Elazığ depreminden sonra çadırda kalan aile: Depremde ölmedik, soba bizi zehirleyecek
Elazığ depreminden etkilenen Tilvan ailesi, 8 çocuklarıyla çadırda kalıyor. Soğuk hava nedeniyle soba yakan aile, “Depremden ölmedik, soba bizi zehirleyecek” diyor.
Fotoğraf: Evrensel
Murat UYSAL
Elazığ
Tilvan ailesi, 12 yıl öncesine kadar Malatya’da, 12 gün öncesine kadar Elazığ’da Karşıyaka Mahallesi’nde bir gecekonduda yaşıyordu. Şimdiyse iki mahalleyi ayıran su kanalının hemen yanındaki çadırların birindeler 8 çocukla. Soğuk havalardan dolayı çadırda soba yakan aile, “Depremden ölmedik, soba bizi zehirleyecek” diyor.
Depremin ardından Karşıyaka Mahallesi’nin gecekondularının arasında kurulan çadırların birinde rastlıyoruz Tilvan ailesine. İlk gördüğümüz ellerinde tahta parçalarıyla oyunlar oynayan boy boy çocuklar oluyor. Çocuklardan biri yabancı olduğumuzu hemen anlıyor “Yardım mı getirdiniz?” diye soruyor ardından kaldıkları çadırı işaret ediyor. Çadırda çocukların babası Emrah Tilvan ile karşılaşıyoruz.
NE VARSA HARCAMIŞLAR, BİRİKİMLERİ YOK
Emrah Tilvan eşi Fatma ile 12 yıl önce Malatya’da evlendiklerini belirterek, sonrasında “Elazığ küçük şehir daha rahat yaşarız” umuduyla 2 çocuklarıyla buraya geldiklerini söylüyor. Çocuğu veren rızkını da verir inancıyla 8 çocukları olmuş. Son birkaç seneye kadar her şey daha normalmiş, “Geçim çok daha kolaydı ağabey” diye destekliyor eşi Fatma Tilvan. “Yine yoktu elimizde ama mutluyduk, çalışıyordum gençtim her işi yapıyordum. Şimdi de yaparım ama artık eskisi kadar iş yok” diyor Emrah Tilvan. Hiçbir zaman net bir geliri olmamış Tilvan ailesinin. Emrah Tilvan getirmiş, getirdiği harcanmış, bundandır ki ellerinde avuçlarında bugün bir birikim yok, “Biz hamalların işi bugün bulup o gün yemek, bir de 8 çocuk var”. Depremden beri çalışamıyor Emrah Tilvan. Ev taşımaya çağrıldıklarını ama binaların girilmeyecek durumda olduğunu söylüyor. “Ev sahibi girmiyor eve. ‘Parası neyse size vereyim’ diyor. 50-60 lira yevmiyeye canımızdan olmaya değmez ağabey”.
"SEKİZ ÇOCUKLA BİZİ KİM ALIR?"
Tilvan ailesinin kaldığı gecekondunun kirası 400 liraymış girilmeyecek durumda olan evleri için “Şimdi o da yok” diyor. Mahalleden birçok aile taşınmış, pek çoğu da memleketlerine dönmüş. “Gidebileceğimiz eşin dostun da durumu bizden farklı değil, hem kim alır bizi böyle sekiz çocukla” diyor. Çadır üç gün önce geçmiş ellerine. Öncesinde ateş yakarak, lastik yakarak beklemişler. Çocuklar henüz hastalanmamış ama tedirginler. “Yarın bir gün bu çocuklar hastalansa ben nereye götüreceğim bunları, Kültür Park’ta acil bile var, biz insan yerine koyulmuyoruz” diye konuşuyor. Gelen yardımlar üst yolu kullanıp toplu merkezlere gidiyormuş. Evlerinde biraz erzak varmış. İkinci gün baba Tilvan girip çıkarmış birazını ama onlar da suyunu çekmiş. “8 çocuklu ailenin erzağı ne ola” diyor.
KORKU İÇİNDE UYUYORLAR
“Şimdi çadırın böyle sıcak olduğuna bakmayın buz gibi oluyor sabahları” diyor Fatma Tilvan. Geceleri rüzgar çıkıyormuş. Baba Tilvan ile beraber nöbetleşe uyuduklarını soba dumanından zehirlenebileceklerini söylüyor. “Depremden ölmedik, soba bizi zehirleyecek, odun kömür zaten yok olsa da yakmaya korkuyoruz” diyor. Çadırı kurdukları kanaldan da korkuyorlar, “Derenin kenarında kalıyoruz. Dere pislik içinde” diyor.