Canan Kaftancıoğlu: İstanbul’da vatandaşın derdi; geçim, deprem ve ulaşım
Kanal İstanbul ve deprem tartışmasının yapıldığı İstanbul'da CHP 9 Şubat’ta 37'nci il kongresini yapacak. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile konuştuk.
ARŞİV | Fotoğraf: CHP Basın Bürosu
Şerif KARATAŞ
İstanbul
CHP, “İstanbul’dan Türkiye’ye tek yön iktidar” sloganıyla 9 Şubat’ta 37'nci il kongresini gerçekleştirecek. CHP kongreyi, İstanbul’dan sonra Türkiye’de iktidar olma provası olarak görüyor. Haliç Kongre Merkezinde yapılacak olan kongre sürecini CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile konuştuk. Adaylığına dair sorumuza, "Kongrelerimiz bayrak yarışıdır" yanıtını veren Kaftancıoğlu, İstanbul seçim sonuçlarına işaret ederek, "Hangi görüşten, inançtan ya da kimlikten olursa olsun vatandaşlarımızın ortak amaçlarla tabanda oluşturduğu bu ittifakı siyasal mücadele alanında büyütmek en önemli hedefimiz" dedi. Kaftancıoğlu, İstanbulluların en önemli sorunlarını ise, “Geçim derdi, deprem ve ulaşım" olarak sıraladı.
İl başkanlığı adaylığınız süreci nasıl olmuştu?
Bir önceki kongrede beni İstanbul il başkanlığına aday olmaya iten şey İstanbul’un yeniden halka verilebileceği olan inancımdı. Kongre konuşmamda “İstanbul’u Saray’dan alıp halka yeniden vereceğiz” demiştim. Konuşmamın son cümlesi ise “İstanbul nefes alacak, Türkiye nefes alacak” olmuştu. İstanbul nefes aldı ama dahası var. Şimdi Türkiye’nin nefes alması için çalışıyoruz.
CHP İstanbul il başkanlığı görevine seçildiğinizde demokrasi güçleriyle İstanbul'da sistematik bir platform ve ortak çalışmaktan söz etmiştiniz. Ortak çalışmayla ilgili durum nedir?
Biz bu iki yıllık süre boyunca, toplumun her kesimiyle demokrasi, adalet, emek, eşitlik gibi en temel ortak paydaları bir araya getirdik. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun tüm ülke genelinde oluşturmaya çalıştığı toplumsal ittifakı biz de İstanbul’da genişlettiğimize inanıyorum. Bu tabanda oluşan doğal bir ittifak. İktidarın kutuplaştırma ve ayrıştırma politikalarına rağmen ortak sorunları, dertleri, neşeleri onları tek bir payda altında buluşturuyordu aslında. Bizler bu doğal ittifakı doğru amaçlar ve sahici politikalarla yöneterek İstanbul ittifakını görünür kıldık. Çalışmalarımızın en güzel sonucu 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde ortaya çıktı ama dahası var. Hangi görüşten, inançtan ya da kimlikten olursa olsun vatandaşlarımızın ortak amaçlarla tabanda oluşturduğu bu ittifakı genişleterek siyasal mücadele alanında daha da büyütmek en önemli hedeflerimizden biri.
"CHP’DE İSTANBUL’UN GİRİŞİ VE ÇIKIŞI GENÇ BAŞKANLARA EMANET"
İstanbul’da bir kadın olarak il başkanlığı görevindesiniz. Son seçimlerde gençlerin önemli oranda Millet İttifakına oy verdiğini gördük. Bu tablo, İstanbul’da kongre sürecinde CHP’de yönetim düzeyinde yeterince temsilini buldu mu?
Son seçimlerde kadınların ve gençlerin sahada, sokakta siyasetin ana sürükleyicisi olduğunun altını çizmek lazım. Bunun önümüzdeki süreçte sadece CHP’de değil, bütün siyasi partilerin iç dinamiklerini değiştireceğini düşünüyorum. Şöyle örnek vereyim: İstanbul’da CHP’nin 260 bin üyesini yüzde 12’si genç. Yaklaşık üç ay önce İl başkanlığı olarak bir üyelik kampanyası başlatmıştık. “CHP’ye üye ol, sen CHP ol” diye… Kısacık bir sürede kampanya büyük ilgi gördü. Yaklaşık 2 bin kişi başvurdu. Bunların yüzde 43’ü genç. Gençlerin ve kadınların partimize olan ilgisi her geçen gün artıyor. Siyasette gençler yer aldıkça, ister istemez siyasette bir gençleşme olacak. Örneğin, ilçe başkanlarımız arasında gençlerin sayısı arttı. Silivri ve Tuzla ilçe başkanlarımızın ikisi de 1993 doğumlu. Yine Eyüp ilçe başkanımız gençlik kolları başkanlığından gelen genç bir arkadaşımız.
"İNSANLAR ÇOK FAZLA KAYGILI"
İki yıldır il başkanlığı görevini yürütüyorsunuz. Sahada yaptığınız çalışmalarda halkın hangi talepleri ve sorunları öne çıkıyor?
Her kesimden vatandaşın ortak ve gittikçe derinleşen en temel sorunları ekonomi, eğitim, adalet, toplumsal kutuplaşma. İstanbul’da da vatandaşın en büyük sorunları geçim derdi, deprem ve ulaşım. İnsanlar çok fazla kaygılı ve stresli.
Devlete, yargıya olan güven duygusu günden güne zayıfladıkça adalet lüks bir talep gibi algılanır oldu. İçi boşaltılan ve diploma fetişizmine dönen eğitim sistemi gencinden yaşlısına herkesin en büyük sorunlarından biri. Eğitim bu halde olunca, istihdam alanları küçüldükçe gençler en iyi üniversiteleri bile bitirseler işsizlikle ve güvencesizlikle boğuşuyor. Bugün çalışan da işsiz de yaşadığı hayattan mutsuzsa bu tabloyu tersine çevirmek siyasetin görevi.
Bu karanlık tünelin ucunda ışık var. Çünkü bugün halk değişimin mümkün olduğunu ve nasıl değişeceğini gördü.
"KONGRELERİMİZ BAYRAK YARIŞIDIR"
İlçe kongreleriniz tamamlandı. 9 Şubat’ta il kongresi var. Kongre sürece nasıl geçti? Tekrar aday mısınız?
Sadece kongre değil bir yandan da topluma karşı başka başka sorumluluklarımız var. 2 bin üyenin partimize gelmiş olması, bizimle bu mücadeleye ortak olmak istemesi ne yalan söyleyeyim beni kongreden daha fazla heyecanlandırıyor. İstanbul örgütüne ben bir kez daha teşekkür ediyorum. Çünkü CHP örgütünün duygusu, vicdanı ve ortak aklı çok kıymetli.Kongre denilince bugünlerde tartışılan bir şey var; sizin aracılığınızla da açıklamak isterim. Örgütlerde varlıkları hissedilmeyen 3-5 kişi birtakım algılar yaratıyor. O algıda şu; İstanbul’da genel başkanımızın bir adayla gidilmesi yönünde talimat verdiği ve o adayın ben olduğum, örgüt iradesine baskı yapıldığı şeklinde. Konuya açıklık getirmeliyim. Kemal Kılıçdaroğlu, demokrasiye inanmanın ötesinde fazlasıyla içselleştirmiş ve bu yönde çok yoğun çabaları olan bir genel başkan. Genel başkanımız İstanbul örgütüne hak teslimi yaparak, başarılı olduğunu ifade etmiş ve birlikte çalışmaya devam etmek istediğini belirtmiştir. Hak teslimi yaparak, çalışmaya devam etmek istediğini ifade etmiş olması şahsım adına büyük bir mutluluk. Çalışmaya devam etmek istediğini ifade ederek, kongrede başka adaylar da çıkabileceğini ve nihai kararı CHP örgütlerinin vereceğinin altını çizmiştir. Havuz medyasında, İstanbul’da tek aday dayatması safsatası üzerinden bir algı oluşturulmaya çalışılsa da başarılı olunamıyor. İl kongremizde de çoklu yarışın olması demokrasimiz açısından önemli ve kıymetli olur elbette. Kongreler bizim için parti içi iktidar yarışı değil bir bayrak yarışıdır. İl kongremizi de “İstanbul’dan Türkiye’ye tek yön iktidar” sloganıyla gerçekleştireceğiz.
"TÜRKİYE NEFES ALSIN DİYE MÜCADELE EDİYORUM"
Peki 2 yılın değerlendirmesini yaparsanız neler söylersiniz?
2 yıl çok yoğun bir şekilde çalışarak geçti. 25 yıl sonra İstanbul’da saltanat sona erdi ve İstanbul yeniden halkın oldu. Bunu başaran bir örgütün başkanı olmak tarifsiz bir gurur ve mutluluk benim için. İstanbul’u Saray’dan alıp yeniden halka verdik ama dahası var. Şimdi Türkiye’yi saray vesayetinin zulmünden kurtaracağız ve halkın iktidarını kuracağız. Bu 2 yıl içinde hedeflediğimiz ve söz verdiğimiz gibi partimize yeni bir il binası kazandırdık. Yeni binamızı klasik parti binalarından farklı bir şekilde tasarlamayı hayal ediyorum. Yeni nesil siyasetin merkezi, yalnızca siyasetçilerin değil olması gerektiği gibi halkın kullanacağı bir merkez olacak.
Son 2 yıla baktığımda memleket gündemi ve siyasi gündemlerimizin yoğunluğunda hakikaten yedi yirmi dört neredeyse hiç durmadan çalıştık. Geleceğe dair umudum ve hayata geçeceğine dair hayallerim olmasa katlanıyor bir durum değil açıkçası. Memleket gerçekliği, siyasetin yapılma şekli ve mekanizmaları değişmediği sürece aktif siyaset yapan herkes için ama özellikle kadınlar için çok daha zor. Çünkü birileri gibi ‘Sen benim kim olduğumu biliyor musun?’ cümlesini kurmak için siyaset yapmıyorsanız; ülkemizin şartlarında bir de kadın siyasetçi iseniz; öfkeyle, hırsla, egoyla siyaset yapılan erkek egemen siyaset anlayışı karşısında mücadeleniz daha ağır oluyor. Türkiye bir an önce nefes alsın ki bu tablo tersine dönsün diye zorluklarına rağmen mücadeleye devam ediyorum.
"SARAY’DAKİ, HALKLA İNATLAŞMAYA DEVAM EDİYOR"
Erdoğan ve partisi Kanal İstanbul projesi için tekrar harekete geçti. Siz, Kanal İstanbul’la ilgili bundan sonra neler yapacaksınız?
Saray’daki, halkla inatlaşmaya devam ediyor. Hep söylüyorum; Saray’daki ya akıllanmıyor ya da kandırılıyor. Gezi’de, 23 Haziran’da halkla inatlaşmanın sonucunu görmeliydi. Ama herhalde aklıyla değil, öfkesi ve hırsıyla siyaset yaptığı için yine halkla inatlaşmaya devam ediyor… Yapılan kamuoyu araştırmalarında Kanal İstanbul’un ne olduğunu bilmeyen vatandaşlarımızın oranı oldukça yüksek. Kanal İstanbul’u televizyon kanalı zannedenler bile var. Kanal İstanbul’un ne olduğunu bilmeyen vatandaşlara sorulduğunda yapılsın diyorlar. Kanal İstanbul’un ne olduğunu anlatmaya başladığınızda ise vatandaş “Ne gerek var ki. Onu yapacağına benim çocuğuma iş versin” diyor. Dolayısıyla bilen vatandaşın Kanal İstanbul yapılmasın dediği için, vatandaşa Kanal İstanbul’un ne olduğunu anlatmak önceliğimiz. Ayrıca ÇED raporuna karşı itiraz dilekçelerimizi verdik. Toplumun her kesimini bilinçlendirmek için hepimize büyük sorumluluk düşüyor. Ayrıca hukuksal mücadeleyi de dikkatle ve kararlılıkla sürdürüyoruz.
"NE YAZIK Kİ ASIL DEPREM TOPLANMA ALANLARIMIZ YOK EDİLDİ"
Son günlerde üst üste yaşanan depremlerle İstanbul depremini yine gündeme getirdi. İstanbul’un depreme hazırlıklı olmasına ilişkin çalışmalar ne durumda?
Deprem bir kere biz siyasetçilerin ve yerel yönetimlerin her gün gündeminde olması gereken bir konu. 1999 depremine dair birkaç veri paylaşacağım. Bilenen fakat hatırlanması gereken şeyler. Her an depremin olacağı bir yerde yaşıyoruz. Birincisi koruyucu önemlerimizin olması lazım, bir de deprem olduktan sonra depremin üstesinden nasıl geleceğimize dair çalışmalarımızın olması gerekir. 1999 depremi olduktan sonra büyükşehir birtakım riskleri ortadan kaldırmak ve tedbir almak için Japon bir firmayla bir anlaşma yapıyor. İstanbul’da olası bir depremin vereceği can kaybı, bina hasarı, altyapı, ekonomik kayıplar vs. diye o günkü envanteri analiz edilerek, birtakım sonuçlar çıkarılmış. Bu kıymetli bir şey. O rapora göre denilmiş ki, 7,5 büyüklüğündeki bir depremde 60 bin binada ağır hasar oluşacak deniliyor. Sonrasında 2019 bina envanterine göre 367 bin yeni bina inşa ediliyor. Büyükşehir hiçbir şey yapmıyor. Yine acı olan 1999 depreminden sonra 500 toplanma alanı planlanmıştı. Bu toplanma alanları konut, AVM, proje alanına dönüştürüldü ve en son 77 adete kadar düştü. İstanbul’un zemin yapısı mikro bölgeleme detayları ayrıntılı şekilde incelenmiş, elimizde var. Uzun lafın kısası bugün İstanbul’da en az 50-60 bin yapı yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya. Depreme yönelik çalışmalar, tek başına belediyenin yapabileceği bir iş değil, hakikaten merkezi yönetimle iş birliği halinde yapılması gereken bir şey, zaten Ekrem (İmamoğlu) Beyin de bu iş birliğini sık sık hatırlatması sebeplerinden biri de bu açıkçası. İBB en son İstanbul’da depremde toplanma haritası yayınladı. Çok kıymetli. Büyükşehir Belediyesinin en öncelikli tutulan konularından biri İstanbul’daki olası deprem. Her yönüyle ele alınarak gereği yapılmaya çalışılıyor
"İNSANLAR O FOTOĞRAFTA TOPLUMSAL BARIŞI GÖRÜYORLAR"
Önceki dönem HDP Eş Genel Başkanı ve halen tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş'ın yazdığı "Devran" kitabı, okuma tiyatrosu olarak sahnelendi. Oyunu Selvi Kılıçdaroğlu, Başak Demirtaş, Dilek İmamoğlu birlikte izlediniz. Sonrasında adeta hedef gösterildiniz? Nasıl yorumluyorsunuz bu tutumu?
İktidar ve medyası bunu sürekli yapıyor. Çünkü çok korkuyorlar. Devran oyunu beğendiğim bir gösterimdi. Jülide hanımı da kutluyorum. Selahattin Bey’in de kalemi oldukça güçlü. İnsanlar o fotoğrafta toplumsal barışı görüyorlar bana sorarsanız. Toplumsal barışı varlıklarının tehditi olarak gören insanlar, siyasetçiler ise saldırıyor.
31 Mart yerel seçimleri ve özellikle 23 Haziran’da tekrarlanan İstanbul seçimlerin ardından HDP'li belediyelere ve bir CHP’li belediye kayyum atandı. Bu süreçte batı illerinde de belediyeler vesayet baskısı olarak yansıdı. Bu hamleler ne ifade ediyor? Buna karşı neler yapacaksınız?
Kayyum atamaları, orada yaşayan insanların seçme ve seçilme hakkının elinden alınmasıdır. Kayyum atamak, orada yaşayan insanları fiili olarak vatandaşlıktan çıkarmaktır. Demokratik araçları kullanarak göreve gelip demokrasiyi ortadan kaldıranlar, seçilmişleri atanmışlara ezdirerek halk üzerinde vesayet kurmaya devam ediyor. Bunun adı Saray vesayetidir. Vesayeti sona erdireceğiz; demokratik parlamenter sistemi güçlendireceğiz.