Germencik JES tehdidi altında: Tarım arazilerine kurulan santraller ölüm saçıyor
Germencik Çevre ve Doğa Derneği Sözcüsü Metin Aydın tarım arazilerine kurulu jeotermal enerji santrallerinin yarattığı sorunlara dikkat çekti.
Fotoğraf: MA
Jeotermal Enerji Santralleri'nin (JES) yoğun olarak inşa edildiği yerlerden olan Aydın'da tarım arazileri ve yaşam alanları için mücadele eden Germencik Çevre ve Doğa Derneği (GERÇED) Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Metin Aydın, JES'lerin doğa ve insana olan etkilerini değerlendirdi. Türkiye’de üretimde olan jeotermal santrallerin yüzde 57’sinin Aydın’da olduğunu kaydeden Aydın, bunların kentte birinci sınıf tarım arazilerine inşa edildiklerine dikkat çekti.
Aydın, santrallerin birinci sınıf tarım arazilerinin yanı sıra, incir-zeytin gibi özel tarım arazilerine, sulak alanlara, doğal ve arkeolojik sit alanlarına, yerleşim yeri, sağlık kuruluşu yakınına kurulduklarını ifade etti. JES faaliyetleri sırasında gerekli denetim ve kontrollerin yapılmadığını belirten Aydın, jeotermallerden yayılan zehirli gazların havaya, su kanalları ile Menderes nehrine karışarak çevre ve insan sağlığına zarar verdiğini söyledi.
İNCİR AĞAÇLARINDA HİDROJEN SÜLFÜR SAPTANDI
2010 yılında Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Fakültesi'nin Germencik Alangüllü’de yaptığı araştırma sonucunda Alangüllü’de yer alan jeotermal santrallerin çıkardığı akışkanların yerüstü ve yeraltı sularına karışarak kaynakları kirlettiğinin tespit edildiğine dikkat çeken Aydın şöyle devam etti:“Bu suların tarımsal sulamada kullanıldığında ağır metal ve kimyasal maddelerin besin yolu ile insan ve canlılara geçebileceği, jeotermal kaynakların boşaltım gösterdiği dere sularının Hıdırbeyli barajında toplandığı; bu suların tarımda kullanılınca tarım arazilerinin olumsuz etkilendiği; sularda yüksek oranda bulunan Bor’un bitkilere toksik etki gösterdiği saptanmış. 2015 yılında Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nin Alangüllü’de yaptığı araştırmada jeotermal santrallere yakın topraklarda asit miktarının arttığını, incir ağaçlarının daha az sürgün verdiğini, sürgünlerin daha kısa, yaprakların hastalıklı olduğunu, dallardaki meyve sayısının daha az, meyve büyüklüğünün daha küçük olduğunu saptadılar. Jeotermale yakın incir ağaçlarına ait kuru incirlerde uzak bölge kuru incirlere göre daha yüksek değerlerde Hidrojen Sülfür (HS2) Bor, Kükürt, Nikel, Kurşun, Kobalt, Kadmiyum, Krom saptandı.”
ZEYTİN BAHÇELERİNİN İÇİNE JES KURULUYOR
Zeytin kanunu göre tarım arazilerin 3 kilometre mesafesinde duman ve atık bırakan sanayi tesisinin yapılmasına izin vermediğini hatırlatan Aydın, “Aydın’da zeytin bahçelerinin içinde jeotermal santralleri kuruluyor. Yine su kaynaklarına yakınlığı en az iki bin metre uzakta olması gerekir ama Menderes Nehri’nin 5 metre mesafesinde kuruluyor. Yerleşim yerlerinin içinde, evlerin, bahçelerin yanında kurulmuş durumda. Hıdırbey, Pamukören, Germencik’te Jeotermallerin mahallenin içinde çocukların oyun bahçesinde kurulduğunu görürsünüz. Borular evlerin üstünden, balkonların üstünden geçiyor. Bu jeotermal akışkanların sıcaklıkları 250 il 300 derece arasında. Bu bölge deprem bölgesi, herhangi bir depremde ya da herhangi bir patlamada bütün insanların orada yanması olasıdır” uyarısında bulundu.
YERALTI KAYNAKLARIMIZ KİRLETİLİYOR
Dünyanın hiçbir yerinde olamayan jeotermal santral projelerinin Türkiye’de faaliyete olduğuna dikkat çeken Aydın, "Jeotermallerin salmış olduğu akışkanlar yaklaşık yerin 2 bin ile 3 bin metre mesafe derinliğinden çıkarıldığı biliniyor. Jeotermal kanununa göre bu çıkarılan zehirli akışkanların aynı noktaya enjekte etmeleri gerekir. Ama masraflı olduğu gerekçesiyle yüzde 40’ına yakın miktarını derelere, çaylara ve en nihayetinde Menderes nehrine bırakıyorlar. Nehre bırakılan bu akışkanlar normalin çok üstünde. Bunların sulara bırakılması sonucu hem yer üstü hem de yer altı su kaynaklarımızı kirletiyorlar” dedi.
BALIKLARIN GENETİK YAPISINDA DEĞİŞİKLİK VAR
Menderes Üniversitesinin yapmış olduğu araştırmalarda jeotermal akışkanların bırakıldığı ağır metaller sonucu, Menderes nehrinde yaşayan balık ve yosunsu bitkilerin genetik yapısında değişim olduğunu ileri süren Aydın, nehrin kirli sularıyla sulanmış topraklarda bor, arsenik ve ağır metaller saptandığını aktardı. Aydın, “Bu akışkanlardan kaynaklı Büyük Menderes nehri dördüncü sınıf su kirliliği taşıyor ve Türkiye’nin en üçüncü kirli nehri konumundadır” ifadelerini kullandı.
MENDERES’TEN TARIMSAL SULAMA YAPILMAMALI
Radyo aktiflerle kirlenmiş sularla sulanan topraklarda yetişen tarımsal ürünlerinde aynı şekilde ağır metaller taşıdığının altını çizen Aydın, “Büyük Menderes havzasında bitkilerin yüzde 80’inde bor toksit seviyenin üstünde. Şu an mevcut kirliliğe göre Büyük Menderes havzasında kesinlikle tarımsal sulama yapılmaması gerekir. Tarım ürünü yetiştirilmemesi gerekir. Türkiye’nin en bereketli topraklarında ürün yetiştiriyorsunuz ve bu ağır metallerin bulunduğu tarımsal ürünleri Türkiye’nin her yerine satıyorsunuz. Bu sadece Ege'nin sorunu değil aslında tüm Türkiye’nin sorunudur.”
HAVA KİRLİLİĞİ KANSEROJEN SEBEBİ
Aydın’da jeotermallerin salgıladığı hidrojen sülfür gazından kaynaklı yoğun bir şekilde solunum yolu ve kanser gibi hastalıkların olduğunu anlatan Aydın, bu gazların çoğu alerjik hastalılara sebep olduğunu söyledi. Aydın ve çevresinin sülfür gazından dolayı sürekli çürük yumurta koktuğunu aktaran Aydın, "Bunun en büyük sebebi de jeotermik santrallerin salgıladığı gazlardan hava kirliliğinden oluyor. Çünkü hava kirliliği zaten kanserojen bir olaydır. Jeotermallerin salgıladığı ağır metallerin hepsi havadan ağır olduğu için uçup gitmiyorlar, belli bir süre havada asılı kaldıktan sonra yer yüz yüzüne inerek hem insanlara hem de tarımsal ürünlerin üstüne çöküyorlar. Şu an Aydın’da aldığımız her bir nefes çürük yumurta kokuyor” diye belirtti.
KANSERLERİN EN BÜYÜK SEBEBİ ÇEVRESEL FAKTÖRLER
Adnan Menderes Üniversitesinin kentte yaptığı araştırmalarda inek sütünde ağır metaller saptadığını dile getiren Aydın, arı sütlerinde ise propolis borun çok yüksek miktarda saptandığını belirtti. Aydın, ağır sanayilerin bulunduğu yerde annelerin sütlerinde ağır metal kirliliği bulunduğuna dikkat çekti. Kanserlerin ön büyük sebebinin çevresel faktörler odluğunu dile getiren Aydın, “Aydın’da bütün çevresel faktörler kirli o yüzden kentteki kanser Türkiye ortalamasından iki kat üstünde” diye belirtti. (Aydın/MA)