Ağrının evindeyiz hepimiz
Hakan Keysan bugünden itibaren her salı, "Zamanın Ağrısı" isimli köşesiyle Evrensel Ege Sayfaları'nda olacak.

Fotoğraf: Evrensel
Hepimiz, hayatına bin bir şekle girme yetisi kazanmış ağrıların iklimiyle soluklanırız.
Birbiriyle ilişkili ancak birbirinden o denli kopuk bir ağrının evidir burası.
Şeklimize ve içimizin dünyaya doğru bakan yerlerini inim inim inleten bir ağrı.
Dünya, kocaman bir ağrının evi değil midir zaten!
Bu ağrıdan kurtulmak için verilen ağrı kesiciler artık işlemiyor. Ağrıya neden olan bu acılar ikliminde zihnimize ve zihinlerimizden yansıyan algının beşiğinde, ağrıyı dipten yataklık eden bir aklın pervazlarında yaşıyoruz.
Camların ve cam yerine serilmiş naylon korunakların kenarlarından sızan incitken soğuğun diplerini işleyen bir ağrı.
Soğuğu kesmeden kesilmeyecek bu.
Ağrıkesiciler köreldi. Gün aydınlığı körezi.
Coğrafyalara egemen olan ve insanı gövdesinden, yurdundan, düşlerinden ayrı bırakan korkunç bir kâbusun haritası…
Hayatımıza ağrılarla biçim veren bir sosyal ortamın bakışıyla kendi serinliklerimizde konaklıyoruz. Zamanına uyum sağlamış, ağrıdan rahatsız ama ağrıya bir o kadar eğilimli bir aklın yuvasında boynumuzu büküp soğuk evlerimize doğru yılgın akıyoruz…
Israrla yanlış ve yıkıcı ilaçlarla ayakta kalmaya çabalıyor, her geçen gün daha azların sofrasında karnımızı doyurmaya çalışıyoruz…
Israrla ağrıya bağımlılık kazanmış bir aklın yuvasından koşturuyoruz.
Acıyı yaratan koşulları ortadan kaldırma kudreti gösteremeyecek iktidarların baskın yuvasında, aldığımız soluğu kâr sayarak, ağrıya uyum sağlamayan bir kaderin zirvesinde zamanımıza razı oluyoruz.
Oysa zamanın ağrısı bir kader değil. Razı olmak da…
Bu toplumsal sayrıyı sağaltacak olan hastane henüz icat edilmedi.
Hastalıklarımız üzerinde tepinen ilaç firmaları da gideremeyecek bu sancıyı. Adına sosyal güvenlik sistemi denen ve her geçen gün kolu kanadı daha çok kesilen son sığınaklarımız da…
Çünkü ağrılarımız üzerinde zıplayan muktedirlerin salyalı bakışları, boyunduruğu ve şiddeti altındayız.
Virüsü ortadan kaldırmak için üstümüze gölge eden şiddetin egemen olduğu bu hijyensiz dünyayı öncelikle bir sallamak gerekir.
Ağrının odağına dokunmak ve bünyeyi ağrıya neden olan koşullarından arındırmak için…
İşte o zaman yepyeni ve ağrısız bir sabaha uyanabiliriz.
İşte o zaman güneş güneş olduğunu anımsar ve yıldızlar kentlerin semalarında yeniden ışık saçmaya başlayabilir.
İşte o gün aklımıza ve gövdemize sinmiş o kül tortulu yıkıntının arasından doğrulabiliriz. Ağrının evinin içine yepyeni bir bakış doğurabiliriz.
…
Bize ağrıyı reva görenlere karşı “Zamanın Ağrısı”ndan perdeleri çekip, evlerimizin pervazlarına günışığını davet edeceğiz.
Aklımızın ve kalbimizin kenarlarında mahzur kalan düşlere yeni bir soluk kazandırmak için. Söylemeye cesaret edemediklerimizi dilimizin arkasından kazıyıp ortaya sereceğiz.
Altı kırmızı kalemle çizilmiş değerli bir söz gibi ağrının eşiğinde deşineceğiz.
Bakalım yazılarımızın sofrasına ne sunulacak?
Bakalım bu ağrıdan nasıl bir dünyaya uyanacağız?
Yeniden Evrensel’de olmanın onuruyla merhaba…
Evrensel'i Takip Et