08 Ocak 2020 20:42

Uzağımızda ölüm

Aradan sekiz yıl geçmesine rağmen Roboski katliamının sorumluları hiçbir ceza almadı. Kürt halkının ekonomik yaşantısı üzerinden her dönem sınır ticaretini hayati bir ihtiyaç olarak mecbur tutuyor.

Paylaş

Berkay YEĞİN

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi

Şırnak’ın Irak sınırındaki sarp köylerinde dağların aşılmaz ulaşılmaz doruklarında bir sınır köyü Roboski.

Bundan tam sekiz yıl önce Türkiye tarihinin gördüğü en büyük katliamlarından birisi bu ufacık köyde gerçekleşti

Geçim derdindendir ki liseyi bırakmış, ailesine akrabalarına bir nebze olsun yardım etmek için; bir cep telefonu, hasta abiye protez bacak, eve girecek bir lokma, kendisine 3-5 kuruş harçlık için yola koyulmuş körpecik gençler. Soğuğun, zemherinin kuşağında kat kat giyilmiş kıyafetleriyle kimi zaman da ayakta lastik ayakkabıyla metrelerce karı bulan yollardan, dağlardan, mayınlardan geçen; bir gözlü sıcacık kerpiç evlerden kalkmış, ölüm kuşağında yola koyulmuş bu gençler atlar ve katırlarla gittiler. Sonrası ise dağların yamacında, öylesine muazzam bir “sessizlikle” ölüp gittiler.

Yeni yıla 3 gün kalmıştı. Kentlerde eğlencenin telaşı, sokaklar yeni yılın heyecanıyla, televizyonlarda programlarda davetli ünlülerin haberleri (…) bizden çok uzakta ise “dün” gece bir şeyler olup bitmişti. Ertesi günü ancak duymuştuk, çok uzaktaydı ölüm bir o kadar da yamacımızdaydı oysaki.

SESSİZ SEDASIZ KATLİAM

Bölgede yaşamın en direngen olduğu yerlerden olan sınır köylerden Roboski’de 34 yurttaş, birçoğu daha çocuk 34 kişi TSK’nın askeri uçaklarıyla bombalanmış; cesetleri karlara karışmış, paramparça olmuştu. Köylüler cenazeleri kilometrelerce taşımak zorunda kaldı. Gece boyunca ana akım medyada olaya dair tek ses duyulmadı. Sabahında ise TSK’nın “yanlış istihbarat” diye sunduğu kamuoyu metni yayınlandı.

Uzağımızda sessiz sedasız bir katliam vardı. Kamuoyuna anlatılan ise: Kaçakçı denilip hiçleştirilen insanlar, terörist sayılanlar, PKK’ye silah taşıdığı söylenenlerdi hatta bu insanların çok kolay kazanç elde ettiklerini söyleyip memleketteki yoksul emekçiye göz kırpanlar da vardı. Nitekim mevzu Kürt kimliği üzerine yıkılmıştı. İster ölüm olsun ister başkaca felaketler gelip Kürt’e dayanınca devlet aklı klasik refleksini göstermişti.

8 YILDIR GELMEYEN ADALET

Katliamın ardından devlet yetkilileri olayın yanlış istihbarat sonucu olduğu haberini verdiler. Oysa TBMM araştırma komisyonun incelediği görüntüler olayın gayet açık, yanlış anlaşılmanın olmadığını gözler önüne seriyordu. Yine de 11 Haziran 2013'te Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, "taksirle ölme sebebiyet vermekten dolayı" dosya hakkında "görevsizlik" kararı vererek dosyayı Genelkurmay Askeri Savcılığı'na gönderdi. Genelkurmay Askeri Savcılığı, 7 Ocak 2014'te "takipsizlik" kararı verdi. Mağdurların ailelerinin avukatlarının karara itirazı reddedildi. Dosya bunun üzerine 18 Temmuz 2014'te Anayasa Mahkemesi'ne taşındı.

Ardından AİHM süreci başladı ama AİHM’de Anayasa Mahkemesinin verdiği karar yerinde bulunup iç hukuk sisteminin doğruluğuna işaret verildi. Sonuç olarak; bir katliam içerde ve dışarda hukuk sistemi tarafından “aklanmayı” başardı. Failler hem Türkiye’de hem de Avrupa’da kollandı. Aradan sekiz yıl geçmesine rağmen Roboski katliamının sorumluları hiçbir ceza almadı ve bununla da kalmadı. Yaşamını yitirenlerin yakınları tarafından kurulan dernek KHK ile kapatıldı, Roboski adına yapılan anıt heykel yıkıldı.

ADALET VE BARIŞIN DİYALEKTİĞİ

Aradan 8 yıl geçmesine rağmen sınır ticaretinin birçok yerde halen ana geçim kaynağı olması Kürt halkına biçilen ekonomik kaderi gözler önüne seriyor. Roboski’de gençlerin, çocukların üç-beş kuruş cep harçlığı için gittikleri yollar, bugün hala yurttaşların ekmek teknesi durumunda. Cemal (17) sınav ücretini yatırmak için, Bedran (13) kendisine ve kardeşlerine kışlık bot almak için, Aslan (13) ise sınırda mayına basıp ayağını kaybeden abisine protez bacak almak için gitmişti (…) hayattan öyle çok büyük, ele avuca sığmaz istekleri de yoktu bu gençlerin.

Ancak yoksulluk ve sefaleti kader olarak dayattıkları gençlere, bu istekleri bile çok gördüler.

8 YILDIR GELMEYEN ADALETİN ÖZÜ DE BURADADIR.

Bir taraftan yoksulluğun hüküm sürdüğü bölgede alternatif geçim yolları aranırken diğer taraftan ise bu realitenin aşılabileceği ve bölgenin Türkiye’nin geneliyle aynı refah düzeyine ulaştırılabilecek politikalar “güvenlik” ve “terör” bağlamına sıkıştırılıp ötelenmeye devam ediyor.

ADALETİN SAĞLANMAMASI ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜN ESERİDİR

Katliamın failleri çok açık ortadayken cezasızlığın sürüyor olması, iktidarın Kürt halkının ulusal hakları sorununa dair “terör” ve “güvenlik” sorunu olarak ele alışındandır. Dönemin başbakanının katliamın ardından ısrarla yinelediği söylem şuydu: “Sürekli sivil denmesini beyin yıkama hamlesi olarak görüyorum.” Roboski’nin ismi bile rahatsızlık edercesine Roboski değil Uludere söylem birliği geliştirilmeye çalışıldı. 

Bugün ulusal sorunlar yalnızca anadil, kültür sorunu değil aynı zamanda iktisadi birçok ilişkiyle iş içedir. Yoksul bırakılmıştık, üretimden uzaklaştırılma, işsizlik ve daha çarpıcı olan bölgesel iktisadi uçurum.  Kürt halkının ekonomik yaşantısı üzerinden her dönem sınır ticaretini hayati bir ihtiyaç olarak mecbur tutuyor. Hal böyleyken geçim derdi yüzünden ölümün ensesinde gidilen kilometrelerce yollar da tek çare olarak duruyor.

Biçilen bu iktisadi kader, “Kürt sorununun” farklı ilişkiler bakımından can alıcı bir yerinde duruyor.

Devletin bu sorunla yüzleşmesi daha soyut olarak barışın var edilmesi; katliamla yüzleşmeyi, adaletin tahsis edilmesini sağlar. Aynı zamanda da bugüne kadar çekilen acıları bir nebze olsun hafifletir.

ÖNCEKİ HABER

Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ateşkes çağrısını olumlu karşıladı

SONRAKİ HABER

İran: dünden bugüne

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa