Komünistler kimlerdir?
Julius Fučik’in Ocak 1942’de Karl Liebknecht ve Rosa Luxemburg’u anma vesilesiyle kaleme aldığı bu yazı komünizmi en iyi anlatan metinlerden biri oldu.
1910 yılı, Clara Zetkin (solda) ve Rosa Luxemburg
Fotoğraf: Wikimedia Commons
Julius FUČİK
Ocak, Lenin, Liebknecht ve Luxemburg’un ayı. Üç büyük kaybımızı anıyoruz bu ay.
Lenin, Liebknecht, Luxemburg öldüler ama eserleri yaşıyor. Dünyanın ilk sosyalist bölümünde, komünist partilerinde, insanlığın kurtuluşu için mücadele eden dünya ordusunda yaşıyorlar ve yok edilemeyecekler. Sonsuz, korkusuz, yüzyıllar boyunca tarihin büyük düşünürlerinin hayal ettiği insanlığın en yüce ideallerinin gerçekleşmesi hedefine odaklanmış olanlarda ve Lenin, Liebknecht, Luxemburg için tüm güçlerini harcayanlarda yaşıyorlar.
Lenin, Liebknecht, Luxemburg öldü, binlerce, yüz binlerce diğer değerli mücadeleci yeni bir dünya mücadelesinde erken öldü, şehit düştü, öldürüldüler ama hizmet ettikleri, sürdürdükleri tarihi güç yaşıyor. Örnek alınarak yaşıyor, tarihe bıraktıkları miras yaşıyor. Kendileri için değil tüm insanlık için yaptıkları yaşıyor. Milyonlarca yeni savaşçı doğuyor ve Lenin’in, Liebknecht’in, Luxemburg’un sancağı altında daima ileriye, daima ileriye, son zafere doğru ilerliyor…
Biz komünistler yaşamı severiz. Bu nedenle gerçek, özgür, tam, mutlu bir hayatın yolunu açmak için, bu nitelemeyi kazanan bir hayatı kurmak için kendi yaşamımızı feda etmeye hazırız. Dizler üzerinde, zincirlere bağlı, kölelik ve sömürü içinde yaşamak, yaşamak değil, insanlık dışı yaşamak, ot gibi yaşamaktır. Gerçek bir insan, bir komünist bununla mutlu olabilir mi? Köle sahipleri ve sömürücülerine boyun eğebilir mi? Asla! Bu nedenle komünistler gerçek, insani bir yaşam mücadelesinden güçlerini sakınmaz ve kendilerini feda etmekten çekinmezler.
Biz komünistler insanları severiz. İnsana dair hiçbir şey bize yabancı değildir. En küçük insani mutlulukların değerini biliriz ve bunlardan keyif alınmasını anlayışla karşılarız. Bu nedenle anarşist sömürü sisteminin korkularına, savaşın acılarına ve işsizliğe mahkum edilen insanlara gerçek, özgür, sağlıklı, mutlu, güzel günler sunmak için kendimizi feda etmekten kaçınmayız. İnsanlar arasındaki ilişkilerin ana motifinin kar, kar, yine kar olduğu, insani ilişkilerin yerini para ilişkilerinin aldığı ve paranın insandan daha değerli olduğu bir sistem sistem değildir. İnsanları seven bir insan, bir komünist, onların onursuzlaştırılmasına sessiz kalabilir mi? Milyonlarca kardeşinin acı ve sefaletine sırtını dönebilir mi? Asla! Bu nedenle komünistler tam, özgür ve gerçek insani bir yaşam için mücadeleden güçlerini sakınmaz ve kendilerini feda etmekten çekinmezler.
Biz komünistler özgürlüğü severiz. Bu nedenle bir an bile tereddüt etmeden gerçek özgürlüğe, tüm insanlığın özgürlüğüne erişmek için gönüllü olarak partimizin sert disiplinine, yoldaş Lenin’in ordusunun disiplinine boyun eğeriz. İnsanlığın bir bölümünün sömürü, çoğunluğun açlıktan ölüm özgürlüğü anlamına gelen tek tek kişilerin özgürlüğü, özgürlük değil tam tersine herkesin köleleştirilmesidir. Bir komünist böyle bir durumdan hoşnut olabilir mi? Azınlığın küçük cennetine eşit olan bir özgürlükle yetinebilir mi? Asla! Bu nedenle komünistler gerçek özgürlük, ebedi ve herkes için özgürlük, için mücadeleden güçlerini sakınmazlar ve kendilerini feda etmekten çekinmezler.
Biz komünistler insanlığın geleceğini inşa eden ve gelişimini sağlayan yaratıcı çalışmayı severiz. Bunun için insanın muazzam yaratıcı gücünün önünde engel olan şeyleri yıkmakta tereddüt etmeyiz. İnsan kültürü tarafından zenginleştirilmiş, insani organizasyon tarafından tamamlanmış olsa, bilinmeyen parlak dönemlere götürülebilecek binlerce, yüzbinlerce yetenekli insan şimdi bir kenara itilmiş şekilde duruyor. İnsanlığa ihtiyaç duyulan her alanda bolluk yaratabilecek milyonlarca çalışkan ve becerikli el, kısır döngü içinde boş boş çalışmaya zorlanıyor. Tüm insanlığa verilen bu korkunç zarar karşısında bir komünist kör kalabilir mi? Hayır kalamaz! Bu nedenle komünistler insanlığın ve tek tek insanların her türden yaratıcı gücünün geçerli olacağı ve kendini geliştireceği bir sistemin kurulması için mücadeleden güçlerini sakınmazlar ve kendilerini feda etmekten çekinmezler.
Biz komünistler barışı severiz ve uğruna mücadele ederiz. Savaşın tüm nedenlerine karşı mücadele ederiz. Milyonlarca insanı azınlığın çıkarı için ölüme, savaşın korkunç çılgınlığına gönderen, yaşam için gerekli değerleri yok eden hiçbir suçun işlenmediği bir dünya düzeni için mücadele ederiz. İnsanların bir parça ekmek için birbiriyle boğuşmak zorunda kaldığı yerde barış olamaz. Bu nedenle komünistler gerçek barış için, toplumun yeniden organizasyonuyla sağlanacak ebedi barış için mücadeleden güçlerini sakınmazlar ve kendilerini feda etmekten çekinmezler.
Biz komünistler halkımızı severiz. Sadece bir halk baskı altındaysa, sadece bir halk başka bir halkı baskı altında tutuyorsa insanlık özgür olamaz, yaratıcı insani güçlerin özgürce gelişmesi sağlanamaz, gerçek bir barış kurulamaz. Ve büyük ideallerimizden hiçbirinin başka türlü gerçekleşmesi ve varlığını sürdürmesi mümkün olmadığından, sadece kendi ulusumuzun mutlu olacağı bir yaşamı gerçekleştirmemiz imkansızdır. Halkımızı bir oğulun içten sevgisiyle seviyoruz. Bu nedenle insanlığı gelişime taşıyacak olan, taşıyan herşeyden gurur duyuyoruz. Ve bu nedenle halkımızın yanlış yaptığı herşeye karşı, onu semirtecek, asalaklaştıracak ve zayıflatacak herşeye karşı mücadele ediyoruz. Halkımızı seviyoruz. Bu nedenle ulusumuzun özgürleşmesi, dünyanın özgür halkları arasında, eşitler arasında eşit yaşaması, için mücadeleden güçlerimizi sakınmıyoruz ve kendimizi feda etmekten çekinmiyoruz.
NE YAPMALI?
Hiçbir zaman neler olabileceğini öngörmekle yetinmedik, her zaman neler yapılması gerektiğini de söyledik. Biz, insanlığın savaşı engelleyecek, dünyayı yıkım ve ölüme sürükleyen faşizmi ezecek güce sahip olduğunu biliyoruz.
Bu nedenle hiç ihmal etmeden tüm bu güçlerin birleşmesi için çaba harcadık, emekçilerin en geniş cephesini, ulusun en geniş cephesini kurmak için çalıştık. Hiç tereddüt etmeden faşizm ve savaşa karşı samimi şekilde mücadele etmek isteyen herkese elimizi uzattık. Bu birlik cephesini kurmak için ne kadar çaba harcadığımızı ve nasıl geri çevrildiğimizi bilmeyen, hatırlamayan hiç kimse yoktur. Önümüze çıkarılan en büyük engelleri, reddedilme ve aşağılamaları, bazı göstermelik sosyalist önderlerin inanılmaz körlükle yaptıkları kötü davranışları aşma çabamızı bilmeyen yoktur. Bunlar karşısında yılmadık, çabamızdan vazgeçmedik. Çünkü halkın ve ulusun çıkarları mücadelede koşulsuz birliğin oluşturulmasını zorunlu kılmaktaydı.
VE KİMSE BİZİ DURDURAMAYACAK
Yeni bir dünya istemek yetmez ona erişmek için çaba harcamak, uğruna mücadele etmek zorunludur. Bu, senin için yoldaş komünist, sizin için bize sempati duyanlar ve sizin için Hitler katliam çetesine karşı mücadelede aynı cephede yer aldığımız, ulusun bağımsızlığı için savaşanlar, hepimiz için geçerlidir. Halkın birliğini hiç kimse parçalayamayacaktır. Halkın özgürlük, barış ve adalet için sürdürdüğü şanlı mücadelesini kimse durduramayacaktır. Hayır, hiç kimse durduramayacaktır. Son yıllardaki zalimce deneyler boşa gitmedi, halkın tüm tabakalarından şehitlerimizin kanları boşa akmadı…
* “Rudé právo” gazetesinin Ocak 1942’de yayınlanan özel sayısından
* Kaynak: Julius Fučik, Wir lieben unser Volk-Halkımızı Seviyoruz, son makale ve gözlemler. Dietz Verlag 1956, S.236-248.
Çeviren: Semra Çelik