Ford işçileri: Grev komitelerini kurmalıyız
Ford işçileri metal işçilerine çağrı yapıyor: "2015'te patronlara geri adım attıranın birliğimiz olduğunu unutmadan, yine o birliği sağlamak üzere grev komitelerimizi kurmalıyız."
Fotoğraf: Ford Otosan işçileri
Bir Ford Otosan işçisi
Kocaeli
Bursa’daki büyük mitinge gittik, alan coşkuluydu ve çok kalabalıktı. Türkiye’nin birçok şehrinden metal işçileri alana dolup, taşmıştı. Gece vardiyasından çıkanlar, gece işe gidecek olanlar, çoluk çocuk, kadın erkek, on binlerce işçi alandaydı. Dikkat çeken birkaç noktaya değinmemiz gerekirse; içinde sendika ve başkan geçen sloganlarda sesin yarı yarıya azalması, “Gemileri yaktık geri dönüş yok”, “Direne direne kazanacağız” gibi sloganlara ise katılan sesin çok daha yüksek olmasıydı. Biz metal işçileri patronların da sendikacıların da peşindeyiz, hakkımız olanı alana kadar da pes etmeyeceğiz.
Pazartesi günü MESS ile tekrar görüşüldü, terbiyesizce teklif ettikleri zam oranını geçelim, bir de lokavt kararı alacaklarını açıkladılar. Alsınlar, lokavt kararını kaç gün uygulayabilirler? Hükümete, yasalara güvenip, bu kadar saldırgan davrananlar, 2015’i, metal direnişini bir hatırlasınlar, yağmur altında metal işçisine nasıl yalvardıklarını? Kaç gün üretim yapmadan durabilecekler, onlar duracak da biz mi duramayacağız? Biz 15-20 gün çalışmamakla açlıktan ölmeyiz. Geçtiğimiz günlerde bunun bir örneğini gördük. Trelleborg işçileri (Petrol-İş’e bağlı) 44 gün süren grevlerinin ardından patrona geri adım attırdı ve grev kazanımla sonuçlandı. Trelleborg’da 44 gün dayanan patronlar, Renault, Ford, TOFAŞ, Man ve daha sayamayacağımız pek çok dev işletmede kaç gün dayanabilir? Metal patronları hiç geri adım atmıyorsa, bize de onlara ders vermek düşer. Çünkü onlar kaybetmekten korkmuyorsa, biz de onların dayatmalarından korkmamalıyız, daha fazla fedakarlık yapacak halimiz yok.
Trelleborg’da kazanımın sebebi işçilerin iradesi, geri adım atmamaları ve fabrika önünde direnişe devam etmeleri oldu. Ve 2015'te patronlara geri adım attıranın birliğimiz olduğunu unutmadan, yine o birliği sağlamak üzere grev komitelerimizi kurmalıyız. Grup grup, bölüm bölüm örgütlenmeliyiz. Ne yapacaksak birlikte yapacağız. Biz metal işçileri kazanacaksak, kendi ellerimizle kazanacağız. Sendikacıdan, MESS’ten bir şey bekleyerek kazanamayacağımız açık. Bursa’daki mitinge giderken herkes diyordu ki, “Bursa işçisi olmasa, bir şey alamayız. Türk Metal Bursa'dan korktuğu için Bursa'da miting yapıyor.” Nedir Bursa işçisini bu kadar önemli kılan? Birliği, çünkü 2015’teki metal direnişinin meşalesini yakmalarının sebebi de direniş sonrası hiç kimseyi işten attırmamak üzere davranmaları da komiteleri olması ve o komiteler etrafında karar alıp uygulamalarıydı. Ekmek bizim, dava bizimse irade de bizim olmalı!
FEDAKARLIK DA YOK TAVİZ DE
Bir Ford Otosan işçisi
Kocaeli
Üyesi olduğumuz Türk Metal Sendikası 15 Ocak tarihinde grev kararı aldığını duyurdu. Grev kararı aldı almasına da henüz uygulama tarihini konuşan yok. Aynı şekilde MESS grev kararımıza karşı lokavt kararı aldı. Bu duruma gülelim mi, ağlayalım mı? Neden grev kararı alanlar, tarihi belirlemez, neyi bekliyorlar? MESS lokavt kararıyla ve sözleşme masasına getirdiği tekliflerle bizlerin çalışmak ve kendilerini daha da zengin etmek için yaşadığını düşünüyor. MESS genel sekreterinin açıklaması ise bizleri hiçbir şey bilmeyen, hiçbir şeyden anlamayan insanlar ya da köleler olarak gördüklerini net bir şekilde ortaya koyuyor. Beyefendi bazı ülkeleri göstererek sözleşme yıllarının daha uzun olduğunu söylüyor. Örnek verdiği ülkelerde enflasyonun hangi oranda artığını, yaşam koşullarının bizden ileride olduğunu, çalışma saatlerinin bizden daha düşük olduğunu söylemiyor. O ülkelerde asgari ücretle çalışanların yüzde 10 ya da yüzde 20 düzeyinde olduğunu, diğerlerinin daha yüksek aldığını, bizde asgari ücret veya bir tık üstünde çalışanların oranının yüzde 70 civarında olduğunu söylemiyor.
Ayrıca ekonomik krizden bahseden MESS, bu kriz küresel bir krizmiş gibi davranıyor. Dövizin yükseldiğinden bahseden MESS, holdingleri temsil ediyor, bu holdingler ürünlerinin genelini yurt dışına pazarlıyor, pazarlarken döviz üzerinden parça aldığını söyleyenler, dışarıya yine döviz üzerinden satıyorsa, krizden nasıl zarar görebiliyor? Hayat pahalılığı, gelen zamlar bizleri etkiliyorken, kendileri devlet desteği alıyor, üstelik işsizlik fonundan bizlerden daha çok onlar yararlanıyor, bütün yük bizlerin sırtına yıkılıyor. Ayrıca vergi rekortmeni biz çalışanlar olurken, işverenler hiç rekortmen olamıyor. Daha önceki krizlerde hükümet para harcayarak krizin atlatılabileceğini söylüyordu. “Simit al, ekonomiye can ver” gibi çağrılarda bulunuyorlardı. Madem ekonomik krizler, para devir daimi ile oluyor ve bu devir daim para harcamamızla gerçekleşiyorsa, bu bizlerin daha yüksek ücret alması anlamına gelmez mi?
Bütün bunları bizler görürken, bizleri göstermelik eylemlerle avutmanın bir anlamı olmadığını düşünüyoruz. Artık bu safhaya gelinmişken hiçbir konuda geri adım atılmaz. Taslaktan taviz verilmez. Bizlerden ücret konusunda fedakarlık etmemiz, kimi haklardan vazgeçmemiz istenmez, istenemez. Bizler MESS’in hiçbir teklifini kabullenmeyiz, elimizde bulunan üretme ya da üretmeme gücünü kullanırız. Şimdiye kadar MESS ne verdiyse, biz onu almıştık. Artık biz ne istediysek, MESS onu vermeli. MESS yasalara ve hükümete güveniyor. Yasaları biz koymadık, onlar koydurdu. Onların yasalarına uymayacağız. Hangi iş yasası bize sorularak yapıldı? Patronlar istedi, yasalar onlara göre belirlendi. Grevimiz yasaklanırsa yasağı dinlemeyeceğiz. Yasaklanma sonrası sözleşme Yüksek Hakem Kuruluna gitmemeli, gerekirse işgal, gerekirse direniş, hakkımız olanı elde etmek için her mücadele bu saatten sonra mubahtır. Kimse bizim onayımızı almadan bu sözleşmeyi oldubittiye getireceğini düşünmesin. Yakın geçmişte esen “fırtına”nın uğultusunu kimse unutmuş olamaz!