"Özel bir siyaset yürütülüyor, mücadeleyi yükseltmeliyiz"
Dersim'de istismar ve kaybolma olayları arttı. Siyasi parti ve kurum temsilcileri: “Dersim’de özel bir siyaset yürütülüyor, dayanışmayı ve mücadeleyi yükseltmeliyiz.”
Fotoğraf: Dersim Belediyesi
Orhan KURUL
Dersim
Dersim, memlekette yaşananlardan dolayı ülke gündemine oturmuş durumda. Ovacık’ta açığa çıkan ve bir kişinin tutuklandığı çocuğa istismar olayının hemen ardından Pertek’te başka bir istismar olayı çıktı ortaya. 3 kişinin tutuklandığı olayda 15’e yakın çocuğun istismar edildiği iddia edildi ancak gizlilik kararından dolayı sayı da netleşmedi, olaya karışanların kim olduğu da. Pertek’teki istismar olayında kamu görevlilerinin de olaya karıştığı iddia edildi. Gülistan Doku’dan da 16 gündür haber alınamıyor. Yine başka tecavüz iddiaları vs tartışılıyor… Ne oluyor Dersim’de? Nasıl çıkılacak bu durumun içerisinden? Bu sorulara cevap aradık. Siyasi parti ve kurum temsilcilerinin ortaklaştığı temel nokta: “Dersim’de özel bir siyaset yürütülüyor, dayanışmayı ve mücadeleyi yükseltmeliyiz” oldu.
"İKTİDARIN TUTUMU İSTİSMARCILARI CESARETLENDİRİYOR"
Çocuk istismarının ve kadına şiddetin ülkenin her yanında yaygın bir şekilde olduğunu söyleyen Emek Partisi (EMEP) İl Başkanı Ergin Tekin, “Özellikle AKP’nin iktidara geldiği dönemden bu yana inanılmaz derecede şiddet ve istismar meselesinde artış var. Örneğin 2002 yılında kadın cinayeti sayısı 66 iken 2018 yılında 440’a ulaşmıştı. AKP iktidara geldiği günden bugüne binlerce kadının yaşam hakkı ihlal edildi. Neredeyse her gün ya bir kadın cinayeti ya da istismar meselesiyle karşı karşıya kalıyoruz. Bunun yanında istismarcıyı koruyan yasalar, iyi hal indirimleri, olayların iktidar tarafından münferit görünmesi, istismarcıları da cesaretlendiren bir durum yaratıyor” dedi.
YASAKLAR HUZURSUZLUK YARATIYOR
Dersim’de de aynı vakaların yaşanır duruma geldiğini belirten Tekin, “Son yıllarda toplumsal muhalefete karşı artan baskı ortamı da Dersim’de bu tür olayların üstünün örtülmesine neden olmakta. Emek ve Demokrasi Güçleri olarak yaşanan istismar ve kayıp olaylarına karşı yapacağımız miting huzuru bozacak diye valilik tarafından yasaklanıyor. 15 günlük eylem etkinlik yasağı getiriliyor. Yaşanan taciz, tecavüz olaylarında kamu personellerinin isimleri dolaşıyor. Arkadaşlarının bulunması için eylem yapan üniversite öğrencileri tehdit ediliyor. Bu durum halkımızda huzur değil huzursuzluk yaratıyor diyebiliriz. İktidarın kadına olan bu düşmanca bakışı değiştirmenin tek yolu, bu politikalara karşı ne olursa olsun yan yana gelip birlikte dur demekten geçer diye düşünüyorum. Dersim’de halkın bu vakalara karşı tepkisi oldukça yüksek. Çocuklarımızın, kadınlarımızın daha özgür bir geleceğe sahip olması için mücadeleyi büyütmekten başka çaremiz yok” diye konuştu.
"SORUŞTURMALARIN YÜRÜTÜLMESİNDE İHMAL VAR"
Dersim’de son zamanlarda özellikle kadınlara ve çocuklara karşı işlenen suçlarda inanılmaz bir artışın söz konusu olduğunu belirten Dersim Yenigün Kadın Dayanışma Derneği Başkanı Fidan Demir, “Bunun bir tarafında ülke çapındaki artış ve bu artışı yaratan sebepler var ebetteki; iktidarın kadın düşmanı söylem ve pratikleri, yargının cezasızlık tutumu gibi. Diğer taraftan ise kente özel olarak uygulanan toplumsal muhalefeti ve dayanışma şekillerini yok etmeyi hedefleyen özel bir siyaset söz konusu... Bunu söylüyoruz çünkü kadınlara ve çocuklara karşı işlenen suçların bir kısmının faili yerelden şahıslar ise bir kısmı da kolluk güçleri. Hep söylediğimiz gibi savaş şiddeti doğurur, şiddet daha çok şiddeti doğurur ve faturası hep kadınlara ve çocuklara çıkar” diye konuştu.
Bu suçlara dair soruşturmaların yürütülmesinde ciddi bir ihmalin olduğunu belirten Demir şöyle devam etti: “Örneğin Pertek’te açığa çıkan istismar vakasından, failin bir kız çocuğunu istismar ettiğine dair ihbar yapılmış ancak soruşturma takipsizlikle sonuçlanmış. Bu bir muhalife karşı yürütülen örneğin ifade özgürlüğü kapsamındaki bir soruşturma olsaydı büyük ihtimalle takipsizlikle sonuçlanmayacaktı. Bunu bilmek bizde tepkiye yol açtığı gibi faillerde cesarete neden oluyor. Tüm bunların toplamıyla beraber, muhalefetin zayıflamasının yol açtığı boşluk toplumda bu gibi şeylerin artmasına da yol açıyor. Toplum bu failleri tanımasına rağmen içinde barındırıyor. “X kişisi sapıkmış” diye konuşuluyor ama o kişiyi dışlayıcı bir tutum takınılmıyor, yargılanması ve ceza alması için harekete geçilmiyor. Kent küçük bir kent olunca toplumun genelinin takındığı tutum da önemli elbette ki.”
"İKİ YÖNLÜ BİR SAVAŞ YÜRÜTÜLÜYOR"
Son zamanlarda Dersim’de yaşanan bazı olaylarda faillerin bir kısmının kamu görevlisi olmasını “tesadüf değildir” diye tanımlayan Halkların Demokratik Partisi(HDP) Dersim İl Eş Başkanı Nurşat Yeşil, “Coğrafyamızda uzun yıllardır iki yönlü bir savaş yürütülmektedir. Bu savaşın bir yönü silahla yürütülen savaşken diğer yönü özel savaş politikalarının yürütüldüğü bölümdür. Bu özel savaş politikaları gençlerin madde bağımlısı hale gelmesi, kadınların da ahlaken düşürülmesini kapsamaktadır” dedi. ‘90’lı yıllardan beri bu ilde gençler arasında ciddi bir uyuşturucu kullanımının mevcut olduğunu da belirten Yeşil, “Bugüne kadar bu ilde kapsamlı bir uyuşturucu operasyonu yapıldığını görmedik” dedi.
Kadına yönelik şiddet ve cinsel istismar olaylarında ciddi bir artışın olduğunu belirten Yeşil, kendilerine gelen vakalarda faillerin büyük kesiminin kamu görevlileri olduğunu söyledi. Bugüne kadar bazı olayları dillendirmiş olmalarına rağmen adı geçen kişiler hakkında soruşturma bile açılmadığını söyleyen Yeşil, “Bu cezasızlık uygulamaları nedeniyle bu tür vakalarda artış oluyor. Yine çocuğa yönelik cinsel istismar vakalarında da caydırıcı cezaların olmamasından ve faillerin belirli kesimler tarafından korunması nedeniyle vakalarda artış yaşıyoruz. Maalesef adli merciler bu konularda mağduru koruyacak kararlar alamıyorlar. Çocuklarımızı bilinçli toplumsal sorunlara duyarlı politik bilince sahip bireyler olarak yetiştirmeliyiz. Toplum olarak bize düşen görev; öncelikle bu tür davaların bıkmadan yılmadan takipçisi olmaktır. Bir diğer görev faillerin toplumsal olarak dışlanması ve teşhir edilmesidir” dedi.
"ORTAK BİR ÇALIŞMANIN ŞEKİLLENMESİYLE ÇÖZÜLECEKTİR"
Dersim’de son zamanlarda yaşananların büyük sorunlar teşkil ettiğini aktaran Dersim Belediyesi Başkan Yardımcısı Canan Ay Doğan, “Bu saldırılar ve şiddet sarmalı nerde yaşanırsa yaşansın en başta kadınların ve çocukların yaşamını tehdit etmektedir. Dersim’de de travmatik tarihsel sürecin, siyasi baskıların ve muhalif seslerin siyasetin etkin alanlarından dışlanmaya çalışılması bu yaşananların arka planını oluşturuyor” diye konuştu. Bu olaylar karşısındaki yetkililerin cezasızlık politikasının ve Dersim’in muhalif kimliğinin çok uzun yıllardır her Dersimlinin günlük hayatını etkilediğinin altını çizen Ay Doğan “Diyelim ki kişi üniversite mezunu, aynı zamanda öz benliğinin farkında fakat bu farkındalıkla beraber normal hayatını idame etme meselesindeki uçurum da onu buhrana ve yalnızlığa itmektedir. Psikolojik vakaların ve farklı yönelimlerin bir sebebini de bu oluşturmaktadır” dedi. Ay Doğan, Dersim’de farklı birçok toplumsal konumdan, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden ve güvenlik politikası adı altında yapılan baskıcı uygulamalar gerçekliğinin yarattığı yıkımdan bahsedilebileceğini belirterek, “Bu nedenle oluşan boşluklar sistematik ve politik baskının sonucudur demek çok önemlidir. Sistemin Dersim üzerinde yarattığı yabancılaşma, yozlaşan gençlik profili, yine bu bölgenin bu sorunlarla baş edemez hale getirilmesi açık ve kasıtlı bir yönelimdir” diye devam etti.
Dersim’de yaşananları ‘travmatik süreçler’ olarak niteleyen Ay Doğan’ın bu süreçten çıkışa dair önerisi de şöyle: “Toplumun yaşadığı bu travmatik süreçler Dersim’de temsiliyeti bulunan kadın dernekleri, insan hakları kurumları, STK’larla birlikte ortak bir çalışmanın şekillenmesiyle, yine uzman kişilerle birlikte birçok araştırma yapılarak, sürecin iyileştirici ve toparlayıcı yönünü açığa çıkartıp net ortaya koyabilmekle çözülecektir. Çünkü bizlerin, kadına yönelik şiddet, çocuk istismarı ve bunlar karşısında kadın hakları, çocuk hakları üzerine önemli kazanım dolu bir geçmişimiz var, yarattığımız değerlerden de eşitlikçi anlayışı yaygınlaştırma hedefimizden de vazgeçmemiz olası değildir. Son günlerde açığa çıkan bunca tedirgin edici gerçeklerden sonra tek çabamız ve aciliyetli gündemimiz bu olmalıdır.”