Uzmanlar ve odalar Elazığ depremini değerlendirdi: Bilimi değil rantı dinlediler
Elazığ depremini değerlendiren deprem uzmanları ve meslek odaları, tüm uyarılarına rağmen gerekli hazırlıkların yapılmadığına dikkat çekti.
Fotoğraf: Ömer Yasin Ergin/AA
Meltem AKYOL
Eylem NAZLIER
İstanbul
Elazığ’ın Sivrice ilçesinde 6.8 büyüklüğündeki depremle Türkiye bir kez daha deprem gerçeğini hatırladı. Bir "Türkiye depreme ne kadar hazır" sorusu yeniden gündeme geldi. Deprem uzmanları ve meslek odaları, tüm uyarılarına rağmen gerekli hazırlıkların yapılmadığını söylüyor.
Uyarıları ise net: “Deprem bir doğa olayıdır, deprem sonrası yaşanan afet ise bugüne kadar önlem almayan bilimi dışlayan yöneticilerin pervasızlığıdır.”
PROF. DR. OKAN TÜYSÜZ: YAPILACAK ŞEY HAZIRLIKLI OLMAK
İstanbul Teknik Üniversitesi Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü Eski Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Okan Tüysüz, bunun beklenen bir deprem olduğunun altını çizdi. Tüysüz, şu uyarıyı yaptı:
“Bundan sonrasında bir artçı olması kaçınılmaz gibi. 5.8, 5.9 gibi bir artçılar olabilir. Bu da özellikle hasar görmüş yapılarda bu hasarın artmasına neden olabilir. Bu nedenle dikkatli olmak zorundayız. Bir de Doğu Anadolu Fay Hattı üzerinde iki tane sismik boşluk var. Bunlardan bir tanesi Bingöl-Elazığ arasında, bir tanesi Kahramanmaraş-Türkoğlu arasında. Buralarda bugün-yarın olmasa bile mutlaka deprem üretecek.”
Depremlerin zamanını söylemek mümkün olmadığı için sadece yerlerini ve olasılığını söylemek zorunda olduklarının altını çizen Tüysüz, “Bu konuda da yapılmış çok sayıda bilimsel yayın var. Bir iki kişinin söylediği değil bütün bir camianın söylediği, ayan beyan ortada olan şeylerdir. Kuzey Anadolu Fayı üzerinde İstanbul var, Batı Anadolu var. Bunlar Türkiye’de bilinen, üzerinde deprem beklenen bölgelerdir. Yapılacak şey hazırlıklı olmak, onun dışında yapılacak fazla bir şey yok” ifadelerini kullandı.
Tüysüz şöyle devam etti:
“Aktif fayların olduğu yerleri biliyoruz. Aktif fay üzerine nasıl yerleşeceğimizi dair bir bilgimiz yok. Bunun ile ilgili bir çalışma yapılmalı. Aktif fay üzerinde olup bugün yerleşimin sürdüğü yerleşim birimleri var. Bir kere bunların önemli bir deprem olduğu takdirde kurtuluşu yok. Bu fay üzerinde yerleşimi kaldıracak ya da kurallarını belirleyecek yönetmeliğin olması lazım.”
PROF. DR. ÖVGÜN AHMET ERCAN: ARTÇILARA DİKKAT
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, depremin büyüklüğünün 6.8, yıkım gücünün 8-9 olduğunu söyledi.
Ercan, “Deprem Sivrice oldu, 1977 yılında biz İTÜ olarak Sivrice’de bir deprem dinleme ağı kurduk, yöneten de bendim, 4-5 ay sahada çalışma yaptık. 6.8’lik depremden sonra 6.2, 5,8 gibi artçı deprem olursa yıkım artar. Ama ben bunun arkasından daha büyük bir deprem beklemiyorum, bu olursa şaşırtıcı olur” dedi.
"‘HALK BİLİNÇSİZ DEĞİL, İNSANLAR YOKSUL"
Ercan şöyle devam etti:
“Genellikle kanallara çıkıyoruz, 'ders almadık' deniyor. ‘Deprem yıkmaz, bina yıkar’ gibi uyduruk bir lafı atıyoruz ortaya. Bakın asgari ücretle çalışıyorsunuz, 4 çocuğunuz var, eşinizle birlikte 6 kişisiniz, size 'Bu ev yıkılır, buradan taşın git’ desem yapabilir misin, yapamazsın. İnsanlar akşam eve bir ekmek götürmenin mücadelesini veriyor, 'Bu bina yıkılacak' desen de 'Ben buradan çıkamam' diyor. Depremlerdeki yıkımın nedeni halkın bilincinin olmamasından kaynaklanmıyor yani, insanlar yoksul” dedi.
"DEPREM YOKSULUN SORUNUDUR"
"2 bin lira alan bir ailenin depreme hazır olması gibi bir olay düşünülemez" diyen Ercan, "Halk ne yapsın? Halk vergisini veriyor, Türkiye’de yönetim sorunu var. Depremlerin yıkıcı olmasının ana nedeni yönetimsel ve siyasi bozuşmadır. Diğer bir olay ise ekonomiktir. Deprem yoksulun sorunudur, zenginlerin de siyasetçilerin, yönetenlerinden böyle bir sorunu yoktur. Onun için artık şehit oldu falan diyerek milleti avutmayı, yalan söylemeyi bıraksınlar. Allah korusun, Allah yardım etsin zihniyeti var” diye konuştu.
PROF. DR. NACİ GÖRÜR: TÜBİTAK'I UYARDIK REDDEDİLDİ
Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, bu zamana kadarki depremlerin Kuzey Anadolu Fayı üzerinde meydana geldiğini söyledi. Görür, “Doğu Anadolu Fayı uzun zamandır sessizdi. Şimdi uyandı. Kuzey Anadolu Fayı gibi davranacağından endişe ediyorum” dedi.
Görür sosyal medyada yaptığı açıklamalarda şunları söyledi:
“Elazığ’da bir zamanlar Elazığ’ın depremselliği ile ilgili konferanslar verdim, uyarılar yaptım, Elazığ ve köylerini depreme hazırlayın dedim. Bu konuda kitaplar basıldı. Ama maalesef pek birşey yapılmadı. Tıpkı İstanbul’da olduğu gibi.
Bununla da kalmadık. Yine Elazığlı olan Prof. Namık Çağatay ve İTÜ’deki arkadaşlarla birlikte Bingöl, Elazığ, Malatya, Maraş valilik ve belediye başkanlıklarını ve bu kentlerdeki üniversiteleri bir araya getirdim. Harita Genel Komutanlığını da işe katarak proje hazırladım. TÜBİTAK, DPT gibi bir çok yere başvurduk reddedildi.
Halbuki her fay kuşağında depremin ergeç geleği biliniyor. Neden daha ortada deprem yokken oralar ele alınmıyor? Bileniniz var mı?”
MİMARLAR ODASI: AFET, YÖNETİCİLERİN PERVASIZLIĞIDIR
TMMOB Mimarlar Odası da yaptığı açıklamada "Deprem bir doğa olayıdır, deprem sonrası yaşanan afet ise bugüne kadar önlem almayan bilimi dışlayan yöneticilerin pervasızlığıdır" dedi.
TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi Yönetim Kurulu tarafından yapılan yazılı açıklamada bilimi ve tekniği dışlayan, rant odaklı kentleşme politikalarını önceleyen yöneticilerin, deprem sonucu yaşanan can kayıplarının, yaralanmaların ve tahribatların sorumlusu olduğu belirtildi.
6.8 şiddetindeki depremin bu ülkeyi yönetenlerin Marmara, Düzce ve Van depremlerinden ders almadıklarını, insanlar için bilimin ve tekniğin yol göstericiliğinde güvenli çevreler oluşturulamadığını gösterdiği belirtilen açıklamada şöyle denildi:
“Deprem bir doğa olayıdır, bu doğa olayı ile birlikte yaşamayı öğrenmek, önceden önlemler almak ise yapılması gerekendir. Depremlerle birlikte can ve mal kaybını en aza indirecek yapılı çevreyi ve nitelikli mimarlığı oluşturmak yerine, kentleri ranta kurban edenler, coğrafyanın yol göstericiliğini reddedenler, bilimi ve tekniği dışlayanlar, sağlıklı ve güvenli çevreler oluşturamazlar. Halkın can ve mal güvenliğini hiçe sayarak deprem toplanma alanlarını, parkları, rekreasyon alanlarını ve ormanları imara açmak üzere, 'İmar Barışı' adıyla imar affı ilan edildiği, yapının depreme dayanıklı olup olmadığına ilişkin sorumluluğunun mal sahibine yüklendiği, her türlü imar yolsuzluğunun yasal hale getirildiği bir ortamda sorumlular bellidir. Deprem bir doğa olayıdır, deprem sonrası yaşanan afet ise bugüne kadar önlem almayan bilimi dışlayan yöneticilerin pervasızlığıdır. En büyük afet bu pervasızlıktır.”
JMO: KAYNAKLARI KANAL İSTANBUL İÇİN DEĞİL SAĞLIKLI KONUTLAR İÇİN KULLANIN
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, depremlerin afete dönüşmemesinin ve dolayısıyla deprem zararlarının azaltılmasının mümkün olduğuna dikkat çekti. Yapılan açıklamada, “Ülke kaynaklarının Kanal İstanbul gibi bu ülke insanına hiçbir faydası olmayacak projelere harcanmasına değil, halkımızın sağlıklı ve güvenli yaşamasına ayrılması gerektiğini ifade ediyoruz” denlerek önerilen sıralandı:
“Afet zararlarının azaltılmasını esas alacak şekilde, 3194 sayılı İmar, 4708 sayılı Yapı Denetim, 7269 sayılı Afet, 2872 sayılı Çevre gibi kanunlarda düzenlemeler yapılmalı. ABD Kaliforniya fay yasasında olduğu gibi, aktif fay hatları üzerine bina inşa edilmesi yasaklanmalı.
Aktif faylar üzerine inşa edilmiş bulunan binalar kentsel dönüşüme tabi tutulmalı ve vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği sağlanmalıdır.”
AĞBABA: BİNAYI BİLE GÖRMEDEN İMAR BARIŞI YAPTILAR
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba da depremin hemen ardından Malatya Pötürge ve Doğanyol ilçelerinde incelemelerde bulundu, vatandaşları ziyaret etti.
Bölgedeki duruma ilişkin Evrensel'e konuşan Ağbaba, “Burada şu ana kadar 4 can kaybı var, 10 üzerinde yaralı var. Birçok hayvan telefi var. Çok sayıda bina oturulmaz hale gelmiş, hasar yüksek. Hem Doğanyol hem köylerinde çok sayıda hasarlı bina var” dedi.
Ağbaba şöyle devam etti:
“Malesef Türkiye hiçbir şeyden ters almıyor. Bundan 10 yıl önce Elazığ’da bir deprem yaşandı, onlarca kişi hayatını kaybetti. Bilim adamları söylüyor ama maalesef tedbir alınmıyor. Hiçbir iyileştirme yok. Ders almayan siyasi bir anlayış var. Bilimin yok sayıldığı, bilim insanlarının uzaklaştırıldığı, bilime inanılmadığı bir dönemle karşı karşıyayız.”
Son ‘İmar Barışı’ düzenlemesiyle daha büyük felaketlere kapı aralandığına dikkat çeken Ağbaba, “Başvuru yapanın binasını görmeden imar barışı yaptılar. Bu büyük bir felaket. Devletin mutlaka bunları kontrol etmesi gerekiyor. Belediyelere mutlaka yetki verilmesi gerekiyor” dedi.
Ağbaba son olarak şunları söyledi:
“Deprem vergisi nerede kullanıyor, deprem için nasıl önlemler alınıyor. Örneğin Avcılar’da hala kentsel dönüşüm başlatılmadı. Birçok sorun var. Buna da fıtrat diyorlar."
BU SORULAR CEVAP BEKLİYOR
- Türkiye’de fay kuşağında bulunan yapılar için neden önlem alınmadı, bina inşası neden yasaklanmadı?
- Halktan toplanan deprem vergileri nereye gitti?
- ‘İmar Barışı’ ile depreme dayanaksız binalara, ranta nerede ve ne kadar göz yumuldu?
- Deprem gerçeği dururken kaynaklar neden çılgın projelere aktarılıyor?