21 Ocak 2020 11:37

Lübnan’da öfke haftası: Artık barışçıl değiliz, çünkü bizi duymuyorlar

Hafta sonu Beyrut’taki gösterilere katılan Roula’ya göre ilk dalga protestolar, yönetici elitleri sarsma konusunda başarılı olamadı: “Gösteriler artık barışçıl değil çünkü bizi duymak istemiyorlar.”

Fotoğraf: Hussam Chbaro/AA

Paylaş

Lübnanlı siyasetçiler, 17 Ekim’de başlayan halk protestolarının taleplerini karşılayacak yeni bir hükümet kurmakta başarılı olamadılar. Lübnanlıların zamlar, yolsuzluklar ve daha da önemlisi ülkedeki siyasi rantın zeminini oluşturan mezhepçi sisteme karşı talepleri, zaten bu sistemin ürünü ve parçası olan mevcut siyasetçiler açısından yanıt vermesi güç talepler çünkü.

"KORKMUYORUZ, HER ŞEY GELECEK İÇİN"

Ve bu siyasetçileri aynı zamanda giderek derinleşen ekonomik kriz de endişelendiriyor. Kriz derinleştikçe sokağa çıkan Lübnanlıların öfkesi artıyor. Hafta sonu yeniden ivme kazanan ve Beyrut’taki Meclis binası önünde kolluk kuvvetleriyle çatışmaya dönüşen gösteriler de buna işaret. Bu çatışmalarda iki günde 500’ün üzerinde kişi yaralandı. Aralarında gazeteciler de var.

Bina önündeki metal polis barikatının önünde “Devrim, devrim” diye haykıranlardan biri olan 34 yaşındaki Mazen de bu durumu “Bu siyasetçilere doyduk” sözleriyle doğruluyor. Ayakkabı tamircisi olan ve AFP’ye konuşan Mazen, “Korkmuyoruz. Bütün bunlar geleceğimiz ve çocuklarımız için” diyor: “Bu ülke donmuş durumda. Devlet hiçbir şey yapmıyor, hepsi bir avuç hırsız. Ve eğer bankada paranız varsa, yüz dolar bile çekemiyorsunuz.”

160 BİN KİŞİ İŞTEN ATILDI

Halkın öfkesini yönelttiği bir başka hedef de bankalar. Lübnanlılar hesaplarındaki paralara ulaşamıyorlar. Bu nedenle hafta sonu eylemlerinde bankalara yönelik saldırılar öne çıktı. Basına yansıdığına göre en az 300 banka şubesi ve ATM tahrip edildi. Banka çalışanlarının grevi de sürüyor.

Öte yandan Lübnan poundu yarı yarıya değer kaybetmiş durumda, fiyatlar fırladı ve bankacılık sistemine güven çöktü. 1975-1990 yıllarındaki iç savaştan bu yana en büyük krizi yaşadığı belirtilen Lübnan’daki krizin son birkaç aylık faturası şöyle özetlenebilir: Birçok şirket, çalışanlarını işten çıkarma veya maaşlarını ciddi oranda düşürme yönünde adımlar attı. Çoğu işyerinde maaşlar ödenmiyor. Hastanelerde temel ilaçlar bulunamıyor.

“InfoPro Research” araştırma şirketine göre, ekonomik kriz ve hükümetin vergi politikalarına karşı toplumsal gösterilerin başladığı 17 Ekim 2019’dan bu yana 160 bin Lübnanlı işini kaybetti. Dünya Bankası böyle giderse ülkedeki yoksulların nüfusa oranının üçte birden yaklaşık yüzde 50’ye yükseleceği uyarısı yaptı. Bankalar, yurt dışı havaleleri askıya aldı ve müşterilerin hesaplarındaki dövizleri çekmelerine kısıtlamalar getirdi.

DEVLET ŞİDDETİ ARTIYOR

Bütün bu koşullarda halkın tepkisine devletin şiddetle yanıt vermesi durumu zorlaştırıyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü de Lübnan kolluk kuvvetlerinin “barışçıl protestolara karşı vahşi güç kullanımı”nı mahkum etti. Middle East Eye haber sitesi de şiddetin boyutlarını şöyle aktarılıyor: İnsanların kafasına gaz bombası kapsülleri fırlatılıyor, gözlerine plastik mermiler sıkılıyor ve hastanelerde ve camilerde dahi insanlara saldırılıyor.

Bu arada Lübnanlıların öfkesine ivme kazandıran bir gelişme de ülkenin Dışişleri Bakanı Gebran Basil’in, İsviçre’nin Davos kentinde başlayan Dünya Ekonomi Forumu’nda “Arap Ayaklarmalarının Dönüşü” panelinde konuşacağının ortaya çıkması oldu. Basil, Cumhurbaşkanı Mişel Aun’un da damadı. Basil’in konuşmasının iptal edilmesi talebiyle Davos’a çağrılar yapılıyor.

HARİRİ: BELİRSİZLİĞE GİDİYORUZ

Bu arada bugün açıklama yapan, istifa ettiği halde “geçici olarak” görevi sürdüren Başbakan Saad Hariri, yeni hükümetin kurulamaması nedeniyle ülkenin belirsizliğe sürüklendiğini söyledi.

Meclisteki İran destekli “Şii bloku” temsilcisi Hizbullah partisi ve siyasi müttefiklerinin destekleri sonucu 19 Aralık 2019’da hükümeti kurma görevini alan Hassan Diyab, teknokratlardan oluşan küçültülmüş kabineyi oluşturma konusunda henüz mesafe alamadı. Üyelerini protestoculara saldırtan Hizbullah’ın da bu tutumdan vazgeçtiği, protesto liderlerine temsilcilerini göndererek uzlaşmayla hareketi yavaşlatmayı umduğu belirtiliyor.

“Sünni” partileri temsilen başbakanlık yapan, Suudi Arabistan destekli Saad Hariri protestolar nedeniyle 29 Ekim’de istifa etmek zorunda kalmıştı. Yine mezhep sistemi gereğince Maruni Hıristiyanlarını temsilen cumhurbaşkanı olan Mişel Aun’nun isteğiyle yeni kabine kuruluncaya kadar görevine devam eden Hariri, sosyal medyadan konuştu.

AA’nın haberine göre, halka şiddet uygulayan kolluk kuvvetlerini savundu, “yasaların kendilerine tanıdığı sınırlar çerçevesinde sorumluluklarını yerine getirdiklerini” ileri sürdü: “90 gündür oluşan boşluk devam ediyor. Ülke belirsizliğe doğru gidiyor ve hükümeti kurma sorumluluğu olanlar ise bakanlıkların şekillerine dair detaylarla zaman kaybediyor.”

SARAYDA GÜVENLİK ZİRVESİ

Bu arada Baabda Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda Cumhurbaşkanı Aun, Savunma Bakanı İlyas Ebu Saab, İçişleri Bakanı Raya Hasan ile komutanların katıldığı güvenlik toplantısı düzenlendi. Toplantının ardından yapılan yazılı açıklamada, barışçıl protestocuların arasına “sızan saldırganlar” olduğu ileri sürüldü, bunlara karşı “mücadele”nin yanı sıra ülkedeki güvenlik durumuna ilişkin emniyet yetkililerince brifing verildiği aktarıldı.

Hakim siyasi bloklar kendi planlarını bozmayacak bir hükümet kurmaya uğraşırken sokak hareketi radikalleşiyor. Hafta sonu Beyrut’taki gösterilere katılan Roula’ya göre ilk dalga protestolar yönetici elitleri sarsma konusunda başarılı olamadı. Guardian gazetesine yaptığı yorumda, “Hükümeti yine kendi insanlarından kurmak istiyorlar, sanki hiçbir şey olmamış gibi” diyor Roula: “Gösteriler artık barışçıl değil çünkü bizi duymak istemiyorlar.” (DIŞ HABERLER)

ÖNCEKİ HABER

Maraş'ta iş kazası: Yağ kazanı patladı, mülteci çocuk işçi ağır yaralandı

SONRAKİ HABER

Babil dizisine soruşturma iddiasına açıklama: Bize herhangi bir tebliğ ulaşmadı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa