İntiharlar: Bireysel buhranlardan fazlası mı?
Her ne kadar Durkheim, çalışmasının son bölümünde intiharı “tinsel bir yoksulluğun” sonucu olarak ele almış olsa da bahsi geçen tinsel yoksulluğun, ekonomik yoksulluğun bir getirisi olduğu aşikardır.
Mevlüde Ecem ÖKSÜZ
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
Geçtiğimiz günlerde, haftalarda ve hatta aylarda; ülke halkı olarak tanıklık ettiğimiz intihar vakaları hızla artmaya devam etti. Fatih’te bir evde siyanür vasıtasıyla hayatlarına son veren kardeşlerden sonra, henüz olayın vicdani yükünü omuzlayamamışken bir başka aile intiharının haberini aldık. Yaşamına son vermek bireysel buhranların bir ürünü olmaktan fazlası olabilir miydi?
Sosyoloji disiplininin kurucularından kabul edilen Emile Durkheim, “İntihar” başlıklı çalışmasında bir olgu olarak intiharı derinlemesine incelemiştir. İntiharı 4 ana başlık altında ele alan Durkheim, çalışmasının sonunda intiharın toplumsal nedenlere bağlı bir eğilim olduğu kanaatine varmış ve ekonomik, sosyal yahut dini buhranların toplumdaki intihar oranlarının artmasına sebebiyet verdiği tezini ortaya atmıştır. Yalnızca kendi çıkarlarını gözeten iktidarın tahakkümü altında, neredeyse tüm sosyal ihtiyaçlarını gidermekten yoksun bir biçimde yaşam mücadelesi veren halkın güncel ekonomik politikalardan, durmaksızın artan fiyatlardan ve arz-talep dengesizliğinden doğan yaşam kıskacının sarsıcı bir tezahürü olarak dikkatleri üzerine çekmektedir intihar.
Durkheim modern toplumu kendine ait bir gerçekliğe sahip organik bir bütün olarak görür. Bu bütün, normal durumunda var olabilmek için bütünü oluşturan parçalar tarafından karşılanan gereksinme veya işlevlere sahiptir. Eğer bazı temel gereksinmeler karşılanmazsa patolojik bir durum ortaya çıkar. Ekonomik işlev modern toplumda karşılanması zorunlu bir gereksinmedir. Ekonomide şiddetli bir dalgalanmanın varlığı, sistemin diğer parçalarını ve sonuçta da bütün sistemi etkileyecektir.
“Kuralsızlık intiharı”na bir ekonomik kriz sebep olabilir. Ancak Durkheim, kitapta kuralsızlık intiharına ayırdığı bölüm boyunca bunun sanıldığı gibi yalnızca yoksulluk sonucunda ortaya çıkmadığını tartışır. Durkheim’ın iddiasına göre toplumda meydana gelebilecek ani bir ekonomik değişiklik bu durum üzerinde etkili olabilir. Yani, ekonomik kriz nedenli intiharlar gerçekleşebileceği gibi ekonomik refahın pik yaptığı bir durumda da intiharlarda artış gözlemlenir. Her iki durumda da toplum kendisine doğrudan etki eden sarsıcı bir olayla yüzleştiğinden kuralsızlık organik bir şekilde kendini gösterir.
TOPLUMSAL UYUM, YABANCILAŞMA
Kapitalizmin toplum üzerinde yarattığı tahribat kişinin bulunduğu topluma yabancılaşmasına, ondan ayrıksı bir hal almasına yol açar ki bunun Durkheim’ın intihar kavramını incelemesi için de önemli bir argüman olduğunu söylemiştik. Ancak bireylerin birbirlerine yabancılaşmasının yanı sıra emeğine yabancılaşması daha temel ama birbiriyle kopmaz bir ilişkisellik içinde ele alınmalıdır. Kapitalizm üretim biçiminde, kendi emeğine ve ürettiği ürüne yabancılaşan işçi kitleleri bunun bir tezahürü olarak toplumsal yaşantıya ve toplumsal bir varlık olma edimine de yabancılaşır. Kapitalist sermaye birikimi için ürettiği artı değer üzerinden sömürülen işçi ve emekçi kesimlerinin temelde bütün yaşamı bu sınıfsal ilişki üzerinden şekillendiğinden bu sistemsel ilişkiden bir anlamıyla bu sınıfsal ilişkiyi tasfiye etmeden çıkması mümkün gözükmemektedir. Zira bu iki temel sınıfın çelişkisi diğer toplumsal ilişkilerin ve kurumların belirlenmesindeki temel zemindir. Bireysel bir eylem olduğu ölçüde toplumsal bir tepki olan intiharları bu sınıfsal ilişki dışında okumak, bireylerin toplumsal hayatın örgütlenmesinde hangi çelişkilerle karşılaştığını ortaya koyamadan oradan yansıyan psikolojik ve sosyal etmenleri salt gerçeklikler olarak analize dâhil etmek nesnel gerçekliğin yalnızca bir veçhesini okumanın ilerisinde bir sonuç verme iddiası taşıyamaz.
“Şunu da unutmamak gerekir ki; Marx, kapitalizmi yalnızca insanları kendilerine yabancılaştırdığı için değil, ayrıca insanları öteki insanlara, Marx tarafından belirtildiği gibi, her bir bileşeninin, “gerçek bir bireysel toplumsal varlık”**olduğu gerçek insan topluluğuna yabancılaştırdığı için de eleştirdi.***
BUNALIMLAR ORTAK, NEDENLER AYNI
Her ne kadar Durkheim, çalışmasının son bölümünde intiharı “tinsel bir yoksulluğun” sonucu olarak ele almış olsa da bahsi geçen tinsel yoksulluğun, ekonomik yoksulluğun bir getirisi olduğu gerçeği aşikârdır. Bunun yanında belirsizlikler ve krizler doğrultusunda patolojikleşen bireyin tedavi ihtiyacının giderilmesi de doğrudan tinsel-ekonomik yoksullukla ilişkilidir. Devlet hastanelerinin ya da ruhsal hastalıkların tedavisi için devlet eliyle açılmış birtakım kurumların alandaki yetersizlikleri malumdur. Aylar süren randevu süreçleri erişilebilirliği zorlaştırmakta ve bıkkınlığa yol açmaktadır. Bunun yanında özel terapistlerin ne bir işçinin ne de bir öğrencinin karşılayamayacağı ücretler mukabilinde hizmet verdiği de bilinmektedir. Ruh sağlığını korumanın bile bir lüks olarak takdim edildiği bu düzende gönüllü ölümlerin münferit oldukları çıkarımına varmak ne kadar mümkündür?
“Görüldüğü üzere intihar üzerine yazılan bir monografi, asıl ele aldığı özel olguyu aşan bir kapsama sahiptir. Ortaya koyduğu sorunlar, günümüzün en ağır sorunları ile yakından ilgilidir. Çağdaş toplumlarda intihardaki olağanüstü yükseliş ile ortak bunalım aynı nedenlerden kaynaklanmaktadır. Gönüllü ölümlerdeki bu istisnai yükseliş uygar toplumların içinde bulunduğu bunalımı, acısını ve bunun ne denli ciddi boyutlarda olduğunu göstermektedir.”****
İnsanın en temel haklarından biri olan yaşama hakkının görünürde kendi arzusuyla elinden alınması arka planda çevresel/toplumsal faktörleri barındırır. Bize düşen toplumu doğru okumak ve karşılaştığımız sorunları yüzeysel biçimde değerlendirmekten kaçınmaktır. Bazen etken bazen edilgen rolde birer bileşeni olduğumuz bu düzeni ortadan kaldırmak üzere çabalamak biz gençlerin sorumluluğudur.
*Emile Durkheim, İntihar, çev, Zühre İlkgelen, İstanbul: Pozitif Yayınları, 2013, sf. 253
** "Economic and Philosophical Manuscripts/ Ekonomik ve Felsefi Elyazmaları" Trans: Bottomore, Kari Marx: Early Writings,s. 158
***Karl Marx, İntihar , çev., Barış Çoban ve Zeynep Özarslan, İstanbul: Yenihayat Kütüphanesi, 2006, sf.46
**** age sf. 412