İngiltere İşçi Partisi liderlik yarışı: Son tura kalacak adaylar kesinleşiyor
İşçi Partisi yeni bir lider yarışı içine girerken işçi ve emekçilerin sorduğu bir soru var: Corbyn’in söylemlerini ve daha ileri politikaları hayata geçirecek bir aday var mı?
Labour Party (İşçi Partisi) logosu
Sinan EREN
Geçtiğimiz Aralık ayının 12’sinde gerçekleşen genel seçimlerden sonra start alan İşçi Partisi (Labour Party) liderlik yarışı, 12 Ocak tarihinde bir sonraki tura geçen 5 adayın belirlenmesiyle devam ediyor. Hatırlanacağı üzere liderlik yarışı, ana muhalefet partisi İşçi Partisi’nin seçimlerde aldığı ağır yenilgiden sonra, parti lideri Jeremy Corbyn’in istifasını açıklamasıyla gündeme gelmişti. Bir sonraki tura geçen adaylar Keir Starmer, Rebecca Long-Bailey, Lisa Nandy, Emily Thornberry ve Jess Phillips olsa da bunlardan Phillips, daha sonraki tura geçmesi için gerekli desteğin sağlanmasının olanaksız hale gelmesiyle 21 Ocak’ta yarıştan çekildiğini ilan etti.
Liderlik adayları bu tura geçmek için en az 22 milletvekili (MP) ya da Avrupa milletvekilinin (MEP) desteğini sağladılar. Bu süreçte adaylığıyla ismi geçen milletvekilerinden Clive Lewis de elendi.
Parti başkan yardımcılığı adayı olan ve tamamı bir sonraki tura geçen isimler ise şunlar: Angela Rayner, Dawn Butler, Ian Murray, Richard Burgon ve Rosena Allin-Khan.
MP ve MEP oylarıyla belirlenen seçimin ilk turunda 88 oyla en fazla oyu Gölge Brexit Bakanı Keir Starmer aldı ve Corbyn yandaşlarının adayı olarak değerlendirilen Rebecca Long-Bailey ise 33 MP’nin desteğini aldı. Partinin ikinci referandum kararını ve Corbyn yönetimini eleştirileriyle tanınan Lisa Nandy 31 oy alırken parlamento arka sıralarından adı medyada sıkça duyulan Birmingham Milletvekili Jess Phillips ve geçtiğimiz İşçi Partisi muhalefetlerinde çeşitli görevler almış Gölge Dışişleri Bakanı Emily Thornberry ise 23’er oyla yine turu geçebildiler.
ADAYLAR DESTEK ALMAK İÇİN YOLLARA DÜŞTÜ
Ancak 15 Ocak’ta başlayan ve 14 Şubat’a kadar sürecek ikinci tur oylamalar daha şimdiden bir kurban verdi. Bu aşamada gereken 33 bölge parti örgütü desteği veya ikisi ulusal sendikalar olmak üzere partiye bağlı üç kurumun desteğini alamayacağı kesinleşen Jess Phillips, adaylıktan çekildiğini ilan etti. Diğer adaylardan kimi destekleyeceği konusunda LBC’ye verdiği demeçte kendisinin kazanmadığı takdirde Nandy’nin lider olmasını istediğini açıklayan Phillips’in yanlılarının bir sonraki turda Starmer ve Nandy’e destek vermesi bekleniyor.
Buna karşılık, kalan dört adaydan ikisi de 14 Şubat’ta sona erecek bu turu geçmeyi garantilemiş durumdalar. 20 Ocak tarihinde USDAW sendikasının (Union of Shop, Distributive and Allied Workers) desteğini almasıyla, önceden kamu emekçileri sendikalarında UNISON ve partiye bağlı Sera kurumunun da oyunu garantilemiş Sir Keith Starmer, adaylığı kesinleşen ilk isim oldu. Bunun yanında 22 Ocak tarihinde Chinesefor Labour grubundan aldığı desteğin, NUM (Madenci sendikası) ve GMB’den aldığı (Genel ve Belediye İş Kolları Sendikası) oylarına eklenmesiyle Lisa Nandy’nin bir sonraki tura geçmesi de kesinlik kazanmış.
CORBYN’İN ADAYI LONG-BAİLEY
Buna karşılık 24 Ocak tarihinde ülkenin en büyük sendikası Uniteda, Corbyn taraftarlarının adayı olan Rebecca Long-Bailey’e desteğini verdiğini açıklayarak fırıncılar sendikası BFAWU’nun da desteğini açıkladığı bu adayı turu geçmeye bir adım daha da yaklaştırdı. Sadece başka bir sendika veya partiye bağlı kurumun desteğine ihtiyacı olan Long-Bailey, aynı zamanda Corbyn taraftarlarının parti içerinde örgütlendikleri Momentum oluşumu tarafından da desteklenen aday olarak ilan edildi. Yarışta kalan son aday Emily Thornberryde, turu geçmenin alternatif bir yolu olarak 33 yerle parti örgütünün desteğini toplamaya çalışmaya devam etmekte.
Bu haliyle Long-Bailey’nin de kısa bir süre de turu geçmesinin beklenmesinin yanında, medya ve bahis şirketleri MP’lerin de büyük desteğini almış Keir Starmer’ı favori göstermekte. Adaylık tartışmalarının yanında 20 Ocak tarihinde adayların katıldığı seçim toplantılarının da ilki Liverpool’da gerçekleşmek üzere başladı ve 16 Şubat’ta Londra’daki son toplantıyla sona erecek.
Liderlik yarışı süreci aynı zamanda parti üyelik düzenlemelerini de içermekte; buna bağlı olarak 20 Ocak tarihine kadar üyelikleri olan parti üyesi ve bağlı kurumlar bu turun bitişinden sonra 21 Şubat’ta açılacak son oylamada oy kullanabilecek. Oylama 2 Nisan’da kapanırken yeni parti lideri 4 Nisan’da gerçekleşecek olağanüstü bir kongreyle ilan edilecek.
SEÇİLEN ADAYLAR MI, PARTİNİN NE KADAR SAĞA KAYACAĞI MI?
20 Şubat’ta başlayacak seçimlerin son turuna giderken durumun bu olması ve özellikle adayların vadettikleri politikalar üzerinden, parti içerisindeki seçimlerin şekillenmesinin İşçi Partisi açısından ne anlama geldiği tabii ki önemli. İşçi Partisi’nin işçi ve emekçilerin muhalefetinin bağlandığı bir nokta olduğu da gözetildiğinde, partinin bu seçim süreciyle girdiği yönelimin özel de bir anlamı var.
Bu açılardan bakıldığında adayların tümünün gerek toplumsal politakalar, gerek Britanya’nın uluslararası ilişkileri açısından Corbyn yönetiminden daha sağa kaymış bir siyaset savunduklarını söylemek mümkün. Keir Starmer’ın AB’de kalma konusundaki ısrarının yanında, aslında Corbyn’in sosyal demokrat programından geriye düşer biçimde izleyeceği siyasetin “halkın günlük yaşamına ve yaşadığımız sorunlar açısından geçerli ahlaki bir sosyalizmi savunmak” olduğunu söylemesi bunu gösteriyor. Starmer’ın parti solunun da oylarını almaya yönelik bir hamle olarak değerlendirilen “Corbyn yıllarının boşa atılmaması” ya da partinin yönünü pek değiştirmeyeceği demeçleri yanında, kesinti politikalarına destek vermiş başsavcı geçmişi ve Corbyn’e karşı eski liderlik adaylarına verdiği destek göz önünde bulundurulduğunda, daha sağ ve “merkezci” bir çizgide “seçimleri kazanmaya odaklanmış” bir Labour siyasetini temsil ettiği yorumları bu açıdan manidar.
Diğer adaylardan Nandy ve Thornberry’nin de yaptıkları siyaset açısından söylenecekler pek de farklı değil. Thornberry’nin parlementer kişiliğinin ve uzmanlığının öne çıkarıldığı “bilir kişi” kampanyası bir yana, yine Nandyde, ne partide ne de devlet siyasetinde büyük değişiklikleri hedefleyen “refah sisteminde köklü değişikler” ve aslında Corbyn’in daha tutarlı sosyal-demokrat programını silme hedefiyle “partiyi birleştirme” vaatleri üzerinden bir kampanya yürütüyor. Aynı zamanda Labour’ın ciddi oy kaybı yaşadığı taşra kentleri kimliği, buralara yatırım yapması söylemleriyle adı duyuluyor.
Son olarak, Long-Bailey bu üç adaydan farklı olarak Corbyn siyasetini savunsa da, özellikle son günlerde çalışıp ev sahibi olmuş iki vatandaşın örneğini övme girişimlerinde de görüldüğü gibi, daha popülist "sol" sosyal-demokrat yaklaşımıylarıyla yarışta görülüyor.
Gerek bu yaklaşımlardan, gerekse de özellikle ülkenin önde gelen sendikalarının üzerinde anlaşamadıkları bir aday olmamasının gösterdiği gibi, bu durum bir yönüyle İşçi Partisi açısından yeni ve daha sağda bir dengenin oluşmakta olduğunu gösteriyor. Çünkü nasıl genel seçimler ülke siyasetine bir damga vurmuşsa bu liderlik yarışı da önümüzdeki dönem İşçi Partisi siyasetine şimdiden şekil vermiş durumda.
Ama diğer yandan adayların vaatleri kadar, seçimlerde şimdiye kadar emekçi yanlısı belirgin bir liderliğin çıkmamış olması da Corbyn döneminde şöyle böyle varolmuş tüm emekçi mücadelelerin Labour iktidarına endekslenmiş olması yaklaşımını da, olumlu biçimde, tehdit ediyor. Corbyncilerin adayı Long-Bailey, büyük bir olasılıkla Corbyn’in liderliğe gelişi döneminde olduğu gibi, medya propagandasının iddialarının tersine kaydadeğer bir üye desteği alacak olsa da, bu seçimleri kim kazanırsa kazansın, bu durumun vurguladığı, İşçi Partisi siyasetine şöyle böyle yansıyan talep ve hak mücadelelerin yükseltilmesi; bu parti siyasetine bu temelde yaklaşımın geliştirilmesinin gerekliliğidir.