02 Şubat 2020 23:58

Sağlık emekçileri yazdı: Bursa SES’te neler oluyor?

"Uludağ Üniversitesi işyeri seçimlerinde üyeleri ve sendikadan beklenti içinde olanları hayal kırıklığına uğratacak şeyler yaşanmıştır."

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

SES Üyesi Bir Grup Sağlık Emekçisi

Bilindiği üzere KESK’e bağlı sendikalar genel kurul dönemine girdi ve başta işyerleri olmak üzere seçim süreçleri başladı. Takvimsel olarak işyerlerindeki seçimler bitmek üzere. Bursa’da da SES bünyesinde sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak genel kurul çalışmaları içerisindeyiz.

Bir sendika için, mücadeleci bir emek örgütü için genel kurullar ve seçim süreçleri bir önceki sürecin hesabını vermenin, yenilenmenin, tazelenmenin araçlarıdır. İki genel kurul arasındaki sürede yürütülen mücadelenin eksiklerini, sorunlarını ve çözümlerini güncel ihtiyaçlara göre yeniden tartışmanın, daha güçlü bir mücadele sürecine adım atmanın olanaklarıdır. Yani ne sadece formalitedir, ne de sadece “yönetim yenileme” zamanlarıdır. Bu sürecin sağlıklı olabilmesi için de vazgeçilmez olan sendika hukukuna uygun bir süreç işletmek; ama bununla da sınırlı kalmayarak her üyeyi sendikanın geleceğini tartışma ve kararlar alma sürecine katmak, aynı zamanda sorumluluk almaya çağırmaktır. Hele ki emekçilere yönelik saldırıların alabildiğine arttığı, emek alanında yoğun baskıların olduğu, krizin yükünün giderek ağırlaştığı, sağlık emekçilerinin hizmetin her aşamasında şiddete uğradığı bir ortamda genel kurulları böyle ele almak bir zorunluluktur.

Ne yazık ki Bursa’da SES bünyesinde seçim sürecinde yaşananlar, bu perspektifen çok uzaktır; sendikal mücadeleye ve üyelere zarar veren bir boyuta ulaşmıştır. Uludağ Üniversitesi işyeri seçimleri sorunların en fazla ortaya çıktığı yer olmuştur. Üyeleri ve sendikadan beklenti içinde olanları hayal kırıklığına uğratacak şeyler yaşanmıştır.

KEYFİYET, HUKUKSUZLUK, İRADE GASBI...

Üniversitede seçimler, daha önce şube yönetimi tarafından belirlenen zamanda, üniversitede gerçekleştirilmiştir. Seçim esnasında sendikadan istifa etmiş olan bir kişinin sandığa gelerek oy kullanmak isteyip listede adını görememesi üzerine, şube eş başkanının da içinde bulunduğu birkaç kişilik bir grup, “istifa etmiş kişinin” adının listede olmamasını gerekçe göstererek bir tutanak tutmuş, tutanaklarını da yanlarına alarak seçim ortamını “terk etmiştir”. Seçim devam etmiş, her iki listeden delege adayları ve üyeler oy kullanmaya gelmiş, saat dolduğunda seçim sonlandırılmış ve tutanaklar tutulmuştur. Ne var ki, daha sonra, yönetim kurulundan seçimi terk eden eş başkanın da bulunduğu üç kişi karar aldıklarını ve “seçimi iptal ettikleri”ni, seçimlerin yenileneceğini duyurmuşlardır. Seçime katılmış-katılmamış üyelere gerekçe açıklama ihtiyacı bile hissedilmemiş (çünkü zaten açıklanabilecek bir gerekçe yoktur), bir kısa mesajla seçimin iptal olduğu “bildirilmiştir”.

Sendikamızı ve mevzuatı bilmeyenler için bilgi verelim: Yönetmeliklerimizde açık olarak yer alır; işyeri seçimleri için itirazlar sandık kuruluna yapılmalıdır, sandık kurulu itirazı seçim anında hemen değerlendirir ve karara bağlar, sandık kurulunun kararına karşı itiraz ise 2 iş günü içinde mahkemeye yapılmaktadır. Bunun dışında yetkili bir organ yoktur. Yani, seçim salonunu terk eden ve sonra “yönetim kurulu çoğunluk kararı aldık seçimi iptal ettik” diyenlerin seçimi iptal etmek gibi bir yetkileri yoktur. Sendika hukuku, yönetim kuruluna böyle bir yetki vermemektedir. Bu, açıkça sendika hukuku dışıdır. Sandık kuruluna yazılı herhangi bir itiraz dahi yapmamışlardır. Bu, yöneticilerin, sağlıklı biçimde yürütülmesinden sorumlu oldukları bir işyeri seçimini bilerek sabote etmesidir. Sendika hukukunu bilmiyor ve bunlara yetkileri olduğunu sanıyorlarsa da, bildikleri halde yetkileri olmayan bir konuda ısrar ediyorlarsa da bu kabul edilemez bir durumdur.

Burada üzerinde durulması gereken önemli konulardan biri de şudur: İşyeri seçimini “iptal ettiğini” iddia edenlerin tartışma gerekçesi, sendikadan istifa etmiş iki kişinin seçim listesinde yer almamasıdır. Bu ne demektir? Yetkileri olmaması bir yana, başka bir sorun vardır: “Seçim iptal” diyen bu üç yönetici, sendikadan istifa etmiş, yani bir irade ortaya koyarak sendikada herhangi bir şekilde yer almayacağını bildirmiş, sendikal ve etik kurallar açısından zaten sendikanın geleceğinde söz sahibi olamayacak, oy kullanamayacak kişilerin “haklarını” gerekçe göstererek, sendika üyesi olan, seçime katılarak oy kullanan, delege adayı olan-olmayan, seçilen-seçilmeyen, üniversite hastanesindeki tüm sendika üyelerinin iradelerini yok saymakta, değersizleştirmektedir. Yani yöneticiler, kendi üyelerinin hak ve iradelerini vazgeçilebilir, üstelik istifa eden bir üye bahanesi ile vazgeçilebilir görmektedir. Bu, ne şekilde olursa olsun kabul edilemezdir. Bu bakışa sahip bir yönetim anlayışına üyeleri nasıl güven duyacaktır? 

TÜM ÜYELERE ÇAĞRI

Peki, bu kadar şey SES gibi bir sendikada neden olmaktadır? Adı geçen tartışmalı işyerinde delege adaylığı için iki liste yarışmıştır. Seçimi iptal tartışması yürütülenlerin listesi de bu iki listeden biridir. Kendi listelerinin az oy alacakları ve az delege çıkartacakları belli olduğu için seçimi de, seçimin güvenliğini de, sendikal işleyişi de yok saymada ve üyelerinin iradesini çiğnemeye çalışmakta bir beis görmemişlerdir. Üstelik tüm iyi niyetli uyarılara rağmen bu uğraştan vazgeçmemektedirler. Yani, sendikanın seçim süreçlerini yazının girişinde söz ettiğimiz perspektiften ele alamayan bir anlayışın, bir işyeri seçimini getirdiği noktadır bu. Kendi listesinin kazanmasını ve sendika yönetiminde “güç” oluşturmayı, sendikanın tüm işleyişinin ve en geniş üyelerinin çıkarlarının önüne koyan, “Ben yaptım oldu” diyerek sendikanın da üyelerinin de geleceğine karşı sorumluluk duymayan bir anlayıştır bu.

Tüm bu süreçten sendika genel merkezi de yazılı olarak bilgilendirilmiş olmasına rağmen, genel merkezden sendika hukukuna açıkça aykırı olarak işleyen bu süreci değiştirecek herhangi bir adım atılmamıştır.

Biz biliyoruz ki, sendikada bunların bu şekilde hayat bulabiliyor olmasının asıl kaynağı, işyerleri başta olmak üzere üyelerin her türlü sendikal mekanizmaya ve karar organına aktif olarak katılabildiği canlı bir sendika yaşamı olmamasıdır. Üyelerin bulundukları işyerinden başlayarak sendika süreçlerini takip ettiği, bilgi aldığı, hesap sorduğu; sendika temsilciler kurullarının aktif olarak çalıştığı, sendika yöneticilerinin üyelerine bilgi ve hesap vermekle sorumlu olduğu, gerektiği zaman yöneticileri geri çağırabildiği bir sendika yaşamı böylesi anlayış ya da girişimlerin yaşam bulmasını engelleyecek yegane güçtür. Uludağ Üniversitesi özelinde de bu keyfiyetle davrananlar, bu mekanizmaların işlememesinden güç almaktadır. Bu nedenle bu süreçlerde yaşananları üç beş sendika yöneticisi ve işyeri temsilcisinin arasında geçen bir tartışma olmaktan ve kim güçlüyse onun kararını hayata geçirdiği süreçler olmaktan çıkarmak, üye iradesini gasp etmeye yönelik bu girişime karşı hep birlikte mücadele etmek sendika üyeleri olarak bizlerin en önemli görevlerindendir. Tüm üyeleri, bu durumu değiştirmek için sorumluluk almaya çağırıyoruz.


DİSİPLİN SUÇU İŞLENMİŞTİR, GEREĞİ YAPILMALIDIR!

Orhan ANTEPLİ
Uludağ Üniversitesi İşyeri Temsilcisi

Ben hastanenin işyeri temsilcilerindenim. Daha önce şube yöneticiliği de yaptım. Hastanemizde üyelerimizin çoğuna ulaşarak, tartışarak bir işyeri seçimi gerçekleştirdik. Bu seçimlerin, işyerindeki çalışmaları da ilerletmenin, canlandırmanın bir vesilesi olsun istedik. Ve sonuç olarak üyelerden de olumlu bir cevap geldi, delege adayları da çıktı ve 38 kişinin katıldığı bir işyeri seçimi gerçekleştirdik. Bunun, içinden geçtiğimiz süreçte çok önemli olduğunu düşünüyorum, çünkü sendikal hareketin zayıfladığı bir süreçte işyerlerindeki seçimler çok önemli. Biliyorum ki bugün birçok yerde işyeri seçimlerinde, şube kongreleri hazırlıklarında oldukça zorluk çekiyoruz. Emek alanındaki zorluklar nedeniyle çoğu yerde üyeler delege olmak, seçime katılmak istemiyor.

Böylesi bir zamanda gerçekleştirdiğimiz bu çalışmaya, üstelik Bursa için en önemli, en büyük işyerlerinden biri olan üniversite hastanesindeki çalışmaya özel bir önem verilmesi, şube yönetiminin bu çalışmayı güçlendirmek için uğraşması gerekirken ne yazık ki mevcut şube yönetimindeki bir ekip tarafından bu çalışma ve üyelerin katkısı ve iradesi çiğnenmektedir. İşyeri seçimi, bizzat şube eş başkanının da içinde bulunduğu yöneticiler tarafından direkt seçim günü engellenmeye-dağıtılmaya çalışılmıştır. Seçim devam ederken, seçimin sağlıklı şekilde sürdürülmesinden sorumlu olanlar, çirkin tutumlarda bulunmuş, seçimi terk etmiştir. Üstelik tutanak tutup saçma bir gerekçeyle sandığı terk eden üç kişiden biri de sandık komisyonu üyesidir. Sandık kurulu üyesinin sandığı terk etme hakkı yoktur. Sandık kurulu üyesi, varsa itirazları değerlendirir ve seçimi sağlıklı şekilde tamamlamakla sorumludur. Oysa, bu sorumluluk hiçe sayılmış, itirazı değerlendireceğine, seçimin kendi arkadaşlarının listesinin aleyhine gittiğini gördüğü için, o da sandığı terk etmiştir. Bu çabalara rağmen seçimi tamamladık. Üstelik mevut iki listeden de katılım oldu ve oylar kullanıldı.

‘BENİM KAYBETTİĞİM SEÇİM GEÇERSİZDİR’ MANTIĞI

Seçimi terk eden, seçim güvenliğini riske atan, görevini terk edenler sendikal hukuka göre disiplin suçu işlemiştir. Bunlarla ilgili gerekli olanların yapılmasını beklerken, aynı şube yöneticilerinin çoğunluk olma rahatlığı ile seçimi iptal etme kararı aldıklarını öğrendik. Oysa biliyoruz ki böyle bir karar alma yetkisi yok, buna ancak sandık kurulu ve mahkeme karar verebilir. Bu durumu seçime katılan üyelerimizle paylaşmaya çalıştık, onlarda da hem kızgınlık, hem hayal kırıklığı hem de sendikaya güvenlerinin sorgulanmasına yol açtı. Bütün hukuksuzlukları, karar alma yetkisini bir tarafa bırakalım, ortada seçim iptalini tartışacak herhangi bir durum dahi yoktur. Tek neden, kendi istedikleri listenin az oy almasıdır. Hastanemize yönelik yapılmaya çalışılanlar en hafif deyimiyle üye iradesinin gasbıdır, zor kullanmadır. Benim dediğim olacak, benim kaybettiğim seçim geçersizdir mantığıdır. Bu tür davranışların bizim gibi sendikalarda asla kabul edilmemesi gereken tutumlardır.


BU TABLOYU TERS YÜZ ETME İRADESİNE SAHİBİZ

Uludağ Üniversitesinden Bir Asistan Hekim

Bizler toplumu hasta etmeyen, hastalıklar üzerinden kâr etmeyen bir sağlık sistemi, emeklerinin karşılığını alan, sağlık hizmeti vermekten mutlu sağlık emekçileri ve hastaneye gittiği için değil, hasta olmadığı için memnun olacak bir toplum yaratma hedefi olan sağlık emekçileriyiz. Sağlık alanında çalışan tüm emekçileri birbirinden ayırmadan, sınıf temelinde bir arada olmaya çağıran anlayışa sahip sendikacılıktan yanayız. Oysa hastanemizde tam da buna uygun olmayan şeyler yaşanmaktadır. Bu çok üzücüdür. Ama elbette ki hastanemizde yaşanan bu tabloyu ters yüz etme iradesine sahibiz. Kimsenin en ufak kuşkusu olmasın.


İKİNCİ SEÇİMİ KABUL ETMİYORUM

Uludağ Üniversitesi Hastanesinden Bir Sağlık Emekçisi

Bir üye olarak görevimi yerine getirdim ve işyerindeki seçime katıldım, bir irade ortaya koydum, katkı sundum. Delege adayı oldum ve katılanların iradesi ile delege seçildim. Şahsım adına yaşanan bu durumu çok çirkin buluyorum. İçinde bulunduğum sendikada bu tip basitçe oyun ve çabaların yaşanıyor olması ayrıca çok üzücü. Biz hepimiz gidip oyumuzu kullandık, her şey mevzuata uygun seyretti. İkinci bir seçimi kabul etmiyorum.


ÜYE İRADESİ TANINMIYORSA SENDİKADAN GERİYE NE KALIR Kİ?

Bursa’dan Bir Sağlık Çalışanı

Yıllardır bu sendikada yer alan biri olarak sendikanın işleyişini de hukukunu da bildiğimi düşünüyorum. Ancak ne yazık ki şubede devam eden genel kurul süreci ve sendika işleyişi ile ilgili gelen haberler oldukça üzücü ve kaygı verici.

Üniversite hastanesinde yapılmış işyeri seçiminin arkasından yapılanlarla ilgili benim de bilgim var. Üye iradesi tanınmıyorsa, sendikadan geriye ne kalır ki; bunu yapan yönetim nasıl var olabilir ki?

SES Bursa Şubesi de emekten yana, sağlık hakkı mücadelesi için kurulmuş, yıllardır, tüm saldırılara karşın kardeşlik, eşitlik, demokrasi talebinden hiç vazgeçmemiş bir sendika olan SES’in bir parçası olarak mücadeleyi sürdürmektedir. Ancak burada uzun süredir buna uygun olmayan, keyfi bir yönetim anlayışı vardır ve bu son yaşananlar sendikamızın tarihine, yüz karası olarak girecek niteliktedir. Gayri demokratik, gayri insani siyasi dayatmalarla, ihraçlarla, üyelere korku salma ve baskılarla uğraşan ve günden güne eriyen, etkisizleşen sendikamız, bu koşullar altında bir yandan ölüm kalım savaşı verirken bir yandan da sendika şubesinin sendika hukukunu dahi tanımayan, sendikanın geleceğini düşünmeyen hegomonik yönetim dayatmalarıyla boğuşmak zorunda bırakılmaktadır.

Böylesi bir dayatmaya, iç hukuka, sendika yönetmeliklerine aykırı bu dayatma seçim tekrarı elbette kabul edilemez. Güce dayanarak bu yapılmak isteniyorsa, yaptık oldu denip unutulacağı düşünülüyorsa, bilinmelidir ki bu asla unutulmayacaktır.

SES’in bir şubesi için böyle bir yazı yazıyor olmak bile çok üzücü. İşin en üzücü yönü de SES merkez yönetiminin tüm başvurulara karşın bu hukuksuz üye iradesini çiğneme girişimini engelleyecek bir şey yapmamasıdır. SES merkez yönetimini, sendika hukukumuzun çiğnenmesine, üye iradesinin çiğnenmesine karşı mecbur olduğu göreve çağırmış olalım buradan.

ÖNCEKİ HABER

Arap coğrafyasında geçen hafta: İdlib’de adım adım sona doğru

SONRAKİ HABER

HSK, 'sorumlu' ararken 57 kadın daha öldürüldü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa