31 Ekim 2012 11:02
Yusuf Gürsucu

Kapitalizm, yakın gelecekte birçok canlı türün ve nihayetinde insan soyunun sonunu getirmeye hazırlanıyor. Günümüze kadar binlerce tür canlının, hayvan ve bitkinin sonunu getirmiş olmasına karşın bugün de bu işlevini yerine getirmeye ara vermeden ve tüm hızıyla devam etmektedir.
Kapitalizm, özellikle 1970’ler den başlayarak içine girdiği krizler aralıksız sürerken, emek ile doğa üzerinde ki baskıyı ve sömürüyü sürekli büyütmekte. Kapitalizmin yarattığı ekolojik krizin sorumlusu Kapitalizmin olmazsa olmazı olan aşırı büyüme ve aşırı tüketim politikalarıdır. Bu politikalar ile dünya üzerinde metalaştırılmamış bir karış toprak parçası dahi kalmamış durumdadır. Kapitalizm ve onun organları dünya üzerinde yaşanan birçok felaketin yaratıcısı olarak bir muhasebeci edasıyla yaşananların çetelesini tutmaktan öte hiçbir şey yapmazken bu felaketleri bir araç olarak kullanıp yeni birikim süreçleri örmektedir. Küresel ısınmaya karşı iklim zirvelerinde alınmış olan kararlar gibi, örneğin karbon borsalarının oluşturulması ile soruna sözde çare üretmektedir. Ya da New Orleans’ta yaşanan sel felaketinden sonra bölgede toplu konutlarda oturan halkın yaşam alanlarından kovularak yerine lüks konutların yapılmasını sağladığı gibi. Diğer bir örnek ise Sri Lanka’da yaşanan tsunaminin ardından sahillerden ötelenen halkın yaşam alanları yine lüks otellerin yapılmasını sağladığı süreçlerle sermaye, birikimine aralıksız devam etmektedir. Ülkemizde de benzer gelişmeler dünyada ki diğerlerine rahmet okutur boyutta hızla hayat bulmaktadır.
Kentsel dönüşüm sürecinin en önemli dayanağı 1999’da yaşanan Gölcük depremidir. İstanbul’da beklenen olası deprem saptamalarını da bu boyutu ile ele almaktadırlar. Van’da yaşanan deprem sonrasında halkın yardımları ile toplanmış olan 200 milyon lira şirketlere aktarılırken bölgede evsiz kalan insanlara 90.000 liraya konutları satmaya çalışmaktan beis duymamaktadırlar. Bu durumu daha da büyütebilmek amacıyla İslami olarak faizsiz kar diye lanse ettikleri bir ticarileştirme sürecini örmeye başladılar. Hazine geçtiğimiz günlerde Kira sertifikası adı altında bono ihracına başladı. İlk olarak 1 milyar 664 bin liralık ihraç gerçekleşti. Rantı yüksek kesimlerden deprem v.b nedenlerle emekçi halk yaşam alanlarından kovularak rezidans türü yapılaşma yaratıldı. Sermayenin elinde biriken yapı stokları bu yolla sermaye için yeni bir değerlendirme süreci yaratıldı. Emekçi halklar hızla gettolara hapsedilip nihayetinde sermayenin yeni modern köleleri haline getirilmek isteniyor. Aslında yaşananlar Kapitalizmin yüzünün tamamen açığa çıkmasına yetmektedir.
Bugün dünyada Kapitalizmin yarattığı Ekolojik kriz ısrarla görülmek istenmemektedir. Bu durum Bio çeşitliliğin azalması ya da iklim değişiklikleri düzeyinde tutularak gerçeklerin görülmesi maskelenmek istenmektedir. Oysa yaşananlar bu durumun çoktan aşıldığını bize göstermeye yetiyor. Sermaye ekolojik sorunların hükümetlerin ve halkların bazı önlemler almasıyla çözülebileceği yalanının algılara yerleştirilmesinin propagandasını yapmaktadır. Bu propagandalar ile gerçeği gözlerden saklayarak kendi ömrünü uzatmak dışında yaptığı hiçbir şey yoktur.
Kapitalizm, 1970’ler den bu yana büyümenin sınırları ile sürdürülebilirlik yaklaşımlarını yaşamımızın bir parçası haline gelmesini sağlamıştır. Günümüzde büyümenin sınırları yaklaşımını hızla terk ederek hafızlardan silinmesini sağlamaya çalışırken, sürdürülebilirlik yaklaşımını ise içinde bulunduğumuz dönemin moda terimi olarak hafızalarımıza kazımaya devam etmektedir. Sürdürülebilirlik yaklaşımı Kapitalizm koşullarında yaşamın değil birikimin sürdürülmesini içerir. Dünya ekonomisi, bazı iktisatçıların yaptığı tespitlerle 1900 yılına kadar 2-3 Trilyon dolar civarında olduğu, 1990 yılında ise bu rakamın 20 Trilyon dolara ulaştığını tespit etmişler. Aynı iktisatçılar bu rakamın 1998 yılında 39 Trilyon dolara ulaştığını söylüyorlar. 1990 yılına kadar 10.000 yıllık insanlık tarihi içinde yaşanan ekonomik büyüme 1990 dan 1998 e kadar geçen 8 yılda aşıldığı görülmüştür. Önümüzde ki 20 yıl içinde bu rakamın 80 Trilyon dolara ulaşacağı vurgusu ise önümüzde ki sürecin artık sürdürülemez olacağını açıkça bize göstermeye yetmektedir.
Kapitalist iktisatçılar, gelecek 20 yıl içinde olası aşırı nüfus artışına dikkat çekerken ve bu artışın korkunç bir boyutta olabileceği vurguları yaparken, ekonomik büyümeye övgüler düzmektedir. Bu çelişkinin görmezden gelinmesi mümkün değildir. Kapitalizm hüküm sürdüğü sürece yaşanan ve daha da büyüyerek devam edeceği belli olan ekolojik krize kapitalizm koşullarında eğer bir yanıt bulamıyorsak onu el aşağı etmekten başka bir seçeneğimizin de olmadığını bilmek ve görülmesini sağlamak zorundayız.

*HDK Ekoloji Komisyonu Üyesi

Evrensel'i Takip Et