Ali Özyurt’a sonsuz bir mektup
Ayşegül Tözeren, yaşamını yitiren TTB Yüksek Onur Kurulu üyesi Dr. Ali Özyurt'un ardından yazdı: Siz benim Ali abimdiniz, artık ben de Neşe’nin Ayşegül ablasıyım… Sizi çok özledikçe, ona sarılacağım.

Türk Tabipleri Birliği Yüksek Onur Kurulu üyesi Dr. Ali Özyurt
Fotoğraf: TTB
İLGİLİ HABERLER

TTB Yüksek Onur Kurulu üyesi Dr. Ali Özyurt hayatını kaybetti
Ayşegül TÖZEREN
Bir haziran günüydü tanışmamız, hatırlarsınız… Sonra bir pastanede buluşmuş, edebiyattan konuşmuştuk. Sizinle sohbet ederken, bir anda Türk Tabipleri Birliği Edebiyat Matineleri’ni hayal etmiştik. Hayal bu ya, salonlara ünlü yazarları, şairleri çağırmıştık, kapıya kadar hekimle doldurmuştuk edebiyat matinelerini… Bir saat içinde her detayını hayal etmiştik.
Sizinle konuşurken, insan hayallerin gerçek olabileceğine inanıyordu.
Hayaller gerçek oluyordu.
Bundan yaklaşık beş yıl önce böyle başlamıştık.
İlk konuğumuz Füruzan’dı. Salon ağzına kadar doluydu.
Hemen ardından bir hayal daha kurmuştuk. Vedat Türkali’yi edebiyat matinelerine çağırmak. Türkali ilerlemiş yaşına rağmen, matineye katılmıştı. Füruzan’ı Selçuk Erez, Vedat Türkali’yiyse Taner Gören’in aracılığında çağırmıştık, bilirsiniz. Son günlerde, Taner hoca size geldi, kalbinize ekokardiyografi yaptı, “kalbi iyi,” demişti; kalbi çok sağlam. Ben de, bunu bilmek için ekokardiyografiye gerek yok ki hocam, dedim, içimden.
Çok sevdiğiniz kızınız Neşe gibiydim, siz uyurken, hekimliği unutmuş, uyanacağınıza inanmıştım. Çünkü uyanmazsanız, bir daha nasıl hayal kuracaktım, nasıl sevinecektim? Son yılları düşündüm de, ben hep sizinle çok sevinmiştim.
Hatırlar mısınız, bir haziranımız daha olmuştu. Cemal Süreya’ya nazire yapmış, “bütün intiharlar iptal!” diye bağırmıştık.
Birlikte inanıp, birlikte başardıklarımızı düşündüğümde, tarihe bir çizik attığımızı söyleyebilirim.
Hiç acı çekmedik mi? Çok…
Aslında iyileşmek için, edebiyat matinelerini başlatmıştık. İyi hekimliğin zor yıllarında, soluk almak için Latife Tekin ile birlikte Gümüşlük Akademisinde onlarca hekim toplanmıştık. Bir ütopya adasında gibiydik. Hayal etmiştiniz yine ve oluvermişti.
Samsun’a gidişimizi hatırlar mısınız? Ayşe Kulin ile birlikte. Ya Edirne’ye? Altay Öktem ve Deniz Durukan’la… Antalya’ya sonra. Mine Söğüt’le.
İlk şiir matinesine Enver Ercan’ı davet edişimizi…
Son şiir matinesinde Kaya Özkuş’un okuduğu şiiri hatırlıyor musunuz, peki?
Hasan Hüseyin’den “Sonuçsuz Bir Telefon Konuşması”.
“'Geceler bozuk' deyin,
'Gündüzler bozuk' deyin,
Yaşamak be çocuklar
'yaşamak bozuk' deyin.
Bildirin bir yerlere çocuklar,
Aylara, yıldızlara, mars'lara, merih'lere
bir bilen yok mu sorun,
bir gören yok mu sorun”
Ben de böyle mi diyeceğim, şimdi, aradığımda sesinizi duyamayacak mıyım?
Yaşamak bozuk! Bakın yalnız hayal ettiğimde bir şeyler düzelmiyor, birlikte hayal edince, gerçek oluyordu… Hayaller bozuk!
Arkanızda bıraktığınız, Buket Uzuner’in deyişiyle dokunduğunuz insan kadar büyük bir boşluk var… Kalanlar kitaplarınız, “Söz Uçar Yazı Kalır” ve “Umuduna Yaşamak.” Türk Tabipleri Birliği’nde yürüttüğünüz büyük mücadele, meslek örgütünü sevdirdiğiniz genç hekimler, henüz yayımlanmamış öyküleriniz.
Ve Neşe.
Siz benim Ali abimdiniz, artık ben de Neşe’nin Ayşegül ablasıyım…
Sizi çok özledikçe, ona sarılacağım.
Evrensel'i Takip Et