Aksıran tıksıran her Çinliye, virüs taşıyıcısı gözüyle bakılıyor
Çinlilere yönelik koronavirüs üzerinden yürütülen ırkçı saldırılara, Çin ulusal bayrağındaki yıldızların yerine koronavirüs sembolleri konmuş bir karikatür eklendi.
Fotoğraf: AA
Cengiz MAHİR
Şanghay
Danimarka’da yayın yapan bir gazetede geçen pazar günü yayımlanan bir karikatür hem Çin’de hem de uluslararası medyada tartışma konusu oldu. Karikatür, Çin ulusal bayrağındaki yıldızların yerine koronavirüs sembolleri koymuş, adeta Çin ulusunu hedef alan bir karalama kampanyasına imza atmıştı. Hemen ardından Çin’in Danimarka Başkonsolosluğu gazete yöneticilerine ulaşıp özür dilemelerini istemişti. Gazete bu talebi geri çevirdi. Hatırlanacaktır, aynı gazete 2005’te Hz. Muhammed karikatürü yayımlamıştı. Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen daha da ileri giderek “Biz Danimarka’da ifade özgürlüğüne sahibiz” diyerek hem gazeteyi savundu hem de Çinli yetkililere politik bir mesaj verdi.
KARİKATÜRÜN ANLATTIĞI
Karikatürün içinden çıktığı kültür ve vermeye çalıştığı mesaj birçok karışık duyguyu içinde barındırıyor. Kendisine coğrafi, kültürel ve politik olarak çok uzak bir ülkede yaşanan bir sağlık krizinin birden kendi vatandaşlarını ve içinde bulunduğu kıtayı tehdit etmesine verilen ani tepkinin bir ürünü bu. Çin kamuoyunda bu karikatür arsızlık, hakaret ve kültürel aşağılama olarak algılandı. Çünkü genel hakim kanıya göre hükümet bütün kaynaklarını seferber ederek salgını kontrol altına almaya çalışıyordu. Sonuçta salgın doğal nedenlerden kaynaklı bir hastalıktı ve bundan ilk etkilenenler Danimarkalılar değil Çinlilerdi. Burada birkaç sorun iç içe geçmiş durumda. Bunlardan birisi Batı Avrupalıların Çin’e ön yargılı bakışları, diğeri Çinlilerin içinde bulundukları realiteyi kavrama biçimleri.
BATILI ÇİN ALGISI
Batı Avrupalıların Çin’e yönelik ön yargıları sayılsa muhtemelen çok uzun bir liste çıkar. “Bunlar her şeyi yer”, “Bunlar demokrasiden anlamaz”, “Çin dünyayı ele geçirmek istiyor” vs. Batı’nın, Doğu’yu aşağılayarak kendisini yükseltme arzusu çok yeni değil. Dolayısıyla virüs salgını vesilesiyle benzeri duyguların kabarması çok da şaşırtıcı değil. “Gözü çekik” tüm Asyalılara “Çinli” adını takmak ırkçılığın bir türevi. Şimdi bu türeve aksıran tıksıran herhangi bir “Çinli”ye virüs taşıyıcısı gözüyle bakmak eklendi. Birkaç gün önce Fransa’da yaşayan ve ırkçı saldırıların hedefindeki bazı Doğu Asyalılar sosyal medyadan “Ben virüs değilim” mesajı vererek tepkilerini dile getirdi. Bu mide bulandırıcı ırkçılığa Çin kamuoyunun tepkisi öfke, korku ve şovenizmin bir sentezinden oluşuyor.
ÇİN TİPİ ŞOVENİZM
Yakın tarihini geri bırakılmışlık, ulusal aşağılanma ve sömürgeleşme ile hatırlayan Çin, şimdi kendisine tam tersi bir tarihsel rol biçiyor: Yükselen, kükreyen ve büyük güçlere “kafa tutan” Çin. Sınıf mücadelesi değil, milliyetçilik hiç değil ama çok koyu muhafazakar bir ulusçuluk, Çin’deki politik iklimi özetleyen anahtar kelime. Bu siyasi kimlik içerisinde eritilen bir dizi unsur var. Bunlardan birisi şu: Partiye ve hükümete koşulsuz, sorgusuz-sualsiz itaat, bağlılık ve boyun eğme. Salgın sürecinin başından itibaren virüs fiyaskosuna parti ve hükümet imza attığı ve kendi halkına ve dünya kamuoyuna özür dilemesi halinde otoritesi sarsılacağı için Çin resmi düzeyde şu an bulabildiği en pişkin yoldan ilerliyor: “Elimizden geleni yapıyoruz”. Elinden gelen her şeyi yapmadığını ortaya çıkaran ve bunu yaptığı için cezalandırılanlara aşinayız: Gazeteciler.
ÇİN HÜKÜMETİ İLK ÖLÜMLERE KADAR
VİRÜSÜ DİKKATE ALMADI, HABERLERİ DE SANSÜRLEDİ
Virüs salgını ilk olarak ocak başında ortaya çıktı. Hükümetin ilk tepkisi virüs haberlerini sansürlemek oldu. Yetmedi, haberi yazan 8 gazeteci gözaltına alındı. Yetmedi, Vuhan polisi haberlerin “yalan” ve “dedikodu” olduğunu iddia etti. Ardından polis, resmi internet sitesindeki bülteninde bunun sars benzeri bir hastalık olmadığını ve insandan insana geçmediğini iddia etti. Ocak ayının ikinci haftasında ilk ölümler yaşanmaya başlayınca bunun koronavirüs olduğu itiraf edildi ve “Salgın kontrol altında” dendi. Virüsün merkezi Vuhan’da olağanüstü önlemler ilk olarak ocak ayının üçüncü haftası alındı. Halihazırda virüs Çin’in bütün eyaletlerine yayılmış durumda ve enfeksiyon kapanların sayısı artmaya devam ediyor. Hastalığın ne tedavisi bulundu ne de kontrol altına alınmış durumda. Bugün geldiğimiz nokta şöyle: Tüm kentlerde mahalle mahalle kim nereye gidiyor, ne zaman eve geldi, maske takıyor mu? Polis ve özel güvenlik bunun raporunu tutuyor.
Varlığından yeni haberdar olduğumuz Vuhan’daki şu malum su ürünleri pazarında ve benzeri birçok yerde “Gıda kontrolü neden yapılmıyordu?” sorusuna hükümet henüz cevap vermiş değil ve muhtemelen vermeyecek de. Ama “Bu kriz esnasında vatanın kahraman evlatlarının destan yazdığını” söyleyecektir.