Avcılar Belediyesi işçileri yeni fatura ödemek istemiyor
Avcılar Belediyesi işçileri asgari ücrete de Libya tezkeresine de Kanal İstanbul'a da tepkili.
Vedat YALVAÇ
İstanbul
Avcılar Belediyesi’nin temizlik, yol, altyapı, park ve bahçelerinin yapımını ve bakımını yapıyorlar. Uzun mücadele süreci sonunda Belediye-İş İstanbul 2 No’lu Şube’de örgütlendiler ve ilk sözleşmelerini yaptılar. Ek ödemelerle birlikte 3 bin liraya civarında ücret alıyorlar. Ancak gıdadan elektriğe ve doğal gaza kadar temel tüketim maddeleri fiyatlarına gelen zamlar nedeniyle işçilerin geçim sıkıntısı gündemi değişmiş değil. Bakkala biriken borçlar nedeniyle yolu değiştiren, birikmiş faturaları nedeniyle elektriği kesilenler var. İşçiler, Kanal İstanbul ve Libya tezkeresiyle kendilerine yeni faturalar çıkarılmasına tepkili.
Belediye şantiyesinde görüştüğümüz işçilerden Osman Sarıtepecik, aldıkları ücretin kesinlikle yetmediğini söyledi. “Bir yoğurt geçen sene 5.5 lirayken şimdi 10 lirayı geçmiş. O da 2 kiloydu, şimdi gramajını 1800 grama indirmişler. Faturalara bir şey kalmıyor” diyen Sarıtepecik, hükümetin 2334 lira olarak belirlediği asgari ücrete tepkili: “Diyanetin açıkladığı fitre günlük 23 TL. 4 kişiyle çarptığın zaman 2760 lira yapıyor. Daha neyin tespitini yapıyorlar. Böyle bir ülke olamaz, böyle bir yönetim olamaz.” Evli ve çocukları olduğunu dile getiren Sarıtepecik, sosyal hayatlarının olmadığını ve asgari ücret bu seviyede kaldıkça olmayacağını ifade etti.
"BESLENME ÇANTASINA NASIL KÖFTE KOYALIM?"
Yeni asgari ücretin işçilerin hayatında hiçbir değişiklik yaratmadığını dile getiren Özgür Demir de şöyle konuştu: “Geçen ay 300 lira doğalgaz faturası ödedim, bu ay geldi 650 lira. Elektrik faturası 270 lira. Su 90 lira. 4 çocuğum var günde 5 ekmek yiyoruz. Ekmek 1 lira 75 kuruş. Aylığa vurduğun zaman 300 lira. Daha bunun peyniri, zeytini, yağı, şekeri var. Artık günde İki defa çay içen aile çok nadir, çünkü çayın kilosu olmuş 35 lira. 900 lira kira veriyorum. Bir tane ahlaksız vekil de çıkmış asgari ücretle geçinir bir insan diyor. Çocuklarım okula gidiyor. Defteri var, kalemi var, silgisi var... Beslenme için liste vermiş öğretmen; sigara böreği, köfte istemiş. Bunları göremiyoruz ki koyalım. Sosyal hayat nasıl oluyor bilmiyorum. Ne sinema, ne tiyatro, ne park, ne gezme...”
İşçilerin birlik olamadığını dile getiren Demir, “İşçi sınıfı kendisine sahip çıkmıyor bir kere. İşçi sırt sırta verip nasıl yaparız, bu işi nasıl çözeriz diye düşünmüyor. İşçi sınıfının en başta bir araya gelmesi lazım. SGK’ya kayıtlı bilmem kaç milyon işçi var bu ülkede. Bir sokağa çıkalım hükümet devrilir. Fedakarlıksa fedakarlık, direnmekse direnmek. Hep birlikte yapmamız gerekir” diye konuştu.
"NE ELEKTRİK NE DOĞAL GAZ VAR EVDE"
İşsizlik yüzünden Van’dan geldiğini anlatan Hacı Kazgan da şöyle konuştu: “Bize burada iş verdiler ama bu parayla 5 tane çocuğa nasıl bakabilirim. 3 tane fatura duruyor evde. Elektriği zaten kesmişler. Ne elektrik ne doğalgaz var evde. Müdürün yanına gittim, odun ver soba yakacağım dedim. ‘Odun yetmiyor ki, kime vereceğim odunları’ diyor. Bakkala gidip borç yazdırıyoruz. Şu anda borç 18 bin lira olmuş. 3 yerden icra geldi. 3 yıldır bakkaldan borçla eşya alıyoruz, ödeyemiyoruz. Bu ay aldığım parayla 3 ay önceki borcu ödüyorum. Bakkal görmesin diye yolumu değiştiriyorum.”
"ÇOCUĞU DERSHANEYE YAZDIRAMIYORUM"
Hükümetin belirlediği asgari ücretin işçilerle dalga geçmek anlamına geldiğini ifade eden Yılmaz Akkaya da “Minibüse binsem yüzde 25 zam yaptılar. Evliyim, 2 çocuk var. Hanım çocuğu dershaneye yazdıracağım diyor. Öyle bir şansım sıfır. 2 bin 324 lirayla nasıl yazdıracağım. Bin lira oraya versem, kendime bir şeyler alsam bir şey kalmıyor. Karşı çıksan vatan haini diyorlar. Bizimle dalga geçiyorlar” diye konuştu.
SAVAŞLAR GÜNDEME GELDİĞİNDE FATURASINI İŞÇİLER ÖDÜYOR
İşçiler Kanal İstanbul gibi projelerin ve en son Libya tezkeresinde karşılık bulan savaş politikalarının da halka fatura edildiğini söyledi:
Savaş Doğan: Savaşlar gündeme geldiğinde faturasını işçiler ödüyor, yoksul aileler ödüyor, askere giden yoksul ailelerin çocukları ödüyor. Ne Kanal İstanbul ne de Libya Tezkeresi işçinin gündemi değil. İşçiler evine götürdüğü ekmeğin bir parça daha büyümesini istiyor. Ama maalesef her yıl dilim dilim azalıyor. Kanal İstanbul projesi de bir rant projesi olarak önümüze çıkıyor.
Yılmaz Akkaya: Bizim ne işimiz var Libya’da? Biz önce kendi evlatlarımıza bakalım. Ülke sefalet içindeyken bizim Kanal İstanbul’a ihtiyacımız var mı? Bugün 3 tane köprü yapılmış, arabam yok ama ben mecburi ödüyorum. Gerek var mı?
Osman Sarıtepecik: Libya konusunda ülkemiz tabi ki dışarı da görülmesi, geniş coğrafyaya yayılması güzel. Ama oradaki savaşlarda haklı taraflarda olması gerekirken haksız tarafa gitmemesi gerektiğini düşünüyorum. Kanal İstanbul dersen, ülkeye bir gelir getirmeyecekse yapılması taraftarı değilim. Alt sınıf insanlar devamlı ezilir, üst tabakadakiler sürekli rant peşinde koşarlar. Ama Cumhurbaşkanı olsun, devlet yöneticilerine sesleniyorum. Rant peşindeyse olmasın.
Hacı Kazgan: Kanal İstanbul ne işimize yarıyor. Yabancı ülkeler açıyor. Zaten Türkiye’nin yarısı yabancı ülkelere satılmış durumda.
Özgür Demir: Benim şu anda düşündüğüm tek şey akşam ne yiyeceğim, yarın çocuğuma ne yedireceğim ne giydireceğim, sosyal olarak çocuklarıma ne verebileceğim. Kanal İstanbul kime ne getirecek? Bu aleni ortada. Katar kralı gelmiş bir sürü arazi almış. Kime hizmet ediyor bu hükümet, bu devlet. Referandum mu yapılacak oturup yapalım ama yapacaksa beni ikna etsin.
"KONFEDERASYONLARIN BİRLİKTELİĞİ MASA BAŞINDA KALDI"
İktidarın açlık ve yoksulluk sınırı altında bir asgari ücret belirlediğini ifade eden Belediye-İş İstanbul 2 No’lu Şube Başkan Yardımcısı Savaş Doğan, “Mevsiminde 4-5 liradan aşağı sebze alamadık. Neye göre hesapladıklarını bilmediğimiz komik enflasyon rakamları açıklıyorlar. Enflasyon yüzde 25’ten aşağı olmadığını biliyoruz. Mevcut asgari ücret başta olmak üzere verilen rakamlar ihtiyaçlarımızı karşılamıyor. Sorunlarımız dağ gibi büyüyor” diye konuştu.
Asgari ücret görüşmeleri sırasında 3 konfederasyonun söylem olarak birleşmesinin işçilerde umut yarattığını hatırlatan Doğan, “3 konfederasyonun birleşip, adım atmasını bekliyorduk. Ama maalesef olmadı. Bu masada başladığı gibi masada bitti. Bu birleşme işçilerin gazını almak için yapılan bir birleşme oldu. Çünkü ‘Bu asgari ücreti kabul etmiyoruz’ söylemiyle birleşiyorlarsa, ikinci bir adımının da planı olması gerekiyor. Sadece masa başında bunu kabul etmiyoruz demekle olmuyor. Bunun için de işçilerin tabanda örgütlenmesi, somut adımlar atması lazım. Yani söylemle değil, bunu fiili olarak uygulamamız gerekiyor. Burada sendika olarak, yönetici olarak bize de görev düşüyor. Gerçek anlamda sahada işçiyi örgütleyip, işçinin hakkını alabileceği adımlar atmamız gerekiyor.”