında yapıldığını aktardı. Mahkeme başkanının konuşmasının kendisine ait olup olmadığını sormasına karşı da Demirtaş, “Bu konuşma bana aittir, içeriğine de katılıyorum. Dediğim gibi, çatışmaları durdurma amacıyla yaptığımız hem seçim kampanyası hem de gerilimleri durdurmaya yönelik gezilerimizden bir tanesiydi. Birçok ilçeye ve ile gittik. Şimdi savcı fezlekede bu konuşma metnini almadan işte hendek-barikatları direniş olarak sahiplenme ve bunun hazırlığını yapma mitingi olarak yorumlamış” yanıtını verdi.

‘HALKIN DİRENİŞİ KARŞISINDA SAYGI DUYARIZ’

Sonrasında Demirtaş, “örgüt yöneticiliği” delili olarak dava dosyasına sunulan 24 Ekim 2015’te Diyarbakır’da yaptığı konuşmayı okudu. Ardından savunmasına devam eden Demirtaş, şunları söyledi: “Konuşma çözümünde geçen konuşmalar benim düşüncelerimdir. Tekrarlıyorum, katılıyorum. Bugünden dönüp baktığımda bu konuşmaya keşke başarabilmiş olsaydık. Keşke orada konuştuklarımı hayata geçirebilecek siyasi gücümüz olsaydı. Üzüntüm sadece buna dair olur, yoksa savcının bu konuşmayı nasıl değerlendirdiği çok da umurumda değil. Bu konuşma ‘örgüt propagandasını’ bırakın ‘örgüt yöneticiliği’ olabiliyorsa o savcıdan şüphelenmek lazım. Kime hizmet ediyor, tam olarak derdi nedir, onu tartışmak lazım.” 

Demirtaş, fezlekede yer alan konuşmaları okuduktan sonra mahkeme heyeti ara verdi.

MAHKEMENİN KARARINA RAĞMEN YABANCI HEYET DURUŞMAYA ALINMADI

Avukatlar hazır bulunduğu duruşmaya HDP milletvekilleri Mithat Sancar, Züleyha Gülüm, Mehmet Rüştü Tiryaki, Murat Çepni, Zeynel Özel ile partililer izleyici olarak katıldı. Dünkü duruşmaya alınmayan Sınır Tanımayan Avukatlar’dan Per Stadig ve Stende Geer, bugünkü duruşmaya alındı. Avrupa Sosyalistleri Partisi (PES) heyeti ise polis tarafından engellendi. Mahkeme heyetinin yabancı heyetlerin duruşmaya alınmasına dair kararı olmasına rağmen polis, PES heyetini Cezaevi Kampüsü dışında bekletti. Mahkeme heyeti ile yapılan görüşmeler sonucunda PES heyeti de duruşma salonuna alındı.

"DAHA ÖNCE ASKERİ MAHKEMELERE DAHİ ALINDIK"

Demirtaş’ın duruşmasını izlemek için gelen ve duruşmaya alınmayan Sınır Tanımayan Avukatlar Üyesi Per Stadig, “Daha önce Askeri Mahkemelere dahi alınıyorduk, böyle bir sorun yaşamadım” dedi.

Duruşmanın ilk günü olan 7 Ocak’ta duruşmayı izlemek için İsveç’ten gelen Sınır Tanımayan Avukatlar Üyesi Per Stadig ve Stende Geer Sincan Cezaevi Kampüsünden içeri alınmadı. Sınır Tanımayan Avukatlar uzun süre beklemelerine rağmen içeriye alınmaları üzerine kampüs önünde ayrıldılar. Avukatların ayrılmasından 4,5 saat sonra karar veren mahkeme heyeti duruşmaya alınabileceklerini belirtti.

Sincan Cezaevi Kampüsündan geri dönen avukatlar Mezopotamya Ajansına (MA) değerlendirmede bulundu.

Avukatlardan Per Stadig, Türkiye’ye birçok kez duruşmaya katılmak için geldiğini ve daha önce böyle bir uygulama ile karşılaşmadığını söyledi. 1988 yılından bu yana Türkiye’de yargılama süreçlerini takip ettiğini kaydeden Stadig, “Onlarca defa geldim ama daha önce böyle bir uygulama ile karşılaşmadım. Sınır Tanımayan Avukatlar olarak ilk kez geliyorum. 1988 yılında ilk kez geldim o dönemde Askeri Mahkemelere dahi alınıyorduk, böyle bir sorun yaşamadım” dedi.

"ADALET BAKANLIĞI TALEBİMİZE YANIT VERMEDİ"

Demirtaş’ın 18 Eylül 2019 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde görülen duruşmasını takip ettiğini ve burada davalar hakkında bilgi sahibi olduğunu belirten Stadig, “Bu davalar suç teşkil etmekten ziyade politik davalar. Sadece HDP’li siyasetçileri içeride tutmak için hazırlanmış. Devletin kasıtlı olarak siyasetçileri içerde tutmak için açtığı davalar” diye belirtti.

Stadig, akredite olmadığı gerekçesiyle duruşmaya alınmamalarına ilişkin de şunları söyledi:

"Kendi ülkemizde Adalet Bakanlığı tarafından Türkiye’nin Adalet Bakanlığı’na duruşmayı izlemek istediğimize dair yazı yazıldı ancak cevap verilmedi. Bu çok ilginç bir durum aslında böyle bir başvurunun da olmaması lazım. İlkesel olarak duruşmalara herkesin katılabilmesi gerekiyor. Olmaması gereken bir sistem, dava sırasında ismini bildirir girersin"

"YARGIÇLAR KANAAT İÇİN FARKLI YERLERE BAKIYORLAR"

Stadig, Türkiye'de takip ettiği siyasi davalara dair gözlemlerini şöyle sıraladı:

“1980’lerin sonlarında takip ettiğim davaların en azından düşme ihtimali daha yüksekti. O dönemde görülen davaların birçoğu düşüyordu. Ama bu dönemdeki davaların süreçleri çok daha uzun ve sonuçlanmıyor. Bir de o dönemin yargıç profilleri ile bu dönemin farklı. O dönemdeki yargıçlar daha tecrübeli, daha bilgili ve kapasiteleri daha iyiydi. Kendilerine özgüvenleri vardı. Bugün onların çoğu görevlerinden alındılar. Şimdiki yargıçlara bakıldığında daha genç, özgüveni olmayan kanaat için farklı yerlere bakan yargıçlar"

Stadig, mahkeme heyetlerinde değişim ile de yargıya müdahale edildiği kanısına vardığını söyledi.

"DAVANIN GÖRÜNÜR OLMASINI İSTEMİYOR OLABİLİRLER"

Demirtaş’ın duruşmasına alınmayan Avukat Stende Geer de duruşmaya alınmamaları için bir gerekçe olmadığını söyledi. İsveç’te sadece mağdurların korunması gereken duruşmalar ile istihbarat yetkililerinin yargılandığı dava duruşmalarının kapalı yapıldığını anlatan Geer, şöyle devam etti: “Ama bu tür duruşmalar herkese açıktır. Tam olarak sebebini bilemiyoruz alınmamamızın ancak politik bir dava olduğu için alınmadık. Dava dosyasında güçlü bir dayanak olmadığından kaynaklı görünür olmasını istemiyor olabilirler”

"YARGI BAĞIMSIZLIĞINI YİTİRDİ"

AİHM’in 2018 yılında Demirtaş’ın davası hakkında verdiği kararın önemli olduğunu vurgulayan Geer, “Türkiye’nin bir lideri başka bir lider olan Demirtaş’ı siyasi sebeplerle kendi rakibinin önünü kapatmak için cezaevine atıyor. Bu aslında alınan önemli bir karardı” dedi. Türkiye’nin AB'ye aday bir ülke olarak yargı bağımsızlığını yitirdiğini aktaran Geer, “Şüpheli darbe girişimi sonrasında yargıya yapılan müdahale bunu daha da imkansız kıldı” diyerek, Türkiye’nin AB’ye üye olmasının daha da imkansızlaştığını söyledi.

Sınır Tanımayan Avukatlar olarak birçok ülkede politik davaları izlediklerini anlatan Geer, kurumunun hazırladığı raporlarda Türkiye ve Çin’de benzer uygulamaların olduğunu söyledi. Geer, Çin ve Türkiye’de yargının bağımsız olmadığını ifade etti.

SINIR TANIMAYAN AVUKATLAR

Sınır Tanımayan Avukatlar, sahadaki insan hakları avukatlarına ve savunucularına destek vermek, kişisel veya mesleki bütün hayat alanlarında insan hakları odaklı yaklaşım geliştirmek isteyen gençleri yetiştirmek, bununla sınırlı olmadan herkeste, hayatın her alanında insan hakları duyarlılığı geliştirmek ve örselenebilir kesimlere mensup bireyleri ve insan hakları ihlallerinin mağdurlarını korumak ve savunmak amacıyla kuruldu ve bu çerçevede faaliyet yürütüyor. (Ankara/MA)

ÖNCEKİ HABER

Metin Göktepe, katledilişinin 24. yılında anılıyor

SONRAKİ HABER

CHP Mersin'in afet bölgesi ilan edilmesi için kanun teklifi verdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa