Üniversitelerde geniş birliktelikler kurmak için mücadeleye!
Üniversite bileşenlerini sürecin öznesi haline getirme gayesi taşımadığı ölçüde yapılan eylemlerin üniversite ile bağı ancak bulutların ötesinde gerçekleşen bir eylem kadar kurulabilir.
Fotoğraf: Evrensel
Eylül DERİN
ODTÜ
Üniversitelerde bir dönemin sonuna; tek adam yönetiminin ülke genelinde halkın ekonomik, siyasi ve sosyal hak taleplerini göz ardı ettiği, bu taleplere şiddetle karşılık verdiği, kurulmaya çalışılan birlikteliklerin iktidarın baskı ve tehditleri ile dağıtılmaya girişildiği bir süreç içerisinde yaklaşıyoruz. Üniversitelerde; öğrencilerin hak talepleri, üniversite yönetimine demokratik katılım için yollar aramaları, topluluklar aracılığı ile gerçekleştirilen sosyal üretim alanlarını attırma istekleri yalnızca üniversite yönetiminin baskı içeren uygulamaları ya da iktidarın kolluk kuvvetlerinin doğrudan müdahalesiyle geriletilmiyor. ODTÜ’de yaşanan gelişmeleri bu eksende düşünebiliriz. 26 Aralık günü Savunma Sanayii Topluluğu, Türkçe Topluluğu, Avrasya Topluluğu adıyla duyurulan “Tarihten Bugüne Vatan ve Hürriyet: Namık Kemal” etkinliği kampüs içinde ciddi bir duyurusu yapılmamasına karşın etkinliğe sosyal medya hesaplarından “ODTÜ’de tarihi bir gün olacak” ifadeleri ile çağrı yapıldı. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde gerçekleştirilmesi planlanan etkinlik fakülte tarafından toplulukların ve katılımcı hocaların fakülte mensubu olmadığı gerekçesi ile iptal edildi. Daha sonrasında bu topluluk isimleri ile bir araya gelen grupların çoğunluğu ODTÜ öğrencisi olmayan TGB, Öncü Gençlik, AKP Gençlik Kolları ve Ülkü Ocakları üyeleri olduğu kendi internet sitelerinden bir kez daha açıkça ifade edildi. “ODTÜ’de tarihi gün” olarak niteledikleri gün polis gözetimi eşliğinde ODTÜ ile bağlantısı olmayan yaklaşık 50 kişilik bir grubun fakülte önüne değin gelerek üniversite öğrencilerine fiziksel saldırılarda bulunduğu, dışarıdaki grupla karşılaşmaması adına fakültede öğrencilerin kilitli kaldığı biçimde gerçekleşti. İsmi geçen siyasi kurumlar tarafından planlanan bir provokasyon olduğu açık bir şekilde görülen eylemin altında yatan nedenlerle birlikte ODTÜ öğrencileri tarafından nasıl değerlendirileceği, bu provokasyon girişimlerine karşı nasıl mücadele edileceği sorusu bugün cevaplanması gereken önemli bir soruna işaret ediyor.
ORTAK TALEPLERDE, EN GENİŞ BİRLİKLERLE
Yazıya başlarken üniversitelerde öğrencilerin politik, sosyal ve ekonomik hak taleplerinin geriletilmeye çalışıldığına değinmiştik. Bu anlamda tek adam yönetiminin kampüslerde kurmakta zorlandığı ideolojik-politik iktidar üniversitelerde egemen olma iddiasıyla gerçekleştirdiği sistematik saldırılar TGB, Ülkü Ocakları gibi grupların provokatif girişimlerinde de vücut buluyor. İktidarın üniversiteleri kendi politikalarına yedeklemek üzere girdiği kuşatmalarda Türkiye Gençlik Birliği bu politikaların bir taşıyıcı görevini üstleniyor. Üniversiteleri kendi politik hattına kazanmakta zorlanan iktidar ülke genelindeki baskı ve kuşatma politikalarını öğrencilerin yemek, barınma, burs gibi ekonomik kriz içerisinde yaşamlarını asgari ölçüde devam ettirmek üzere sahiplendikleri talepleri için ortak zeminde buluşmaları, üniversite yönetimine demokratik katılım için yan yana gelmeleri ile birlikte sosyal üretim faaliyetlerini darlaştırmayı ve sınırlamayı amaç ediniyor. Tam da bu nedenle üniversite öğrencilerinin iktidarın üniversitelerdeki uzantıları tarafından denenen provokasyon girişimlerinin püskürtülmesi en açık ifadesiyle üniversitenin tüm bileşenlerinin dahil olduğu karar alma mekanizmaları, ortak taleplerde en geniş birlikteliklerin kurulması, üniversitenin öğrenciler başta olmak üzere tamamını kapsayacak bir ortaklığın inşa edilmesi yolları ile ancak mümkün olabilir. Dolayısı ile üniversite bileşenlerini kapsamaktan yoksun, tekil katılımlarla saldırıları geriletebileceğini düşünenler önümüzdeki dönem süreceği anlaşılan provokasyon girişimlerinin amacına ulaşmasını sağlamaktan, üniversiteyi kutuplaştırarak öğrencilerin birlikteliklerini daraltmaktan öteye geçemez. Demokratik üniversiteyi hedef alan provokatif saldırıları boşa düşürmenin yolu her koşulda bir eylem için toplanma hali değildir. Üniversite kitlesine dayanmayan eylemler görünürde “eylem yaptık” demenin ötesine geçemez. Üniversite bileşenlerini sürecin öznesi haline getirme gayesi taşımadığı ölçüde de üniversite ile bağı ancak bulutların ötesinde gerçekleşen bir eylem kadar kurulabilir. Bunlara ek olarak Dağcılık ve Kış Sporları Kolu’nun odasına “RTE, Geldik yoktunuz” gibi yazılan yazılar da bu provokatif eylemlerin öğrencilerin birlikteliklerinde boşluk gördüğü sürece devam edeceğini gösteriyor.
“MÜCADELE DENEYİMİNE SAHİBİZ”
Elbette ODTÜ öğrencileri, birlikte üretim, ortak talepler için yan yana gelme, demokratik üniversite için mücadele etme deneyimlerine sahipler. Geçtiğimiz sene ellerinden alınan şenliği 100 topluluğun ve binlerce öğrencinin talepleri yerine getirilene dek en geniş temelde sürdürdükleri birlikteliklerine, üniversitenin içerisindeki polis saldırısı gerçekleştikten sonra, bölümlerde, fakültelerde kurulan boykot komiteleri ve kararların derinleştirilerek en yerelden alınma hali ile üniversitenin savunulması bu deneyimin en yakın örneklerinden.
26 Aralık günü gerçekleştirilen provokasyon girişiminin ve ardından İİBF dekanlığında görev yapan akademisyenlerin açık hedef gösterilmesine karşı hızlı tepki gösteren İktisat öğrencilerinin ve Uluslararası İlişkiler öğrencilerinin “hocalarımızın yanındayız” başlıklı açıklamaları, İİBF topluluklarının öğrenciler, akademisyenler ve çalışanları ile karar alan bir fakülte yönetimi için birlikteliklerini sürdürecekleri vurgusu ile onlarca topluluğun provokasyonlara karşı üniversitenin demokratik yapısını koruma çağrısı tüm ODTÜ bileşenlerine yöneliktir. ODTÜ bileşenleri emekçisi, öğrencisi ve akademisyeni ile birlikte bu çağrıyı sahiplenmeli ve her alanda ilerletmek üzere hareket etmelidir.